-
Toplam İleti
16.813 -
Katılım
-
Son ziyaret
-
Kazandığı Gün
716
İçerik Türü
Profiller
Forumlar
Günlükler
Takvim
Modifikasyon
İletiler, Cem Boneval tarafından oluşturuldu
-
-
Alman AutoBild ilk sürüş izlenimlerini yayınlamış.
Övdükleri:
- 1.0 EB Motor, özellikle 120 PS olan atak ve kullanışlı bulunmuş
- 100 km'lik test sürüşünde tüketim 6,4 l(100km
- Sürüş dinamik, modern, kontrollu, aktif sürücüleri mutlu eder
- İç hacim geniş, oturma pozisyonları yüksek ve keyifli
- Ön ve arka kapılar birlikte açıldığında giriş ve yükleme alanı mükemmel
- Koltuklar (sağ ön dahil) kolayca yatıyor ve geniş bir düz hacim sağlanıyor (2,35 metrelik cisim sığabilmiş)
Yerdikleri:
- Sadece arka kapı açıldığında giriş çok rahat değil
- Sürgülü kapı herkesin harcı değil
- Fiyat yüksek
Arka kapıdaki kablo demeti estetik olarak hoş değil
İç hacim yeterli
-
4
- 1.0 EB Motor, özellikle 120 PS olan atak ve kullanışlı bulunmuş
-
Maranello'daki at çiftliğinin yeni yıldızı: F12 Berlinetta
6262 cm³ (atmosferik)
545 kW (740 PS) 8250 dd'da
690 Nm 6000 dd'da
Arkadan itişli
7 ileri çift kavramalı otomatik
255/35 ZR 20 ün, 315/35 ZR 20 arka
U/G/Y 4618/1942/1273 mm
Ağırlık 1630 kg
Ort. tüketim 15,0 l • CO2 350 g/km
Son hız 340 km/h
0–200 km/h 8,5 s
-
5
-
-
Nereden nereye.... üstelik fazla değişmeden!
Devrim olamaz Golf'te, ama evrim istemediğin kadar...
-
2
-
-
Showroomun dışında da değerlendirme şansı oluyor.
Mesela kayınbirader bir süredir 740D XDrive kullanıyor.
Bayram vesilesiyle beraberdik, biraz inceleme ve deneme şansım oldu.
İzlenimlerimi ve son dakikada çekmeyi akıl ettiğim birkaç fotoğrafı paylaşayım istedim.
Öncelikle otomotiv mühendisliğinin zirvesinin ne olduğunu anlamak için bu deneyimi yaşamak lazım.
Nereden başlasam?
Araç içinden dışından göründüğünden büyük. Özellikle dar alanlarda kullanmak sıkıntılı oluyor alışana kadar.
Dışarıdan heybetli görünse de 5 serisinden çok farklı değil, çok dikkat çekici de değil.
İç mekanda her türlü konfor düşünülmüş, mükemmel deri koltuklar, sessiz kabin, multimedya/navigasyon/internet vb. aklınıza gelebilecek herşey var.
3000 cc çift turbolu dizel motor 313 BG ve 630 Nm tork üretiyor, kasa ağırlığı neredeyse 2 ton, değerler yüksek gibi görünse de kaçısı çok atik olmaz diye düşünüyor insan, ama heyhat ne yanıldı, o koca kasa özellikle spor konumuna alındığında füze gibi gidiyor. 0-100 ivmelenmesi 5,5-6 saniye civarı, son hızı olan 250 km/h'e varması muhtemelen yarım dakikayı pek geçmiyordur, o hıza varınca da elektronik olarak daha faza hızlanmasına izin vermiyor motor kontrol ünitesi.
Yüksek hızlarda bu kadar rahat ve dengeli giden araba kullanmamıştım açıkcası.
Sürücü koltuğuna oturup aracı kullanmaya başlayınca bir tür süpermen etkisi yaşanıyor ister istemez, tehlikeli biri durum, ama araç o kadar güven veriyor ki kaçınılmaz bu ruh hali.
Virajlı dağ yollarında biraz iri kalıyor, eleştirebileceğim tek yanı bu.
Dizel kullandığınızı hiç hissetmiyorsunuz, motor sesi bile klasik benzinli 6 silindir BMW motoru tadında.
Yol tutuşundan falan bahsetmeyeceğim, sınırını yaşayacak bir durum oluşturamadım zaten.
Karelere bakalım...
Benim düldül fena halde köşeye sıkıştırmış görüldüğü üzere 740'ı
Aykırı kardeşler diye buna denir herhalde, fark akla kara gibi
Heybete bak....
Dikdörtgen çift egzos çıkışı içeride bir dolaplar döndüğünün işareti adeta...
Park yerinde Focus ve Mazda 2 (Cenk kulaklarını çınlattım) sıkıştırmasında, nedir çektiği bu veletlerden?
P Zero 245/45-19 idi sanırım
Kokpit oldukça sade, ergonomik olarak alışınca sorunsuz, ama öyle sıra dışı bir şey de yok.
Biri multimedya mı dedi?
Araç anteni ile şehirde çok sayıda TV kanalı izlenebiliyor, ancak araç hareket ettiği anda görüntüyü kapatıyor
ve evet pek ekonomik değil, bir ayın ortalaması 9,5 l/100 km mazot, cık cık...
Arka klima konsoluna ne demeli?
Utandım, fiyatını soramadım ama 200.000€ altında değildir...
İki gün bunu kullandıktan sonra Focus'a binince neler hissettin derseniz, eski bir dosta kavuşmuş gibi oldum, hiç yadırgamadım, hiç de eksik hissetmedim, ve bunlar samimi duygularım.
-
8
-
-
Bayram Tatili
, Yer: Tatil Zamanı
Eveet son dakika gelişmeleri ile akdeniz mini tatili gerçekleşemedi.......Çokta hazırlamıştım kendimi ama hep söylendiği gibi kısmet değilmiş.....
Tüm arkadaşlara paylaşımları için ayrıca çook teşekkürler...........
Dün Akseki'den aşağı inerken karşı şeritte gördüğüm 30-50 km arası hızla kuyruk halinde ilerleyen trafiğe girmediğin için şanslısın...
-
1
-
-
Değildir, ayağınıza hakim olmak ve vitesi kontrol etmeyi öğrenmeniz lazım, hızlı kalkmayı düşünüyorsanız da düğmeden elden değiştirerek kullanmayı deneyebilirsiniz.
Bir de spor konumunda değil değil mi?
-
Yığılma acaba sizin fazlaca gaz vermenizden kaynaklı bir alt vitese atıp hızlanmaya çalışmasından mı?
O sırada devir saatini ve vites göstergesini takip ediyor musunuz?
-
Ellerine sağlık Cem abi.
Ama eğer Burgazada'ya geldiysen ve beni aramadıysan kardeşini çok üzmüş olursun bilgine.
Yahu zaten üç günlüğüne geldim, 6 aydır gelmemi bekleyen yaşlı anamı babamı senin uğruna bırakmam mümkün olmazdı, asil bir amaç uğruna harcandın üzülme...
-
2
-
-
Evet sonunda ön tampon modifiyesini bitirdim şimdi fikirlerinizi alalım nasıl olmuş ? Bu arada bunlara ek olarak bayramdan sonra sis farlarının kapakları arabanın orjinal rengi olan beyaza boyanacak ve öndeki markanın yanındaki krom kaplamaların yerine kırmızı şerit takılacak
Ve sonuç
Fabrika çıkışı böyle olmalıymış aslında.
Bence öne ne stiker, ne kırmızı şerit, sürmeli far yeter, gayet asil ve sportif duracak.
Güle güle kullan.
Kapışma hevesi yaratması hem iyi hem kötü
İyi yanı geçme hissini tatmin ediyor olman, kötü yanı mazot tüketimin ister istemez artar, bir de çoluk çocukla muhattap olmak zorunda kalıyorsun.
Bu arada kaş tarzına DRL farlar (yani Tit X orjinal farları) sol şeridi boşalmasında çok etkili oluyor, hele ki araç siyahsa, tecrübeyle sabit
-
1
-
-
Doğma büyüme adalıyım diyebilirim, tüm çocukluğum ve gençliğimin yazları Burgazada'da geçti, sudan çıkmazdık.
Yüzme, su topu, skuba (tüplü, tüpsüz), olta ve zıpkın balıkçılığı, midye, yengeç, ıstakoz, pina çıkarma, yelken günlük yaşantımızdı, şanslı bir velettim...
Baba tarafından ailem hala yazları adada geçirir.
Ben de ziyarete fırsat buldukça gidiyorum.
Bu sefer de bayram arifesinde birkaç gün uğradım ve Burgazada'nın güzelliğinden bir kez daha büyülendim ve becerebildiğim kadarı ile paylaşmak istedim.
Önce her zamanki gibi genel bilgi.
Adalar, ya da kültürel/tarihsel ada ile Prens Adaları Istanbul Avrupa yakasının 6-10 mil kadar güney-güneydoğusunda yer alan 9 adadan oluşur.
Kınalı, Burgaz, Heybeli, Büyük, Sedef, Kaşık, Leandros, Yassı ve Sivri Adalar.
Bunların ilk beşinde halen yerleşim ve yaşam var.
Kaşık Adası kişiye ait mülk idi satıldı ve kaderine terk edildi (bir ara kumarhane yapma planları vardı, yasa izin vermeyince olmadı), Yassı Ada yakın tarihimizde çokca yer almasına rağmen şu anda ne idüğü belirsiz bir restorasyon var deniliyor, ama aktif kullanılmadığı kesin.
Sivri Ada taş ocağı olarak kullanılır, bir de çevresinde taş balıkları için güzel nişnalar vardır, çok sinarit yakaladık zamanında, bu günlerde tek tük mercan dışında kısırdır. Hayırsız Ada diye de anılır ve Leandros ile birlikte Istanbul'dan toplanan köpeklerin sürgün yeri idi geçmişte.
Tarihsel açıdan bakınca Bizans döneminden itibaren Adaların bir sürgün yeri olarak kullanıldığı görülür, muhtemelen adını da buradan alıyor. Istanbul'un fethi ile Osmanlı idaresine geçen Adalar bu dönemde de yine sürgün yeri olarak kullanılmış, ta ki 19.yüzyıldan sonra saraylıların dinlenme ve sayfiye yeri olarak benimsenmesine kadar. O dönemde hemen tüm adalarda başta Büyükada olmak üzere muhteşem köşkler yapılmış, çoğu hala varlığını koruyor.
Adalar Cumhuriyet tarihinde özellikle varlıklı etnik/dini azınlıklara ev sahipliği yapmıştır.
Kınalı Ermeni, Burgaz ve Büyükada Yahudi ve Rum ağırlıklıdır, en çok Türk nüfus Deniz Harp Okulu varlığı nedeniyle Heybeli'dedir (bu arada Nazım Hikmet 4 sene burada okumuş).
Hemen tüm adalar Doğudan ciddi bir göç almıştır, bu nüfus yaz kış oturmuş ve temel ihtiyaçları giderecek yapılanmayı sağlamıştır (ulaşım, alışveriş alt yapısı vb.).
Adaların hiçbirinde motorlu taşıt trafiğine (resmi birkaç araç dışında) izin verilmez. Faytonların (çift atın çektiği 4-6 kişilik araçlar) tek ulaşım aracı sayılır.
Kabataş, Kadıköy ve Bostancı'dan şehir hatları vapurları, deniz otobüsü ve Mavi Marmara motorları ile ulaşım sağlanmakta ve 35-110 dakika arası sürmektedir.
Plajları, sakinliği, doğal ve tarihi güzelliği ile haliyle bu bölge yazlıkçıların ilgisini çekmektedir. yazlıkçılar mevsimlik 8000 TL'den başlayan kiralarla yazlık tutmakta ve yazı burada geçirmekte, günübirlikçiler ise hafta sonları akın akın plajlara ve eğlence/yeme-içme mekanlarına üşüşmektedir.
Burgazada kompakt, yeşil ve kozmopolit yapısı ile bence Prens adalarının en güzelidir.
İki ortodoks kilisesi, bir camii ve bir sinagog yaşamsal mozaiğin güzel bir göstergesidir.
Burgaz aynı zamanda Sait Faik Abasıyanığa da ev sahipliği yapmıştır, evi küçük bir müze olarak kullanılmaktadır.
Adanın tarihçesini merak edenler için ayrıntı burada var: http://www.burgazada.com/adatarihi.htm
Gerisini resimlerle izleyelim:
Önce bir genel plan
Ne nerede:
- İskeleler ve iskele meydan
- Kuzeydoğu koyu
- Güneybatı koyu (balıkçı barınağı ve lokanta/kahveler bölgesi. Şiddetli lodoslarda bu iki koy tekne sahipleri için önemli bir sığınak olmuştur.
- Adalar Su Sporları ve Burgazada Debniz Kulüpleri
- Kumbaros koyu, sakin bir koydur, kuzey rüzgarlarından korunaklıdır ve çok dik bir yamaçla adaya sınırlıdır
- Hristos tepesi adanoın en yüksek yeridir (170 m) ve esi bir manastır bulunur
- Kalpazankaya mevkii (muhteşem gün batımı seyredilir, plaj ve restoran var, adanın batı ucudur ve içi oyuk yüksek bir kayada eskiden kalpazanların para sakladığı rivayet edilir.
- Aya Nikola tepesi, koyu ve plajı
- Çamakya mevkii
Yukarında aşağıya ilk kare deniz otobüsü iskelesinden adaya bakış, solda en eski yapılardan biri olan (200+ yıl) beyaz köşk, sağda ise kilisenin kubbesi gözüküyor (1).
İkinci kare ise iskele meydanı, Sait Faiğin pek de başarılı olmayan bir heykeli karşılıyor sizi, çok sayıda şehit verdiğimiz dönemde ada halkı pankart asarak bu konuda hassasiyetini göstermeye çalıştı.
Üçüncü karede adanın evcil hayvanlarını görüyoruz, martılar (ki muhtemelen bunları da zamanında Jonathan örgütlemiştir) arsızlık düzeyinde insan canlısıdırlar ve kahvede otururken poğaçanızdan bir parçayı koparıp elden besleyebilirsiniz. Martılara kediler ve kargalar eşlik eder, hemen hemen aynı sırnaşıklıkla...
Son karede ise sabahları ada halkına günlükk canlı balık sunan balıkçılar var (3).
Devam:
Üstte vapur iskelesi görünüyor (bu Wikipedia'dan) (1)
İskelenin batısında ve doğusunda canlı yerleşim ve yaşam alanı olarak kullanılan iki koy var, üst ikisi kuzeydoğu (2), alt ikisi ise lokanta ve kahvelerin yoğun olduğu güneybatı koyuna ait (3).
Üstte yukarıdan aşağıya:
Kalpazankaya'da Yassı ve Sivri Adaların görüntüsü (7)
Aya Nikola koyu (8)
Çamakya ve Çamakya'dan Kınalı görüntüsü (9)
Son bir not daha düşelim 2003 Ekiminde ada nefis çam ormanlarının %80'ini büyük bir yangında kaybetti, ada halkının tahliye hazırlıkları içinde olduğu süreçte rüzgarın son dakikada değişmesi yerleşim alanlarının da yok olmasını önkledi.
Üstteki ne nerede resmi yangın sonrası adanın kel halini göstermektedir.
Gençliğimizde hemen her yaz piknikçilerin çıkardığı uafk tefek yangınları söndürmeye itfaiyeye yardıma giderdik ama bu ölçekte bir yangını kimse hayal bil e etmemişti.
Ne olur evrye dikkat!
Burgaz ile ilgili çok güzel bir web sayfasıdır: http://www.burgazada.com/
-
8
- İskeleler ve iskele meydan
-
Otohaber'de kapakta başlık şöyle: "Ford'un 1.0 LT'lik motoru pazarlama balonu mu, yoksa gelecek mi?"
Merak ettim aldım deniz otobüsünde okurum diye...
Tabii soru haksız değil, reklamı yapıldı, ama araba yok satışta, ne zaman geleceği belli değil
Diğer anlamıı il de oldukça kışkırtcı etkisi var, beni bile meraka sevk ettiğine göre!
Tabii her zamanki gibi mübah bir yayıncılık oyunu olduğu anlaşıldı makale okununca.
Abi dergi Almn auto, motor & sport'da yayınlanmış Megane 1.4T ile EB 1.0'ı karşılaştıran bir sürüş izlenimi otohaber'e alınmış.
Yine de satır başları ilginç:
- Renault 1.4 TCe motor başarılı bir hacim küçültme örneği, EB 1.0'a göre 5 PS ve 20 Nm daha güçlü (tabii overboost durumu dikkate alınmadığında)
- Performans hissi olarak da daha güçlü, ölçümlerde saptanan farktan fazla algılanıyor.
- Ancak benzin tükteimi de o oranda fazla, test ortalaması 7.5'e karşılık 9.1 l/100km
- EB 1.0 daha sessiz, daha sarsıntısız, daha canlı devirleniyor ve kullanımı daha keyifli, ancak düşük devirlerde gelen torku nedeniyle sakin kullanım mümkün.
- Megane daha kötü direksiyon sistemi, daha kötü koltuk yapısı, daha kötü şanzımanı ve Focus'tan daha konforlu bir süspansiyon sahip olmaması gibi nedenlerle eleştiriliyor.
- İç hacim olarak da arka koltuk ve bagaj açısından yazmaya değer bir fark yok görünüyor.
Snuçta Megane ile kıyaslama elbette yersiz değil ama benim için sonucu baştan belli idi, Focus motorunun övgü alması da beklentim dahilinde, teyidi iyi oldu.
Dergiden alıntılar aşağıda, Yakup telif sorunu olur dersen silersin...
- Renault 1.4 TCe motor başarılı bir hacim küçültme örneği, EB 1.0'a göre 5 PS ve 20 Nm daha güçlü (tabii overboost durumu dikkate alınmadığında)
-
cok güzelmiş teşekkürler o bağ evini görmesem çok merak edicektim kendi çocukluğum aklıma geldi hepsi çok güzel kareler evime kadar geldi kokusu dogrusu negüzel olmuş değmiş teşekkürler...iyi bayramlar....birde bor'a giderseniz kleopatra havuzunu görebilirsiniz...medrese memleketidir nigde çok sayıda tarihsel olguya sahiptir...
Kesinlikle huzur veriyor, toprak insanı olmasam da keyif alıyorum.
Niğde ile ilgili farklı kareleri de eve dönünce ekleyecğim, yeniden çekecek vaktim olmadı.
Kleopatra havuzu maalesef oldukça ihmal edilmiş durumda, basit bir gazino var etrafında, kirli bir mesire yeri havasındaydı son gittiğimde.
Genelde Niğde daha önce de yazdığım gibi eskiye göre çok canlanmış, oldukça keyifli bir kent olmuş.
Medresenin ötesine geçmek, üniversite kurmak şehire gerçekten yaradı...
-
1
-
-
Akşama da mangal var, ateşin ruhunu yakaladık sanırım....
-
3
-
-
Ramazan Bayramını Niğde'de geçirdiğimi sağır sultan bile duydu.
Hal böyle olunca biraz bu bölgeden bahsetmekte yarar var.
Niğde Orta Anadolu'da Kapadokya'nın güney köşesini oluşturan ve Asur, Hitit, Roma, Bizans ve Osmanlı gibi pek çok medeniyetin yerleşim yeri olarak kullandığı bir ilimiz. Ortaçağda "Magida" olarak anılan 1300 m rakım ve yaklaşık 150.000 nüfuslu yerleşke kuzeybatıda Hasan Dağı ile güney-güneydoğunda Aladağlar arasında kalıyor.
88 yılından beri çoğu yaz uğramışlığım var, ancak üniversitenin kurulmasından sonra şehirde dramatik bir değişim yaşandı, kapalı ve göreceli muhafazakar nüfus yapısı çok daha hoşgörülü ve renkli bir mozaiğe dönüştü.
Çok sayıda akil adam yetiştirmiş bir ilimiz aynı zamanda, okumuş sayısı ortalamanın üstünde otomobil ile ilgisi itibariyle mesela Şahenk ailesinin Niğdeli olduğunu yazmakta yarar var.
Niğde'nin kuzeyinde ise Kayaardı adı verilen sulak bir vadi var, Rumların yoğun yaşadığı dönemlerde bu bölge zengin üzüm bağları ile kaplı olup ve şarap üretimi ön planda imiş. Özellikle 50'lerde mübadeleden sonra bu bölgeye yerleştirilen nüfus tarımdan uzaklaşarak bu yöreyi sayfiye alanı olarak kullanmaya başlamı.
Hanım tarafından burada bir bağ evimiz var, sekiler üzerine kurulu yaklaşık 5 dönüm arazi içinde bir metreye yakın duvar kalınlığı olan 200 yıllık bir taş ev.
Bahçesi, iklimi, sakinliği le çok keyifli.
Niğde ile ilgili paylaşacağım pek çok fotoğraf var ama hepsi ev bilgisayarında, şimdilik bugün çektiğim bazı kareleri koyuyorum, gerisi geleeck.
Bahçe keyfi...
Her türlü kayısı ağacı var, ve bahçenin kayısı ürünleri meşhur, topla, temizle, kurut güzel bir meşguliyetle tedavi yöntemi...
İki senedir domates üretimi de başladı
Kopar dalından kahvaltıda ye durumu!
Elma ağaçları da çoğunlukta, ara öğünler için birebir...
Kızılcıklar daha olmadı...
Tabii çiçekler apayrı bir dünya
Naneler bile çiçek açmış durumda....
Bu da "iyi bayramlar" aranjmanım...
-
12
-
-
30 küsur senedir ilk defa siyah araba sahibi olan birisi olarak sıcak bölgede bile olsa eğer araca yakışıyor ise bu rengin alınabileceğini, bakımı zahmetlice de olsa buna değebileceğini, klimalı bir ortamda ısınma açısından rengin pratikte çok büyük bir önemi olmadığını belirtmem gerek...
Bu satırları eşimi beklerken "beyaz" bir 740D BMW'nin koltuğundan yazıyorum
-
2
-
-
Bayram Tatili
, Yer: Tatil Zamanı
Şu sıralarda yollardayım ve bayağı yoğun bir trafik var. Hiç ummadığım yollarda bile, Avrupa'dan misafirlerimiz de yollarda...
Haliyle özellikle Salı günü Antalya'dan kuzeye bunaltıcı bir trafik olacak.
Ben Ankara - Antalya yapacak olsam Cumartesi sabah 4-5 gibi çıkar ve Çarşamba (yani bayram ertesi) yine sabah 4 gibi dönerdim.
Bir iki saatlik gecikme ile mesaiye yetişilir, yorgunluk mu? Focus uzun yolda yormaz ki...
-
4
-
-
Güvenlik önemli olmasına önemli de üreticiyi de araç ağırlığı - maliyet - kullanışlılık gibi farklı kriterler arasında denge kurmaya zorluyor.
Çok değişik açılardan çok farklı yüklerin binmesi söz konusu olabilir.
Eğer gerçekten güvenliği birinci sıraya yazacaksak ralli raçlarındaki gibi çelik kafes, özel koltuk, 6 noktalı emniyet kemerleri, otomatik yangın söndürme tertibatı falan kullanılmalı ve kask takılmalı.
E bunları da yapmak mümkün olmadığına göre üreticinin bulduğu orta yolu kabullenmek ve adam gibi ullanmak ön plana çıkıyor.
Çarpışma testleri değişik marka ve modeller arasında karşılaştırma olanağı sağlasa da asla genel geçer bir güvenlik bilgisi veremez, yukarıda değindiğim kaza çeşitlilikleri nedeniyle.
Üreticiler büyük olasılıkla kaza verilerinden oluşan bir bilgi bankasına dayanan kaza simülasyonları ile bilgisayarda yeterli güvenlik yapılanmasını sağlıyor ve bunu üretime yansıtıyorlar.
Haliyle Euroncap ve muadili çarpışma testlerinden de geçeceklerini var sayarak bu yönde aracın performansını daha bir geliştirmeye çalışıyorlar.
Açıkcası günümüzde sağlanan güvenlik düzeyinin hala geliştirilmeye açık olmakla beraber oldukça başarılı bir düzeyde olduğunu ve yukarıda saydığım unsurlar arasında iyi bir denge yakalanmış olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca lütfen değerlendirirken araçtaki deformasyondan çok mankendeki simüle yaralanmalara dikkat edelim, ki bu alanda da bu hızlrada üç araçta bacak yaralanması dışında sonuçların çok iyi olduğunu söylemek lazım.
Dediğim gibi bu beni için fazlası ile yeterli...
-
2
-
-
f3 lerde dinamik tork kontrolü olması nedeniyle ön fren balatalarının ömrünün uzun olacağını düşünmüyorum. Eski araçlarımda balatanın kalitesine göre 40-70 bin kmde değiştiriyordum. Sizin araçta 40binde değişecek. bence normalin alt limitinde.
Disklerin su nedeniyle eğilmesine gelince uzun yokuşlarda sürekli frene basarak inmek ve bu sırada diskin aşırı ısınması ve suyla temas hem çeliği hemde diskin şeklini bozabilir. onun için uygun vitesde rampa inmek, bazen motor frenini kullanmak, bazende frenlerin soğuması için süre tanımak frenlerin ömrünü uzatacaktır. Çok şükür bugüne kadar disk bozmadım.
Gerek ESP ve gerekse DTC frenleri kullanıyorlar, ama bu yardımcı unsurlarla balata aşınmasını hızlandırmak için aşırı vahşi kullanmak gerek.
Ben sıradan bir kullanıcı için, hatta benim gibi limitleri bazen zorlayan kişiler için dahi bunun balata ömrünü anlamlı düzeyde olumsuz etkileyeceğini düşünmüyorum.
Bu arada balata kalınlığının ölçülmesi mümkünken fren performansı ancak donanımlı yetkili servislerde değerlendirilebiliyor ki değişim için esas kriterin bu olması lazım. Ve fren testini bakım öncesinde düzenli yaptıklarına pek tanık olmadım.
Eğilme konusunda elbette koruyucu kullanma tarzı yardımcı olacaktır, ama ürün kalitesinin de bu deformasyonda çok önemli rolü var.
Gene eski aracımdan örnek vereyim, ilk set 75.000 km gitti, ondan sonra Otosan tarafından önerilerek takılanlarda 30.000 km'yi geçemedim, aynı kullanım koşullarına rağmen, hatta Antalya'da alt yapı çalışmaları nedeniyle hem yollar rahatladı ve hıza uygun hale geldi hem de su birikintileri azaldı.
-
Yeni nesil diskler de balatalar da pek dayanmıyor eskisi gibi.
Focus I aracımda ilk balata değişimim 75.000'de olmuştu.
Bir de özellikle yağışı bol bölgelerde hele bir de yoğun fren kullandığınız bir yol ise ısınan diskler sudan geçerken deforme oluyor ve bir süre sonra eğiliyor, tut-bırak tarzı bir frenleme başlıyor.
Ve yeni takılan diskler de asla fabrika çıkışındakiler kadar iyi olmuyor maalesef.
Kabaca her iki bakımda bir (yani 30.000 km) balata değişimi ve dört bakımda bir (60.000 km) disk değişimi düşünülmeli, ancak elbetteki bağlayıcı değil bu rakamlar.
Disk konusunda da Otosan'ın kendi ürettirdiklerinden hiçbir zaman memnun kalmadım, forumdaşların bu konuda bir tercihi var mı?
-
Parazitten sonra bir de bu buhar olayı.
Hayat zor kardeşim senin için.
Bence güzelce silikonla, kışın şiddetli yağmurda kısa devreye kadar gider.
Bir de sisler beyaz, farlar sırmsı yanıyor, bu beni çok rahatsız ederdi seni etmiyor mu?
Demek ki neymiş sislere Xenon sorunlu oluyormuş
-
Lie to Me
Blue Bloods
The Good Wife
Detroit 1-8-7
Monk
Eskilerden
Twilight Zone
Twin Peaks
X-Files
-
"Gevşek hiyerarşik ilişki"
Hayrola yeni akım mı bu?
Bu arada konudan alakasız, Murphy'nin sabiti:
İnsan nüfusu hızla artarken yeryüzündeki zeka sabit kalır.
-
2
-
-
merhaba şehir içi önceden 8 lt gibi görüyordum fakat servisde yazılım güncelleme sonrası bu degerler 10 lt kadar çıkdı bilgisi olan varmı acaba bu yazılım güncelleme yakıtı arttırırmı ?
Güncelleme sonrası erken dönemdeki yol bilgisayarı verilerine pek güvenmeyin.
İşletim sisteminin uyum sağlaması da vakit alır, en az 500 km sonra sıfırlayıp en az 200-250 km sonrası ortalamaya bakın.
Bu arada EB Antalya şehir içi akıcı kullanım, günlük 26 km ve 26 trafik lambası ort. YB 7.7 l/100 km
Uzun yolda 6.5 civarında ama dağ yollarınsa vahşileşirsem 7.5 -8 olabiliyor, ne yaparsam yapayım 9'u geçmedi.
Aydın böyle bir başlığımız yok muydu zaten?
-
1
-
-
Güncelleme sonrası erken dönemdeki yol bilgisayarı verilerine pek güvenmeyin.
İşletim sisteminin uyum sağlaması da vakit alır, en az 500 km sonra sıfırlayıp en az 200-250 km sonrası ortalamaya bakın.
Ve Sonunda Golf Mk.7 Yeni Yüzüyle Karşınızda
, Yer: Diğer Marka Haberleri
Yanıtlama zamanı: · Cem Boneval tarafından düzenlendi
İnkar edemem...
38 senedir pazar liderliği, fire vermeyen bir sadık alıcı kitlesi salt pazarlama açısından bu modeli efsane yapmaya yeter.
Golf istikrar ve mantığın arabası, enine boyuna tüm detayların düşünüldüğü ve kullanıcı yararına geliştirildiği, motorların gücün ötesinde verimli performans sunduğu, süspansiyonun güvenlik/konfor/ sürüş dinamiği arasında olabilecek en iyi dengeyi sağladığı, kısacası sınıfta çıtanın seviyesini belirleyen bir model.
Saygısız ve pahalı servislerine, bolca yağ yakan TSI motorlarına, neredeyse %25 arıza oranı ile dikkat çeken DSG şanzımanlarına rağmen hem müşteri hem de ikinci el değerini kaybetmemesi de ayrı bir fenomen.
Son zamanlardaki ülkemizdeki rekabetçi fiyat politikası da yerini pekiştirdi.
Hep yazıyorum Golf benim için heyecan vermeyen, donuk bir mükemmeliyetçilik taşıyan bir araç, buna rağmen servisleriyle barışık olsam uygun bir modelini bulur ve kullanırdım. Mesela 1.4 160-170PS DSG modelleri cazip olurdu.
Şimdilik başka bahara...