Jump to content
2019 Temmuz'dan sonraki tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeni kayıt yapınız ×
  • Hoş Geldiniz!

    Tüm özelliklerine erişmek için şimdi kaydolun. Kayıt yaptırdıktan sonra, konu açabilir, konuları yanıtlayabilir, kullanıcıların mesajlarını beğenebilir, özel mesaj yollayabilirsiniz.

    Kayıt olduktan sonra bu mesaj silinecektir.

Buğudan Günaydınlar - Online Hikaye (Herkesi Bekliyoruz)


Tevfik

Önerilen Mesajlar

İstediğim şudur; herkes hikayenin devamı niteliğinde yazılar yazacak :)

Sen uyurken; ben hep günaydınını sen uyanmayasın diye, kapıyı sanki bir hırsız gibi usulca kapattığım, gecenin yada sabahın kör karanlığında ayrıldığım,sonrasında bindiğim otobüslerin camına yazdım taki güneş çıkıpta o buğuyu gözlerden süzülen yaşlar gibi herharfi eriterek akıtıncaya kadar izlediğimi sen hiç bilmeden...

Ve sen bilmiyordun ki kaldığım otellerde misafirhanelerde kalktığımda sabahki duşumun arkasından aynadaki oluşan buğulara günaydın yazıp bırakıp çıktığımı...kimbilir ne kadar çok birikmiştir onlar...her kente bırakılan...

Yada sen yokken ben bomboş bir yatakta uzanıp tavana boşboş bakarken beyazlığın sinema perdesine dönüşüp birden projeksiyon aleti gibi o geçen günlerin slaytlarını tektek beynimden geçirerek oynattığımı,beraber izlediğimiz bir filmin çok güldüğümüz bir anının hızla aklıma gelmesini aynı gülüşü yakalayamasam da garip bir sızıyla içimin kırıldığını artık gülemediğimi...sen hiç görmedin....

Evden ayrılmanın,bedeninin götürmesiyle oluştuğunu ama ölen kişilerin bile öldükten sonra ruhlarının o evleri bir müddet daha dolaşıp gezdiği hikayeler gibi seni seyrederken ruhumu orada bırakıp ayrıldığımı hiç bilmedin...

Ben hep günaydınını sana söylemek yerine hep buğulu camlara yazdım...sanki uyanınca telefon edip günaydın demek birşeyleri eksilticek diye korktuğum için.... her gidişimde biraz azaldığım gibi...

Tevfik tarafından düzenlendi
  • Beğen 6
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Altıyı yirmi geçe yeniden başlıyor aşk.

Telefonunun soğuk melodisi uyandırıyor her gün daha da sıcaklaşan aşkıma beni. Gözlerimi güne açtığımda, ay parçası yüzünü görerek, her güne yeniden doğuyorum. Her sabah yeniden aşık oluyorum sana. Hem de bir önceki günkünden daha fazla.

Sonra kalkıp altını yaktığım çaydanlıkla yeniden demleniyor aşk, o iki bardak çay değil, o iki bardak çayı seninle içmek, o kahvaltıyı seninle yapmak besliyor aşkı.

Seni servisine bindirip de, arabama yönlendiğimde içimi kaplayan hasret hüznü oluyor aşk sonra gün içinde irtibatımıza yardımcılık eden gmailin yanıp sönen turuncu ışığı oluyor aşk.

Akşam eve dönüşte trafiğin açık olmasının verdiği keyif ya da trafiğin kapalı olmasının verdiği hınç oluyor aşkım.

zil sesindeki heyecan oluyor aşk ve kapıyı açtığındaki kalp çarpıntısına dönüşüyor. Mutfağımızın loş ışığında yediğimiz akşam yemeği; ardından çay içerken mutfağı toparlayışına; sen ütü yaparken benim uzanıp kitap okuyuşuma;

aşk göğe yönelen avuçlardan, birbirimiz için, beraberliğimiz için ettiğimiz dualarda vücut buluyor. Bazen biraz burkuyor, bazen yüz buluyor; hem şımartıyor, hem yere daha sağlam bastırıyor. Göğsüme yatmanla huzur moduna geçiyor, ertesi sabah daha da büyük doğmak için.

BARAN tarafından düzenlendi
imla hataları
  • Beğen 4
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Gün yeniden ağarıyor...

Perdenin aralığından yüzüme vuran ışık hüzmesiyle açtım gözlerimi. Burnuma aldığım koku yeni doğmuş bir bebeğin kokusu kadar saf, temiz ve ölesiye içe çekilesiydi.

Daha fazla daynamayıp yanağına kondurduğum buse ile gözlerini gözlerimde gördüm. Karşılıklı olarak "Günaydın hayatım" diyerek doğrulduk yataktan....

Balkonuna çıkınca; denizin ve yeni açmış bahar çiçeklerinin kokusuyla bizi her gün mest eden mutfağımızda, taze sıkılmış portakal sularımızla kahvaltımızı tamamladık. Artık dün gece uyumadan yapmış olduğumuz muhteşem pazar günü planımızı uygulamak için önümüzde hiç bir engel yoktu...

'12 model Focusumuzun direksiyonunda ben, yanımda insanın hayatı boyunca bir kez tadabileceği duyguları bana tattıran kadın, ilk metrelerini almıştık bile yolun...

Ahmet A. tarafından düzenlendi
  • Beğen 4
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kızıyorum sana bazen. Oturmana, kalkmana, aramana, aramamana, bardağını koyduğun yere, çayıma şeker atmamana....... Aşk böyle bir şey mi? Bu kadar zamandan, yaşanandan, paylaşılandan sonra alışıyor mu insan ? Alışkanlık mı bu? Sevgi mi? Aşk mı? Bu kızgınlık niye?............Olur olmaz patlıyorum, şaşıyorum sonra kendime.............. Ruhumuzdaki yalnızlığı paylaşmak mümkün değil galiba. Yalnızız hepimiz şu dünyada. Böyle düşününce kızım geliyor aklıma, hüzünleniyorum buna saçma sapan, yutkunuyorum.

Uyanıyorum bir sabah daha, yüzüm gözüm şişik.... Oturuyorum yatağın içinde. Çoçuğu alıp bensiz yaz tatilinde annemlere gitmek de ne oluyor? Kızıyorum gene dişlerimi gıcırdatarak .........Burnumun direği sızlıyor. Özlüyorum ikisini de. Ben böyle özler miydim yahu? Kafamı kaldırınca yine o resmi görüyorum. Klasik evlilik resmi işte diyorum içimden. Ama herif işini biliyormuş, boşuna vermemişiz o kadar parayı. :) Bu kadar yakışıklı mıyım?? Ne yapmış bu adam fotoğrafa? İçimden biliyorum o fotoğrafa niye baktığımı. Milyon defa bakmış görmüşümdür o resimdeki kadını, özledim..... gözlerimi kapadığımda, seni düşündüğümde o resimdeki kadın geliyor hep aklıma....

Giyinip çıkıyorum. Kızgınım yine.

Engin Uzunoğlu tarafından düzenlendi
  • Beğen 4
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ama evden çıkarken de düşünüyorum, acaba yanlış bende mi? Ya bendeyse, ya üzdüysem onu! Durup düşünüyorum bir an. Ancak kararlı adımlarla arkama bile bakmadan uzaklaşıyorum güneşli bir havanın karanlık anlarında. Bir müddet yürüdükten sonra kendimi sahilde bir bankın üzerinde oturmuş ufukta kaybolmakta olan bir balıkçı teknesine bakarken buluyorum. Ve o teknede kendimi görüyorum. Bırakıp giden nedense hep arkasındakini üzüyor aslında. Düşünüyorum, düşünüyorum... Neden bu kırgınlıklar, kızgınlıklar. Saçma değilmi şu 3 günlük hayatta. Neden o anın tadını çıkarmaktansa bu tür gerginlikler yaşamayı tercih eder insan. Şimdi zamanı galiba. Hemen kalkıyorum sarı renkli bankın üzerinden ve hızlıca yol alıyorum şehrin beton bloklarla kaplı sokaklarında. Öylece sağa sola bakınarak giderken bir tabela takılıyor bakan ama görmeyen gözlerime... Barış Çiçekçilik. Hemen içeri giriyorum ve "bana bir demet mutluluk çiçeği" diyorum. Adam anlamış gibi uzatıyor oradan öylece tek bir dal gül. "Al bunu evladım" diyor. Yorgun ve tok bir sesle. O tek dal gülü alıyorum ve doğru evin yolunu tutuyorum. İşte kapıya vardım.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Evde kimsenin olmadığını hatırlıyorum, evden arabanın anahtarlarını alıp fırlıyorum. Saat 22'yi gösteriyor. Yanımdaki tek dal gülü özenle arabanın bagajına bırakıyorum. Hızla direksiyona geçiyorum. Annemlerin evi de yakın yerde değil ki! 5 saat alıyor en az!

Otobanın gişelerinden geçeli bayağı oluyordu artık, gece yarısını geçeli çok olmamıştı. Üzerime çöken uykusuzluk beni etkisi altına almaya başlamış, arabayı yolda sabit tutamaz hale gelmiştim; ama kararlıydım tüm gücümü kullanacak, çocuklarımı ve eşimi görecektim; fakat......

  • Beğen 2
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Günleri saydım, saymayı yeni öğrenen bir çocuk gibi her defasında bir fazla her defasında daha hızlı saymaya çalışır gibi... Belki kravatımı bir sabahta sen düzeltirsin, bir sabahta aynaya değil sana bakarım diye bayramlığını giymek için sabahı iple çeken çocuk gibi yeni günü iple çeken ben, her telefona yine sen değilsin der gibi cevap veren ben...Gök gürüldüyor sensizliği unutturmamak için sanki...

Uyku göz kapaklarımla savaşırken, kalbimde bir ürperti, ne açık kalan camın soğukluğu bu, ne de koltukta uyuya kalıp ansızın sıçramak, buldum sensizliğe alışıyorum sanki...

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ovvvv çok sert.....herkes şair yazar felan olmuş....benim buradan ilerie devam etmem için en az 2 bira içmem lazım ....Hımmmm,bu ayık kafayla nasıl devam etsemki....

Çok günler bekledim seni aslında...Biliyordum,sen hep başkalarını,başkaları senin istediğin gibi olduklarından değilde öyle zannettiğinden sevmiştinde ben senin istediğin gibi olmuştumda sen bunu bilememiştin...Seni istediğin gibi yakışıklı da değildim..Gözlerin bana bakardı ama beni değilde arkamdan geçen insanları,arabaları,kuşları görürdü...Ben ise sana her baktığımda büyülenir,donar kalırdım ateş böcekleri gibi..Ve donardı zaman ,sen kaybolup gittiğinde bile ben orada senin yüzünle hayallere dalardım....Çok bekledim seni ...Ve yıllar sonra geldiğinde ise ben çoktaaaan gitmiştim senden,kalbimdeki son sevgiyi sana bırakarak....

  • Beğen 4
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Senden sonra cok denedim asik olmayi ama nafile her tanisdigim kiside her guzel buldugum kiside senin suratin var senin gulisun var. Ben senin gibi bitini aramaktan yorulmayacagim belki yalniz olucem ama ya sen olacaksin yanimda yada sana tipatip benzeyen biri. Insanlar cift yaratilmis derler umarim dogrudur...

  • Beğen 1
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

... diye düşünürken onu gördüm.. ya da seni gördüm, bilemiyorum.. elim ayağıma dolaşmıştı. bariz bir şekilde sana bakıyordum, bana bakan, seni seviyorum diyen güneş sıcaklığındaki gözlerine gözlerimi değdirmek istiyordum ama bir türlü yakalayamıyordum bakışlarını. zaten yanındaki denyo da sana Özge diyordu. Senin adın Özge değildi halbuki.. Senin adın "aşkım"dı... "bitanem"di.. "bebeğim"di.. elini tutuyordu, omuzlarına dokunuyordu, saçlarını okşuyordu.. o sana her dokunduğunda sanki benim bedenime kezzap dökülüyordu.. sanki etimi kemiğimden kerpetenlerle kopartıyorlardı. aslında keşke öyle olsaydı, bu, duyduğum acıdan daha insaflı olurdu.

tüm bunları düşünürken duydum o "vınnnn" sesini. onu, sıcak metalin ete değdiği anki sıcaklık ve aynı sıcak metalin kemiği kırdığı ses takip etti. açıkçası sesin nerden geldiği anlamadım ama kulağıma çok yakın biryerden geldiği açıktı. hatta sanki başka kimse değil de sadece ben duymuş gibiydim, zaten kafamın içinde gibiydi ses. nedense etraf da bir anda sessizleşmişti. araçların, insanların, kuşların, kedilern, köpeklerin ve özellikle de sana dokunan o köpeğin sesi gitmişti. sanki dünya bir anda sessiz sinema oynamaya karar vermiş gibiydi.

sonrasında ise daha garip şeyler olmaya başladı. neden bilmiyorum, dünya garip bir şekilde açı değiştirmeye başladı. binalar, arabalar, insanlar kısacası gördüğüm herşey dik açıdan dar açıya doğru hızla ilerliyordu. yer ile vücudum arasındaki dik açının gittikçe o kadar da dik olmadığını, toprak zeminin suratıma doğru hızla yaklaştığını hissettim. herşeye o "vınnn" sesi sebep olmuştu. sevmemiştim o sesi. dünyamı alt üst etmişti.

yer ile suratım arasındaki mesafe tamamen kapanınca dünyanın elektriği de kesildi............

  • Beğen 4
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Odamdayım....zamanın ve mekanın önemini yitirdiği ses ve görüntülerin belli belirsiz duyduğum şekillerin hersaniye değiştiği, suratıma inen hafifçe vuruşlarla yüzüme baktığını hissettiğim varlıklarla doluydu ve tonlarca yükle örtülü göz kapaklarımı aralama isteği ile uykuya dalma isteği arasında gidip geliyorum....

Adımın hiç bu kadar yankı yapan bir dağdan söylenir gibi seslenişi duymamıştım beynimde....Sarp Bey...lütfen uyanın artık...cümlesi defalarca yankılanıyordu...uyanmak hiç bu kadar zor gelmemişti..

Tevfik tarafından düzenlendi
  • Beğen 3
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Uyandığımda ise son kez baktım fotoğrafına uzun uzun. Yüzündeki tüm ayrıntıları tek tek inceledim son bir kez gitmeden önce. Bakarken bütün anılarımız belirdi gözümde. Hepsini baştan sona izledim. Son kez ağladım ona. Bir daha olmayacaktı. Sesine, yüzüne, her şeyine elveda dedim son kez. Binlerce kez elveda demiştim daha önce. Bu sonuncusuydu. İçimde kalan o azıcık duyguyu da bitirecekti bu elveda. Onun hayatında... olmayışımı kabullenmek zorundaydım. Ben onun için sadece canı sıkılınca mesaj attığı bir eski sevgiliydim. Bundan sonra ne mesajlarına cevap verecektim, ne de aradığında açacaktım telefonu. “Son bir kez.” dedim kendime, “Son bir kez doya doya bak. Hiçbir zaman senin olmamış ve olmayacak o kişiye son bir kez bak. Bir zamanlar ölesiye sevdiğin, onun için her şeyi göze aldığın adama son kez bak. Seni hemen unutmuş, yerine başkasını koymuş o adama son kez bak. Sadece bir kez gördüğün, kollarında güveni bulduğun, hiçbir zaman bırakmak istemediğin o adama son bir kez bak. Sen onun hayatında kalıcı bir yer edinememişken, hep geçici olmuşken, onun senin hayatında edindiği yere de bak son bir kez. Nasıl da kaplamış hayatını. Yerine kimseyi koyamamışsın. Kimseyi onu sevdiğin gibi sevememişsin o gittikten sonra. Bak! Bak da ağla kendini parçalayarak unuttuğun, hatta hiçbir zaman tam olarak unutamadığın o adama! Farklı olduğunu, onun hayatında önemli bir yerin olduğunu zannederken, onun için sadece bir heves olduğunu tekrar gör bakarken o fotoğrafa. Sen hiçbir zaman onun aşkı olamadın. Sen sadece bir hiçtin. Ama o senin hayatının unutulmaz aşkı olarak kalacak her zaman…” Fotoğrafını kapattım. Devam ettim hayatıma hiçbir şey olmamış gibi. Devam ettim sanki o hiç olmamış gibi. Rol yapmaya devam ettim. Sürekli rol yaparak geçirdiğim o iğrenç hayatıma devam ettim. Ağladığımı görmeyecekti, duygularımı hissetmeyecekti. Ne de olsa hiçbir yerim yoktu hayatında. Sessizce devam ettim sahte gülüşlerime ve unuttumlarıma. Sessiz ve sakince izledim ölümümü son kez...

  • Beğen 2
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.