Cem Boneval

Aile arabası olarak küçük gelmez ise, ki aslında özellikle arka oturma grubu diz mesafesi olarak çok da büyük fark yok, pekala olur. Tüketim fabrika verileri hem yanıltıcı hem değil. Burada nasıl elde edildiklerini yazmıştım: Sonuçta kıyaslama için kullanılabilir, ama gerçek trafikte ulaşılması oldukça zordur. Sizin baktığınız değer şehirler arası yolda geçerli zaten. Trabzon yokuşları nedeniyle ekonomik kullanmaya çok uygun sayılmaz. Ort. şehir içi 7,5L/100km tüketirsiniz dikkatli kullanırsanız Festa ile, altı zor, üstü kolay.

Bu konuya da sürekli yazıyoruz ya aklıma Einstein'ın sözü geliyor: "Akıl dışılık aynı şeyi tekrar tekrar yapıp, farklı sonuçlar beklemektir."

Nasıl bir çözüm önerimiz olabilir bilemedim. Eğer otomatik vites istiyorsanız Ford'da başka seçenek yok. Sonradan LPG taktırıp yakıt maliyetini düşürebilirsiniz. Bunun kaçlara inebileceğini değişik konularda uzun uzun tartıştık. Benzinle km'de 50-55 kuruş, LPG ile 35-40 kuruş civarında yakarsınız. Dizel otomatik düşünüyorsanız başka markalara bakmanız gerekir.

Ne şaşırıyorsunuz, bir sürü paraya el konuldu, kayıpları yerlne hızlıca koymak gerek.

Yeri değil ama bir yanlışı düzeltmem lazım: Almanca'da son sesliler Fransızlar ve bazen Angloamerikanlardaki gibi çöpe atılmaz ve okunur. Bu nedenle telaffuzu "porş" değil "porşe" şeklindedir. Bilginize... Aklıma gelmişken Skoda da orjinal şekliyle Š ile yazıldığında "şkoda" olarak okunuyor.

Yukarıda da yazdım, ilk iki viteste tork yazılımsal olarak sınırlanıyor. Karşılaştıracaksanız iki aracı 3.vites ve üstünde karşılaştırın.

Kayma inerken ve daha çok binerken ayağın itme hareketi nedeniyle oluyor. Bu hareketi kontrol etmeye dikkat ederseniz kaydırmıyorsunuz. Ayrıca ben altındaki halı paspasları kaldırdım, böylece tutacaklar yuvaya oturuyor.

Sadece ilk iki viteste tork sınırlaması olduğunu hatırlatmam lazım. Aşırı patinaja düşüp stabilitesini kaybetmemesi için ek bir önlem. 3.viteste daha güzel asılmaya başlıyor. EB'da bu belirgin, dizeli çok zorlamadım doğrusu.

Bunu rekabet kuruluna bildirmen lazım... Fazla ciddiye almış gördüm seni.

Bir şey daha eklemeliyim, araç sayısı arttı, kaza sayısı da o oranda artmamıştır diyenler için: (2) Son beş yılda tüm kazalar değil sadece ölümlü/yaralanmalı kazaların sayıları esas alınmış. Bu tablo da incelendiğinde taşıt sayısına oranla kaza sayısında pek bir fark olmadığı hatta hafif bir artış gözlendiği dahi yazılabilir. Yani kurallara uyma işi bence verilerle pek desteklenmiyor. Bu sayılar kaza tespit tutanakları esas alınarak verilmiş anladığım kadarı ile. Kaza Tespit Tutanağı, trafikte en az iki aracın yalnız maddi hasarlı bir kazaya karışmaları sonucu, tarafların anlaşarak sigorta şirketi ya da polise gerek kalmadan, aralarında düzenlemiş olduğu tutanaktır. Yani gerçek kaza sayılarını yansıtmaz.

Sayıları nereden aldınız bilmiyorum, ama kanımca resmi sayıları ne ölçüde doğru yansıttıkları çok kuşkulu Bir kere Türkiye gibi bir ülkede 2013 yılının istatistiklerini sağlıklı olarak ancak önümüzdeki yıl ortalarında alırız. Ancak amaç kazalarda sayı, ölü ve yaralı verilerinin seyrini izlemekse Türkiye İstatistik Kurumunun güzel bir yayını var, 2003-2012 yıllarını kapsıyor ve oldukça detaylı. Buradan indirip inceleyebilirsiniz. Özellikle Avrupa ölçeğindeki konumumuz açıkcası beni epeyi şaşırtmıştı. Sadece iki alıntı yapacağım: Bu tablolardan da kolayca anlaşılacağı üzere trafik aza sayılarında oldukça lineer bir artış var, ölümlü/yaralanmalı kaza sayılarında da öyle. Ancak ölü sayıları yıllar içinde azalıyor, ancak yaralanma sayıları kaza sayısına paralel olarak artıyor. Eminim ki EGM bu rakamlara bakarak radar kontrolleri sayesinde eskisi kadar hızlı gidilmediğinden göreceli düşük enerjili kazalar oluştuğunu bunun da ölü sayısını azalttığını iddia edecektir. Bense araçlardaki pasif güvenlik tedbirlerinin artmasının esas etken olduğunu düşünüyorum. Belki ikisi de doğrudur kim bilir? Neyse yazdığım gibi komplo teorilerinden önce bence kaynağı inceleyin.

Yazık bu ülkeye, soygunun en alasını yapıyorlar, bire mal olan beşe ona satılıyor devlete, sonra da işe yaramıyor, yenisi talep ediliyor ve bu kısır döngü böyle sürüp gidiyor. Ve ne bereketli topraklar ki soyula soyula yüzyıllardır kaynakları tükenmedi!

Lamborghini ki "İtalyan Boğası" olarak da bilinir, belli ki Almanları çok kızdırmış. Huracan zaten ismini ünlü bir İspanyol boğasından alıyor, ve bu aracı bir meydan okuma olarak algılayıp daha iyisini daha ucuza başarabileceklerini iddia etmişler. Araştırmacı yazar kişiliğimle bu konuyu da irdeledim ve modifiye atölyelerinin ürünlerini sizlerle paylaşıyorum. Hangisi en cazip, hangisi en şaşırtıcı? Hayal etmeye devam!

Asfalt hem güneş ışınları absorbe ederek hem de üzerindeki motorların ısısı ile aşırı ısınıyor, sıcak teflon tavaya yumurta atmak gibi, hızlanınca esinti ile serinliyor. Gerçek değer ikisinin arasında bir yerdedir. Dış ısı göstergesinde bence gerçek önemli olan buzlanma uyarısı olmasıdır. Gerisi nafile muhabbet!

Teminat tutarlarını, araç değerini, hizmet kapsamlarını ve indirimleri belirtmedikten sonra yazılan rakamların pek bir kıymeti yok. Mehmet Bey'in şablonu doğru.

Ben dışarıdaki derecelerin hiç birbirini tuttuğuna şahit olmadım desem yanlış olmaz. ±1 derece bence çok yeterli ve iyi bir hassasiyet.

Şanzıman sesi net duyuluyor ve bende olmadığını söyleyebilirim. Nedeni masum da olabilir gelecekteki şanzıman sorununun erken habercisi de. Servisin şu aşamada kayıt altına almış olması garanti süresi bitimindeki arızalarda yardımcı olabilir. Bundan sonrası servis - Otosan ilişkisine bakar. Rölantide anlmalı bir şey duyamadım.

Genellemeleri çok sevmesem de aksini iddia etmek zor, eski ama güzel: http://www.topgear.com/uk/videos/911-vs-lambo

Sarılardan vaz geçtim, ST'nin gölgesinde kalmasın diye griye döndüm... Porsche 911 Turbo S Boxer 6, 3,8L, Biturbo 560 PS/6500dd 700 Nm/2100-4500dd 0-100 3,1 s 0-200 9,6 s 318 km/h Karma tüketim 9,7L/100km Bilemeyeceğim yani...

Vah vah, yani iki yılda 13000 km pek azmış, keyfini zevkini sürecek fırsatınız olmuyor demek. Satmayı düşünürseniz hemen alıcı bulurum. Bu arada serviste herhangi bir sorun var mıydı araçta giderilmesi gerekekn?

Böyle bir prosedirleri var, teknisyen eğer duyduğu sestem emin olamıyorsa aynı cinsten farklı araçlarla kıyaslama yoluna gitmek durumunda. Aslında bunda yanlış bir şey yok. Ama araç sahibinin başka aracı bekleme zorunluluğu olmamalı, yani ilde EB yoksa, bulunan bir ile servis teknisyeni göndersin dinletsin, ya da ne bileyim bu sorumluluğu üstüne alsın.

Siz sebebini söylemeden biz de yerini söylemeyiz! Şaka şaka... Son kasada sağ yan ayna altında, bir önceki kasada ise ön panjurun/radyatörün altına doğru idi. Şu yardımcı olabilir sanırım: http://www.mp-system.pl/en/blog/4-ford-focus-mk2-outdoor-temperature-sensor-installation-location

Ne tarafta ikamet ediyorsunuz bilemiyorum ama benim sorun yaşamadığım birkaç istasyon var, Metin kasapoğlu Cad. Metropol Çarşı yanındaki Shell, birinci tercihim, Mevlana Petrol (BP), Mevlana Cad. kavşağa gelmeden hemen önce; Barınaklar Bulvarındaki Opet. Genelde aynı yerden almaya gayret ediyorum. Bugüne kadar sorun yaşamadım. Avans vuruntusu ise pratikte olması mümkün değil desem yanlış olmaz.

Güzel, işlem başarılı, resim koymaya üşendiğimden farklı bir yol izlemiştim. Evet ama yetmez...

Bir kişiyi bir sıfatla tanımlamak durum tespitinin ötesindedir, bir yargıdır, yani bizim teşhis koymamıza benzer, hastalık adını belirtmek gibi. Ben genelde bu tür tanımlamalardan rahatsız olmam, çünkü zaman zaman yazılanların düşünceleri tam yansıtmamasından kaynaklanan anlaşmazlıklar olabilir. Bu durumda hoşgörü ile yaklaşmak en doğrusudur. Ancak takdir edersiniz ki bu bir psikoloji ve insan değerlendirme forumu değil, konumuz otomobiller ve onların yaşamımızdaki yeri. Mesajlar doğrudan kişileri hedef alınca insan yadırgıyor, kaldı ki ilk mesajları ile yeni bir üye kendini böyle ifade edince beni nereden tanıdı bu kadar kısa sürede de böyle yargılara vardı diye düşündürüyor. Mesela benim de sizin hakkınızda düşüncelerim var ama sizi bir süre daha izleyip kesinleştirene kadar, ayrıca yazmanın foruma pek bir katkısı olmayacağı için, şu aşamada kendime saklamayı yeğlerim. Haliyle bu tarz da forumun bir rengidir, ama uzun vadede çok kabul görecek bir yaklaşım olamayabileceğinden endişeliyim. Çelişkiye gelince, bence anlamamışsınız: 4000 kişinin varlığı bir başarı ve kalite göstergesi olarak gösteriliyor, bu benim düşüncem değil, konu sahibinin yazma nedeni; ben de salt sayıya bakarak karar vermemek gerektiğini, niteliğin niceliğin önünde geldiğini ve benim tercihimin bu yönde olduğunu anlatmaya çalıştım. Kuşkusuz çelişkilerim de vardır, ama bu o durumlardan biri değil kanımca. Güzel forumdaşlıklara...