Jump to content
2019 Temmuz'dan sonraki tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeni kayıt yapınız ×
  • Hoş Geldiniz!

    Tüm özelliklerine erişmek için şimdi kaydolun. Kayıt yaptırdıktan sonra, konu açabilir, konuları yanıtlayabilir, kullanıcıların mesajlarını beğenebilir, özel mesaj yollayabilirsiniz.

    Kayıt olduktan sonra bu mesaj silinecektir.

30 Ağustos Zafer Bayramı


İbrahim Maden

Önerilen Mesajlar

Kuru kuruya kutlamayla geçiştirmek yetmez.

Anmak ve düşünmek lazım...

Bakın Mustafa Mutlu neler yazmış:

------------------------------------------

Dünyada bir ilk!

Bundan beş yıl önce, 30 Ağustos 2007‘de, “Değerini Bilenlerin Bayramı Kutlu Olsun!” başlığıyla aşağıdaki yazıyı yazmıştım:

***

Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşması’yla yurdumuz tamamen elimizden alınmıştı.

Topraklarımız işgalci devletler arasında pay edilmişti.

Osmanlı Padişahı ve hükümeti...

İstanbul basını...

Devleti yöneten bürokratlar teslim olmuştu...

Düşman ordusu, İstanbul Üniversitesi’nin kalbine karargâh kurmuştu da “akademik dünya” bunu ayakta alkışlayarak karşılamıştı!

İstanbul sosyetesi ise teslim olmaktan da öteye gidip, Fransızların, İngilizlerin şerefine balo düzenleme, onlarla akraba olma gayretine düşmüştü:

Ayyy monşer, ne kadar yakışıklı ve cesursunuz... Müziğiniz ne kadar hoş, yemekleriniz ne kadar leziz... Hatta çişiniz bile ne kadar farklı! Size hayranız efendim!”

İstanbul’daki bu soysuz tavra karşı ilk tepki, Atatürk’ten geldi...

19 Mayıs 1919’da o vapura bindi; sonrasını biliyorsunuz...

Gazi Mustafa Kemal’in başkomutanlığını yaptığı ordumuz, 26 Ağustos 1922’de düşmana saldırdı, 30 Ağustos’ta son yumruğu vurdu!

Peki; ülkenin düşmandan kurtarılmasına en çok kim üzüldü biliyor musunuz?

Osmanlı Padişahı...

Çünkü bu zafer, onun saltanatının bitmesi demekti!

Bir de üç yıl öncesine kadar işgal kuvvetlerine övgüler düzen sözüm ona “devlet ve hükümet adamları” ile İstanbul sosyetesi...

Hani çocuklarını savaştan kaçırmak için Paris’e gönderen paralı züppeler...

İçleri kan ağladı Fransız sevgilileri gitmek zorunda kaldı diye; bu yüzden sadece, “Ay bağımsızlık ne hoş duygu, monşer!” diyebildiler yalancıktan!

Anadolu’daki sevinç ise gerçekti...

Çünkü canlarıyla, kanlarıyla savaşan insanlar için “hoş bir duygu” olmaktan çok farklıydı bu zafer...

Hayatta kalmak”, “Ezilmemek”, “Aşağılanmamak”, “Tebaa olmaktan vatandaş olmaya terfi etmek” demekti!

İşte biz bugün, 30 Ağustos 1922’deki o büyük zaferi kutluyoruz...

Bugün bazı devlet adamları “bayramımızı kutlayacak”lar...

Ama iş olsun diye! Anlamını kavramadan...

Demokrat” kisvesine bürünmüş Osmanlı sosyetesinin beyzadeleri de “Ay, çok hoş duygu... Acaba hangi barda kutlasak” demeye devam edecek...

Sözüm onlara:

Haydi; işinize!

Siz bu bayramın anlamını, önemini ne bilirsiniz ki?

Bilseydiniz; 85 yıl öncesinin o karanlık günlerini, o teslimiyetçi zihniyeti, o kaderci yönetimi, o dini kalkan yapan anlayışı bugün de hortlatmaya çalışır mıydınız?

Ve bugün benim gibi ortaya çıkıp da ciğerinizdeki havanın tamamını kullanarak hanginiz bağırabilirsiniz:

Yaşasın İstanbul sultasına aldırmadan yokluktan, hiçlikten, sıfırdan kurulan Türkiye Cumhuriyeti...

***

Aradan beş yıl geçmişti... Bu yılın başlarında, ‘Maraton’da Sona Doğru isimli kitabımı yazıyordum.

Yukarıdaki yazıyı olduğu gibi aldım ve “2012’den bakınca” başlığı altında eklemelerde bulundum. O bölüm de aynen şöyle:

***

Bu yazının yayınlanmasından yıllar sonra, 2011‘in kasım ayında ilk kez Kocatepe‘ye gittim. Bırakın savaşmayı, arabayla çıkarken zorlandım, yoruldum!

Sadece Mustafa Kemal‘in askerlerini değil, Yunan Ordusu‘nu da takdir ettim; inanır mısınız?

O dağlarda ne işiniz var be kardeşim? Bugün bile beş dakika durduğunuzda donduğunuz o ayaza, hem de on binlerce askerle aylarca nasıl dayandınız?

Ne yediniz, ne içtiniz, nasıl gelip gittiniz? Hele hele sizi o dağlara gönderen İngilizlerin, Fransızların İstanbul‘da lüks apartmanlarda düzenlenen davetlerde mekik dokuduğunu duydukça hiç mi, “Ne işimiz var burada?” demediniz?

Verilen mücadelenin ihtişamını, yapılan savaşın kutsallığını ve orada yazılan destanın büyüklüğünü anlamak için o coğrafyayı görmek lazım!

Aksi takdirde çok şey yazar, söyler insan...

Ama eğer sağlığınız yerindeyse; bu ülke, kurulan bu düzen umurunuzdaysa... Ne yapın edin gidin Şuhut‘a ve Kocatepe‘ye...

İki roman yazdım ama benim kalemim yetmez o dağları, soğuğu ve insanı vatanı için ölmeye azmettiren o havayı anlatmaya!

Gidin; o kayaları görün sadece, tırmanmadan... Tırmanamazsınız zaten; düşman kovalamıyorsunuz ki!

Aradan geçen 89 yılın yok edemediği o müthiş kan kokusunun toprağa, dikene, çalıya dönüşüp de hâlâ genizlerinizi yaktığına tanık olun...

Eğer o saatten sonra bile, hâlâ o tanrısal mücadeleye saygı duymazsanız...

Zaten iflah sınırı aşmışsınız demektir!

***

Bu eklemeyi yaptığım günün üzerinden en fazla altı ay geçti...

Bugün yine 30 Ağustos; geçen yıl terör olayları nedeniyle yapılmayan Köşk‘teki tören, bu yıl da “Cumhurbaşkanı’nın kulağındaki iltihap” nedeniyle iptal edildi!

Dünyada bir devlet adamının rahatsızlığı nedeniyle ulusal bayram kutlamasını iptal eden ilk ülke olarak tarihe geçtik!

Olsun varsın; zaten bu bayram seçkinlerin değil, ulusun bayramı... Köşklerde yapılmasa da biz yaşamasını ve yaşatmasını biliriz!

Hepinizin bayramı kutlu...

O büyük mücadelede can veren kahramanların ruhları şad olsun!

***

GÜNÜN SORUSU

26 Ağustos-30 Ağustos 1922 tarihleri arasında yapılan meydan savaşlarında verdiğimiz şehit sayısı 2 bin 318... Yani son otuz yılda terör yüzünden kaybettiğimiz asker ve sivillerin sadece yüzde altısı... Sorum size:

Tamam; 1922’deki o müthiş savaşlarda zayiatımızın bu kadar az olması, Atatürk’ün askeri dehasını gösteriyor da... Otuz yıldır teröre verdiğimiz kurbanların sayısının bu kadar çok olması neyi gösteriyor?

  • Beğen 13
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu büyük zafer bayramımız kutlu olsun. Bize bu topraklarda bağımsızca yaşama hakkını sağlayan aziz şehitlerimizin ruhu şaad olsun.

Yalnız bir noktaya değinmek istiyorum, yazarın kötülediği Osmanlı, çöküş dönemleri hariç, o beğenmedikleri yönetim tarzı ile dünyaya hükmetmiş, azınlıkların ve diğer dinlerden olan insanların yaşamlarına saygı göstermiştir. Ve son olarak, büyük önderimiz Atatürk'e bu ortamın altyapısını sağlayan, ona izin veren ve birçok tarih kitaplarında vatan haini olarak gösterilen son Osmanlı padişahıdır diye biliyorum ben.

  • Beğen 3
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yazının ruhuna katılmakla birlikte "padişah ve osmanlı" hakkında sarf ettiği sözlere katılmıyorum.

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'a çıkışını ve bu mücadelenin tohumlarını atmasını sağlayan kişi "son Osmanlı Padişahı'dır "

Bu gün bizi birbirimize kırdırmak isteyenlerle ulu tarihimizi çarpıtarak yalan yanlış tarih kitaplarına sokanlar aynı soysuzlardır !

Bayramımız kutlu olsun.

  • Beğen 6
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Nemiz varsa, eğer bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaşlar olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batının pençesinden, vicdanımızı ve düşüncemizi Doğunun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcaklığını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos zaferine borçluyuz.

  • Beğen 5
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

sabahki törenden şimdi geldim...mülki erkan olarak kimsenin dinlemediği konuşmalar ve yıllardır okumadığımı anımsadığım istiklal marşı herkez cicili bicili kıyafetlerle katılmıştı...bize bakan elinde kitap tutan bir Atatürk heykeli vardı başımı kaldırıp baktığımda....bumusunuz siz diye bakıyordu...utandım başımı indirdim..içimden buyuz artık dedim...

  • Beğen 8
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.