Cem Boneval

Hımmm, ben ST Pazarlama Yöneticisini pek beğendim... Ve sanırım videodan tek aklımda kalan o!

Bence de böyle

Bu güneş gözlüğü konusunda da biraz bilgi oluşturmanın zamanı geldi sanırım. Öncelikle şunu bilelim UV ışınları cilde ve gzöe ciddi zarar verme potansiyeline sahiptirler ve gözde kısa süreli bile olsa sık maruziyette basit fotokeratitten, katarakt, retina hasarı ve kansere kadar varan bir spektrumda hasar yaratabilirler. Ülkemiz UV risk indeksi açısından 6-8 kuşağındadır ve bunun Türkçe'si öğlen saatlerinde gölgede kalmak, gövdeyi giysi ile, kafayı şapka ve gözü gözlükle korumak lazım demektir. Yani güneş gözlüğü sadece şıklık ve hava olsun diye (forumdaki çakma Bond'lara ithafen), ya da araba kullanırken camdaki yansımayı kesmek için değil gözü önemli hastalıklardan korumak için takılmalıdır. Biraz da UV üzerine yazayım: UV ışınları elektromanyetik ışın spektrumunda görülebilir ışığın hemen üstünde yüksek enerjili ışınların başında yer alır. Gözle görünmüyor olmaları tehlikenin farkında olmamızı engeller. Dalga boylarına göre üç ayrı kategoride incelenirler: UVC ışınları: 100-280 nm dalga boyunda olup cilt ve göz için en tehlikeli, en yüksek enerjili kategoridir. Ozon tabakası tarafından filtre edildikleri için potansiyel en tehlikeli grup olmasına rağmen pratikte sorun yaratmamakadır. Ancak ozon tabakasındaki uzun vadeli tahribatın bize neye mal olacağının ipucunu vermiş olayım. UVB ışınları: 280-315 nm arası daha düşük enerjili ışınlardır. Bu da kısmen ozon tabakası tarafından filtrelense de yer yüzüne ulaşmaktadır. Düşük dozlarda melanin pigmentini tetikleyerek cilt rengind koyulaşmaya neden olur. Yüksek dozlarda ya da kronik maruziyette ciltte ağır yanığa, lekelenmelere, kırışıklıklara, erken yaşlanmaya ve kansere neden olur. UVB ışınları gözde kornea tabakası tarafından tutulur ve daha iç katamanlara ulaşamaz, ancak korneada geçici veya kalıcı körlüğe varacak düzeyde hasar yapabilir. Söz gelimi "kar körlüğü" bu ışınların geçici hasarına bir örnektir. UVA ışınları: 315-400 nm arası görülebilir tayfa daha yakın ışınlar olup gözün tüm katmanlarını etkilerler ve lenste katrakta, retinada maküler dejenerasyona neden olurlar. HEV radyasyonu: Bu da görülebilir ışık spektrumunun zararlı grubudur, genelde 400-500 nm dalga boyundadır ve göze derinlemesine penetre olur, özellikle antioksidan eksikliğinde maküler dejenerasyon ve körlüğe neden olabilir. Sonuçta iyi bir gözlüğün tüm UV ışınlarını %99-100, HEV radyasyonunu da en az %50 oranında kesmesi gerekir. Bu gözlüğün belgesinde belirtilmelidir. Kuşkunuz varsa iyi bir gözlükçüde spektrofotmetre bulunacağından ölçüm talep edilebilir. Bildik markaların göreceli pahalı olmasının bir nedeni de bu detaylara gösterdikleri özendir (hoş fiyatın %80'ini marka değeri belirler ama o da ayrı mesele). Gözlük camları Farklı materyaller kullanılabilir, hepsinin artı ve eksisi vardır: Cam: (+) En yüksek optik kaltie, çizilmeye dirençli, (-) Pahalı, ağır, şidetli darbede çatlayabilir. Çok az firma standart güneş gözlüğünde cam kullanmaktadır (Serengeti bunlardan biri ve önermeyi hak eder) NXT Poliüretan: (+) Darbeye dayanıklı, mükemmel optik kalite, esnek ve hafif; (-) Pahalı. Polikarbonat: (+) Darbeye dayanıklı, çok iyi optik kalite, makul fiyat, hafif ve ince; (-) çizlimeye duyarlı, optik olarak cam ya da NXT'ler kadar berrak değil Akrilik: (+) Ucuz, günlük kullanım için yeterli; (-) Görüntü kalitesi mükemmel olmayabilir, kırılma ve çizilmeye daha duyarlı. Düşük maliyeti mnedeniyle piyasada hele ki bizimki igibi gelişmekte olan piyasalardaki gözlüklerin %80'inde bu malzeme kullanılmaktadır. Cam rengi Işığı azaltmak için tüm güneş gözlüğü camları doğal olarak renklidir, ayrıca rengin tonu da ışık kesme etkisi açısından önemlidir. Farklı renklerin farklı özellikleri öne çıkarması söz konusudur. Bakalım: Kahverengi/gri/yeşil: Renkleri en az değiştirerek ışığı kesme gücüne sahip tonlardır ve en yaygın kullanılan renklerdir. Yeşil doğal bitki örtüsünü göze daha hoş gösterir. Renk seçimi zevk meselesidir, takıp denemeniz gerekir, ben yeşili sevdiğimden genelde koyu yeşil tonu tercih ediyorum. Ancak kahverenginin de kontrastı arttırıcı ve daha canlı gösterme özelliği de cazip gelebilir. Sarı/altın/amber: Işığı daha az kesmekle beraber özellikle düşük-orta ışık düzeylerinde kontrastı arttırır ve detayların görülmesini sağlar, kış sporları ile uğraşanların tercih ettiği tondur, araba sürerken gece görüş gözlüğü olarak da kullanılabilmektedir. Pembe: Daha moda ağırlıklı görünse de kontrastı çok arttıran diğer bir renk tonudur, düşük ışık koşullarında detayın daha iyi görülmesini sağlar, diğer renklerin mavi ve yeşile göre öne çıkmasını sağlar, avcılar kullanabilir bu özelliği nedeniyle söz gelimi. Yansıtıcı kaplama: Aynalı gözlük diye de tabir edilir. Camın üzerinde yansıtıcı bir kaplama vardır, gözlerin tümüyle görülmesini engeller (esrarengizlik faktörü) ayrıca iç yansımaları önler ve objelerin daha koyu görülmesine neden olur. Buraya kadar takip ettiyseniz gözlük seçme konusunda daha ustalaşmış olmanız gerekir... Başka ne kaldı? Polarize Camlar: Güneşten gelen ışınların yansımayla oluşturduğu ışığı keser, ancak bunun tam etkili olması için güneşten gelen ışıkla yansıyan ışığın 90 derece açı yapması gerekir. Örneğin öğle güneşinde denizden gelen yansımayı kesme oranı sabah ve akşam ışığına göre daha azdır. Ayrıca kafanızı çevirdiğiniz zaman da yansımaların azaldığını veya arttığını fark edebilirsiniz. Renkelr daha doygun ve ufuk daha berrak görünür. Araba camındaki yansımayı da ışığın açısına bağlı olmakla beraber azaltma özelliği olacaktır. Tercih etmenizi öneririm. Etkisine örnek: Başka? Gözlük rahat olmalı, olabildiğince hafif ve ergonomik olmalı, ağırlık dengesi burun ve kulak arasında eşit dağılmalı, ikisine de gereksiz basınç yapmamalı, burundan aşağı kaymamalı... Görme alanı olabildiğince geniş olmalı, baktığınız her yönde ışığı filtre etmeli, moda olsun diye ip gibi güneş gözlüğü ile dolaşılmamalı Gözleri olabildiğince iyi sarmalı, tepeden güneş girmesini engellemeli, özellikle su veya kar kayağı gibi sporlarla uğraşanlar ve tüm gününü güneş altında geçirmek zorunda olanlar için bu önemli Camlar görüntüde bozulmaya neden olmamalı, taktığınızda değişik açılarda bakarak netlikte ve boyutlarda farklılık olmadığından emin olmanı gerekir, ucuz akrilik camlarda bu olası bir sorundur. Sonuçta doğru gözlük şu etkiyi yapmalıdır: Gözlük ürünün arkasında duran iyi bir gözlükçüden alınmalı der ve şimdilik bitiririm...

Çok naziksin demem gerekir, ama ben yine de ilk tepkimi yazayım: "İyi halt ettin!"

Bence arkaya tak, 3500 km fazla yol sayılmaz, ilk 250-300 km biraz daha dikkatli kullan.

Araç için uyumlu Xenon var ki zaten: Titanium X'de kullanılan farlar. Ancak Otosan pahalı satıyor, çifti son 3500 TL'den fazla idi. Çıkma bulmak lazım o da kolay değil. Ben bulup taktım. Sonuçta tehlikesi falan yok adam gibi takılırsa... Ancak başka bir sorun var... O da TÜV trafik muayenesinden geçmemesi. Fabrika çıkışı far olmasına rağmen otomatik yükseklik ayar sistemi olmadığından, onu takmak da oldukça zahmetli olduğundan muayeneye gitmeden standart farlarla değiştirmek gerekir. Bir diğer sorun da keyfe keder: Xenon farla kirlendiğinde aşırı görüş kaybı olduğundan far yıkama sistemi olması zorunlu, hoş bizde TÜV bunu henüz şart koçmuyor ama eli kulağındadır.

Paylaşım için teşekkürler. Aslında güzel araç, ama nedense BMW 1, Audi 3 taklidi hissinden kurtulamıyorum. Özgün yanı yok pek, ve neyse ki Focus'taki elektronik güvenlik özelliklerini de kullanmaya başlamışlar. daha başarılı videolar da gördük, biraz zorlama olmuş, arabanın içinde köpekten tırsan, düz yolda koca çöp kamyonunu görmeyip elektronik çarpma kontrolüne ihtiyaç duyan, sabah yeni kalkmışken yeniden uykuya dalan sürücü ile kim kendini özdeşleştirir ki bu arabaya da heves etsin...!

Megane'ı bilmem ama Focus'ta UK içinde gizlenmiş anahtar var, kontağın üzerindeki kapağı çıkarıp standart kontak anahtarı gibi kullanmak mümkün her zaman.

Baştan beri yazılıyor, Style donanım düzeyi bitti, yenisi gelmeyecek, güzel ve zengin bir donanım paketi kaçırmayın diye... Renk seçme lüksün yok. Ne varsa alacaksın, aldın aldın almadın Albea'ya kaldın. Ne renk varmış bu arada? Not: Yeni gelenlerde de her zaman istediğin renk bulunacak diye bir kaide yok, erken davranırsan ve gelenlerin arasında istediğin renk varsa alırsın, yoksa bir başka bahara. Ford bayileri sipariş üzerine çalışmıyor genelde...

Park ampullerinde elektriği röleyi tetiklemek için kullanıyoruz zaten xenonları beslemek için değil. Yani far yan sinyali geldiğinde parklar kısa farları yakmış oluyor. Neyse muhtemelen aynı şeyi söylüyoruz.

Alışırsın...

Paylaşım için teşekkürler, güzel olmuş. Bu araçla ilgili kararımı veremedim. Piyasanın nasıl karşılayacağı konunda da kuşkularım var, bekleyip göreceğiz. Kullanışlı bir şehir aracı olarak algılıyorum, artı teknolojisi ile uzun yolda da güvenle ve rahat kullanılabilir. Sanki C-Max'i beğenip parası yetmeyenler ya da şehir içi için daha küçüğünü arzu edenler alır diye düşünüyorum. Daha önce kayan kapı çok kişi tarafından olumsuz karşılansa da beni hiç rahatsız etmiyor, hatta sempatik ve kullanışlı geliyor. EB 1.0 ile baştan gelmiyor, ama en kısa zamanda motor gamına eklenmesi lazım bence. Tüm fotoğraflarda Sony ses sistemi gözüküyor, satılanlarda bulunmazsa gene çok tepki çeker. En azından tanıtımda standart ses sistemli fotoğraflar da eklense iyi olurdu. Hiçbir motorla 6 ileri şanzıman sunulmayacak sanırım, bu da olumsuz bence. Neyse gelsin kendini kanıtlasın bakalım... Benim ilgi alanımda değil. Ben 6 ileri şanzımanla 1.0 EB 120 PS makyajlı Fiesta'yı bekliyorum, eşiminkini güncellemek üzere!

Kemal dikkat et Tevfik seni şizofren etmeye çalışıyor! Tekrar hayırlı olsun. Beyaz Golf hem yakışır, hem değerini korur.

Şerit takip, sürücü dikkat, kör nokta uyarı vb. smarta girer, otomatik far, katlanan ayna, radyo teknoya, tabii bence... Hepsinin fiyatı da bize yazılır! Tabii böyle karmaşık paketlerde Otosan gene kendi kafasına göre (bunun adına da piyasa araştırması diyecekler) ortaya karışık sipariş verecek, almak isteyene de ne çıkarsa bahtına olacak. En azından Titanium'da standart olur diye umuyorum. Şu andaki atmosferik benzinli dışında hiçbir çalışma yok gibi PS ile ilglil. Nedeni konusunda rivayet muhtelif: - EB'larda hararet sorunu oluyormuş - Talep karşılamaya yetişilemiyormuş - Müşteri talep ve beklentileri arasında PS yokmuş Kısacası bir sürü anlamsız mış muş -

Güle güle kullansın...

Piyasa biraz açıldı, VW'nin de ucuz olduğunu sağır sultan bile duydu, ondandır ilgi... Hayırlı olsun bu durumda, ne renk olacak?

Bence de hayrını görün... Fiyatlardan haber ver mı?

Ne varmış halimizde? Eskiden de zengin değildik, şimdi de değiliz... Eskiden VW gereksiz pahalı idi şimdi değil!

Hakan Bey ne tür bir çalışma yaptınız bilmiyorum, ancak yeni Focus'ta far akımını sürekli ölçen bir program ver ve daha düşük akım çeknen xenon ampuller takıldığında düşük akım nedeniyle kısa far arızası mesajı veriyor ve kısa farlara giden akımı kesiyor. Bu olası ampul arızası olarak algılandığı için gerçekleşiyor. Birkaç yöntem var farları çalıştırmak için: 1. Xenon'lara bir park ampulunu paralel bağlayarak motor bölmesinden görünmeyen bir yere saklamak (bana pek sağlıklı gelmiyor) 2. Kısa farların tetiklemesini park ampulleri devresinden beslenen bir röle ile almak, bu durumda arıza mesajı devam edecek ancak kısa farlar normal yanacaktır. OEM Bi-Xenon + DRL farları takıyorsanız ayrıca sigorta kutusundan DRL için ayrı bir elektrik beslemesi sağlamanız gerekir. https://www.google.com.tr/search?sugexp=chrome,mod=10&sourceid=chrome&ie=UTF-8&q=Ford+Focus+III+(2011-)+oem+bi-xenon+farlar+%2B+DRL#hl=tr&gs_nf=1&pq=ford%20focus%20iii%20bi-xenon%20farlar%20%2B%20drl&cp=36&gs_id=1x&xhr=t&q=Ford%20Focus%20III%20bi-xenon%20farlar&pf=p&sclient=psy-ab&oq=Ford+Focus+III+bi-xenon+farlar&*****=f&aqi=&aql=&gs_l=&pbx=1&bav=on.2,or.r_gc.r_pw.r_qf.,cf.osb&fp=411c31eace16a889&biw=1920&bih=993&bs=1 Reklam olmayan ilk linke girin ve biraz araştırın

Tamam da ben farklı bir şey mi yazmışım? Ayrıca kaç kişi daha arabayı görmeden sipariş verir?

Öncelikle bu sorunun cevabını eşinin vermesi gerek. Çünkü yeni Golf neresinden bakarsan bak en erken önümüzdeki yılın başında gelecektir. Eylül'de lansman, Kasım'da Avrupa satışı olarak açıklanmış, yıl sonuna yetişmesi bana zor görünüyor. İkincisi yeni Golf her ne kadar geliştirilmiş modüler yapı ile üretim maliyetlerini düşürecek olsa ve fiyatlarda kayda değer bir artış beklenmese de Doğuş grubunun yeni modelin rüzgarı ile Türkiye'de fiyatları arttırmaması sürpriz olur.. Üçüncüsü fiyattan bağımsız kıyaslamak gerekirse: Yeni Golf eskisine göre - Dingil mesafesi daha uzun - Daha alçak - Daha geniş - Oturma pozisyonu biraz daha derin olur - İç mekan daha ferah olur, ancak kokpitte biraz daha sürücüye yakın bir tasarımdan da bahsediliyor - cW değeri ve ağırlık biraz düşeceğinden elden geçirilmiş motorlarla da yaklaşık %10-15 bir yakıt ekonomisi beklentisi var. - Ses izolasyonu üzeriden daha fazla çalışılmış, daha sessiz olacak olasılıkla - 1.2 TSI benzinlide önemli değişiklik yok, 1.6 TDI 105 PS'de de öyle, ancak 1,4 TSI motorların tamamen yeni olacağı ve 125 - 170 PS bandında güç vereceği belirtiliyor. - Focus'ta bir süredir olan elektronik asistanların artık VW'de de yaygın olarak kullanılacağı kesin Eski Golf yenisine göre: - Daha ucuz - Daha oturmuş (en azından çocukluk hastalıklarından arınmış) Golf Pulse donanımı öne çıkan tek özelliği daha gelişmiş bir ses sistemine sahip olması. Unutmamak lazım: ESP Yok! Kısacası modaya meraklı ve yeniliklerden hoşlanan bir zevceniz var ise ve Türkiye'ye yeni model gelene kadar oluşacak fiyat farkını bir köşeye ayırma şansınız varsa ve risk almayı da seviyorsanız yeni Golf, o kadar beklemek istemeyen sağlamcı bir kişilik hakimse eski Golf. Yine de HL zorlansa iyi olmaz mı diye düşünmeden edemiyorum...

Dizelin talihsizliği bu... Özellikle Antalya'nın dağlık yollarında üstüste U dönüşlerde yokuş yukarı trafikte çok yaşanıyor. Başka yapacak bir şey yok, ya sakin gidip 2.viteste tepki bekleyeceksin, ya da birinci vitese atıp debriyajı bırakırken gaza yükleneceksin ki yığılmasın. Alışınca oluyor, yine de sevimsiz

Bir diğer EB sahibi olarak ben cevap yazayım: Test aracını yeterince incelemiştim ve ort. 8-8,5 l/100 km arasında harcatacağımı düşünmüştüm. Şu anda da depo tam doldurma yöntemiyle ne yaktığımın dökümü burada: http://www.spritmonitor.de/de/detailansicht/482227.html Semih çok kısa mesafe değerlendirmiş, değişien koşullarda değişim olabilir ve hep bu kadar düşük kalmayabilir. Ayrıca sizlerde nasıl bilmiyorum ama benim yol bilgisayarım depo tam doldurmaya göre 0,5 düşük gösteriyor. Birkaç ilave not: 1. Dikkatli kullanılırsa (2000 dd geçmeden vites değiştir, hafif bas bırak kendi aksın, yavaşlayınca gene hafif bas bırak aksın) şehir içinde yoğun dur-kalk trafik değilse 6,8-7,0 arası bile mümkün, ama sabırlı olmak lazım. 2. Atak kullanmayı seviyorsan ve trafik yoğunlaşırsa 8,5-9,0 görülebilir, ama üstüne çıkması zor 3. Şehirler arası hız limitlerine sadık kalmak şartıyla 90+9, 110+11, 120+12, hız ve sürtünme direnci arttığından şehir içinden çok farklı değerler yakalayamıyorum, en iyi şartlarda 6,5-6,8 arası, ama genelde 7,0-7,5, dağlara tepişmeye çıktığımda da yine 9,0'u geçmiyor ve haliyle inerken düşüyor... Sonuç: Bir kez daha yazıyorum ki elde edilebilen performansa göre başarılı değerler ve teknolojinin geldiği nokta için de makul bir örnek.

Her işi ustasına bırakmak, yurdum insanına iş imkanı yaratmak, ulusal iş paylaşımına saygılı olmak gibi ilkelerim nedeniyle arabamaı yıkamak yıkamacının işidir diyor ve bu konuya itibar etmiyorum. Zaten önce kola döküp, sonra affedersiniz işeyerek (bkz. amonyak), bir de ucuz olduğu iddiası ile saç kremi ile son katı çekerek yıkamaya kalkışmak ne kadar akıllı işi bilemedim... Temizlik severlere hayatta başarılar!

Büyük spoyler de küçük spoyler de dört adet vida ile tutturuluyor, arada ince kauçuk bir izolasyon bandı var titreme ve ses yapmasın diye. Yapıştırma o basınca dayanmaz zaten. Himpeks firmasında 150 TL'ye satıldığını, 100 TL de gerekiyorsa boya ve montaj için harcanabileceğini yazmıştım daha önce. Ellerinde var mı sormak lazım.