Jump to content
2019 Temmuz'dan sonraki tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeni kayıt yapınız ×

Cenk Demirel

Üye
  • Toplam İleti

    539
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Kazandığı Gün

    2

İletiler, Cenk Demirel tarafından oluşturuldu

  1. 24 dakika önce, Kaan Zaim yazdı:

     

    Bence haklısınız. Bende daha iyi mimarisi olan bir sistem kullanıyorken, daha eskisini istemem. Ancak benzer uygulamayı VW grubuda yapıyor. Yanılmıyorsam 1.0 tsi motorlu Golfler ile 1.4 150'liklerin durumuda focusla aynı. Bu maliyet düşürme meselesi aslında dünya genelinde üreticileri zorlayan bir konu. Herkez ucuza mal edip karlılığı arttırmanın peşinde. Araçlar ülkemize gelecektir. Ancak, almak isteyenler muhtemelen bekleyecekler ve alabilecekler. Ama bu bekleme sırasında isterseniz elimizde 1.5 motorlu olanı var bunu hemen teslim edebiliriz şeklinde tekliflerle karşılaşacaklar ?. Sanırım Ford ülke stratejilerine fazla karışmıyor. Yani buradaki kuralları Otosan belirliyor. 

    Bu arada bu torsiyon konusunda Ford çok karamsar değil ? . Normal kullanıcıların aradaki farkı hissetmeyeceklerini belirtiyorlar. Ne diyelim, denemeden bilemeyiz...

    Vw grubu çok çeşitli şanzıman - motor - donanım opsiyonları sunuyor. Ama bunların hepsini de almak isteyen müşteriler için Türkiye'ye getiriyor. En azından siparişe açık tutuyor. Ford da bunu yapsa yeterli. Süspansiyon konusunu insanlar genelde sadece virajdan viraja aracı atma, performanslı sürüşte sadece işime yarar, zaten çoğu kullanıcı da standart sürücü o yüzden onu fark etmeyecektir şeklinde yorumluyor ama yanlış bir algı bu. SLA süspansiyonlu model, bir otomobilin sürüş kalitesini belirleyen en önemli unsurlar olan NVH dediğimiz  gürültü, titreşim ve sertlik konularında çıtayı çok üste taşıyor. Performanslı sürüşte torsiyon - bağımsız ikilisinin farkını hissedecek şoför bulmak zor diye o kısmı geçiştirdik diyelim. Peki ya konfor ? Bir kere SLA süspansiyonla bozuk yolda ilerlerken daha az süspansiyon çalışma sesi duyacaksınız, titreşim, sarsıntı gibi konular daha az olacak, aracın sertliği düşecek ve daha pürüzsüz bir sürüş deneyimi sunacak. Bunu sıradan bir kullanıcı bile fark edecektir. Her şeyden öte bugün o ' Konuşan araba Mercedes A serisi ' diye çok reklamı yapılan aracın çoğu versiyonu torsiyonla gelecek. Üst motor seçenekleriyle bağımsız alınacak ama Türkiye'de daha çok satması beklenen motorlar torsiyonla gelecek. Sen Mk4 kullanıcısı olarak SLA süspansiyona sahip bir Focus'la o Mercedes A serisinden daha kaliteli bir sürüş yapabilme imkanına sahip olabilirsin. Böyle bir reklamı kimse satın alamaz. Madem böyle bir teknolojiyi ürettin, getir ki farkın olsun ?

    • Beğen 1
  2. 1 dakika önce, Kaan Zaim yazdı:

    Hepsi için dezavantaj olduğu doğru. Ancak yanlış bilmiyorsam vw grubunda atmosferik motor yok. Sanırım Otosan içinde olunan şartları göz önünde bulundurarak, hem lpg opsiyonu olabilecek hemde maliyeti düşük olacağından dolayı (eski otomatik şanzıman bu sebeple getiriliyor olsa gerek) ÖTV'de en alt dilime göre bir fiyatlama yapmak istiyor. Rakiplerinin 5.000 ya da 10.000 TL bile altında kalabilse satışlarda avantajlı konuma gelebilir. Hesaplar eminimki bu yazdığım duruma göre yapılıyordur...

     

    Atmosferik hamlesi yanlış değil. Mümkün olduğunca alt fiyattan satış yapmayı planlamaları da doğru. Ama sen Ford olarak ' şöyle araba ürettik, böyle sürüş zevkine getirdik ' diye reklam yaptığında o sürüş zevkini vermeyi başaran bu yeni SLA süspansiyonlu modelleri en azından siparişle getirilebilecek bir noktada tutmazsan, bu süspansiyona sahip araçları test aracı olarak getirmezsen o zaman yaptığın reklamın bir anlamı kalmıyor. Mesela benim hacim ihtiyacımı mk3,5 karşılıyor. Yakıtından da memnunum, sürüşünden de memnunum. Fiyat konusunu bir kenara bırakırsak bu kadar memnun olduğum bir aracın torsiyonlu versiyonunu bana nasıl sattırabilirsin ? Yani bana bunun reklamını nasıl yapabilirsin galeriye gittiğimde ? Daha geniş desen ihtiyacım yok, daha iyi iç mekan malzemeleri var desen mk3,5 zaten yeterince iyi, daha az yakıyor desen zaten az yakıyorum. Yani insanlar otomobil seçerken sadece hacim, tüketim, oyuncak gibi şeylere bakmayabiliyor. Çok tanıdığım var 180'lik focus'u bekleyen. Rs'in cvt şanzımanını hiç sevmiyorum keşke manuel olsaydı alırdım diyen. Bu kitleyi Ford olarak senin çalman lazım. O sebeple en azından 150 ve 180'lik versiyonları Türkiye'de siparişe açman lazım.

  3. 1.5 dizelin filo satışları için zaten getirileceğini hesap edersek onu mevzu dışı tutmak lazım. Benzinli modellerde sadece 1.0 ecoboost motorun getirilmesi Mk4'ü yerle bir eder. Bizim ülkemizde öyle bir algı var ki Türkiye'ye getirilecek modellerin sadece torsiyonla satılması, bağımsız - torsiyon farkını doğru düzgün bilmeyen, ne kadar işine yarayıp yaramayacağını bile düşünmeyen kitle için dahi büyük dedikodu mevzusu olacaktır. Aracın test videolarının altına yazılan ' focus torsiyona geçmiş, o eski sürüş zevkini torsiyonla alamazsın ' gibi yorumlar otomobil için hem prestij kaybı hem de kötü reklam olacak. Şuan bile bunun dedikodusu yapılıyor ve ' focus bitmiş algısı ' oluşturuluyor. Ayrıca pazarda ki en büyük rakibi golf'ün 125 ve 150'lik motorlarının Türkiye'ye geldiği, hatta gayette sattığı, yine civic rs'in 182'lik, Leon Fr'ın 150'lik motorla da oldukça sattığı düşünüldüğünde 150 ve 180'lik motorun getirilmemesi büyük kayıp olur. Evet, fiyatlar fazla. Ama fiyatlar sadece focus için değil tüm rakipleri için fazla. Bu sadece focus'un dezavantajı olmayacak.

     

    Ek olarak dürüst olmak gerekirse torsiyonlu bir focus'u 5 kez Ford aracı almış biri olarak ben de almam. En azından bu kadar para verip almam. Bu hamle tamamen maliyet azaltımı için yapılmıştır. Torsiyonlu versiyonun bozuk yollarda da viraj kasmayı seven kitle için mk3,5 kadar stabil hareket etmesi zor. Yeni yaylarla bu işi kotarmaya çalışsalar da süspansiyonların fiziksel yapısı itibariyle bu zor. Zaten yabancı incelemelerde de görülüyor ki SLA süspansiyonlu versiyonların testinden sonra torsiyonlu versiyonlara dair yapılan yorumlar hep ' iyi ama.. ' ile başlayan geciştirme cümleleriyle dolu.

  4. Ford severlerin bile bir çoğu Quadra Link süspansiyonu bilmezler. Sahip olduğum ilk otomobil olan Mk2 Mondeo'nun, yazıda bahsedilen Quadra Link süspansiyonları ? Güncel bir çok otomobilin sahip olduğu süspansiyonlardan bile daha iyi bir viraj limiti, keskinlik, yol tutuş kabiliyeti sağlamasına yardımcı olabilen bir sistemdi.

    1631176155_2018-07-2521_59_33.jpg.3a78e4db41ebe1402e560c31b54104d2.jpg

     

    Quadra Link süspansiyonların canlı hali

     

    IMG-20171021-WA0000.thumb.jpg.a576b3ba5b6ed9f7e383a5fdd8359483.jpg

     

    Kafalarda daha iyi canlanması ve karşılaştırabilmeniz için gerçek görselle beraber çizimi

     

    1230635890_QuadraLink.jpg.457ac71adb3f38db1096a22114029176.jpg

     

  5. Pahası yüksek ürünlerde satıcının hepsiburada olmasına özen gösteriyorum. Diğer sitelerde de durum aynı. Ürünlerin kalitesi açısından satıcı bu noktada önemli. Yorum kısmında ise bir şey diyemem ama hepsiburda.com'dan 4 adet otomobil lastiği almak için bilgi sormuştum. Lastiklerin üretim yılı gözüküyor ama hafta olarak herhangi bir bilgi gözükmüyordu. Müşteri hizmetleriyle iletişime geçtiğimde lastiğin hafta bilgisini veremeyiz dediklerinde direkt vazgeçmiştim.

  6. İnsanların otomobil seçimlerinde bir çok kriter olabiliyor. Kimisi hacim, kimisi performans, kimisi teknolojik oyuncaklara v.b göre tercih yaparken, bende mekanik altyapı kalitesine göre tercih yapmaya çalışıyorum. Bu bağlamda oldukça ilgimi çeken, araştırmaktan da keyif aldığım, otomobil tercih kriterlerimde önemli bir yere sahip süspansiyon konusunda, Ford'un 90'lı yıllardan beri geliştirdiği, kullandığı süspansiyon teknolojisini anlatan bilgilendirici bir yazı paylaşmak istedim. Daha önce forumda paylaşıldı mı bilemiyorum. Keyifli okumalar dilerim..

     

    Ford tüm profesyoneller gibi en iyi yaptığı şey için kendine hala “nasıl daha iyi yaparım” diye sormaya devam ediyor: Mondeo’nun yeni kuşağında Ford şasideki en önemli yeniliği arka aksta gerçekleştirdi ve otomobil için yeni bir bağımsız süspansiyon sistemi geliştirdi. Mondeo’nun önceki 3. neslinde kendini kanıtlayan Control Blade adlı sistemin yerini alan ve Mondeo’nun üzerine inşa edildiği güncel CD4 platformunda kullanılan bu yeni arka aksa Integral Link adı verilmiş.

     

    Yeni sistem Almanya’nın Aachen kentinde bulunan araştırma merkezinin yarattığı son mucize. Ford’un binek ve hafif ticari modellerini sürüş dinamikleri konusunda tüm rakiplerinin bir adım önüne geçiren araç dinamikleri, sürüş yardımcıları ve aktif güvenlik ile ilgili tüm yenilikler burada bulunan ekibin yaratıcılığı sonucu ortaya çıkıyor. Şasinin kendisi ise Köln Merkenich’de bulunan ürün geliştirme merkezinin eseri.

     

    Ford, D segmenti’ndeki modeli Mondeo’nun arka aksında 1993 yılından beri bağımsız süspansiyon kullanıyor. 1993’den 2007 yılına kadar kullanılan ilk nesil bağımsız sistem Quadra Link olarak adlandırılmıştı. İlginçtir ki Mondeo’nun Station Wagon versiyonu ise aynı yıl yani 1993’de Control Blade adı verilen daha gelişmiş bir bağımsız arka aks ile donatılmıştı. 2007 yılından itibaren Mondeo Sedan da Control Blade’e kavuştu ve Quadra Link terk edildi (Ford’un kompakt modeli Focus da ilk üretildiği 1998 yılında bu bağımsız arka süspansiyon ile tanıtılırken kompakt sınıfta bir devrim gerçekleştirdi. Ford Focus o tarihten bu yana bağımsız süspansiyon ile yere basıyor.)

     

    ford-mondeo-control-blade.jpg.d590560864a834fb3d48130fe1b81f2a.jpg

     

    Otomobillerin bağımsız (independent) süpansiyon sistemleri ile tanışmasından önce kullanılan yarı bağımsız (linked) sistemler sade ve basit yapıları ile düşük maliyetliydi ancak bazı olumsuzluklara sahipti: Örnek olarak, isminden de anlaşılacağı gibi bu yarı bağımsız sistemlerde sağ ve sol tekerlek birbirinden bağımsız olmadığından, tekerleklerden biri çukura düştüğünde bu diğer tarafta bulunan tekerleği de etkiliyor ve hareket açısını bozuyordu.

     

    Daha üstün ancak aynı zamanda daha karmaşık ve yüksek maliyetli olan bağımsız süspansiyonlar ise artık C segmenti kompakt sınıf otomobillerde bile yaygınlaşmış durumda. Yine de yarı bağımsız aks sistemleri basitliği ve düşük maliyetli olması nedeni ile günümüzde hala birçok otomobilde kullanılmaktadır. Örnek olarak bu sisteme 2003 yılında veda eden ve 5. kuşağı ile beraber arkada bağımsız aks ile donatılan Volkswagen Golf’ün bu değişimden 10 yıl sonra gelen 7. kuşağında (2012) maliyet düşürmek için 1.2, 1.4 ve 1.6 litrelik modellerinde sabit arka aks tekrar kullanılmaya başlandı.

     

    Bağımsız arka süspansiyon sistemleri, temel prensip olarak otomobilin ön aksında bulunan bağımsız (yani sağ ve sol tekerleğin birbirinden özgür) olduğu yapının arka aksa uyarlanması ile doğdu. Teorik olarak uygulama basitti. Üstelik arka aks üzerinde ön aksta olduğu gibi tekerlekleri yanal olarak yönlendirmeyi gerektirecek bir direksiyon sistemine de ihtiyaç yoktu. Bu nedenle, zaten ön aksta var olan bir prensibi arka aksa da uyarlayarak arkada bağımsız bir süspansiyon sistemi kullanmak başlangıçta basit gibi gelebilir ancak bu sistemler yarı bağımsız yapılara göre daha karmaşıktır, daha fazla sayıda parçadan oluşurlar, üretimleri daha maliyetlidir ve (çoğunlukla) daha fazla yer kaplayarak iç mekandan ve bagajdan daha fazla yer çalarlar, daha fazla, daha fazla, daha fazla…

     

    Bununla beraber otomobilin 4 tekerleğini de bağımsız hale getirerek sürüş standartlarını yukarıya taşırlar. Tekerlekler birbirinden bağımsız olduğundan, tekerleklerden biri etkiye maruz kaldığında (örnek olarak çukura girdiğinde) diğer taraftaki tekerlek bundan etkilenmediğinden sürüş güvenliği artar. Otomobil yere daha iyi “basar”, frenleme gerektiğinde daha iyi “durur”, direksiyonun emirleri daha net yerine getirilir, viraj içerisinde frenleme gibi “ağırlık transferi”ne neden olan durumlarda otomobilin limitleri artık daha yüksektir, arka tekerlekler için ön tekerlekleri takip etmek çok daha kolay bir iştir.

     

    Ancak diğer taraftan da tekerlekler arasında iletişim kalmadığından, değişen yol ve yük şartlarında ideal tekerlek açılarını korumak zorlaşır, tekerlekler yanal etkilere daha duyarlı hale gelir. Bu nedenle de tekerleklerin farklı ve çok sayıda noktadan şasiye bağlanması ihtiyacı doğmuştur. Çok sayıda parçadan oluşmalarının ve daha yüksek maliyetli olmalarının nedeni de budur. Çok bağlantılı aks ya da multlink ismi de buradan gelmektedir.

     

    Bağımsız aks sistemleri üst sınıf premium otomobillerde uzun zamandır kullanılıyor: Mercedes C Serisi’nin atası Mercedes 190 (W201) 1982 yılında 5 kollu çok bağlantılı bir bağımsız aks ile yollara çıkmıştı. Diğer taraftan kompakt otomobillerin gecikmeli olarak bu sistem ile tanışmasında Ford’un büyük emeği vardır: Ford, maliyet kaygıları nedeniyle üreticilerin uzak durduğu bu sistemi 1998 yılında C segmenti modeli Focus’a indirdi ve bir dönüşümü başlattı. Ford modellerinin sürüş dinamikleri bakımından sınıflarında referans araçlar olarak kabul edilmelerinde Ford’un öncü hareketinin ve Control Blade adı verilen bu sitemin önemli bir rolü vardır.

     

    Neydi bu Control Blade? Muhtemelen Ford’un pazarlama bölümü tarafından bulunmuş olan bu “karizmatik” ismin arkasında ne vardı? Sistem nasıl çalışıyordu? Ve daha önemlisi bu sistem 1993 yılında ne getiriyordu?

     

    ford-mondeo-control-blade-yandan-gc3b6rc3bcnc3bcm.jpg.6136fbbbf135849a7a9d2694a267d389.jpg

     

    Control Blade ismi, arka aksın sol ve sağ tarafı için otomobilin gidiş yönüne paralel olarak yerleştirilen 2 adet taşıyıcı mafsalın şeklinden geliyor. Bu hareketli eklemler, tüm aksı yatay olarak şasiye sabitliyor ancak aksın dikey olarak hareket etmesine izin veriyordu. Ford bu hareketli mafsallara çekici bir isim bulmuş ve tasarımları nedeniyle Control Blade adını vermişti. Tekerleklerin ön tarafında kalan ve bu nedenle de arka koltuk sırasının altına denk gelen bu parçalar gerçekten de yandan bakıldığında uçak pervanesinin kanadına ya da bıçağa benzemektedir.

     

    Bu ambalajın arkasında ise kusursuz çalışan bir organizasyon vardı:

     

    Control Blade süspansiyon sistemi sadece 2 arka tekerleği birbirinden ayırarak bağımsız hale getirmiyordu. Sistem, süspansiyon içerisinde farklı görevlere ve fonksiyonlara sahip parçaları da ayırarak izole ediyor ve birbirlerini etkilemelerinin önüne geçiyordu. Yani, sistemde sadece tekerlekler değil, geri kalan her süspansiyon fonksiyonu da birbirini etkilemeyecek şekilde “gerçekten” bağımsız olarak çalışıyordu. Arka aks üzerinde şasinin dengesini ve otomobilin yere daha iyi basmasını sağlayan elemanlar ile sürüş konforunu artıran elemanlar ayrı ayrı monte edilmişti; sarmal yay (helezon) ile amortisör ayrı noktalardan montajlanmıştı: Aracın ağırlığını taşıyan yay ile yayın yarattığı salınımları ve darbeleri emen amortisör bağımsız çalışıyordu.

     

    Bu sistemin getirdiği tek üstünlük değildi. Dahası da vardı: Aksta görev yapan elemanların ayrışmış olması aynı zamanda aksın tasarımı konusunda da esneklik sağlıyor ve aksı daha az yer kaplayacak şekilde tasarlamak üzere tasarımcılara serbestlik getiriyordu. Bu sayede helezon yaylar ve amortisörler boyları kısaltılarak daha aşağıya konumlandırıldı. Amortisörler hala dikey olarak yerleştiriliyordu, ancak kısa boyları sayesinde iç mekandan çaldıkları alan ve bagaj duvarlarında yaptıkları çıkıntı azalmıştı (Control Blade’nin bu ikinci özelliği aynı zamanda sistemin neden Station Wagon’da Sedan versiyona göre daha önce hayata geçtiğini de açıklamaktadır. Aksın daha kompakt olan yapısı Wagon versiyonun yükleme zemininde ve duvarlarında deformasyona neden olmuyordu. Mondeo Wagon’un bagaj yüzeyleri bu sayede düz hale gelmişti.)

     

    Aynı zamanda tüm bileşenlerin daha aşağıda konumlandırılması sonucu, sistem bu alçak yapısı sayesinde otomobilin ağırlık merkezini (Center of Gravity’yi) de aşağıya çekiyordu. Aşağıya çekilen sadece ağırlık merkezi değildi: Yol gürültüsü, titreşimler ve sertlik düzeyi de düşürülmüştü. Yol konforu ile doğrudan ilgili olan ve iyileşme sağlanan bu 3 önemli noktaya NVH ismi veriliyor (NoiseVibrationve, Harshness)

     

    Ağırlık merkezini aşağı çeken ve az yer kaplayan yapısı ile Control Blade, şasinin dengesini ve sürüş dinamiklerini iyileştiren; titreşimleri, sertliği ve buna bağlı olarak gürültüyü yok eden; ve bunları başarırken iç mekanın fonksiyonelliğinden çalmayan; büyük bir ilerlemeydi.

     

    Ford, 2012 yılında güncel Mondeo’yu Control Blade’nin daha gelişmiş bir versiyonu ile donattı ve bu yeni sisteme Integral Link adı verildi. Sistem hem Mondeo’nun yol tutuş yeteneklerinden taviz vermiyor, hem de sürüş konforunu daha yukarıya taşıyor.

     

    ford-mondeo-integral-link-wheel-recession.jpg.ed852173ec09038174290d8d1961f6d1.jpg

     

    Integral Link, arka tekerlek yol konforunu bozacak bir engel ile karşılaştığında, jantı taşıyan göbeğin engelden uzaklaşması için ideal yönde (yukarıya ve geriye doğru) esnemesini sağlayan (buna wheel recession adı veriliyor); ancak bu tekerlek hareketine izin verirken tekerleğin yanal olarak, yani sağa ve sola doğru hareketini ise engelleyen bir süspansiyon dizaynı. Lastiği engelden kurtarmak için aksın yaptığı bu “gerileme” hareketi konforu artırıyor, titreşimleri, sertliği ve yol gürültüsünü azaltıyor. Integral Link sayesinde, Mondeo’nun güncel neslinde arka aks gürültüsü, Control Blade’nin kullanıldığı önceki kuşağın arka aksına göre %57 gerilemiş; ön aksın yarattığı gürültüde ise %40 düşüş sağlanmış. Yeni Mondeo, arka aksı sayesinde arka koltuklarındaki yolcuların konforunu artıran bir otomobile dönüşmüş.

     

    Sistem Integral Link ismini de bir engel üzerinden geçerken tekerleğin bu yanal hareketini kilitleyen intergal link isimli parçadan alıyor. Tekerlek göbeğinin (sürüş yönüne göre) ön tarafına dikey olarak yerleştirilen bu “bağlantı çubuğu” aynı zamanda arka aksın kamber açısından da sorumlu.

     

    ford-mondeo-integral-link.jpg.481e3fe65f287ef121b77b10b72514b2.jpg

     

    Integral LinkControl Blade’nin özelliklerini daha ileriye götürmek için tasarlanmıştı. Sistem sürüş dinamikleri, ağırlık merkezi ve yol konforu (NVH) bakımından Control Blade’den kendisine kalan genetik özelliklere sadık kaldı. Ancak bunlara ek olarak Ford artık bazı özel tasarım gerekliliklerini de dikkate almak zorundaydı; bunun nedeni ise geçen zaman içerisinde rekabetin artması ve tüketicilerin beklentilerinin değişmesiydi: Integral Link, sadece Sedan ve Wagonlar için değil, SUV-Crossover araçlar için de uygun bir mimariye sahip olmalıydı (yani hem One Ford stratejisine hem de 4 tekerlekten çekiş sistemlerine uygun olmalıydı), Station Wagon modeller için düz yükleme zemini korunmalıydı, Ford Galaxy ve Ford S-Max’de kullanılan 3. koltuk sırasının yerleşimine izin vermeliydi, jantların boyutu büyüyordu; sistem 21 inch’e kadar büyük inch jant kullanımına uygun olmalıydı ve de bunlar yapılırken arkaya uzanan egzos borusunun süspansiyon altından geçişi de dikkate alınmalıydı. Tüm bunlar göz önünde bulundurularak Integral Link’de sağ ve sol amortisör kuleleri arasındaki açıklık da olabildiği kadar geniş tasarlanmış. Bu yapılırken 4. nesil CD391 Ford Mondeo’nun genişliğinin önceki nesil CD345’e göre 4 cm azaldığını da unutmamak gerekiyor.

     

    (Bir dönem Ford Motor Company’nin markası olan Jaguar, compact executive sedan modeli XE için geliştirdiği arka süspansiyona da Integral Link ismini verdi.)

     

    Control Blade ya da yeni nesil ismi ile Integral Link sadece bir bağımsız süspansiyon sistemi değildir. Daha önce sadece premium sedanlarda ve performans modellerinde rastlanabilen bu “öncü” sistem Mondeo’da ve daha sonra Focus’da kullanılmaya başlanması ile beraber kompakt hatchback ve sedanların hem sürüş özelliklerini ve hem de bu otomobillere bakışı değiştirmiştir.

     

    Kaynak : https://hayatinvirajliyollarinda.com/2015/08/16/ford-control-blade-integral-link/

    • Beğen 9
    • Teşekkür 1
  7. 2 saat önce, Menderes Urun yazdı:

    sonuna kadar katılıyorum, hatta şöyle bir hesap bile yapılabilir;

    2 nokta arasındaki 2 yol seçeneğinden birisi kısa ara sokaklardan ışıklı ve bozuk yollardan geçiyor öteki de uzun ama ışıksız ve güzel asfaltlı yol olsun...

    1 yılın sonunda uzun yolu kullanan sürücünün aracı yaklaşık 2000-5000 km fazla yaptığı için birazcık değer kaybedecek ama öteki yolu kullanan vatandaş o değer kaybından çok daha fazlasını amortisör falan derken çoktan ödemiş olacak bile ayrıca aracının sağından solundan ses geliyor olacak 

    Benim de görebildiğim, deneyimleyebildiğim hep budur. Hatta daha ileri giderek şöyle örnek bile verebilirim; 50 bin km'de ki ikinci el bir araba genelde bozuk yollarda kullanılmış olsun, 100 bin km'de ki araba ise genelde temiz asfaltta kullanılmış olsun. İki otomobil arasından, fiyatları denk bile olsa tercihim 100 bin km'de ki arabadan yana olacaktır. Ben genelde yapılan km'den çok, o km'nin nasıl ve hangi şartlarda yapıldığına bakmaya çalışıyorum. 2.el ilanlarında otomobillerin hangi illerde kullanıldığını öğrendiğimde yolların durumunu bile öğrenmeye çalışıyorum. Biraz psikopatlık seviyesinde ?

    • Beğen 1
  8. 2 dakika önce, Yakup Çağatay yazdı:

    Sürekli güncel olması için link vereyim

    EuroNcap

     

    2018 Derecelendirmesi Hakkında

    2018'de, çeşitli aktif güvenlik testleri güncellendi ve yenileri eklendi. 

    Yetişkin Yolcu Koruması ile ilgili değerlendirmede çarpma testleri değişmedi ancak AEB Şehir içi testleri (otonom acil durum frenleme sistemlerinin düşük hız işlevsellik testleri) artık sabit haldeki aracın test edilen aracın yoluna göre sola veya sağa çıkıntı yapma senaryolarını da içeriyor.  Testlerde yeni, daha geliştirilmiş hedef araç kullanıldı.  

    Yayaların korunması ile ilgili değerlendirmelere AEB yaya algılama konusunda yeni testler eklendi.  Bu testler gece senaryolarını ve bisikletli algılama konularını kapsıyor. 

    Güvenlik Yardımcısı ile ilgili değerlendirmelerde, araçta arka koltuklar için gelişmiş emniyet kemeri hatırlatıcı (SBR) sistemi varsa daha fazla puan verildi.  AEB sistemlerinin değerlendirilmesi aracın yoluna doğru çıkıntı yapan hedef testlerinin; acil durum şeritte kalma (ELK) işlevselliği de içeren şerit destek sistemlerinin dahil edilmesiyle daha hassaslaştırıldı; ve hız sınırlama bilgisi işlevi hız yardımı konusunda daha detaylı şekilde değerlendirildi.

    2018 yılındaki değerlendirmeler önceki yıllara göre ciddi şekilde değiştirildi, bu yüzden yıldız derecelendirmeleri daha önceki yılların yıldız derecelendirmeleri ile doğrudan kıyaslanmamalıdır.

    Teşekkür ettim hocam ?

  9. Sony ve Sharp markaları, piyasada ki en iyi görüntü kalitesine sahip panelleri üretmekte. Ama Sony'nin fiyatları hep yüksek, Sharp'ın ise Türkiye'de satışı yok gibi bir şey. Bu işler biraz da bütçe meselesi. Ama maalesef son 2 sene içinde hunharca yükselen döviz yüzünden elektronik eşyaların da fiyatı uçtu gitti. 2 senedir 4K Led tv araştırıyorum. Açıkçası günümüz şartlarında eli yüzü düzgün, ışık sızması gibi sorunları minimum seviyede olan, gerçek yenileme hızı 100 hz olup hareketli görüntülerde ve altyazılarda titreme, takılma yapmayan, 10 bit panele sahip doğru düzgün bir 4K Led tv için 4500 - 5000 liraları gözden çıkarmak lazım. Tam 1 senedir şu modeli gözüme kestirdim fiyatı düşsün diye bekliyorum ama nafile.. Üst modeli olan 55MU9000 çıktı ama bunun fiyatı hala düşmedi.

    http://www.vatanbilgisayar.com/samsung-ue-55mu8000-55-138-cm-uhd-smart-tv.html

  10. 13 dakika önce, Yakup Çağatay yazdı:

    Şimdi gördüm, arka cam sol üstte numaralar var. Test aracı yani.

    Mesajı düzenleyeyim tekrardan. Yanlış alarm ? Arkadaşa diyorum emin misin bunu İstanbul'da gördüğüne diye İstanbul nereden çıktı ben italya'ya geldim dedi mevzu anlaşıldı. Ufak bir karışıklık oldu. Araba italya'da test aracıymış ?

    • Beğen 2
    • Haha 2
  11. 1 dakika önce, Yakup Çağatay yazdı:

    Bu her şey olabilir abi test aracı bile olabilir ? Bize gelen araba değildir veya otosan henüz onayları almadığı için böyle sürmek için getirmiş de olabilir ben bilmiyorum şahsen. Egzoz bile yamuk ? Avrupa'da arabalar bayide sergiye başladı ama müşteriye teslimatlara daha var. Bi siteden plakaya göre araç sahibi gözüküyordu sanki diye hatırlıyorum, üşenmiyorsan bi araştır istersen.

    Muhtemelen bu seri üretim öncesi test aracıdır. Yabancı lansmanlarda kullanılan test araçlarından bile olabilir. Egzoz falan yamuk durduğuna göre seri üretim öncesi olma ihtimali de var. Bir bakayım ben sağa sola ? 

  12. 30 dakika önce, Yakup Çağatay yazdı:

    Doğrudur bu ay sonuna doğru gelmiş olacaklar ama tekerleri dönmeyecek, biliyorsun zaten. Buraya da biraz yazmış olalım.

    Basın lansmanı Ekim ayında.

    Bu arada ST-Line bile olsa kağıt üzerinde daha yerden yüksekler ama boy olarak daha alçak oldukları için öyle hissetmiştir arkadaş gerçi o da en fazla 0.5 cm ? 

    https://anasayfa.focusclubtr.com/yeni-2018-ford-focus-mk4-boyut-performans-ve-tuketim-degerleri/

     

    Bi'de sedan tasarımı eskiye göre çok farklı artık arkası kalkık durmayacak aslında tam sedanlık kasa gelmiş oluyor fakat Avrupa'da kestiler. A3 sedan vb premium sedanlar artmışken bence yanlış hamle. Acaba sedan mı gördü diye dedim çünkü Türkiye'ye sedan kasa da gelecek ilk etapta. 

    Arkadaşın gördüğü araç bu. Ama neden yabancı plaka anlamadım. Yurt dışında satışı başlandı mı mk4'ün ?

     

    319DA181-E8B8-4074-834D-15D879D992DE.jpeg

  13. Kalibrasyonuna bağlı ama zf şanzımanın sağlamlığı da çalışma kalitesi de belli standartın altına düşmez zaten. Bu Honda'yı anlamak imkansız. 180 hp'lik performanslı modeline cvt koyuyorlar, performans iddiası olmayan dizel motora zf koyuyorlar. Bir değişikler yani. Malum, Rs versiyonu ilk çıktığında ciddi fiyat avantajına sahipti. Bu sebeple Gti, Cupra ve Fr sahibi bir sürü tanıdığım almak istedi. Sanal oran eklense de cvt şanzımanın hala o motora göre olmadığını düşünüp Honda'ya ' bari manuel getirin ' diye mail attılar. Ama işe yaramadı. Dizele değil de Rs'e Zf şanzıman koysalardı şuan sattıklarından çok daha fazla satarlardı.

    • Beğen 1
  14. Zaten mantık olarak HB kasaların bagaj kapağının sedan gibi kendiliğinden açılamıyor olması lazım. Sedanın bagaj kapağı serçe parmağıyla kapanacak kadar hafif. Haliyle yaylar mekanik olarak rahatça itebiliyor. HB kasanın o ağır bagaj kapağının kendiliğinden açılabilmesi için ya daha kuvvetli ve itiş gücüne sahip amortisörlere ihtiyacı var ya da elektrikli bagaj kapağı opsiyonuna.

    • Beğen 1
    • Teşekkür 1
  15. Bir saat önce, Cem Boneval yazdı:

    Zaten bireysel satışları pek hedeflediklari de yok, onu da kâr optimizasyonu üzerine kurulu bir sistemle yapıyorlar. 

    Yani senin benim gibi meraklı birkaç yüz kişiyi dikkate almak eğiliminde değiller.

    Geçen kasada olduğu gibi bir yüz tane St-Line 1.5 EB gelir, onlar ağır aksak satılır, sonra da kesilir. 

    Otomatik sedan iş yapabilir, ama onda da yüksek tüketim ve olası yüksek fiyat caydırıcı olacaktır. 

    HB meraklısı zaten çok az, onları da Golf ve Leon kesiyor önemli ölçüde. 

    Yani özetle 1.5 EB heveslileri 2019 ilk aylarını hedeflesin

    Otomobilin her köşesini doldurdular, neredeyse mk3,5'dan bambaşka bir otomobil ürettiler. Artık Vag tüketicisini de çekebilecek potansiyelde bir otomobil haline geldi. Özellikle Active ve st - line kasa bu hususta çok yardımcı olabilir diye düşünüyorum. Hal böyle olunca, bunca yatırım yapılıp köklü değişikliklere gidilince Otosan'ın da artık Focus satışlarına dair belki planı bir nebze değişir diye umut ediyorum sürekli. Önümde de Kuga gibi bir gerçek var. Pazarda ki tüketicinin isteklerini iyi okuyabildiğiniz zaman belli ki satıyor otomobiller. Focus şuan her kesimden tüketicinin beklentisini karşılayabilecek bir kıvama geldi. Bunu harcamazlar diye umut etmek istiyorum diyelim hocam.

  16. 1.0 ecoboost ve 1.5 dizel haricinde Türkiye'ye doğru düzgün paketlerle 1.5 ecoboost getirmezlerse ciddi üzer. Yani sadece hiç alınmayacak vignale'ye ve sipariş üstüne gelecek bir st - line'a 1.5 motor koyarlarsa net söylüyorum bireysel satışlardan oldukça kaybederler. En azından orta paket ve titanium donanımlarına da 1.5 motor koyup Türkiye'ye getirmeleri lazım. Yani ben Türkiye genelinde Ford bayilerine gittiğimde ' elimizde hiç 1.5 ecoboost yok. Sadece siparişle gelir, test aracı da yok ' gibi bir olaya girerlerse yazık olur. Acayip kaliteli bir süspansiyon sisteminin varlığını bilirken torsiyonlu versiyonuna o kadar para veremezdim. Hele ülkemizin berbat kalitede yollarını düşününce.

  17. Şimdi, Mehmet Yavuz yazdı:

       Dediklerinize katılıyorum ama yanlış anlaşılma olmasın focus diz mesafesini v40 veya başka araçlarla ve plastik malzemelerini kıyaslamıyorum? Genel olarak bütün araçlar için arka koltuk kaplamasının kumaş veya daha yumuşak zemin olmasının konfor açısından önemli bir detay olduğunu vurgulamak istedim.

       V40 mercedes konularına nasıl geldiğimize dönersek, çağlar bey ''aks mesafesi ve arka diz mesafesi dar'' araçlar da bile plastik kaplamaların kumaşa göre daha mantıklı olduğunu belirtince, bilmediğim önemli bir faydası mı var, ''konfor'' açısından nasıl bir avantaj sunuyor merak ettim. 

    Anlıyorum ben sizi. Boyu cidden uzun olan bazı arkadaşlarım da aynı konulara takılabiliyor. Özellikle yazın şort giymeye alışık olanlar bu hususta dizlerinin daha fazla acıdığından da bahsedebiliyor. Dediğim gibi kullanılan plastiğin dokusu önemli. Yumuşak dokulu olursa eğer pek can yaktığı söylenemez. Artık onu siz deneyince kendiniz karar vereceksiniz ?

     

    Plastik malzemenin konfor açısından faydası kullanışlılık ve uzun ömür diyelim. Özellikle bebek koltuğu kullananlar, araçlarında çocuk yahut yaşlı insanları yolcu ettirenler bu konudan oldukça muzdarip olabiliyor. Koltuğun arkası tamamen ayak izi, lekesi olabiliyor. Ayaklarda çamur ve kir varsa direkt koltuğa geçiyor, temizlemesi de oldukça dert oluyor diyebilirim. Tabii bu sürtmelerden kaynaklı kumaşta zamanla aşınma, incelme de meydana gelebiliyor. Maalesef aynı sıkıntıyı ben de kendi aracımda çekiyorum. Hele mk3,5 focus'un arka diz mesafesinin dar olduğu düşünülünce kumaş koltuğun arka kısmını nasıl temiz tutacağım diye kara kara düşünüyorum ?

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.