Jump to content
2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız ×

Liderlik Tablosu

Popüler İçerikler

05-06-2012 tarihinde, İletiler içinde en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor

  1. tam olarak 500 tl ye tüm sorunla halloldu iyi düşündük iyi oldu teşekkürler arkadaşlar ..yağ değişti tüm filtreler değişti turbo boruları değişti ve kızdırmalar değişti vs vs sorun sıkıntı kalmadı Allah'a şükür ..
    6 puan
  2. "Kifayetsiz muhterisler" ya da "Dunning-Kruger Sendromu" Of ya gene ne saçmalıyor diye aklınızdan geçiriyor olabilirsiniz... Daha önceden okumuş olanlar da "yine mi" diyebilirler... Ama içinde bulunduğumuz ortamı çok güzel tanımlayan bir yaklaşım olduğu için paylaşmak istedim... 1999 yılında iki psikiyatri uzmanı, bir hipotez tanımladılar: "Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır." Çok tarışılacak bu idialı yaklaşımı destekleyecek araştırmalar başlatıldı. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşıldı: Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler. Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir. Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler. Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle arttırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar. Cornell Üniversitesi'ndeki öğrenciler arasında bir test yapıldı ve klasik "Nasıl geçti?" sorusuna öğrencilerden yanıtlar istendi... Soruların yüzde 10'una bile yanıt veremeyenlerin “kendilerine güvenleri” müthişti. Onların "testin yüzde 60'ına doğru yanıt verdiklerini" düşündükleri; hatta "iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları" ortaya çıktı. Soruların yüzde 90'ından fazlasını doğru yanıtlayan-lar ise “en alçakgönüllü” deneklerdi; soruların yüzde 70' ine doğru yanıt verdiklerini düşünüyorlardı. Tüm bu sonuçlar bir araya getirildi ve Dunning-Kruger Sendromu'nun metni yazıldı: “İşinde çok iyi olduğuna” yürekten inanan ‘yetersiz’ kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür! Ancak bu ‘cahillik ve haddini bilmeme’ karışımı mesleki açıdan müthiş bir itici güç oluşturur. ‘Eksiler’ kariyer açısından ‘artıya’ dönüşür. Sonuçta, ‘kifayetsiz muhterisler’ her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler… Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında ‘fazla alçakgönüllü' davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler... Tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler... Muhtemelen üstleri tarafından da ‘ihtiras eksikliği’ ile suçlanırlar..." Sanırım bu gözlükle bakmayı başarabilirseniz çevrenizde ve medyada "bu adamın ne işi var bu arada" sorularına önemli ölçüde cevap bulmuş olursunuz. Bence Dunning ile Kruger'in, bu çalışmalarıyla 2000'de, Nobel yerine Harvard Üniversitesi'nin Ig Nobel'ini alma nedeni "cahil olmamalarıydı". Bertrand Russel ne demişti: “Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır." Not: Dunning-Kruger'in orjinal makalesini İngilizce okumak isteyen olursa gönderebilirim. Not 2: Çalışmanın ABD kaynaklı olduğu düşünülürse şu da bir hipotez olur: "Aptallık evrenseldir" Not:3: Doğru başlık mı bilemedim ama sonuçta hayatın kötü bir sürprizi.
    4 puan
  3. Bu konu hiç bitmeyecek galiba, daha önce yazdım: "Tekrar ve açık yazayım: Zorlamadan kullandığınız şehir içi trafiğinde motoru rölanti devrine düştüğü anda stop etmek zarar vermeyecektir. Veriyorsa Ford'u bana ayıplı mal satmaktan mahkemeye vermeliyim (bkz. Start-Stop sistemi) Dizellerde 3000, benzinlilerde 4000 dd üzerinde uzun süreli kullanımlarda (bütün değerler yaklaşık) 30 saniye bekleme cömertliğini göstermek turbonuzun yararına olacaktır. Ne fazlası ne azı..." Şehir içinde "normal" kullandığınız zaman zaten park yerine geldiğinizde motor bir süre rölantide çalışmış oluyor, yaklaşma süreci, park manevraları vb. yani siz o bekleme süresini zaten yerine geitriyorsunuz. ve turbo arzu edilen ısı düzeyine iniyor, stop etmeden gazı kökleyip 4000 dd civarında iken ayağınız gazda kontağı kapatırsanız bilemem, ama normal şartlarda beklemenize gerek yok. Bu eski Focus için de yeni Focus için de geçerli. Ustalar 1. Kendilerini fazla yenilemeyip alışılagelmiş ve eski şablonlara bağlı kaldıklarından 2. Tüketicinin pek de bilinçli davranmayacağını düşündüklerinden bu bekleme uyarısını her ihitmale karşı yapıyorlar. Ancak değerli forum ahalisi, bu konu baştan beri ilgili ve yetkili kişilerin aydınlatıcı açıklamaları ile doludur ve konunun cevabını NET bir şekilde içermektedir. Yine de temkinli davranmak isteyene de hayatta başarılar... Son söz: Arızalanacak turboyu beklemek de kurtarmaz.
    4 puan
  4. arkadaşlar sonunda farlarımı taktım ampül alorak nb plus kulladım.aydınlatmada çok fark oldu.
    4 puan
  5. Bu nasıl peki ? Sent from my iPhone 4s using Tapatalk
    3 puan
  6. "Arkadaşlar, bir ülkede namus sahipleri, en az şer ehli kadar cesur olmadıkça, o memleket mutlaka batar!" İsmet İnönü
    3 puan
  7. Polonezköyde sadece mangal yapmak şart değil. Polina diye bir yer var Park sıkıntısı yok. Gayet güzel pazar günü kahvaltısı yapılabilir. 20 km kadar ilerisinde Cumhuriyetköy çıkışında kütük ev var. Orasıda harkadır. İletişim numaralarını verbilirim. Gugıl amcadanda bulabilirsiniz.. Gelip gelemeyeceğim hala kesin değil. Pazar günü çalışıcam. Belki akşama doğru uğrama şansım olur . Belki bana acırlar pazar günü dinlen derler Karımı özledim desem İnandırıcı olurmu acaba
    3 puan
  8. Aynen Katılıyorum... Bu ilk kez tanışma toplantısı olacak, herkesin kaynaşması için birarada olması gerekiyor, Mangal olursa, mangalını alan bir köşeye gidecek, yiyip, içecek, dolayısıyla bir gruplaşma olacak... Mangal bence 2.buluşmaya düşünebilecek birşey...
    2 puan
  9. deminden beri yazamıyorum Engin...Halkımız cahillik cehaleti....kurnazlık ve kurnaz olduğunu düşünme içgüdüsüyle aşar...düşün bir ev gecekondu aile bireyi kolaylıkla kaçak elektrik kullanabilir,aile fertleride bu cesaretinden dolayı babayı kahraman görürler...metropolde bir ev yine aynı aile saati durdurmak için bintürlü fikir gelir gelir ama kanundan korkar başına iş açılır diye...aile bireyleri o babayı üçkagıtcı düzenbaz görür..fark bu...işte toplumun geneli nerelerde yaşıyorsa o yaşantıdaki hareket kalıplar ülkenin genel karakteristiğini ortaya koymaktadır...gemisini kurtaran kaptan...benim memurum işin bilir...anında şerit değiştirme..karda yürü izini belli etme..minareyi çalan kılıfını hazırlar gibi lafları düstur edinen insanlar artık..bu tip davranışlarıyla kendilerini toplumun sahibi diğer kanundan korkanları ise salak ve korkak görürler..
    2 puan
  10. Ferhat, sahip olamadıklarınla değil de elindekilerle mutlu olmaya çalışsan, çünkü bu bakış açısı ile ne marka alsan olmayanı isteyeceksin gibi geliyor bana...
    2 puan
  11. yakup ufak bi yazim hatasi olmus arkadasin ismi tamer taner yazmissin
    2 puan
  12. Herkese Merhaba. Malum yaz geliyor ve gidip dışarıda 20 30 lira vermek yerine kendi arabamı içime sinerek keyifle yıkama taraftarıyım. Şu anda internetten oto şampuanlarına baktım birçok marka var. Hangisi alınır hangisi güvenilir bilmiyorum. O yüzden sizlere sormak istedim.Araçlarını kendi yıkayan üyeler yıkarken nasıl bir sıralama izliyorlar ve kullandıkları malzemeler nelerdir? Ufak tüyolar verebilir misiniz ? Kullandığınız oto şampuanları yada tavsiye edebileceğiniz başka malzemeler varsa merakla bekliyorum. Eminim kendi arabasını kendi yıkamaktan zevk alan bir sürü üyemiz için güzel bir başlık olacak Şimdiden teşekkür ederim NOT: Konu benim isteğim dışında 2 defa açıldı ve kaldıramıyorum. Özür dilerim.
    1 puan
  13. 10 Haziran 2012 yani bu hafta sonu değil gelecek haftasonu pazar günü.. Okullar kapanmadan,yapalım kimse tatile kaçacam demesin GÜNCEL: Buluşma yeri: Sur Restaurant Cafe Adres: Kazlıçeşme Mah. Belgrad Kapı Yolu No:7 Zeytinburnu GPS: 41.000087,28.918567 Saat: 09.30, en geç 10.00 gibi herkes gelirse iyi olur. Aktivite: Kahvaltı Kesin olarak gelecekler yazdırsın lütfen Gelecekler Listesi 1. yakup ç. 2. Mert Erçetin 3. Emir Hacımustafaoğlu 4. Engin Uzunoğlu 5. Aylin Bakır 6. Y. Tunç 7. Cevat Yıldız 8. Sabri Özer 9. Tolga Başaran 10. Abdullahcan M. 11.Nihat A. % 70 12.Onur Sezgin 13. Salih Bozok 14.Belen Yalçın 15.Cihan Buğdaycı 16.Ercan Palabıyık 17.Serdar 18.Tamer Demirhan 19.Alper Albayrak -Zonguldak'tan- 20. Serkan Bey (ford'dan) 21.Yücel Kaya 22.İlteber Yaman 23.Süha 24.Berk Karatan 25. Alim Nuraydın 26. Çetin Kılıç Mekan'dan kareler... Surları görüyoruz karşımızda..Hastanelerin karşısı ve yanında.. Giriş alanı - Otopark mevcut ve Restorant Yolu Bahçeden kare ve restorant --- Eğer 20 kişi olsaydık bu bölümde oturacaktık.. Burada masamız ayarlanacak.. 20 üzeri için 2 masa kurulacak. Cafe bölümü - Nargile vs mevcut Arka Bahçesi Bahçeden Arka otopark'a geçerken Arka Otopark - Buranın ayrılması için görüştüm tekrar C.tesi arayıp ayarlayacağım..
    1 puan
  14. Sabırla mekanın kesinleşmesini bekliyorum
    1 puan
  15. Cesurlar Marmara bölgemizin şirin bir ilçesinde ikamet ediyor.
    1 puan
  16. 1.lastikler ince Sent from my iPhone using Tapatalk
    1 puan
  17. ben biliyom bu oyunu 7 farkı bulucaz deme yaşasın..
    1 puan
  18. Money talks CNC de yapalım
    1 puan
  19. Geçmiş olsun, gözün aydın... Demek ki neymiş: Bakımları ihmal etmeyecekmişiz ve İyi düşünecekmişiz (bu da abana)
    1 puan
  20. Aslında senden iyi değil ama kendini senden iyi zannediyor ve öyle pazarlıyor, bir tür sprintbooster yani...
    1 puan
  21. Mercekli farlar araçların havasını değiştiriyor. Çok güzel olmuş.
    1 puan
  22. Arkadaşlar dün Coriolanus diye bir film seyretmeye kalkıştım. Ralph Fiennes ve Gerard Butler baş rollerde. Bir Shakespeare uyarlaması. Yarım saat ancak dayanabildim.. Shakespeare dilini aynen kullanmışlar ama film günümüzde geçiyor. Modern mekanlar, modern insanlar ve modern silahlar. Ama dil Roma dönemi. Tullus Aufidius (Gerard Butler) ile Caius Martinus Coriolanus (Ralph Fiennes) kavga ediyorlar, Aufidius ortada tirad atıyor. olduuuu... böyle epik, gösterişli cümleler filan.. çok yapay ve sıkıcı bir film olmuş.. sanki bir aksiyon filminin üzerine komedi dublajı yapmışlar gibi..
    1 puan
  23. 1 puan
  24. :P Allah da seni güldürsün Alperenim.....sabah sabah çok iyi geldi.. :P
    1 puan
  25. hahaha şu tamamen köpük gibi plastikten yapılma (halk arasında tuvalet terliği de denir) terliklerle gideceksin aslında.. walla bizim işyerinde mescit olduğundan cuma namazlarını orada kılıyoruz, ayakkabı açısından sıkıntı yok.. ama eskiden dışarda, ayakkabılığa yakın oturarak çözüyordum işi... tabi onun da burun sağlığı açısından çeşitli sıkıntıları var yani şerefsizler yüzünden ibadeti "aman ayakkabı gitmesin" korkusuyla yapmak zorunda kalıyorsun..
    1 puan
  26. Anahtarlı araçlarda hala görünüyor ama butonla çalıştırılan araçlarda sadece çok soğuk havalarda görünüyormuş artık sanırım.Bende yeni öğrendim.
    1 puan
  27. Sur rest. iyidir üstelik istanbul da altında araba olduktan sonra uzak diye bir kavram yoktur arkadaslar. Pazar günü de iyi bir seçim oldu..
    1 puan
  28. Evet bunu ancak kış aylarında yada hava ısının çok düşük olduğu yerlerde görebilirsin...yazın görmeyeceksin...normal yani .......
    1 puan
  29. Çok fena ara gazı geldi istanbul bunun altında kalmamalı
    1 puan
  30. Abi giden ayakkabı olsun önemli değilde cami terliğiyle eve kadar gitmek ahh ahhh Şimdilerde eczanede terlik bulunduruyorum cami için ayakkabıyla gidilmiyor
    1 puan
  31. Geçen sene camiden benim bir - iki aylık Nike ayakkabıyı götürdüler Camide olduğumdan küfretmek için bahçe sınıralarının dışına çıkmayı beklemek zorunda kalmıştım
    1 puan
  32. Ne oluyoruz yahu? Kim neyi kaçırıyor kimden saklıyor, en sevmediğim şeydir gazete 2. ve 3.sayfalarında yer almak. Vallahi bu arada şu son müzikler fena geldi ayrı mesele... Yuh deve dedim kendi kendime, ayıptır söylemesi
    1 puan
  33. adsız yerlerden geldim toprağım yok anavatanım belirsiz ateşler yakıyorum parmaklarımla ve sana şarkılar söylüyorum kalbimle yürek telim gönül yakıyor Filistin'de doğdum yerim yok, toprağım yok, yurdum yok böyledir, bizim kadınlarımız acınla şarkını söylediğinde seni darmadağın eder.. http://www.youtube.com/watch?v=_90rKSfZjnc&feature=related
    1 puan
  34. sen iyi bir uyu bu gece olumlu düşünelim..herşey olacağına varır önemli olan bu andan sonraki zararın önüne geçmek..inşallah çıkmaz birşey sende oda mutlumutlu yaşamaya devam edersiniz...
    1 puan
  35. Harika üstad.... Haftanın üç günü senin yüzünde sürekli dinlediğim üç parça var: Porter - Surround me with your love Ayoe Aneglica - face with nobody Schiller - Always you Bu üçü ile farklı bir dünyada yolculuk ediyorum. Simdi kendimi bir de Paris'te hissedeceğim. Çok yaşa sen... :claps: :claps:
    1 puan
  36. Ya değil mi, sen kalk 2,5 milyon sperm arasında birinci ol, sonra şu yaşadığın hayata bak...! (Sevgili adminlerim konu dışı için özür) Ne diyorduk??? Hah, turbonun uzun ömürlü olması için nasıl kullanalımdı konu, servis ustam (gibi çok güvenirim) ile şöyle bir diyalog yaşadık: - Abi turbo ömrü için ilk çalıştırdığında basmadan ve durduğunda da kapatmadan bir 10 saniye bekle - Tamam da bunu start-stopa nasıl anlatacağım? - Yaa, değil mi!? (kafa kaşıma)
    1 puan
  37. Dizel araçlar devirli kullanılır diye bir şey yok.uydurma hepsi yolun eğilimine yüküne ve aracın gücüne göre değişir herşey....
    1 puan
  38. Ulaşımı çok kolay, ister E-5'ten ister sahil yolundan girişi vardır... Abdi İpekçi Spor Kompleksinin hemen yanı... http://www.surrestaurantcafe.com/tr/kroki.asp
    1 puan
  39. Alper 20 km için gelmem dersen öldürürüm seni
    1 puan
  40. hayır bir de sorunsuz diyor.. bence kesin boyalı.. hem de parça boya değil komple boyalı.. alacak olan boya ölçümü yaptırmadan almasın :kıhkıh:
    1 puan
  41. iyide golfe birinciliği vermeseler bile hep golften bahsetmişler hemde üzülmüşler..çok teşekkürler..doktorum ellerine emeğinize sağlık.. vala Bmw 1 serisi dışarıdan çok gözalıcı...alıcı değil bakıcı olduğumuzdan bana en çekici herrengi bir başka duruyor...param olsa onu alırım...
    1 puan
  42. Bmw 1 serisi çok beğeniyorum ben şuanki en yakışıklı hb...
    1 puan
  43. NEYZEN'den... Bu dünyada ne kazandıysanız yiyiniz..! Yoksa; Öleceğiz bir gün, gÖmecekler, Bir kaç gün Övecekler, Sonra kalan malını bÖlecekler, Hatta memnun kalmayıp sÖvecekler...!
    1 puan
  44. e-posta dolaşımında geldiği için daha önceden okuyanlar vardır mutlaka, eğer öyle ise okumadığınıza rastlayana kadar aşağıya doğru devam edin... DÜRÜSTLÜK (A.Şerif İzgören anlatıyor) "İzgören&Akın'a toplantıya gideceğim. Baktım geç kalma ihtimalim var, bindim bir taksiye, muhabbetçi bir arkadaş. O anlatıyor ben dinliyorum. Tam işyerinin önÜne geldik. Ankara'da Bakanlıklar. Diyelim ki taksi parası 9.75 TL tuttu, ben 10 TL uzattım. Hani hepimizin yaşadığı sahne vardır ya, taksici ÜstÜnÜ arıyormuş gibi yapar,siz de para ÜstÜnÜ alabılmek için bir ayak dışarda, inmemek için debelenirsiniz. Tam o sahne olacak. Şoför,para ÜstÜ varmı diye aranmaya başladı. "ÜstÜ kalsın kardeşim" dedim. DöndÜ bana doğru "Vaktin varmı ağabey ?" dedi. "Evet" dedim (tek ayağım hala dışarda) DörtlÜlere bastı, trafik dört şerit akıyor, indi araçtan. önde bir bÜfe var. Gitti oraya, bir şeyler konuşup geldi. Bana 25 Krş uzattı. Belli ki para bozdurmuş. "Birader" dedim,"9.75 değil,10.50 yazsa istermiydin 50 krş.benden?" -Ne alacağım ağabey 50 krş.u -Peki niye gittin 25 krş.için o kadar uğraştın.ÜstÜ kalsın demiştim. DöndÜ bana,attı kolunu arkaya : -Vaktin var mı ağabey -Var -çek kapıyı o zaman Muhabbetçi bir taksici ile karşı karşıyayız. 5 dk.konuştuk. İngiltere'de profösörÜnden,bilmem kiminden eğitimler aldım. O taksicinin 5 dk.da öğrettiklerini, ingiliz hocalar haftalarca verdikleri derslerde öğretemediler. Ağabey biz Keçiören'de 5 kardeşiz. Babam rençberdi benim, gÜnlÜk yevmiyeye giderdi; artık inşaat falan bulursa çalışır gelir, o gÜn iş bulamamışsa, biz eve gelişinden, yÜzÜnden anlardık. Durumumuz hiç iyi olmadı. Akşam yer sofrasında yemek yerdik. Yemek bitince babam bize"Durun kalkmayın" derdi. önce dua ederdik sonra babam bize sofrada konuşma yapardı. "Aha" dedim,"Bizim meslek", seminerci. - Ne anlatırdı baban - Hayattta nasıl başarılı olunur ? O gÜn inşaata çağırmazlarsa eve para getiremiyor, sonra çocuklara hayatta başarı teknikleri anlatıyor. -Babam işe gidince bÜyÜk ağabeyimiz onu taklit ederdi, delik bir çorapla pantalonun ceplerini çıkarır, dört kardeşi karşısına alıp "DÜrÜst olun,evinize haram lokma sokmayın" diye anlatırken , biz de gÜlerdik. Annem kızardı, "Babanızla alay etmeyin. O, hem dÜrÜst hem de çalışkandır" derdi. Yan evde iki kardeş var, onların babası zengin. Babaları birahane işletiyor, ama adamda her numara vardı, kumar falan oynatırdı. Bizim yeni hiç bir şeyimiz olmadı, hep o ikisinin eskilerini kullandık. O amca mahalleden geçerken biz 5 kardeş ayağa kalkardık, çÜnkÜ bize bahşiş verirdi. Babam eve gelince ayağa kalkmazdık. çÜnkÜ hediye, para falan hak getire. Ağabey biz babamı kaybettik. Altı ay içinde yandaki baba da öldÜ. yandaki baba iki çocuğa 5 katlı bir apartıman, işleyen birahane,dövizler ve araziler bıraktı. Bizim baba ne bıraktıbiliyor musunuz ? -Ne bıraktı ? -Bakkal veresiyesi ve konuşmalarını bıraktı : "Evladım işinizi dÜrÜst yapın, hakkınız olmayan parayı almayın..."falan filan. Ağabey aradan 15 yıl geçti,diğer 2 kardeş cezaevindeler, ne ev kaldı ne birahane. Ailesi dağıldı. Biz 5 kardeş,beşimizin Keçiören de taksi durağında birer taksisi var hepimizin birer ailesi, çoluk çocuğu,hepimizin birer dairesi var. Geçenlerde bÜyÜk ağabeyimiz bizi topladı ve dedi ki : "Asıl mirası bizim baba bırakmış." Hepimiz ağladık. 5 kardeş taksiciliğe başladığımızdan beri, taksimetrenin yazmadığı 10 krş.u evimize sokmadık. Her şeyimiz var Allah'a şÜkÜr. çok duygulandım,veda ettim,tam ineceğim : -Dur ağabey,asıl bomba şimdi. -Nedir bomban ? -Nerede oturuyoruz biliyormusun ? O iki kardeşin oturduğu 5 katlı apartmanı biz aldık. 5 kardeş orada oturuyoruz. Evladınıza ne araba bırakırsınız, ne ev, ne de başka bir miras. Evlada sadece değer kavramları bırakırsınız. Bakın iki baba da evlatlarına değer kavramları bırakmışlar.
    1 puan
  45. ey gençler........evlenirken şunu düşünün uğruna ölünecek bir sevgili bulmayın...uğrunuza ölücek bir kadınla evlenin...yoksa birinci şıkka göre evlendiyseniz zaten pek fazla sürmüyor ömrünüz kahırdan...öldürüyor sizi... Tam bir dolar seksen yedi senti vardı. O kadar, ne bir sent eksik, ne bir sent fazla!.. Bunun da altmış senti penniden ibaret ufaklıktı. Bu pennileri teker teker bakkal, kasap, manavla çekişe çekişe pazarlık ederek ve her defasında satıcıların cimrilik isnatları karşısında utancından kıpkırmızı kesilerek biriktirmişti. Della paraları üç defa saydı. Bir dolar seksen yedi sent, o kadar! Halbuki ertesi gün Noel'di. Kendini odadaki partal divanın üzerine atıp hıçkıra hıçkıra ağlamaktan başka çare yoktu. Della da böyle yaptı. Della'nın evi, haftada sekiz dolara tutulmuş mobilyalı bir apartman! Tasvire değer bir hali yok. Tam bir fakirhane! Aşağıda antrede, içine tek bir zarf sığdırmaya imkan olmayan bir mektup kutusu ile ölümlü bir elin asla çaldıramayacağı bir zil vardı. Kapıda da "Mr. James Dillingham Young" ismini taşıyan bir kart asılı idi. Mr.James Dillingham eve geldiği vakit size evvelce Della diye takdim ettiğimiz karısı kendisine "Jim" diye hitap eder, boynuna sarılarak onu bağrına basardı. Gözyaşları dindikten sonra Della eline bir ponpon alarak yüzünü pudraladı. Pencerede durarak apartmanın o kasvetli arka avlusundaki bulut rengi bir parmaklık üzerinde yürüyen bulut rengi kediyi aptal aptal seyretti. Ertesi günü Noel'di. Jim'e bir hediye alabilecek yalnız bir dolar seksen yedi senti vardı. Bu pennileri aylardan beri birer birer biriktirmişti. Halbuki şimdi hiçbir işe yaramadıklarını görüyordu. Haftada yirmi dolara pek bir şey yapmaya imkan yoktu. Masraf umduğundan fazlaya çıkıyordu. Zaten her zaman öyle olur!.. Şimdi Jim'e hediye alacak yalnız bir dolar seksen yedi senti vardı. Sevgili Jim'ine güzel bir şey almak hususunda hülyalar kurarak bir çok mesut anlar yaşamıştı. Güzel, nadir, parlak bir şey, Jim'e ait olmak şerefi ile az çok mütenasip bir hediye. Pencereden uzaklaşarak kendini aynanın önüne attı. Gözleri pırıl pırıl yanıyordu, ama yirmi saniye içinde rengi uçuvermişti. Saçlarını çözerek omuzlarının üzerine döktü. James Dillingham Young Ailesi'nin iftihar ettikleri iki şeyleri vardı. Birisi Jim'in babasından intikal eden ve aslında büyük babasına ait olan altın saat, diğeri ise Della'nın saçları idi. Apartmanın hava deliğinin karşı tarafında Saba Melikesi otursaydı Della, kraliçenin mücevherlerini kıymetten düşürmek kastiyle, o güzel saçlarını pencereden dışarı sarkıtırdı. Hazreti Süleyman apartmanın kapıcısı olsa ve bütün servetini, elmaslarını, bodrumda bulundursaydı, Jim ihtiyarı kıskandırıp hasetle sakalını kaşıttırmak için önünden her geçişinde cebindeki saati çekip bakar gibi yaparak gösterirdi. Della'nın saçları altın renkli bir çağlayan gibi parlayarak ve dalgalanarak dizlerine kadar döküldü ve bir elbise gibi vücudunu örttü. Bununla beraber Della, saçlarının uzun müddet böyle kalmasına müsaade etmedi. Sinirli ellerle hemen topladı. Bir aralık bir an için durdu. Tereddüt eder gibi oldu. Yerdeki kırmızı tüyleri dökük halıya bir iki damla gözyaşı aktı. Della, gözlerinin yaşı kurumadan kahverengi ceketini kapıp aynı renkteki şapkasını başına geçirdiği gibi, eteklerini savurarak kapıdan fırladı. Merdivenleri inip sokağa çıktı. "Mm. Sofronie. Her nevi saç levazımı" ibaresini taşıyan bir tabelanın önünde durdu. Bir hamlede kendini yukarıda buldu. İriyarı, süt beyaz, soğuk bir kadın olan Madam Sofronie'ye nefes nefese: - Saçlarımı alır mısınız? diye sordu. Madam: - Saç alırım ama şapkanı çıkar da bir bakalım, cevabını verdi. Della altın renkli, çağlayana benzeyen saçlarını döküverdi. Madam, saçları pişkin bir alıcı eli ile bir yokladıktan sonra. - Yirmi dolar, dedi. Della: - Peki. Derhal, cevabını verdi. Ondan sonraki iki saati pembe bir bulut üstünde uçar gibi sevinçle nasıl geçirdiğini bilmiyordu. Edebiyat bertaraf, Jim için istediği hediyeyi bulmak arzusu ile dükkanların altını üstüne getiriyordu. Nihayet bulabildi. Hasseten Jim için yapılmış bir şey? Dükkan dükkan gezmiş, hiçbirinde buna benzer bir şey görmemişti. Platin bir saat zinciri. Kıymeti, fazla gösterişli süslerde değil, deseninin sadeliğinde ve kibarlığında idi. Bütün iyi şeyler böyle olmalıdır. Zincir Jim'in o emsalsiz saatine layık derecede güzeldi. Della ilk nazarda kararını verdi. Zincir tıpkı Jim gibi idi. Gösterişsiz, fakat kıymetli. Kocasını da, zinciri de aynı şekilde tarif etmek mümkündü, yirmibir dolar verdi. Bu zinciri taktıktan sonra Jim artık, saatine nerede olsa bakabilir, daha doğrusu bakmaya heveslenebilirdi. Halbuki, şimdi o emsalsiz saate, bir kayışa asılı olduğundan hep gizleyerek bakıyordu. Eve avdet ettikten sonra Della'nın sarhoşluğu biraz geçti. Aklı başına gelerek ihtiyatlı hareket etmeyi düşündü. Saç maşalarını çıkartarak hava gazını yaktı. Ve aşkla cömertliğin birleşmesinden doğan tahribatı tamire koyuldu. Sayın dostlar, burun kıvırıp geçmeyin. Bu her zaman muazzam bir iştir. Müthiş bir iş!. Kırk dakika zarfında saçları mektep kaçağı bir çocuk kafası gibi kıvrım kıvrım olmuştu. Della aynadaki aksini tenkitçi bir nazarla uzun uzadıya dikkatle seyretti. Kendi kendine: - Jim bu halimi görüp de ilk bakışta öldürmezse iyi. Tiyatro kızlarına benzetecek ama ne yapayım. Bir dolar seksen yedi sentle ne alınabilirdi ki, dedi. Yedi buçukta kahve pişirilmişti. Tava da sobanın arkasına yerleştirilerek ısıtılmış olan pirzolaları kızartmak üzere hazırlanmıştı. Jim, hiç geç kalmazdı. Della zinciri avucuna alarak kapının yanındaki masanın başına oturdu. Kocasının, merdivenlerin ilk basamağındaki ayak seslerini duyunca bembeyaz oldu. Gündelik, en basit şeyleri için dua etmeyi adet etmişti. - Büyük Allahım! Yalvarırım sana, ne olur, saçlarımı beğendir, diye mırıldandı. Jim kapıyı açtı ve içeri girip arkasından kapadı. Zayıf ve pek ciddi bir hali vardı. Zavallı henüz yirmi iki yaşında, aile yükü taşıyordu. Yeni bir pardesüye ihtiyacı vardı, ellerinde eldiven yoktu. Odaya koku almış bir av köpeği gibi etrafına kayıtsız bir halde bakınarak girdi. Gözleri Della'ya dikilmişti. Della bu dik nazarların manasını anlamayarak korktu. Bu nazarlar ne hayret, ne hiddet, ne dehşet, ne beğenmemezlik, yani genç kadının hazırlandığı hislerden hiçbirini ifade etmiyordu. Jim, yüzünde o garip ifade ile nazarlarını karısına dikmiş sadece bakıyordu. Della masanın yanından kıvrılarak yaklaştı. - Jim, şekerim ne olursun öyle bakma, diye yalvardı. Saçımı kesip sattım. Noeli sana hediye almadan geçiremezdim, ölürdüm. Ne olacak yine büyür. Affediyorsun değil mi? Ne yapayım başka çarem yoktu. Saçlarım çabuk büyür. Unutalım bunu, haydi Jim, şekerim. Noel'in mübarek olsun de de barışalım. Ne güzel ne hoş bir hediye aldığımı tasavvur edemezsin, dedi. Jim zihnini yoracak kadar düşünüp taşındığı halde bir türlü anlayamamış gibi yavaş yavaş: - Saçını mı kestin, dedi. Della: - Kesip sattım. Bu halimi beğenmedin mi? Eskisi kadar sevmedin mi? Saçsız da yine aynı insan değil miyim, diye yalvardı. Jim etrafına şaşkın şaşkın baktı. Nihayet aptallaşmış gibi: - Saçımı kestim mi dedin, diye cevap verdi. Della: - Evet, kesip sattım diyorum, diye izah etti. Yavrucuğum bu akşam Noel! Beni mazur gör, affet. Senin uğruna gitti, deyip ciddi bir tatlılıkla: - Saçlarımın tellerini saymak belki mümkündür ama sana olan sevgimi ölçmek imkansızdır. Şekerim, pirzolaları ateşe koyalım mı? diye sordu. Jim, daldığı rüyadan uyanır gibi oldu. Della'cığını kollarına aldı, pardesünün cebinden bir paket çıkararak masanın üstüne attı. - Dellacığım, aldanıyorsun. Saçını nasıl kesersen kes, hiç fark etmez. Sana olan sevgimde hiç değişiklik yapmaz. Paketi açarsan birdenbire neden afalladığımı anlarsın, dedi. Della beyaz parmakları ile kağıdı yırtarak ipleri kopararak paketi açtı. Açmasıyle feryadı basması bir oldu. Gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Paketten Della'nın Broodway'de bir vitrinde görüp uzun müddettir arzuladığı taraklar çıkmıştı. Kaplumbağa kabuğundan yapılmış elmas kenarlı o güzel taraklar işte önündeydi. Renkleri de saçlarına ne kadar uyuyordu. Pahalı olduklarını bildiğinden hiç ümide kapılmadan beğenmiş ve arzulamıştı. Hiç beklemediği olmuştu. Ama ne çare ki pek tamah ettiği bu canım tarakları süsleyecek lüleler gitmişti. Della nihayet kendini toplayarak kocasının getirdiği hediyeleri bağrına bastı. Gülümseyerek kocasına baktı. - Şekerim, saçım pek çabuk uzar, deyip tüyleri tutuşan bir kedi gibi yerinden fırlayarak: - Ay unutuyordum, diye bağırdı. Jim alınan güzel hediyeyi görmemişti. Della avucunu açarak sevinçle kocasına uzattı. Bu kıymetli, fakat donuk maden genç kadının ruhundaki ateşin aksi ile parlar gibi oldu. - Şekerim, güzel değil mi? Bütün şehri altüst ettikten sonra bulabildim. Saatini ver bakalım nasıl yakışacak, dedi. Jim, Della'nın dediğini yapacak yerde kendini sedire attı. Ellerini başının arkasına koyarak gülmeye başladı. - Della sevgilim, Noel hediyelerimizi bir kenara koyup bir müddet saklayalım. Bugünkü halimize uygun değil. Biraz fazla. Tarakları almak için saati sattım. Pirzolaları koy bakalım ateşe, dedi.
    1 puan
  46. 1 puan
  47. Belen abicim ilk msjına katılmakla birlikte ufak bir detaya bilgim dahilinde açıklık getirmek istiyorum. ABS dahi olsa viraj içerisinde frene basmak aracı kontrolden çıkartır. Tabiki kara düzen kadar kötü değil durum. Ancak viraj içerisinde frenajda (sürücü etkenleri hariç) kontrolden daha geç çıkmak için aracın ABS+EBD sistemine sahip olması gerekli Elektropnik fren gücü dağılımı ile viraj içerisinde her tekerleğe farklı fren gücü uygulanması gerekir ABS kilitler bırakır kilitler bırakır her kilitlendiğinde araç düz gitme eğilimine girer kilidi bıraktığı süreninde %30 bölümlük zamanında araç aynı eğilimi gösterir. EBD sistemi tekerleklerin bloke sayısını değiştirip aracın viraj içindeki salınımına göre aracı dengede tutmaya çalışır. Daha ileri emniyet içinde ESP gereklidir. ABS nin asıl amacı Karşına çıkan engelden frenaj ile birlikte kaçma manevrası yapabilmek içindir ABS. Frenli geyik testi ilede testi yapılır.
    1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.