Jump to content
2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız ×

Cem Boneval

Blogger
  • Toplam İleti

    16.826
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Kazandığı Gün

    720

Cem Boneval tarafından yazılan her şey

  1. Bugün 40 km kaldığında aldım 45,23 litre aldı, yani daha 10 litre varmış depoda yaklaşık. Bu da şehir içinde 120 km demek, gene yaklaşık. Diğer bir deyişle 0 + 50 km gibi düşünülebilir rahatlıkla... Ama bu limiti kullanmak hiç ama hiç akıllıca olmaz.
  2. ANKARA Numune Eğitimve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği’nden Doç. Dr. Tuncer Okay’ın, TBMM Bilişim ve İnternet Araştırma Komisyonu’na sunduğu “İnternet Bağımlılığı" başlıklı raporda, bağımlı tanısı konulan kişilerin,madde bağımlılığına olan yatkınlığının psikiyatri kliniklerinde başlıca araştırma konusu olduğu kaydedildi. Ruhbilimci Kimberly Young’un, bilimsel literatürde kabul gören “internet bağımlılığı kriterleri"ne de yer verilen raporda, internet bağımlılığının en yaygın türleri arasında, pornografi tutkusunun ilk sıralarda yer aldığı görülürken, onu mantık dışı oyun tutkusu, sosyal medya aktiviteleri ve internet üzerinden alışveriş yapma ve kumar tutkusu izliyor. Haftada 8 ila 40 saat internete giren kişileri bağımlı olarak nitelendiren uzmanlar, bağımlılarının yüzde 50’sinde psikiyatrik rahatsızlık bulunduğunu öne sürüyor. Raporda, bağımlılığın erkeklerde görülme sıklığının kadınlardan 2 ila 3 kat fazla olduğunun tespit edildiği vurgulandı. İnternet bağımlılığının, fiziksel rahatsızlıklara da yol açtığı bildirilirken, sıklıkla görülen fiziksel rahatsızlıklar arasında obezite, sırt ağrısı ve postür bozuklukları ilk sırayı alıyor. YOUNG’UN ‘PATOLOJİK İNTERNET KULLANIMI’ KRİTERLERİ: - İNTERNET ile ilgili aşırı zihinsel uğraş. (Sürekli olarak interneti düşünme) - İSTENİLEN keyfi almak için, giderek daha fazla oranda internet kullanma ihtiyacı duyma. - İNTERNET kullanımının azaltılması ya da kesilmesi durumunda huzursuzluk ve kızgınlık. - PLANLANANDAN uzun süre internette kalma. - AŞIRI internet kullanımı nedeniyle aile, okul, iş ve arkadaş çevresiyle sorunlar yaşama, eğitim ve kariyeri tehlikeye atma, kaybetme. - BAŞKALARINA (aile, arkadaşlar, terapist vb.) internette kalma süresi ile ilgili yalan söyleme. - İNTERNETİ problemlerden kaçmak veya olumsuz duygulardan uzaklaşmak için kullanma. Alıntı: Habertürk
  3. "Bir sabah gri bulutlarla dolu bir pencereyi açarsınız, hayatınızın en mutlu odasına. Her yer, her şey aniden buz keser. İliklerinize kadar ürperirken, umutsuzluk sinsice süzülerek girer içeriye. Oysa bu sabah gülerek uyanmışsınızdır. Daha mutlu olacaktınız, daha iyimser, daha güçlü… Daha da “fazla” olacaktınız, olmadı, olamadınız. İşte bu sabahların birinde sizi umutsuzluğa sürükleyen mevsimler ile olaylar aynı rotaya dümen kırar. Her ikisi de ansızın, beklenmedik zamanda gelmez. Tıpkı gri bulutların taşıdığı yağmurlar gibi pusuya yatar, hiç fark ettirmeden sessizce sırasını bekler, siz uyanana kadar. Aklınızdaki “geldi mi üst üste gelir” hikâyeleri tam da toplanmış, yeni düzelmiş ruh halinizin üzerine siner. İçinizden bir çocuk çığlık çığlığa oyun oynar “hava düzelecek, bu olaylar geçecek, bitecek, en az hasarla kurtulacaksın” Ama bu çocuk sesi ne derse desin siz hep üzüleceksinizdir. Bizi teselliye boğan, başımıza gelen kötü olaylarda mevsimler gibidir gelip geçicidir ve sırasıyla ilerler yanılgısıdır. Öyle ya; en derinden sarsan olaylar kış gibidir. Sessiz ama temizleyici. Bilirsiniz ki en acı hastalıklar kıştadır ama hastalıkları da en iyi kar temizler. Beyazlığıyla, soğukluğuyla düştüğü her yarada temizlik yapar. Sıra kendisini temizlemeye gelince bir sabah başka doğan güneşe teslim olur, yok olur gider. Sizin için ansızın doğduğunu düşündüğünüz güneş, mevsimsel yazgısını yaşar, aslında. Ağır sınav bitince ilkbahar gelir, siz sersem sersem gülümsemeye başlarsınız. Ama eli ağırdır ilkbaharın “dur” der. “unutma hemen soğuk acılarını” der ve indirir en olmadık anda tokadını. Siz kapıdan bakakalırsınız sarsıntılı bir umursamazlıkla mart ayında… Sonra… Sonrası yaz işte. Acının tatlı meyvesini yediğiniz zaman dilimleridir. Huzurun en sıcak denizlerde yüzdüğü, kahkahanın en gürültülü ormanlarda dolaştığı zaman aralığı. Sonbaharda ise sükûnetin sorguya dönüştüğü son noktanın cümlesidir, bu mevsim. Mutlu muyum yoksa pişman mıyım yanılgısının dost sayısının çokluğuna göre değiştiği sarı örtüdür. Hep böyle mevsimlere benzetilen hayat hikâyeleri anlatırlar bize. Oysa böyle mi? Hayır böyle değil elbette hayat. Bahara uyandığınız bir sabah gri bulutlarla dolu pencereyi sonuna kadar açarsınız. Tıpkı öyle havalarda ne giyeceğinizi bilemediğiniz gibi ansızın sırasını karıştıran mevsimler gibi sizi üzen olaylar karşısında da ne yapacağınızı bilemezsiniz. Şemsiyenizi alacak mısınız? İşe taksiyle mi gitseniz? Derken her şey daha kötüye gider. Çaresiz çıkarsınız dışarıya yağmur yağmaktadır, bir de ayaz eklenir. Elleriniz koltuk altına girer gibi sıkı sıkı sarılırken, saçlarınızı hüznün en kuvvetli rüzgârı savurur. Sığınacak bir liman bulan gemiler gibi sıcak bir kahve için en kalabalık ve en yakın yere demir atarsınız. Kısa bir mola, ömürden çaldığını geri vermek için saat tıkırtısının telaşıyla biter. Yaptıklarınızın bedelini bir adisyonla kasaya öder, çıkarsınız. Ortalık dinginleşip, güneş açmaya başlayınca havanın yanağına ılık bir gülümseme armağan ederek yürümeye devam edersiniz. Sanki ona yürür gibi her adımda daha da yakar güneş sizi. Dayanamazsınız ve ceketi çıkarıp elinize alırsınız. Gün yarı olmaktadır, tıpkı ömrünüz gibi. Yürürsünüz, yürürsünüz ömrünüzün ve yolunuzun geri kalanını. Bu tam terside olabilirdi. Güzel bir gün gibi başlayan hayat serüveninin sonu bir iki damla gözyaşıyla süslü aykırı ayazlarla da son bulabilirdi. Yahut bir sabah puslu başlayan ömür, paslı biterken, sıcak başlayan hayatların sevinçle bitmesi gibi. Ne kadar çok insan kaderi yaşanırsa, mevsimlerinde o kadar çok olasılığı olduğunu unutulmamalı. Hayat, size mevsimlerin olup biten oluş sırasına göre yaşatmaz kendini. Hayat, kendinin tüm yüzünü bir günde gösterir. Hayat, 4 mevsim gibi acılarını, sevinçlerini, unutulmuşluklarını, tesadüflerini, ölümlerini, doğumlarını koca bir günde yaşatır size. Hayat, ne 4 mevsimin sırasına göre giden orta kuşak iklimine benzer ne de tek tip mevsim yaşatan ekvator coğrafyasıdır. Hayat, Ege’nin mevsimleri gibidir, tutar kolunuzdan 4 ayrı mevsimi bir günde kaderinize işler." Nilay Demirhan *** Yaklaşık 3 saat önce yağmurlu bir güne uyandım, şimdi güneş açtı, parlatıyor her tarafı, çıkmak lazım baharı koklamaya, herkese günaydıııın....
  4. Orhan Bey, Bence yeterince incelemişsiniz söz konusu araçları ve bizlerin de çok farklı ve nesnel bir perspektif çizmesi kolay olmayacaktır. Şu aşamada ancak bireysel tercihlerimizi dillendirmiş olacağız. Renault Megane Sport Tourer'i kardeşim yaklaşık iki yıldır iş aracı olarak kullanıyor ve 100.000 km'ye yakın olmuştur. Benim Istanbul seyahatlerinde kullandığım bir araçtır. Bu nedenle Focus ile karşılaştırma şansım var. Sessiz, konforlu, çok ekonomik ve yeterli performansa sahip bir araç, geniş bagaj hacmi ve şık tasarımı ile puan toplar. Koltukları yeterli olsa da oturma pozisyonu ve kabin ergonomisi açısından Focus daha avantajlı. Kısa mesafeli fren pedalı alıştıktan sonra aradığınız bir özellik olmaya başlıyor. Direksiyonu gerçekten duyarsız ve sürüş zevkini olumsuz etkileyen bir durum. Yine de bütüncül bakarsanız hiç de fena sayılmaz. Kasanın makyajlanmış olması biraz değer kaybına neden olsa bile Renault'nun ikinci elde durumu bence hiç fena değil. Bir de bizdeki araç rutin bakımları dışında hiç masraf çıkarmadı. Geniş iç hacim ve ekonomi odaklı kullanım ön planda ise tercih nedeni olabilir. Ancak yine de 60k yol yapmış bir araca 41-42.000 TL bana kolay verilebilir gelmiyor, biraz şartları zorlayıp kredi desteği ile sıfıra yönlenirdim. Golf mantığın seçeceği araba olurdu, herşeyi akla uygun ve fakat sıkıcı, ayrıca o fiyata çıplak bir araba ve de babadan kalma bir motorla ancak değer kaybının düşük olması ile rasyonalize edilebilir. Yine de aldıktan sonra pişman olmayacağınız ve kasa değiştirse bile değerini koruyacak bir araba. Benim için fazla ruhsuz.... Aynı sözler Meksikalı Jetta için de geçerli. Küçük benzinli performans olarak hiç fena değil, dikkatli kullanılırsa az, bastın mı çok yakan bir karakteri var. VW grubunu Antalya şartlarında servis memnuniyetsizliğinden eliyorum ben maalesef. Seat ve Skoda VW grubunun yan ürünleri, aynı teknolojiyi biraz daha cazip fiyatlara bulmak mümkün, ancak son zamanlarda onlarda da ciddi bir fiyat bindirmesi görüyorum. Tabii bayilere bakmak lazım. Hyundai çok gelişme kaydetmiş olsa da şu anda i30 için talep edilen paralar aracın ederi, yani kaçırılmayacak cazip bir teklif değil. Ancak ondan da uzun süreli garantisi ve sorun çıkarmayan yapısı ile uzun vadede mutsuz olmayacağınızı düşünüyorum. Focus ise gönüle hitap eden araç. Aslında bu benzetmeyi hep yapıyorum ama yeni kasadan sonra eskiye binince banyo küvetine tabure konulmuş gibi hissediyorum. Bununla beraber yeni kasada mutlaka test sürüşü yapmanızı öneririm. Çünkü kokpit sürücüyü saran, ama kimilerine göre de boğan özellikte, bence çok başarılı ve kullanım keyfi açısından da hala sınıf lideri, bu gerek sürüş dinamikleri gerekse kokpit keyfi için geçerli. Eskisine göre daha konforlu, daha sessiz, daha dinamik, kısacası daha heyecan verici. Mayıs itibariyle fiyatlarda indirim alma şansının kaybolacağını düşünüyorum. Alacaksanız bence önümüzdeki günlerde işi bağlamanız lazım. Tabii biraz belirsizlik içerse de bir alternatif 1.0 EB'u beklemeniz. Kısacası ben uzun süreli Focus kullanıcısı olarak ister istemez yine Focus'a yöneliyorum. Ancak saydığınız tüm seçenekler de kendi içinde tutarlı ve hangisini seçerseniz seçin yanlış yapmamış olursunuz. Son söz: Kararsızlık bazen kötü karardan çok bunaltır. Sıkışırsanız yazı-tura ile eleyin, iyi bir yöntemdir.
  5. Benim izlediğim bir dergi... Mart sayısında Powershift Focus testi de var. Önerilir: http://www.e-otodergi.com/
  6. Pil üsresi sorunsa Dolphin HD Browser ile birlikte kullanılan Battery Saver Companion'u yükleyin. Interneti göreceli sık kullanıyorum, pil sürem 1.5 günden 3 güne çıktı (HTC Desires S 1450 mAh standart pil).
  7. Zeki Bey birincisi aracınızı sadece yazın kullanmıyorsunuz. İkincisi motorunuzun etkili bir soğutma sistemi var ve dış ortam ısısı 30 derece bile olsa motor ısısını güvenli yağlama sağlanacak düzeylerde tutuyor. Ayrıca yüksek viskoziteli yağlar ilk çalışma esnasında kalın oldukları için motora göreceli daha çok zarar verebilirler. Sıcak havada kalın yağ kullanılır görüşü pek geçerli değil günümüzde. Ancak motoru uzun sürelerle çok yüksek devirli kullanıyor ve aşırı zorluyorsanız istisna yapabilirisiniz. Ford kullanılacak yağların Avrupa Otomobil Üreticileri Derneğinin ( European Automobile Manufacturers Association - ACEA) 2008 yılında tanımladığı A5/B5-08 standartını karşılamasını talep ediyor. Ayrıca kendi belirlediği standartlar var, WSS M2C913-C (bir önceki versiyon B idi) ve WSS M2C925-B. İlki hem dizel hem benzinli için ve 5W-30 değerinde, ikincisi ise tasarruf öncelikli, dÜşÜk sÜrtÜnmeli 5W-20 ve sadece benzinliler için. Bunlardan şaşmayın derim.
  8. Cem Boneval

    Formula 1 2012 sezonu

    Yeni bir yarış hafta sonu. F1 bu hafta Çin'de, Şangay pistinde kozlar paylaşılıyor. Sıralama turları da ilginç sürprizlere sahne oldu... Herşeyden önce Red Bull ve Ferrari'nin yeterince hızlı olamama durumu sürüyor. McLaren yeterince rekabetçi iken Lotus'un da Raikkönen ve Grosjean ile dikkat çekmeye başladığını söylemek mümkün. Ancak sıralamanın yıldızları Mercedes ve pilotları oldu, Rosberg ilk sırayı alırken yaşlı kurt Schumacher üçüncülüğe yerleşti. Hamilton zaman olarak ikinci sırada yer alsa da şanzıman değiştirmek zorunda kaldığı için 5 sıra geriden 7. olarak start alacak yarın. Sıralama aşağıda... Yarış yarın TSİ 09:00'da. D-Smart spor kanalı veriyor. http://www.sportlemon.tv/c-10.html üzerinde internetten izlemek mümkün idi, ancak şu anda bu bağlantı çalışmıyor.
  9. Geyik içinde geyik ha... Haydi hayırlı olsun...
  10. Bir sonraki durak Eskişehir: http://www.esok.org.tr/v2/?p=335
  11. Eee, ama işin suyunu çıkartmayın, yoksa böyle büyü büyük dede ile gelirim karşınıza...
  12. Koç ailesine Titanium yanında bir de Öz Titanium yaptırmış demek ki... 1.0 EB için ben sonbahar diyorum, umarım haksız çıkarım.
  13. Demek o kadar çok park özürlü adam var...!? Düşündürücü...
  14. Torun daha çok toy, kuyruk sallayıp duruyor, dede de yaşlanmış düz yürüyemiyor Bence enişte: http://youtu.be/zsEswjHWlaU Nasıl büyüyüp adam olduğu da burada: Ya da görmüş geçirmiş büyük dayı: 2:25 - 2:37 arası Antalya'da çekilmiştir Ve son olarak konu ile alakası yok ama başka başlık açmaya üşendiğimden burada: İki efsane birlikte rol alıyorlar - Merhum Colin McRae Mk.1 Focus WRC içinde ralli kullanma tekniklerini anlatıyor. Hayranlıkla izlenecek bir videodur. Toprağı bol olsun...
  15. Vay canına Bora, heyecan verici ve etkileyici. Nasıl çektiniz bunları?
  16. Şart değil, medya bülteninden alıntı: "Ford, ECOnetic lakaplı yakıt tasarrufu rekortmeni yeni Focus modelini Avrupa’da satışa sunuyor. Şirket, dizel Focus ECOnetic'in her 100 km de 3.5 litreden daha az yakıt tüketeceğini ve yılın sonunda testleri tamamlandıktan sonra km başına 95 gram karbondioksit salınımı yapacağını belirtti. 5 kapılı hatchback ve wagon karoser seçenekleri olan Ford Focus ECOnetic, 105 beygir güç sağlayan, ayrıca yeni bir enjeksiyon sistemine, turboşarja, geliştirilmiş soğutmaya, ileri sistem sürtünme azaltıcı ölçütlere sahip olan geliştirilmiş 1.6 litre Ford Duratorq TDCi Dizel motorla donatılmış. Ayrıca otomatik start-stop sistemi, Eco mode ve güneş ışığına göre ayarlanan otomatik ışıklandırma aracın diğer dikkat çeken özellikleri. Focus ECOnetic, otomatik kapanan razgar girişlere, düşük yuvarlanma dirençli lastiklere ve benzersiz aerodinamik eklentilere sahip. Ayrıca aracın şanzımanının son dişli oranı da değiştirilmiş. Aerodinamik geliştirmeler daha çok aracın ön ve arka kısmındaki hava akımını güçlendirme yönünde olmuş. Hava akımı gerekmediği zaman hava delikleri kapanıyor ve böylece aerodinamik sürüklenme azaltılıyor. Tamamen kapandığında ise sürüklenmedeki azalma yüzde 2 daha az karbondioksit salınımını sağlıyor. Yeni Ford Focus ECOnetic Avrupa pazarı için şirketin Almanya’daki Saarlouis fabrikasında üretilecek ve 2012 yılının ilk günlerinde piyasaya sürülecek. Araç dünya çapındaki ilk gösterimi önümüzdeki hafta düzenlenecek olan Amsterdam Otomotiv Fuarı’nda yapılacak."
  17. Cem Boneval

    Ford Ecosport SUV

    O kadar iyi gizlemişler ki ben göremiyorum... Nerdeymiş???
  18. Olmayanları istemek konusuna neden bu kadar hevesli ve ısrarlısınız?
  19. Tüh az kaldı Cenk'i arabalandıracaktık....
  20. Bu arada gördüğüm kadarı ile Otosan 1.6 EB'u artık stokta tutacak şekilde getirmiyor, siparişe dönmüşler. Yollarda göreceli küçük bir azınlık olarak kalacağız, bu sevindirici, motor parçası bulmak zorlaşabilir, bu da düşündürücü, ikinci eldeki sıkıntıdan bahsetmiyorum, zaten bilincinde olarak almıştım.
  21. Performans probleminden ne anladığınıza bağlı... Bence Otosan'ın benzinli araç getirme konusunda performans problemi var mesela. Daha doğrusu alıcı dizele dönünce benzinli siparişlerinde aşırı temkinli davranıyorlar, talep de düşük tabii. Otomatik benzinli bulunması da otomatik araç isteyenleri mutlu etmek üzere gelen araçların çokluğundan, malum dizellerde hala otomatik vites sunamıyor. Motorla ilgili performans sorunu bilgisini üfürmüşler. Yok öyle bir şey. Beklentiniz tabii zehir zemberek yarış motoru ise düşük emisyon ve tüketim odaklı ayarları ile bu motor çok mutlu etmeyebilir, ama standart sakin kullanıcı için gayet başarılıdr. Sadece dik yokuş ve kaygan zeminde TCS devrede iken çekiş kontrol sisteminden kaynaklanan bir bayılma rapor edenler oldu zaman zaman, o da TCS devre dışı bırakılarak halledilebilen bir sorun ve salt Focus'a özgü değil.
  22. Bu önemli değil, çocuk önünü görmek değil kendini göstermek istiyor.
  23. Cem Boneval

    Honda 1.8 İ-Vtec

    Emir'cim kaçarı yok her halikarda eleştiri alacaksın, misyonum bu, ayrıca burcumdan kaynaklandığı da söylenir. Ben üç dil biliyorum, ona rağmen çok sıkıntı çekmiyor gibiyim, demek ki dördüncüyü öğrenseydim kötü olacakmış, şükür!!! Not: Trafik konusundaki tavrım aşırılığa karşı olan yapımdan kaynaklanmıyor, sadece yolları başkaları ile paylaştığının bilincinde olmayanlara veya bunu umursamayanlara, çevresini tehlikeye atanlara ve hak gaspı yapanlara fena halde karşıyım. Denir ya... "benim özgürlüğüm senin özgürlüğünün başladığı yerde biter". Bak bir laf daha geldi aklıma: "Yaşam uzlaşma sanatıdır" Neyse okuya okuya bu dili de çözeceğim herhalde, ama şimdilik Fransızca gibi geliyor, anlamıyor ama seziyorum....
  24. Teşekkürler.... Gerçekten bazen geri planda güçlü bir senfonik orkestra rock parçalarına inanılmaz bir zenginlik katıyor. Örnek mi, mesela bu (parça biraz sıkıcı ama Berlin Filarmoni desteği ile kulağa çok hoş geliyor)
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.