Jump to content
2019 Temmuz'dan sonraki tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeni kayıt yapınız ×

Liderlik Tablosu

Popüler İçerikler

17-08-2011 tarihinde, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor

  1. Araba Logoları nerden geliyor... Alfa Romeo Açılımı gerçekten çok uzun (Anonima Lombardo Fabbrica Automobili) olduğundan birçok ülkede Alfa Romeo, sadece Alfa olarak anılıyor. Afta markası, Romeo soyadını kuruluşun-dan dokuz yıl sonra (1919'da) aldı. Tarihi romanlardan çıkma bir italyan yakışıklısının ismi olan Romeo, markanın adına etkileyici bir yan anlam da kattı. Aslında Romeo, sadece Nicola adlı bir Alfa mühendisinin soyadıydı. Firma 1910 yılında Milano'da kurulduğunda yönetim logo olarak, şehrin iki sembolünü kullanma kararı aldı. Bunlardan ilki, şehrin logosunda yer alan kızıl bir haçlı. İkincisi, Visconti Ailesi'nin flamasından alınan bir yılandı ve bu engerek, bir çocuğu yutuyordu. Bu ilginç logo, ilk Haçlı Seferi'nde Araplar'a karşı kazanılan zaferi simgeliyor. Alfa'nın amblemine, 1925 yılında kazandığı ilk dünya şampiyonluğunun ardından bir de defne yaprağından taç ilave oldu. Aston Martin Çay saati ve James Bond gibi, bir şekilde "çok ingiliz" geliyor insanın kulağına. Lionel Martin adlı girişimci, firmasına isim ararken birçok insanın ilk aklına gelen şeyi yaptı ve soyadını kullandı. Aston ismiyse, kurucunun 1913 yılındaki Aston-Clinton Tırmanma Yarışı'ndaki zaferine gönderme yapıyordu. Audi Ortaklarıyla yaşadığı ciddi bir anlaşmazlığın ardından August Horch, ortaklıktan ayrılarak kendi firmasını kurdu. Ancak firma, yasal engeller yüzünden kendi adım taşıyamıyordu. Bu nedenle Horch, soyadını Latince'ye çevirdi ve böylece Audi doğmuş oldu. 1920'li yıllarda yaşanan ekonomik krizin sonunda Audi, DKW'nin yönetimine geçti. Auto Union ise, 1932 yılında gerçekleştirilen Wanderer-Horch ortaklığıyla ortaya çıktı. Amblemdeki halkalar, dört kurucu firmayı temsil ediyor. Bentley Günümüzde Bentley, otomobildeki asaletin resmi timsali durumunda. Gerçekten de en ucuz Arnage'ın fiyatı, Avrupa'da bile 230 bin Euro'nun üzerinde. Walter Owen Bentley'in 1921'de ürettiği ilk dört silindirli spor otomobillerinde kullanılan amblem, ortasında B harfi bulunan bir avcı kuşun kanatlarından oluşuyordu. Kim bilir, belki de Bay Bentley, daha o zamanlarda: "sadece uçmak daha güzeldir" demek istiyordu insanlığa. BMW Ödüllü soru: "BMW ambleminde ne görüyorsunuz?" Çoğunluğun cevabı: "ikisi mavi, ikisi de kırmızı dört adet alan" olur herhalde. Bu cevaba katılan biriyseniz, fantezinizin biraz zayıf kaldığını kabul etmeniz gerekiyor. Çünkü amblemdeki bu dört alan, dönen bir pervaneyi simgeliyor. Adının açılımı "Bayerischen Motoren Werke" olan firma, Birinci Dünya Savaşı'nda uçak motorları üretiyordu. 1923 yılında üretilmeye başlanan R 32, markanın ilk motosikleti oldu. BMW markasına sahip ilk otomobil olan Dixi ise 1929 yılında üretilmişti. Mavi-beyaz renkli sembol 1917 yılından bu yana korunduğundan, bugüne kadar logonun sadece ayrıntılarında küçük değişimler gerçekleştirildi. Chrysler Bugün Chrysler, aslında ilk günlerine dönüş yaşıyor. Çünkü 1998 yılında üst yönetim, 1924'te Walter Chrysler tarafından hazırlanan orijinal logoya dönüş yapma kararı aldı. Bu markaya sahip ilk otomobilin taşıdığı logoda kullanılan altın mühür, kaliteyi temsil ediyordu. Çevresindeki çemberler tekerlekler, Chrysler yazısının alt ve üstündeki şimşek figürleriyse hız anlamına geliyordu. 1967 yılında logo, 5 köşeli bir yıldıza (Pentastar) dönüştürüldü. Yıldızın merkezinden yayılan 5 ışın, gruba bağlı markaları (Jeep, Plymouth, Dodge ve Eagle) simgeliyordu. Citroen Fransız markanın köşeli logosu, iç içe geçmiş iki açı sembolünden oluşuyor. Bu sıradışı geometrinin yaratıcısı, aynı zamanda firmanın da kurucusu olan Andre Citroen'di. Markanın ilk zamanlarında yaratılan bu köşeli dişli yapısı, çok sessiz çalışmasıyla bir devrim yaratmıştı. Andre Citroen, bunların ikisini alıp marka logosu haline getirirdi. ilk otomobilini 1919 yılında üreten firma, art arda kilometre taşı niteliğinde birçok model yarattı: Traction Avant (ganster otomobili), "Tanrıça" olarak da tanınan DS, 2CV... Daewoo Koreli markayı yaygın olarak Barış Manço'lu reklamlarılyla tanımıştık. Ancak fıskiyeyi andıran logonun anlamını çok az insan biliyor. 1974 yılında yaratılan bu logo, Kore dilinde "Daewoo" kelimesiyle anlatılan evrenin sonsuzluğunu simgeliyor. Daihatsu Logoda kullanılan uçan figür, kimilerine göre bir uzay gemisine, kimilerine göreyse mermiye benziyor. Ancak bu figür, aslında dinamik D harfinden başka bir şey değil. Marka adıysa, merkezinin bulunduğu yer olan Osaka-Dai ve Japonca'da otomobil fabrikası anlamına gelen "Hatsudoki" kelimesiyle ilintili. Japon firma, 1958 yılından bu yana Osaka'da otomobil üretimi yapıyor. Fiat Fabbrica Italiana Automobili Torino... İnsanın bu ismi hiç takılmadan söyleyebilmesi için en azından birkaç deneme yapması gerekebiliyor. Ancak kısaltmasını, yani Fiat'ı kullanmak çok daha kolay, italyan firma, logosunu günün modasına uygun olacak şekilde sürekli değiştirmeyi adet edinmiş durumda, ilk zamanların logosu, gençliğin beğenisine göre farklı şekiller aldı ve harflerin arasındaki noktalardan tamamen vazgeçildi. 1999 yılında Fiat, 1930'lu yıllardaki yarış başarılarını temsil eden yapraklı çelenge dönüş yaptı. Ford Henry Ford'un otomobillerinin burunlarında mavi zeminli bir logo bulunuyor. Dar bir oval formlu logoya sahip firma bu yıl, 100. doğum gününü kutluyor. Detroit merkezli firmanın logosu, Childe Harold Wills tarafından yaratıldı. Eğitimli bir reklam grafikeri olan Wills, Ford'daki görevinden önce, geçimini tasarlayarak sağlıyordu. Jaguar Jaguar'ın adım aldığı ileri atılan vahşi kedi formlu logosu, en trajik logolardan biri herhalde. Çünkü motor kaputunun üzerinde her an atılmaya hazırmış gibi duran minik Jaguar heykelciği, yayalarla çarpışmada yaralanma riskini artırması nedeniyle 1970'li yıllarda kaldırıldı ve yerini bir Jaguar kafasına sahip logoya bıraktı. Markanın adı da logosu da bir reklam ajansı tarafından tasarlandı. Ajansın birçok hayvan kullanarak farklı logolar hazırladığı, ancak Başkan William Lyons'un Jaguar ı tercih ettiği rivayet ediliyor. Kia Kia'nın adı bile, bu Uzakdoğu ülkesinin amacını açıklamaya yetiyor. Çünkü Kia, Kore dilinde "Doğu'nun yükseliği" anlamında kullanılıyor. Firmanın kurucusu Chul Ho Kim tarafından 1952 yılında kararlaştırılan bu ismin, yavaş yavaş anlamının amacına ulaştığını söylemek yanlış olmaz. Firmanın izlediği global düşünce, marka adım çevreleyen elipsin dünyayı simgelemesiyle anlatılıyor. Lada Ruslar Lada'yı gerçekten çok seviyor. En azından ismini sevdikleri kesin, çünkü Rusça'da "sevgili" anlamında kullanılıyor. Marka ismi olarak ilk zamanlarda Shiguli (firma merkezinin yakınındaki küçük bir şehir) kullanılmış. Fabrika, Fiat'ın desteğiyle 1966-72 yılları arasında Moskova'nın 1000 km kadar güneydoğusunda kurulmuş. Fabrikanın Wolga Nehri'nin tam kenarında yer alması, S harfinin üzerindeki yelkeni andıran deseni açıklıyor. Lamborghini Bir zamanlar Bologna yakınlarında Renazzo köyünde sevimli bir çiftçi çocuğu varmış. Ferrucio Lamborghini adlı bu delikanlı, ne yazık ki çiftçilikle ilgilenmemiş, tarlada çalışmaktansa, İkinci Dünya Savaşı sırasında traktör ve klima üretmeyi tercih etmiş ve böylece çok zengin olmuş. Masal gibi gelen bu satırlar aslında gerçek. Ferrucio bir gün, mükemmel otomobili üretmeye ve bununla Ferrariler'i bile geride bırakmaya karar vermiş. Tüm bunlar 1963 yılında gerçekleşmiş ve yarattığı marka için burcu olan boğayı seçmiş. Lancia Lancia'nın logosundaki, isim, flama ve direksiyon; markayı motorsporlarını ve otomobili temsil ediyor. Bu anlamlı logo Kont Biscaretti tarafından hazırlanmış. Bir zamanlar Fiat için test pilotluğu yapan Vincenzo Lancia, 1906 yılında kurduğu firma için bu logoda karar kılmış. Lotus Gizemli ve güzel bir çiçek olan Lotus, uzunca bir süredir güzel otomobillerin de logosu olarak kullanılıyor. Logonun üzerindeki monogramdaki harfler, firmanın kurucusu olan ve karışım "lotus çiçeğini" olarak çağırdığı rivayet edilen Anthony Colin Bruce Chapman için kullanılmış. Egzotik İngiliz markasının geçmişindeki bu hikayenin ne kadar doğru olduğu tartışılsa da, romantik olduğu kesin. Maserati Güzel bir topluluk: Bir ressam ve motor tasarlayıp üreten altı adam... Yani 1926'da Officine Alfieri Maserati'yi kuran Maserati Ailesi. Bologna'da kurulan firmanın logosu, ailenin sanatçı çocuğu Mario Maserati tarafından çizilmiş. Mario, Neptün'ün üç çatallı mızrağından oluşan logo için, şehrin en sevilen yerlerinden biri olan Neptün Meydanı'ndan esinlenmiş. 1940'da Lancia firması, merkezini Modena'ya taşıdı. Mazda Ovalin içindeki şekil, Mazda'nın M'sinden başka bir şey değil. Mazda ismiyse, firma kurucusu Juriro Matsuda ile en büyük ateş ve ışık tanrısı Ahura Masdah'ın kısaltması olarak kullanılıyor. Mercedes-Benz Bu masalın kahramanıysa Gottlieb Daimler. Bir mucit olan Daimler'in, Mercedes Yıldızı'nı ilk kez 1873'te bir tebrik kartının üzerine çizdiği rivayet ediliyor. Gottlieb Daimler, güneşi de temsil eden bu yıldızın, kurucusu olduğu tesislerin üzerinde doğmasını ve bereket getirmesini istiyormuş. Ne yazık ki Daimler, üç kollu bu yıldız marka sembol olarak tescil edilmeden çok önce yaşama veda etmiş. Yıldızın üç kolu, denizde, karada ve havada motorizasyonu sembolize ediyor. Mercedes'in isim babasıysa 36 adet Daimler siparişi veren ve bunlara en sevdiği kızının adım koyan Emil Jellinek olmuş. Mini Mini'nin logosu da adı gibi minimalizmi temsil ediyor. Çünkü logoda sadece bir çift kanat ve marka adı bulunuyor. Logodaki minimalizminin tersine Mini markası, her zaman geçmişin ve günümüzün efsanesi oldu. Üretim rakamı milyonları bulan Mini'nin babası Sir Alexander Issigonis, Ekim 1988'de öldü. 1959 yılında geliştirilen otomobil, ilk zamanlarda Austin ya da Austin Mini adlarıyla da satıldı. MG Kimileri, MG Başkanı Cecil Kimber'ın marka logosundaki sekizgen için bir yemek masasından esinlendiğini iddia ediyor. Diğer bir iddia ise, Morris Garages'ın ilk üretime geçtiği Abingdon'daki eski hapishane binasının sekizgen şeklinde elması. İngiliz mizah anlayışının bir ürünü olup olmadığı bilinmese de, MG'nin ilk zamanlar sadece Londra'da faaliyet gösteren küçük bir otomobil firması olduğu kesin. MG adını taşıyan ilk seri üretim Morris, 1923 yılında bantlardan çıktı. Mitsubishi Acaba Japonlar ne demek istiyor? Özellikle de bu kelime, Mitsubishi gibi önemli bir markanın adıysa. Firmanın logosundaki üç adet paralelkenar, üç adet elması; "Mitsu" kelimesi, 3 rakamını; "Bishi" ise elması temsil ediyor. Böylece Mitsubishi, logosundaki gibi "üç elmas" anlamına geliyor ve elmaslar, firmanın izlediği üç felsefeyi temsil ediyor: Ticari sorumluluk, adalet ve ticaret yoluyla halkların uzlaşması. Morgan Melekler İngiliz otomobili mi kullanıyor? Kanatlı logoları adalı rakiplerinden biliyoruz. H. S. F. Morgan da logo olarak kanat figürünü seçenlerden biri. Arkadaşları tarafından HSF adıyla çağırılan Morgan'ın kurduğu ilk fabrika, Worschestershire'daydı. İlk zamanlarda üç tekerlekli motorlu araçlar üreten fabrika, 1939 yılından itibaren dört tekerlekli otomobil üretimine geçti. Opel Bir ahırdan çok daha iyi firma merkezleri görmüşlük. Ancak Adam Opel AG'nin hikayesi, gerçekten de bir çiftlikte başladı. Eski bir ahırı atölyeye dönüştüren Adam Opel, ilk başlarda dikiş makineleri, 1898'den itibarense otomobil üretmeye başladı. Günümüzdeki yıldırım yerine geçmişte, teknolojik ilerlemeyi temsil eden bir zeplin figürü kullanılıyordu. Zeplinlerin pabucu dama atılınca figür, yerini bir rokete bıraktı. Halen kullanılan yıldırım figürüne geçişse 1963 yılında gerçekleşti. Peugeot Hayvanlar aleminin kralı olan aslan, logo olarak Peugeot ürünlerinin yüksek kalitesini anlatmak için seçilmiş. Ancak bu ürünler, firmanın kuruluş yılı olan 1810'da otomobil değil, testere şeritleriymiş. Dişlerin keskinliği, kesilen yüzey üzerinde rahat hareket etmesi ve hızlı bir şekilde kesmesi, logonun yaratıcısına aslan dişlerini hatırlatmış olacak. Fransız firma, 1899 yılından bu yana otomobillerinde de aslan logosunu kullanıyor. Porsche Stuttgart'ın şehir flamasından alınan aygır figürü, Porsche logosunun altın renkli zemininde şaha kalkmış şekilde duruyor. Logodaki siyah-kırmızı şeritlerse, Württemberg Eyaleti'nin flamasından alınmış. Marka adı Porsche ise, kurucusu Ferdinand'ın soyadı. Renault Renault'yu ters çevirdiğinde de her şey aynı kalıyor, çünkü logo olarak kullanılan eşkenar dörtgen, tepetaklak edildiğinde de ; geometrik formunu koruyor. Hem de tam 75 yıldır. Bu şekil, modernliği simgeliyor. Firma kurucusu Louis Renault nun (1877-1944) 20. Yüzyılın başında ürettiği ilk modellerde, Renault yazısı da bulunuyordu. Rolls-Royce Frederick Heny Royce bir yarış pilotuydu ve biraz müşkülpesent bir insandı. Fransız üretimi Decauville'in beklentilerini karşılayamadığını düşünen Frederick, kendi otomobilini "Royce" adı altında üretti. Charles Rolls ise, Royce'a fabrika kurmak için gerekli sermayeyi sağlayan sanayici oldu ve marka adı da iki soyadının birleştirilmesiyle ortaya çıktı. Rover Cadde için bir gemi? Gerçekten de Rover'ın marka ambleminde bir Viking gemisi kullanılıyor. Bilindiği gibi Vikingler gezgin bir ırk ve Rover "gezgin" anlamında kullanılan bir sözcük. 1920'li yıllarda Rover müşterileri, yarım Pound ekstra bedel ödeyerek otomobillerinin ön kaputlarına bir kılıç ve kalkandan oluşan bir şilt yerleştirtiyordu. 1929 yılından bu yana İngiliz marka, logosunda bir Viking gemisi kullanıyor. Saab Saab'ın logosunda, bir kartal başı yer alıyor. Bu kartal, Saab'ın köklerinin de bulunduğu Güney İsveç'teki Skane kentinin eski flamasından alınmış. Saab adıysa, Svenska Aeroplan Aktie Bolaget kelimelerinin ilk harflerinden oluşturulmuş. İlk olarak uçak üretmek için kurulan firma, daha sonra Scania ile birlikte kamyon branşına da adım attı. Otomobil üretimiyse 1946'dan bugüne devam ediyor. Seat Seat, işimizi kolaylaştırıyor, Sociedad Espanola de Automobiles de Tourismo kelimelerinin ilk harflerinden oluşturulan marka ismi, neredeyse İspanyolca kursu gibi. Muchas gracias! Mavi bir zemin içindeki S harfinden oluşan logo, 1990'ların başında Amerikalı bir reklam ajansı tarafından tasarlandı. Çak az değişen ve günümüzde gümüş rengin hakim olduğu logodaki S harfinin çizimi, dinamizmi temsil ediyor. Skoda Doğu'daki Vahşi Batı... Skoda'nın logosundaki kanatlı ok figürü ile ilgili birçok efsane bulunuyor. Bunlardan birinde firmanın satış direktörü, Hindistan gezisinden yanında bir Hintli ile birlikte dönmüş. Hintli'nin başındaki süs ise, daha sonra Skoda'nın logosu haline gelmiş. Resmi açıklamaysa daha farklı: Siyah daire dünyayı, kanatlar ilerlemeyi ve ok da üretim hızını temsil ediyor. Kanadın üzerindeki delikse, bir göz olarak yorumlanıyor ve vizyon ile hassaslık anlamına geliyor. Subaru Mercedes tek bir yıldızla yetinirken, Subaru yıldız takımına ihtiyaç duyuyor. Bu takım yıldızsa, Türkçe'de Ülker ya da Süreyya olarak bilinen bir sistem. Yunan mitolojisinde Pleone'nin kızları ve Atlas anlatılır. Hikayede Orion, güzellikleriyle ünlü bu kızlara musallat olur. Zeus da bunun üzerine kızları gökyüzünde parıldayan bir takımyıldıza (Ülker/Süreyya) dönüştürür, ilk yıllarında Subaru, avcı uçakları için motor üretiyordu, ikinci Dünya Savaşı sonrasında Japonya yenilince galip devletler, Subaru'yu 12 parçaya ayırdı ve bunlardan altısı, 1953 yılında "birleşme" anlamına gelen Subaru adı altında yeniden birleşti. Suzuki Michio Suzuki de firmasına isim olarak soyadını seçen yatırımcılardan biri. Japonya'da Suzuki, bizdeki Öztürk ya da Kaya gibi çok sık rastlanan bir soyadı. Adının yaygınlığının verdiği alçak gönüllülük, logonun sadeliğinde de fark ediliyor. Sert köşelere sahip bir S harfinden oluşan logo, 300 sanat okulu öğrencisinin çalışmaları arasından seçilmiş. Hasır koltuklar üretmek amacıyla kurulan firmanın hikayesi, 1909 yılında başlıyor. 1952 yılındaki motos**let üretimini, 1955 yılında otomobil üretimi izledi. Toyota Japon üreticinin logo tasarımcıları, T harfinin oval olabileceğini göstererek, "tasarımda sınır yoktur" sözünü bir kez kanıtladı. Logodaki küçük elipsler, müşterinin ve otomobilin kalbini temsil ediyor. Müşteri memnuniyeti, takım ruhu ve ilerleme isteği, logoyu oluşturan üç elipsin diğer anlamları. TVR TVR da gerçek bir arma yaratmayı başaran markalardan biri. Logonun tasarımı bile, ingiliz firmanın aklını HP ve performansla bozduğunu göstermek için yeterli. TVR harfleriyse, kurucusu firma Trevor Wilkinson'ın adındaki harflerden oluşturulmuş. Volvo Latince konuşabilen bu İsveç markası: "ben yuvarlanıyorum" diyor. Volvo'nun Eski Roma dilinde bir sözcük olması, Volvo adlı bir kurucusunun olmadığını da işaret ediyor. Gerçekten de kurucuların adları Gabrielsson ve Larson'du. Firmanın amblemiyse bir Volvo yazısı ve arka plandaki oklu bir daireden oluşuyor. Mitolojide bu oklu daire, demir silahlarıyla savaş meydanlarında terör estiren savaş tanrısı Mars'ı sembolize ediyor. VW VW'nin ambleminin nasıl oluştuğu hakkında kesin bir bilgi yok. Bir rivayette, V ve W harflerinden oluşturulan bu logonun tasarımcı Xaver Reimspiess tarafından 1937'de çizildiği söyleniyor. Porsche tasarımcısı olan Reimspiess'in her fırsatta kalem ve kağıda sarıldığı bilinen bir gerçek, ilk logoda kullanılan dişlilerin çevresindeki desenler, Nazi'lerin kullandığı Gamalı Haç'ı andınyordu. Bunun dışında Kaplumbağa'da, çark içerisinde bir KdF logosu da kullanıldı. VW markasıysa, 1948 yılında tescil edildi.
    4 puan
  2. Arkadaşlar sık sık beygir gücü ile ilgili soru sorulduğunu görüyorum. Baktığım kadarıyla bu konuda tatminkar bir anlatım bulamadım ben anlatayım dedim. Nedir bu beygir gücü tork meselesi? Öncelikle kısaca, bir motor tork üretir. Tork çevirme gücüdür ve devir ile çarpıldığında beygir gücü çıkar. Yani beygir gücü aslında tork ile devrin bir fonksiyonudur. Peki nasıl yorumlayacağız? Herhangi bir motor alalım. Örneğin bu motor 100 beygir olsun. Öncelikle, bu motor her an 100 beygir değildir. Belli bir devirde 100 beygirdir ve sadece o devirde maksimum gücünü verir. O devrin altında VE ÜSTÜNDE daha düşük güç üretir. Aynı şey tork içinde geçerli. Motor için belirtilen tork belli bir devir için geçerlidir. Yani verilerde maksimum olduğu değerler yazılır. Yine o devrin altında ve üstünde daha az tork üretilir. Genelde maksimum beygir gücü devri maksimum tork devrinden daha yüksektir. Çünkü maksimum torkun olduğu devirden itibaren torkun düşmesine rağmen devir artmaya devam ettiği için matematiksel çarpımları artmaya devam eder. (ta ki maksimum beygir gücünün elde edildiği devire ulaşana kadar) Bu devirlerin nerede olacağı egzantirik milinin ayarı (dizaynı) ile belirlenir ama bu şu anda konumuzun dışında. Bir motor koşullar ne olursa olsun aslında temelde HER ZAMAN en yüksek torkunu verdiği devirde en ataktır. FAKAT şimdi diyeceksiniz o zaman niye yüksek devir var niye beygir gücü var. Sebep şanzıman. Neredeyse her sistemde bir şanzıman (vites kutusu) bulunur. Bu kutu motor ile tekerleklerin farklı hızlarda dönmesini sağlar. Buda bize tork açısından avantaj sağlar. Hatırlayın liseden kuvvet kolu yük kolu meselesini yada çıkrıkları. Yoldan kaybettiğimiz zaman kuvvetten kazanıyorduk değilmi? Vites oranları düşünüldüğünde neredeyse her zaman motor tekerleklerden hızlı döner. Yani motor örneğin 100Nm (newton metre) tork üretiyorsa ve şanzıman oranı ilk ve sondişli dahil net 8:1 ise tekerleklere 800nm tork aktarılır. (Kayıpları ihmal ediyoruz) Her vites büyüttüğünüzde bu tork azalır. (Çünkü vites oranı değişir ve tekerlekler bir önceki vitese göre daha hızlı dönmeye başlar) Yüksek devirin devreye girdiği nokta bu. Yüksek devirli olan bir motor daha az vites değiştirmeye ihtiyaç duyacağı için, yada şöyle diyelim, yüksek devirli olmayan bir motorun vites büyüttüğü noktada HALA AYNI VİTESTE olacağı için (çarpımı daha büyük çıkacaktır) haliyle motorun torku azalmasına rağmen şanzıman hala küçük viteste olduğu için tekerleklere aktarılan tork diğer araçtan daha yüksek olacaktır. Yüksek devirli motorlar bu sebeple yüksek beygir gücüne sahip gözükürler. Bu iyi birşeydir ama bakılması gereken tek nokta değildir. İki motoru karşılaştıralım. Bir tanesi 750cc cruiser motoru. 3000 devirde 60nm tork veriyor. 5500 devirde 46 beygir güç elde ediyor. Diğeri 650cc enduro motoru. 6000 devirde 60nm tork veriyor, 9000 devirde 65 beygir güç elde ediyor. Şimdi normal bir kişi hemen beygir güçlerine bakıp biri diğerinden %50 daha güçlü diye düşünecektir. Ama bu yanlış bir karşılaştırmadır. Enduro motorun maksimum torku 6000 devir 60nm. Yani atıyorum 3000 devirde 20nm torku var. Yani bakın ne oldu %50 daha güçlü motorunuz o devirde iken bir anda 3 KAT DAHA GÜÇSÜZ duruma düştü. O yüzden sırf beygir güçlerine bakarak karşılaştırma yapmamalısınız. Ama bir yandanda cruiser 6000 devirde vites değiştirip tekerleğe aktarılan torku düşerken enduro 10000e kadar çevirmeye devam edecektir. Ama en azından artık benzer motorların neden aralarında beygir gücü farkı olduğunu daha iyi anlayacaksınız sanırım. Genelde devir göstergelerinde sarı ve kırmızı bölümler bulunur. Kırmızı bölüm motor için tehlikeli seviyede yüksek deviri ifade etmektedir ve motor patlayabilir. Sarı bölümün başladığı nokta ise motorun maksimum gücünün olduğu nokta olup sarı bölüm boyunca kullanmak motor için ciddi bir patlama riski taşımaz ama beygir gücünüz giderek düşecektir. Yani kırmızı devre kadar (redline) basmak her zaman daha çabuk hızlanacaksınız anlamına gelmiyor. Sarının başlangıcından (maksimum beygir gücünün devrinden) itibaren hem torkunuz hem beygir gücünüz azalmaya başlıyor demektir ve vites büyütürseniz şanzıman oranından kaybetmenize rağmen yinede daha yüksek tork ulaşabilir tekerleklere. (Tabi her göstergede sarı olmayabilir) O açıdan bundan sonra motorları karşılaştırırken maks kaç devir yaptığına, maksimum beygir gücünün ve maksimum torkunun hangi devirde olduğuna dikkat ediniz. Örneğin Honda VTX1300 Cruiserda 70 küsür beygir, Hyosung GV650 cruiserda 70 küsür beygir. (Markalar önemsiz) İkiside 70 küsür ama maksimumları 70 küsür, ortalamaları çok farklı. Sırf HP değerine bakarsanız aynı gibi gözükürler ama Hondanın 1300lük motoru 3000 devirde Hyosungun 7500 devirde verdiğinin 2 katı fazla tork veriyor. Her ikiside 3000 devirde olursa fark 5-6 kata çıkıyor. Tekerleğe iletilen tork farkını kapatmak için Hyosung değişik vites oranları seçecektir. Bu sebeple performans için Hyosungu sürekli 7000-9000 aralığında kullanmanız gerekirken Hondayı istediğiniz devirde kullanın çekişi iyi olacaktır. Düşük devirde yüksek tork şehir içi kullanımda rahatlık ve düşük yakıt tüketimi olarak dönecektir. Tabi birde 650cc bir motosiklet motoru 1300cc bir motosiklet motorundan daha hafiftir. Motorları incelerken beygir gücü önemli AMA yüksek beygir gücü elde etmek için düşük devir torkundan çokmu feragat edilmiş bunu araştırmalısınız. Bazı motorlar sırf yüksek devir çeviriyor ve çok dar bir devir aralığında gidiyor diye kağıt üstünde yüksek güçlü çıkıyor. Böyle motosikletler kalkıştan itibaren sürekli çok yüksek devirde kullandıkları zaman beygir gücü değeri anlamlı oluyor. Bazı motorlarda sırf yüksek devir yok diye kağıt üstünde düşük çıkıyor. Beygir gücü maksimum bir değerdir, bunun arasıda var. Beygir gücü bir vasıtanın uygun vites oranlarıyla tekerleğe aktarabileceği maksimum tork hakkında "fikir" veren bir değerdir. Sizi hızlandıran tekerleğe aktarılan torktur, motosikletinizin motorunun ürettiği tork değil. Haliyle vites değiştirip motor devriniz değiştiğinde motor torkunuz artarken tekerlek torkunuz azalabilir, yada tersi olabilir. Beygir gücü hesabı bunun için vardır. Bir motosikletin motorunun torku diğer motosikletin motorunun torkundan düşük olabilir ama eğer yüksek devirli ise şanzıman oranları farklı olacağı için katsayı büyür ve tekerleğe aktarılan tork daha yüksek çıkabilir. Böylece düşük motor torkuna rağmen daha yüksek beygir gücü ve daha yüksek performansı olur. Düşük devirde maksimum torku olan motorlar genelde düz tork karakteristiği olan motorlardır ve her devirde iyi çekerler, tüketimleri düşüktür, şehir içi kullanıma çok uygundur. Yüksek devirde maksimum torku olan motorlar ise genelde eğri tork karakteristiği olan motorlardır ve belli devirlerde çok iyi çeker ama diğer devirlerde çok sağırdır bu sebeple şehir içi kullanımı daha kötüdür ve tüketim yüksektir ama benzer ccdeki düz tork karakteristikli motorlardan daha performanslıdır ki oda sürekli yüksek devirde kullanırsanız. Diğer tüm değişkenler (ağırlık, vites vs) eşit olsa beygir güçleri eşit iki vasıtadan düz tork grafiği olan daha performanslıdır. (Ortalama beygir gücü daha yüksek olduğu için) Diğer tüm değişkenler eşit olsa beygir gücü yüksek olan araç daha agresif dişli oranlarıyla aynı vitesi diğer araçla aynı süre kullanır ama yükselen tekerlek torkundan dolayı daha çabuk hızlanır, yada aynı dişli oranıyla aynı viteste daha uzun süre kalarak yine daha çabuk hızlanır. (Aynı dişli oranı örneğinde düşük beygir güçlü olan aracın 1. vitesteki redline'ında yanyana olurlar, tüm koşullar eşitken bir aracın daha yüksek beygir gücüne sahip olması daha yüksek devir var demektir) Sonuç olarak beygir gücü, tork, ağırlık bunlar performans hakkında "fikir" verirler AMA performans 0-100km/h hızlanma, 80-120km/h esneklik, 0-400metre mesafeyi geçme (çeyrek mil) gibi olayların "saniye" cinsinden aldığı değerlerle ölçülür. Yani motorları yanyana getirip gazı açarsınız. İyi hızlanmayı sağlayan beygir/ağırlık oranıdır, son hızı sağlayan beygirdir. F=ma formülünden F (kuvvet) sabitken m (kütle, ağırlık) yüksek olunca a (akselerasyon, hızlanma) düşük olacaktır. Bu sebeple yüksek güç/ağırlık oranına sahip vasıtalar daha çabuk hızlanacaktır. Fakat son hızı etkileyen rüzgar direncidir ve ağırlığın son hıza etkisi çok azdır. Yüksek hızda gücün tamamına yakını rüzgar direncine karşı harcanır bu sebeple güç/ağırlık oranı ne olursa olsun son hızı güç belirler. Rüzgar direncini rüzgarı karşılayan ön alan (frontal area) ve bu alanın ne kadar aerodinamik olduğu belirler. Ağırlıkları ne olursa olsun benzer vasıtalardan yüksek beygir gücü olan en yüksek hıza sahip olur. (bu hıza hafif olandan daha yavaş çıkıyor olabilir ama neticede son hızı daha yüksektir) Belirli bir hava direncine sahip bir vasıta ile belirli bir hızda gitmek için gerekli olan yola aktarılması gereken tork bellidir. Ve yere aktarılan tork’u ifade eden değer beygir gücüdür. Motorsikletler genel olarak yüksek güç/ağırlık oranına sahip oldukları için çabuk hızlanırlar fakat otomobillere göre ufak cc’lerinden çok yüksek beygirler çıkmadığı için genelde son hızları düşüktür. R1 180 beygirle 300 yapıyor diyebilirsiniz. Dünyanın en hızlı seri üretim motosikletleri 300 civarı hız yapabilirken bunları dünyanın en hızlı seri üretim otomobilleri ile karşılaştırmalısınız. Otomobillerden cc ve beygir için üst sınır bulunmadığından motosikletten daha yavaş hızlanıyor olsalarda son hızları daha yüksektir. R1 bir süper motosiklet ise süper otomobillerde 300km hızı geçebilmektedir. Örneğin 98 beygirlik 185kg bir yamaha fazer motosiklet 343 beygirlik 1600kg bir bmw m3’ten daha çabuk hızlanacaktır. Ama Fazer’ın son hızı 225km/s iken Bmw elektronik olarak limitlendirilmiş bir şekilde bile 250km/s yapmaktadır. Limitsiz hali ile 300km/s hıza yaklaşmaktadır. Yani yaklaşık 200km/s hıza kadar fazer daha çabuk hızlanacak ve geçecektir, 200km/s’tan sonra m3 fazerı ezecektir. Sürücüler dahil olmak üzere fazer yaklaşık 0,375hp/kg bmw m3 ise 0,200hp/kg oranlarına sahiptir. Diğer bir örnek, bir honda shadow 46 beygir 240kg ile 0,192hp/kg oranına sahiptir. Sıradan bir aile otomobili ise 100 beygir 1200kg gibi ile 0,083hp/kg oranına sahiptir. Shadow kalkışta 0-100km/s hızlanmayı 6-7 saniyede yaparken aile otomobili 10-11 saniyede gerçekleştirecektir. Fakat shadow’un son hızı 160km/s, aile otomobilininki 190km/s’tir. Bu sebeple 130km/s hızdan sonra otomobil shadowu geçecektir. Yüksek hızlarda beygir ihtiyacı katlanarak artmaktadır. 100 beygir civarı ortalama bir motosiklet 210-240km/s civarı son hıza ulaşabilecektir. 100 beygir ortalama bir otomobil ise 180-190km/s civarı son hıza ulaşabilir. Başka örnekler vermek gerekirse, 50 beygir civarı bir motosiklet 170km/s civarı bir son hıza, 10 beygir bir motosiklet 100km/s civarı son hıza, 200 beygir bir motosiklet 300km/s civarı son hıza ulaşabilir. Grenaj cam vs olmadığı için rüzgara karşı yüksek direnç gösteren cruiser, naked tarzı motosikletler aynı beygir ile daha az son hız yapabilir, grenajlı ve aerodinamik touring ve racing tipi motosikletler ise aynı beygir ile daha yüksek son hız yapabilirler. Aynı beygir/ağırlık oranına sahip iki motosiklet yada otomobili örnek alalım. Oranları aynı olabilir ama bir tanesinin hem beygiri hem ağırlığı daha yüksek olsun. Örnek 100 beygir/200kg ile 150 beygir/300kg olsun. Diğer koşullar eşit olsun. (Örnek motor tarzı, hava direnci vs) Bu iki motosiklet kalkıştan itibaren yaklaşık olarak aynı hızlanmayı sağlayacaklardır. Fakat 3. vitesten sonra düşük beygirli olan aracın aynı orana sahip olmasına rağmen torku diğerinden daha fazla azalacaktır ve yükselen hızlar ile rüzgar direncinin aşırı artmasıyla yine aynı orana sahip olmasına rağmen beygiri yüksek olan geçecektir. Hatta oranı daha düşük olsa bile yüksek hızlarda yine beygiri yüksek olan geçecektir. Tork değerlerini karşılaştırırken kgm ve Nm değerlerine dikkat edin. 1kgm=10Nm diyebilirsiniz. (EKLEME: Gerçek değer 9.80665 fakat bunu 10a yuvarlayabilirsiniz, %2 bile hata payı olmaz.) (Alıntı.) formüllere kaçmadan bizlerin anlıyacağı dilden yazılmış . Eklemek isteyen olursa yardım edebilir. benzinli ve dizelin avantaj ve dezavantajları hakkında yardımcı olalım.
    1 puan
  3. TOYOTA... Toyota ilk başlarda ne bir araba firmasıydı ne de adı Toyota’ydı. Sakichi Toyoda 1933’e kadar dokuma tezgahı üretiyordu. Firma araba üretmeye başlayınca, Toyoda’yı kulağa daha hoş geldiği için Toyota’ya çevirdiler. CHRYSLER... Walter Chrysler’in araba firması Maxwell Motor Company 1924 yılında çok meşhur olan bir araba üretti. Araba çok tutulunca şirketin adı Maxwell’i arabanın adı olan Chrysler’le değiştirdiler. HONDA.... Honda’nın adı sahibi Soichiro Honda’dan geliyor. CHEVROLET.... General Motors’dan ayrılan Durant, İsviçreli uzman Louis Chevrolet’yle ortaklık kurdu ve şirkete de onun adını verdi. Şirketin logosunun İsviçre bayrağındaki haç işaretinden geldiği söylenir. MERCEDES.... 1900 yılında Avusturyalı girişimci Emil Jellinek araba devi Daimler’le bir anlaşma yaptı. Yaptığı anlaşmaya göre Daimler 36 araba üretecekti ve bunların adı Jellinek’in 12’inci kızının adı olan Mercedes olacaktı. VOLVO.... Bir İsveç şirketi olan Volvo’nun adı Latince’de ‘Yuvarlanıyorum’ anlamına gelen ‘volvere ‘ kelimesinden geliyor. Firma 1915’ten beri bu adı kullanıyor. CADİLLAC... 18’inci yüzyıl başında Detroit’i kuran Fransız kaşif Antoine Laumet de La Mothe ya da Sieur de Cadillac’ın adından geliyor. Wolkswagen... Firmanın adı Almanca’da ‘Halkın arabası’ anlamına geliyor. MAZDA.... Firmanın internet sitesine göre Mazda’nın adı Zedüştlükte bilgelik ve akıl tanrısı olan Ahura Mazda’nın adından geliyor.
    1 puan
  4. Eee bol bol beğenelim canım Zararı yok
    1 puan
  5. Bu aralar çok beğeniliyorum
    1 puan
  6. Enjektör temizliği ile biraz bilgi aldım,açılıp temizlenmesi mümkün fakat açılma işleminden sonra yeni tamir takımlarının kullanılması gerekiyormuş.Açıldıktan sonra tekrar aynı parçalar kullanılamıyormuş.Fakat bizim usta çok gerekli olmadığını söyledi bu işlemin.Depoyu doldurduğunda enjektör temizliği için katkı koyarız bu işini görür dedi.
    1 puan
  7. Ford 1900 lü yılların başında belediye faytonlarında yaygın olan latince "Fucding" den geliyor, daha sonra Fordçuluk olarak çevrilmiş. Firma doğduğundan beri bu adı kullanıyor.
    1 puan
  8. şikayetci olduğumuz ses sistemi focus1 makyajlı kasanınki Kuzenim daha çok ilgili olduğu için konuya ben cevap vermek istemedim onun cevap yazmasını bekliyorum .. Bizde Focus 2 var ses sisteminden gayet memnunuz Kuzenimde F2 kadar olmasada kaliteli ses almak için neler yapabiliriz diye konu açmıştı
    1 puan
  9. 1 puan
  10. F1 den bahsediliyor,abisinde F2 varmış...
    1 puan
  11. Ben double dyne dvd-nav takmadan önce inat edip o kabloyu buldum ve bağlantılarını yaparak aktif duruma getirmiştim.Başka bir forumda paylaşım yapmıştım.Link vereyim diyeceğim ama sanırım yönetim izin vermiyor.Ben o sayfayı bulup yazımı buraya kopyalayayım. Focus 2007 Collectiondaki AUX girişini çözdüm.Cd çalarda aux giriş kablosu hali hazırda bulunmakta fakat kablonun ucunda bir soket var ve torpidonun üst kısmına bantlayıp bırakmışlar.Torpidoyu söktüğünüzde üst tarafta 2 adet kırmızı dişi soket göreceksiniz,bunların ince olanı aux girişi için kullanılıyor.Bu soketi keserek kablonun uçlarına dişi kulaklık soketi lehimleyerek herhangi bir mp3 çaları bağlayabilirsiniz.Cd çalar üzerindeki AUX tuşuna bastığınızda bu özelliği kullanabilirsiniz.Normalde ghia modellerde torpidonun kapağını açtığınızda sağ tarafta bu dişi jack hazırdır.Collection a bir kabloyu fazla görmüşler ama bizden kaçmaz,güle güle kullanın. Orada 3 adet kablo var biri left canlı uç biri right canlı uç diğeri de şase ucudur.Kabloyu oradan uzatarak arka cam ısıtma düğmesinin yanında bulunan boş düğme yerine bir delik delerek dişi jack ı oraya monte edebilirsin.Torpidodaki mp3 ün kontrolü için devamlı torpido aç kapa yapmaya gerek yok.Güle güle kullanın.Duble dyn taktıktan sonra bir resim çekmiştim.sağ altta arka cam rezistans düğmesinin yanında taktığım dişi jack ı görebilirsiniz.
    1 puan
  12. Ford Taurus ( 3.5-liter “EcoBoost” V-6 / 365 hp ), eskiler'le birlikte: Video:
    1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.