Jump to content
2019 Temmuz'dan sonraki tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeni kayıt yapınız ×
  • Hoş Geldiniz!

    Tüm özelliklerine erişmek için şimdi kaydolun. Kayıt yaptırdıktan sonra, konu açabilir, konuları yanıtlayabilir, kullanıcıların mesajlarını beğenebilir, özel mesaj yollayabilirsiniz.

    Kayıt olduktan sonra bu mesaj silinecektir.

Kürtaj


Alperen G.

Önerilen Mesajlar

Ne yalan söyliyim bana evli olupta kürtaj yaptırmak çok saçma geliyor.Sana bişey anlatayım Annem bana hamile kaldığında ben 4. cü çocukmuşum annem aldırmayı çok istemiş ama babam elinden geleni yapmış beni aldırmasın diye annem :)

Babam hala daha der hayatını ben kurtardım diye haklıda.Sonuç annem diyorki iyikide yapmamışım öyle bir hata...

Sonuç olarak şu an yaşıyorum ve seninle konuşuyorum değilmi :)

Birde böyle düşünün bu durumu evli olupta keyfi ben bakamam deyip kürtaj yaptıran arkadaşlar

Ben bu konuyu birebir yaşamış biri olarak.Evliyken kürtaja sonuna kadar karşıyım

Bende bunu söylüyorum işte, her çift oturup vicdan muhasebesi yapar.Tabiiki imkanlar el veriyorsa bir cana kıymak istemez kimse.

Ancak bu vicdan muhasebesi sonucu sadece o bebeği yapan çifti bağlar, devletin üzerine vazife dedğil.

Yasak olunca ne olacak, istenmeyen gebelikler başka usullerle bitirmeye çalışılacak daha mı doğru?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bende bunu söylüyorum işte, her çift oturup vicdan muhasebesi yapar.Tabiiki imkanlar el veriyorsa bir cana kıymak istemez kimse.

Ancak bu vicdan muhasebesi sonucu sadece o bebeği yapan çifti bağlar, devletin üzerine vazife dedğil.

Yasak olunca ne olacak, istenmeyen gebelikler başka usullerle bitirmeye çalışılacak daha mı doğru?

Dedim ya evlilik dahilinde yapılacak tüm kürtaj operasyonlarına karşıyım.Bunun kararını devletmi versin yoksa vatantaşlaramı bıraksın diye sorarsan sana şöyle bir cevabım olur.Malesef öyle bir toplumda yaşıyoruz ki kadın çocuk doğuruyor sonra çocuk çok emer göğüsleri bozulur diye emzirmeyip parasıyla süt anne tutuyor yada parası yoksa dayıyor hazır mamayı.Şimdi sen çocuk doğurmayı bu annenin vicdanına bırakırmısın???
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Dedim ya evlilik dahilinde yapılacak tüm kürtaj operasyonlarına karşıyım.Bunun kararını devletmi versin yoksa vatantaşlaramı bıraksın diye sorarsan sana şöyle bir cevabım olur.Malesef öyle bir toplumda yaşıyoruz ki kadın çocuk doğuruyor sonra çocuk çok emer göğüsleri bozulur diye emzirmeyip parasıyla süt anne tutuyor yada parası yoksa dayıyor hazır mamayı.Şimdi sen çocuk doğurmayı bu annenin vicdanına bırakırmısın???

İlahi adalet varsa elbet birgün bunun hesabını verecek. Ama o verecek tüm toplum değil.

Neyse p.m. attım sen ona cevap ver bakalım, çay içerken konuşuruz bu konuyu :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ferhat'çım büyük konuşmamak gerek dünyanın bin bir türlü hali var; doğurganlığı bitmiş denen bayanın hamile kaldığı görülebiliyor.

Hem dediğim gibi herkesin kendi vicdanı, yasak koymakla olacak iş değil ki. Sana terstir vicdanın el vermez yaptırmazsın, bir başkası vicdanını dinlemez bakamayacağı çocuğu aldırır.

Yasakla olacak iş değil bu yani.

Vicdan micdan hikaye, günümüzde o kadar çok vicdansız varki, afedersiniz, zevkine çocuk yapıp aldıran, aldırmayı zamnında akıl edemeyip (fark bile etmiyor bazen) doğurduktan sonra öldüren, ölümüne sebep olan, sokağa bırakan, vs. vs. o kadar çok insan var ki, sadece vicdana bırakılacak bir meselede değil diyorum ben.

Evet, bazı kısıtlamalar getirilmeli, bazı şartlar konulmalı ancak bunları yaparkende senin çocuğunun kimden olduğunun önemi yok. Sana tecavüz edenin çocuğunu doğur, biz bakarız demek ise yanlış.

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Guest Sadık Taşyürek

Kürtajın yasaklanması serbest bırakılmasından önceki dönemlerde olduğu gibi özellikle maddi imkanı bulunmayan kadınları bilim dışı yöntemlere itecektir.

Kamuoyunda “merdiven altı” olarak bilinen tıbbi olanaklardan ve hijyenik koşullardan uzak yerlerde ve doktor olmayan kişilerin elinde kadın ölümlerine neden olacaktır.

Maddi imkanı uygun olan kadınların ise yurtdışına giderek veya yüksek paralar ödeyerek yurtiçinde hamileliklerini sonlandıracaklarını da tahmin etmek zor değildir.

Annelik duygusunu bilmesi mümkün olmayan erkek çoğunluğun kadınlara bırakılması gereken bir konuda karar vermeleri de doğru değildir. Bir anne, karnındaki bebeği istemiyorsa mutlaka haklı bir nedeni vardır.

Bu konunun siyasilere değil, kadınlara ve bilim insanlarına bırakılması en doğru yol olur.

altına imzamı atarım. bu konu biz erkeklerden daha çok, kadınların konuşması ve karar vermesi gereken bir husustur.

acaba karşı görüş belirten iradeler, empati yaparak kendilerini boşnaklı kadınların yerine koydular mı? :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Çoçuk doğurma hak ve görevi kadına verildiğine göre seçim kadının seçimidir. Günahıyla sevabıyla. ...... Kadın vücüdu üzerinde devlet, millet vs karar alamaz. Kadın isterse doğurur, istemezse doğurmaz. ..... Erkek olarak bir noktaya kadar istek, baskı vs yapılabilir. Ama istemediği çoçuğu kadına zorla doğurttumak ???? Zaten kadın psikolojisi özellikle hamile kaldıktan sonra çok özel durumlar dışında çocuğu doğurmaya meyillidir. İstemiyorsa zora güzellik olmaz.

İstemeyen kürtaj yaptırmasın.

Durum Çin'e döndü. Orada da ikinciye hamile kalan kadınlara ceza uygulanıyor.

Her geçen gün daha totaliter olma ve her .......burnunu sokma eğilimi olan bir yönetimle karşı karşıyayız.

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Olayın başka bir boyutu:

Dünya nüfusu 7 milyarı aşmışken bu insanoğlunun bu kadar bilinçsiz üremesi gerekiyor mu gerçekten?

Yiyeceği, içeceği, yeşili, oksijeni, suyu pervasızca tüketen, hem de geleceğe yönelik zerre kadar kaygı duymadan bu türün üremesi doğru mu?

Hiç mi kaygı duyulmayacak yaşama katılan cana, ona sunulacak imkanlara, bu kadar sorumsuz olma hakkını kim veriyor?

Neyse dellenmeyeyim ve kapatayım konuyu burada.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Dün TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı, Akşam gazetesine verdiği röportajda “Her kararı modern tıbba göre veremeyiz” dedi.

Peki kararlarımızı neye göre vermeliyiz?

Kararlarımızı 1300 sene öncesinin koşullarına göre mi vermeliyiz?

Modern tıp öncesindeki dünyanın anlayışına göre mi şekil almalıyız?

Hangi kararlarımızı modern tıbba göre vermeliyiz, hangilerini vermemeliyiz?

Tavsiye ederim!

Valla, açıkçasını söylemek gerekirse ben kararlarımı modern tıbba göre veriyorum ve çok memnunum.

Mesela dişim ağrıdığında iple kapı koluna bağlamak ve kapıyı sertçe itmek suretiyle çekmek yerine, diş doktoruna gidiyorum.

Dişim çekilecekken doktorun iğne yapmasına izin veriyorum, çünkü uyuştuğunda daha rahat çektirebiliyorum.

Zehirlendiğimde “modern tıp öncesi bitkisel tedavi yöntemleri” denemek yerine, bir hastaneye gidiyor, doktor lüzum görürse serum bağlatıyorum ve hızla iyileşiyorum.

Kolum kırıl-dığında, ayağım burkulduğunda kırık çıkıkçıya değil, bir doktora gidiyorum ve harika sonuçlar alıyorum. Kısa bir süre sonra kolum hiç kırılmamış gibi kaynıyor.

Modern tıbbın sağladığı sıhhi hastane ortamında, kendimi modern tıp konusunda uzmanlaşmış doktorlara bırakıyorum.

Hastalandığımda, sadece doktorların çare bulacağı konu-larda, modern tıbba başvuruyorum. Karar-larımı ona göre alıyorum.

Çok memnunum, size de tavsiye ederim.

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kürtaj falan bahane şeriat şahane.Başbakan kendi azıyla söyledi yavaş yavaş sindire sindire diye.Geliyor geliyor şeriat geliyor..%50 oy az bu adamlara.4 sene sonra seçimlerde görürsünüz %56 nın altında oy almayacaklar.

Cahillikten okumamışlıktan oluyor bunlar diyeceğim ama yalan.Deli gibi kafası çalışıpta oy verenlerde çok var.

Konu gündem değiştirme meselesi bir yandan.Aselsanın %51 ini sattılar İsraile. Ama temel amaç 2023 arkadaşlar.

Polis devletide olduk şükürler olsun.Polis kim m ? fetullah hocca effendi :)

İranın geçtiği tüm aşamalardan geçiyoruz.İranlı akrabalarınız dostlarınız varsa sorun.Zamana uyarlanmış versiyonu oluyor Ülkemizde. O değilde bu ülkeyi kurmak için savaşlardan geçti dedelerimiz,atalarımız. Şimdi ki duruma bak.Emekler,şehitler ziyan oluyor.

  • Beğen 2
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Nihayet konudaki en önemli otoriteden beklenen açıklama geldi...

Mehmet Görmez Diyanet İşleri Başkanlığı il müftüleri toplantısında şunları söyledi:

"KÜRTAJ HARAMDIR"

1983 yılında Sağlık Bakanlığı Aile Planlaması ve Kürtajla ilgili islam dininin bakış açısını Diyanet İşleri Başkanlığı'na sormuş ve Devlet Bakanı Mehmet Özgüneş imzasıyla Sağlık Bakanlığı'na gönderilmiştir.

Toplumun temeli ailedir. Ailenin devamlılığını çocuk sağlar. Dinimiz evlenip çoğalmayı teşvik etmiştir.

Çocuk aileye ve topluma allah'ın emanetidir. Her aile bakıp yetiştirebileceği sayıda çocuk yetiştirmelidir. Çocuk istenmediği durumlarda, karı kocanın ortak istekleriyle gebeliği önleyici tedbirler alınması caizdir.

Kürtaj haram ve cinayettir. Çocuk düşürmek ve aldırmak gebeliği önleyici tedbirlerden değildir. Çocuk aldırmak cinayet hükmündedir.

Sadece Müslüman ilim adamları değil, bütün ilahi dinler, ahlaki sistemler, bütün tabii hukuk sistemleri, biyolojik varlığın insan olduğunu, bu savunmasız varlığın tıpkı doğmuş yetişmiş bir insan gibi yaşama hakkına sahip olduğunu bu varlığın da yaşama hakkının olduğunu söylemeye devam edeceklerdir.

Aynı şekilde, bilim adamları, genetik uzmanları bize kesin bilimsel verilere dayanarak, döllenmiş yumurta hücresinin anneden bağlı bir sistem olduğunu, her ikisinin ayrı birer kalbi olduğunu, kan dolaşım sistemi olduğunu, anneye bağlılığın sadece beslenme olduğunu söyledikleri müddetçe, sadece Diyanet değil, bütün dinler, hukuk sitemleri kürtajın bir insan yaşamına kast etmek olduğu görülmektedir.

Sorun bilimin ortaya koyduğunu meseleyi kabul edip etmeme meselesidir.

“ANNE KARNINDAKİ CENİNİN DE YAŞAM HAKKI VARDIR”

Bedenimiz ve hayatımız bize mülkiyet olarak değil, emanet olarak verilmiştir. Onu yaşamak ve yaşatmak en iyi şekilde muhafaza etmek görevimizdir. Hukuk diliyle, hayat hakkı vazgeçilen bir hak değildir.

Anne karnındaki ceninin de yaşam hakkı vardır. Ne annesi ne babasının onun üzerinde mülkiyet hakkı olmadığı gibi vazgeçme yetkisi de yoktur.

“Beden benim değil mi, ben onu istediğim gibi kullanırım. Bebek de yaparım, istersem onu da atarım.” demeye sahip değildir. Karnındaki bebeğin gerçek anlamda sahibi değildir. Keyfi olarak, öldüremez, onu yaşatmakla görevli bir emanetçidir.

İstisnai konularda konuşmak tarih boyunca zor olmuştur. Tecavüz gibi cinsel saldırıların sonuçlarını ortadan kaldırmak, ceninde ortaya çıkan ağır hastalıklardaki konularda genelleme yapmak yerine her bir özel durum için özel hüküm gerekebileceğini ve söz konusu özel hükmün din bilginler, psikiyatrisiler, adli tabipler gibi farklı ihtisas sahiplerinin ahlak çerçevesinde birlikte verebileceklerini ifade etmek istiyorum.

"YASALARLA VE YASAKLARLA ÇÖZÜM BULUNAMAMIŞTIR"

İslam dini, Katolik öğretilerinin tam aksine, anneyle cenin arasında yer aldığında annenin yanında yer almıştır. Herkesin içine düştüğü bir hataya değinmek istiyorum. Kürtajı sadece kadın meselesi olarak ele alınması yanlış olur. Bu sorunun en büyük ızdırabını çekenler hep kadınlar olmuştur.

Tarihi tecrübe göstermiştir ki bu konu sadece yasalarla ve yasaklarla çözüm bulunamamıştır.

Kendi içinde çelişkiler barındırsa kalın yazılı kısımdaki açıklamalara belli bir çerçevede katılıyorum

1. Kürtaj keyfi olmamalıdır, keyfi olacağı bilinmez ise korunma daha bilinçli ve dikkatli gerçekleştirilir ki, kürtajı önlemenin en önemli yolu budur.

2. Anne çocuğu yaşatmakla yükümlü bir emanetçisi ise sağlayabileceği yaşam koşullarının da gözden geçirilmesi gereklidir, hem kendine hem topluma zararlı bir fert yetiştirme olasılığı istenmeyen çocuklarda çok yüksektir ve bu da istisnai durumlar kapsamında ele alınmalıdır.

3. Halen var olan 10 hafta içerisinde kürtaj serbestliği sağlık kuruluşlarında oluşturulacak uygun katılımlı bir heyetin onayına tabii hale getirilebilir. Tabii bu yapılırken izin koşullarının da olabildiğince önceden düşünülmesi ve belirlenmesi gerekir.

4. Salt döllenmiş hücrenin ana rahmine çoğalmasını bir yaşam belirtisi olarak kabul edersek o zaman yeryüzündeki tüm diğer ilkel yaşam formlarının da yok edilmesini bir cinayet olarak algılamak zorunda oluruz (ki bence bu yanlış bir yaklaşım da olmayabilir, ne de olsa dünya bizim için yaratılmamış, biz onu paylaşan canlılardan sadece birisiyiz). Gerçek yaşam algını n gelişmesi ve etkileşimle ortaya çıkar, olayı yaratılış felsefesinde ve bunun dine yansımasında aramaktan çok yaşam için kabul edilebilir standartların tanımlanmasında aramak lazım.

5. Yasakların ters tepeceğini anlamak için bir kez daha denemeye gerek yok. Einstein'dan alıntı: Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı ummaktır.

  • Beğen 2
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Bekir Coşkun'dan güzel bir yazı:

Anne karnındaki cenini korumaya alıp “fetva” verdi ya Diyanet...

Ama 1970’te anasının karnından çıkmış şairin otel odasında “din adına” benzin dökülerek yakılmasına ilişmedi...

Onun gibi 33 göbeği kesilmiş can daha...

Şuna da bir fetva isterdi mesela: Hapishanedeki kanserli hastanın, hücre tavanına baka baka ve bağıra bağıra ölmesine ne der din?..

O da cenin olmaktan çıkalı 47 yıl olmuştu...

Bayağı nefes alıyordu...

Fetva gelmedi...

Ceninin hayatı Diyanet’i ilgilendiriyorsa...

Cemile’nin hayatı ilgilendirmiyor mu?..

Annesidir...

3 bin 700 hemcinsi gibi takip edildi, kovalandı, kaçtı, sığındı, polise gitti, savcıya başvurdu... Takma isimle girdiği dikiş atölyesinden çıkarken bıçaklanarak öldürüldü...

Elinden düşüp açılan pakette bebeği için bisküvi vardı...

Diyanet?..

Dönüp bakmak aklından geçmedi...

Hadi neyse...

“Din adına” dünyayı dolandırdılar...

Cennetin anahtarını verenden, deniz feneri dikene... Cami yaptırma derneklerinden, iktidara gelip Türkiye’yi satanlara kadar...

Diyanet’in sesi yine çıkmadı...

Ama Başbakan “Kürtaj cinayettir” deyince...

“Fetva” geldi...

Çünkü Türkiye’de kadınlar kürtaj ve sezaryen için sokaklara döküldüğünde, AKP ve onun Başbakan’ı nasıl bir duvara çarptıklarını anladılar...

Bir anda sokaklar, caddeler, meydanlar çığlıklarla doldu...

Dışarı çıkamaz oldu badem...

Çıkmadan koruma kafasını uzatıp baktı, kimse var mı:

“Fetva dersem çık, Fatma dersem çıkma...”

İşte...

Cahil kesimi yanlarına almak için Diyanet’e koştular...

Fetva yetişti...

“Kürtaj dinen cinayet” oluverdi...

Oysa 1982’de anayasa yapılırken soruldu, Diyanet o zaman onay verdi kürtaja... Aradan otuz yıldan fazla zaman geçti...

Bu zaman içinde kürtaj “günah” değildi...

Eh...

Laikliğin bir yana atılıp din tüccarlarının elinde “din devleti” olduysan, duruma göre bakacaksın tabii:

Tanrı fikir değiştirdi mi?..

  • Beğen 4
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.