Jump to content
2019 Temmuz'dan sonraki tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeni kayıt yapınız ×

Ahmet A.

Moderatör
  • Toplam İleti

    8.391
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Kazandığı Gün

    67

Ahmet A. tarafından yazılan her şey

  1. Garsona patlıcan kızartması, fava, beyaz peynir, kavun ve bir duble rakıyla tonik söyledim. Tonikle rakı “Ne aláka?” diye soracaksınız. Şu aláka, rakıyı suyla sulandırıp karşıma koyuyorum ve ona baka baka tonik içiyorum. Tam ikinci duble toniğimi yudumlarken yaşlı garson, - Afiyet olsun Oğuz'cuğum dedi. Ben, bu sesi hatırlar gibiyim. Surat da yabancı değil diye düşünürken garson gülümseyerek, - Beyoğlu Erkek Lisesi, 627 Ercan dedi. Tabii yahu, bu bizim Hafız Ercan... Hafızlığı bütün kitapları sular seller gibi hıfzetmesinden geliyor. Sınıfın yarısı onun verdiği kopyaların yüzü suyu hürmetine okulu bitirmişti. - Sen, mezun olduktan sonra İktisat Fakültesi'ne gitmemiş miydin? - Evet, gitmiştim. - Ne oldu, bitiremedin miydi? - İkincilikle bitirmiştim. - Öyleyse bu garsonluk niye? Ercan, “Uzun hikáye!” deyip bir koşu köşe masanın mezelerini götürdü. Okuldan sonra Ercan'ı hiç görmemiştim. Ama büyük bir işadamı olduğunu gazetelerde okuduğumu anımsadım. Hatta, ismine vergi rekortmenlerinin arasında bile rastlamıştım. Ayrıca gazetelerin magazin sayfalarının da gediklisiydi. Yanında hep sosyeteden bir dilber bulunurdu. Herif bu yaşta bile hálá yakışıklıydı. Ama düşmez kalkmaz bir Allah!.. Bizim Hafız, onca varlıktan sonra şimdi garsonluk yapıyordu. Bir ara servis tabağımı değiştirmek için Ercan yine yanıma geldi. - Vah vah, demek şirketini batırdın? - Hangi şirketimi? İthalat-ihracatı mı soruyorsun? - Tamam onu. - Ne batması yahu, Yugoslavya'dan deri alıp, dikip Almanlar’a satıyordum. Sonra, bizim piyasadan zeytinyağı toplayıp İtalyan etiketiyle İngiltere'ye ihraç ediyordum. - İtalyanlar hır çıkarmıyor muydu? - Bayılıyorlardı bile... Şişe başına yüzde 5 patent parası ödüyordum. Karşılığında İngilizler'den iplik ithal edip dokutuyordum. Biliyorsun bizde işçilik ucuz. Sonra, İngiliz kumaşı fiyatına Amerika'ya ihraç ediyordum. O şirketin yıllık cirosu 300 milyon doları buluyordu. - Sonra ne oldu? - Şirketi Sabancı'ya sattım. - Niye be, altın yumurtlayan tavuk satılır mı? - Ne yapayım sıkıldım. - “Hey garson, bana bir duble rakı daha getir” diye seslenmeleri üzerine Ercan başka masaya koştu. Kafam iyice karışmıştı. O karışıklık arasında tonik yerine rakı bardağına saldırmışım. Daha birinci fırtta Dr. Deniz Şener'in ayıplayarak bakan yüzü gözümün önüne geldi. Süklüm püklüm bardağı masaya bıraktım. Peki ama bu herif, onca parayı kaybetmeyi nasıl becermişti? Yanımdan geçerken ceketinin eteğine yapıştım. - Yoksa kumar mı oynadın? - Kumarı severim doğrusu... Ama aptal kartlarla ya da ruletin keçi pisliği kadar topuyla kumar oynamam. Hele bir atın dört sıska bacağına beş kuruş yatırmam. Sadece geçen yıl Borsa'da kazancım 6 trilyonu bulmuştu. O sırada kasada oturan meymenetsiz şişko herif, - Seni buraya çene çalasın diye almadık be... Dört numaralı masa yarım saattir hesap bekliyor. Zaten kabahat acıyıp da morukları işe alanda!.. diye homurdanmaya başladı. - Kusura bakma Oğuz'cuğum. Bugün tek başıma çalışıyorum. Pinti herif, mutfaktan köfte aşırıyorlar diye iki komiyi de işten attı. Ercan, arı gibi çalışırken ben de kafayı çalıştırıyordum. Bizim Hafız, ne etmişti de batıp garsonluğa razı olmuştu?.. Sonunda buldum... Meşhur kriz!.. Evet mutlaka krizde batmıştı. Yüzlerce fabrika, dükkán, işyeri krizde kapanmamış mıydı?.. Sabancı bile üçte bir fakirleştik demişti. Geç olmuş, müşteriler yavaş yavaş gitmeye başlamışlardı. Ben, lanet patronun gönlü olsun diye kalamar, midye tava, karides ve içmeyeceğim bir duble rakı daha söyledim. Meraktan çatlayacaktım. - Krizden birkaç fabrikam ve şirketim etkilendi doğrusu... Ama 3 ihracat şirketim dolarla çalıştığı için Lira'nın düşmesi sonucu açıktan 450 milyon dolar filan kárım oldu. Tabii, turistik otel zincirimi saymıyorum. Onlar da dövizle iş yapar. - Yoksa bütün paranı kadınlara mı yedirdin? - Senin hesap kitaptan tıntın olduğun daha lisedeyken belliydi. Yahu, kadınlardan bin kişilik bir harem taburu kursam, hepsine kürk, mücevher, Rencrovır filan alsam 6 aylık kazancımı harcayamam. Ayrıca bende kadınlara para yedirecek hal var mı?.. Gençliğimde bana Toni Körtis Ercan derlerdi. - Hálá fena değilsin. - Üstelik hálá da elim ayağım tutuyor. İlk eşim Tütüncügiller'in tek varisiydi. İlk sermayem ondandır. İkincisinin Boğaz'da 4 yalısı vardı. Bu arada zamanın ne kadar ünlü artisti, şarkıcısı varsa aşka düşüp benim kervana katıldılar. Şimdiki ise adını vermeyeyim, ünlü bir çıtır manken... Benden tam 42 yaş da küçük. - Pekiyi be birader, para sende kadın sende!.. Ama ne halt etmeye gece yarıları böyle salaş meyhane köşelerinde sürünüyorsun? - Doyumdan... Yani tatminden! - Ne tatmini? - Aşk ve iş tatmini... Yaşama başlarken mutlu olmak için aşkta ve işte başarılı olmak gerektiğini öğrenmiştim. Çünkü insanoğlunun başına ne bela geldiyse tatminsiz heriflerden gelmiştir. Aşkında ya da işinde başarısız kişiler tatmin olamazlar. Tatminsiz insan mutsuzdur. Mutsuz insan çevresini de mutsuz eder. - Ama sen başarılısın. - Evet başarılıyım ama fazla başarılıyım. Fazla doyum da ayrı bir bela... Bir süre sonra amacın, hedefin, hayallerin kalmıyor. Bütün hayallerin gerçek olmuş. Özleyeceğin hiçbir şeyin yok. Hiç hata yapmamışsın. Son damlasına kadar sıkılmış limona dönmüşsün. Güne başlarken yüreğinde minicik bir heyecan kıpırtısı bile duymuyorsun. Yataktan bile çıkmak istemiyorsun. Para ve kadın bütün cazibesini yitirmiş. Hiç olmazsa burada müşterilerle ve patronla boğuşup kendimi yaşama ait hissediyorum. Biraz daha genç olsaydım hamallık yapmak isterdim. Dünya gelişmişse doyumsuzlar sayesinde gelişmiştir. * * * Aradan birkaç ay geçti. Ercan'ın derdini hálá anlamış değilim. Bizim Hafız herhalde kafayı üşütmüştü. Geçenlerde yine uğrayıp da oğlan ne haldedir diye o salaş meyhaneye gittim. Meyhane yerinde yoktu. Salaş meyhanenin yerinde neonlu, altın varak dekorlu lüks bir sosyete restoranı vardı. Kapıdaki amiral gibi giydirilmiş teşrifatçıya - Garson Ercan hálá burada mı çalışıyor? diye sordum. - Bizde Ercan diye garson yok. Ama patronumuzun adı Ercan dedi.
  2. 90/10 KURALI Hayatın %10′u, başınıza gelenlerden oluşur. Hayatın diğer %90′i ise sizin bu başınıza gelenlere nasıl davrandığınızla gelişir. ... Ailenizle kahvaltı yapıyorsunuz. Kızınız, çay fincanına çarpıyor ve bir fincan çay gömleğinizin üzerine dökülüyor. Biraz önce olan olay üzerinde hiç bir kontrolünüz yok. Sonradan olacaklar ise sizin davranışınıza göre belirlenecek: Lanet ediyorsunuz. Çayı üzerinize döktüğü için kaba bir şekilde kızınızı azarlıyorsunuz. Kızınız üzülüyor ve ağlamaya başlıyor. Kızınızı azarladıktan sonra eşinize dönüyor ve çay fincanını masanın kenarına çok yakın koyduğu için eleştiriyorsunuz. Bunu kısa bir sözlü tartışma takip ediyor. Öfkeyle odaya gidiyorsunuz ve gömleğinizi değiştiriyorsunuz. Odadan çıktığınızda kızınızı, ağlamaktan dolayı kahvaltısını bitirememiş ve okul için hazırlanamamış bir halde buluyorsunuz. Kızınız servisi kaçırıyor. Eşinizin işe gitmek için hemen çıkması gerekiyor. Hemen aceleyle arabanıza koşuyorsunuz ve kızınızı okula bırakmak üzere hareket ediyorsunuz. Geç kaldığınız için, saatte 40 km hız sınırlaması olmasına rağmen saatte 80 km hızla gidiyorsunuz. 15 dakikalık gecikmeden ve hız limitini aştığınız için ödediğiniz 83 milyon trafik cezasından sonra okula ulaşıyorsunuz. Kızınız size “Hoşça kal” demeden binaya koşuyor. İşyerinize 20 dakika gecikmeyle geliyorsunuz ve evrak çantasını evde unuttuğunuzu anlıyorsunuz. Gününüz korkunç bir şekilde başladı! Devam ettikçe, kötüleşiyor, daha da kötüleşiyor sanıyorsunuz. Eve gitmeyi dört gözle bekliyorsunuz. Eve ulaştığınızda eşiniz ve kızınızla olan ilişkilerinizde araya sıkıştığınızı sanıyorsunuz. Neden? Sabahleyin nasıl tepki verdiğinize bağlı olarak! Neden kötü bir gün geçirdiniz? A) Çay sebep oldu Kızınız sebep oldu C) Polis sebep oldu D) Siz sebep oldunuz Cevap “D” şıkkı. Çayın dökülmesinde sizin bir kontrolünüz yoktu. Sizin gününüzün kötü geçmesine o 5 saniye içindeki davranışlarınız sebep oldu. 90/10 Sırrını keşfedin Olabilecek ve olması gereken ise şöyleydi. Üzerinize çay döküldü. Kızınız ağlamak üzere. Siz nazikçe “Tamam tatlım, bir dahaki sefere biraz daha dikkatli olman gerek” diyorsunuz. Havluyu kaptığınız gibi odaya gidiyorsunuz. Gömleğinizi değiştirip, evrak çantasını aldıktan sonra odadan çıkıyorsunuz ve ayni anda pencereden kızınızın otobüse bindiğini görüyorsunuz. Kızınız geri dönüp el sallıyor. Siz ve eşiniz işe gitmek için birlikte çıkıyorsunuz. 5 dakika önce işe geliyorsunuz ve çalışma arkadaşlarınıza neşeli bir şekilde selam veriyorsunuz. Patronunuz ne kadar güzel bir günde olduğunuz hakkında konuşuyor. Farka bakın! İki farklı senaryo. İkisi de ayni başladı. İkisi de farklı bitti. Neden? 90/10 sırrı inanılmazdır! Çok azımız bunun farkındadır. Sonuç? Pek çok insan gereksiz yere stresten, dertlerden, problemlerden ve başarısından acı çekmektedir. Bu sır nedir? Hayatın %10′u, sizin başınıza gelenlerden oluşur. Hayatin diğer %90’na ise sizin bu başınıza gelenlere nasıl davrandığınızla karar verilir. İnsanlar anlamsız şeyler söyler ve yaparlar. İnsanlar hasta olurlar. Arabalar bozulurlar, uçaklar geç kalır ve bütün planlarımızı alt üst ederler. Trafikte bir sürücü canımızı sıkabilir v.s. Bu %10′luk kısım tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşir. Diğer %90′lik kısım farklıdır. Bunu siz belirlersiniz. Nasıl? Olaylara yaklaşımınızla!
  3. o arabaya o para çok, arkadaşımda mazda 3 var bence 45-50 civarı olmalı
  4. Petrol fiyatlarında yaşanan düşüş sonrası nihayet benzin fiyatları da düşürüldü Pazartesi günü motorin fiyatlarında 10 kuruş indirim yapılmasından sonra bugün de benzinde 8 kuruş indirime gidildi. Fiyatlar bu gece yarısından itibaren pompaya yansıyacak. http://ekonomi.milliyet.com.tr/beklenen-indirim-geldi/ekonomi/ekonomidetay/06.06.2012/1550127/default.htm
  5. Pink Martini - Sympathique Ravin & David Visan - 063 SoulAvenue feat Shaheen Sheik - One By One (Original Mix) eyw abim teşekkür
  6. Harika olmuş yakıyor ortalığı resmen, elinize emeğinize sağlık...
  7. Hasanpaşa'da kahvaltı diyorum, bundan daha iyi bir başlangıç olabilir mi diyorum ehem konuyu dağıtmayayım...
  8. bir ara bende merak salmıştım sanal modifiyeye ps'den uğraşıyordum bayağı sonra bi şekilde uzaklaştık, zevklidir bu iş Sizinkide çok iyi olmuş
  9. Üniversiteye hazırlanırken çıkmıştı bu oyun. O ara tüm arkadaşlar aynı evrende oynamaya başlamıştık hırs yapmıştık, Bi gün bunların hepsini nasıl olsa bırakacağımı düşündüm kendi kendime ve en hayırlısının başlarken bırakmak olduğuna kanaat getirdim Gerçi bunu düşünmem bile 4 ayımı falan almıştı Sonuç olarak o gün bırakmasam belki bambaşka yerlerde bambaşka insanlarla olacaktım... Bu tür oyunlara kapılmamak gerek....
  10. Abi giden ayakkabı olsun önemli değilde cami terliğiyle eve kadar gitmek ahh ahhh Şimdilerde eczanede terlik bulunduruyorum cami için ayakkabıyla gidilmiyor
  11. Yalnız katılım çok az gibi, yakıştıramadım istanbul'a
  12. Geçen sene camiden benim bir - iki aylık Nike ayakkabıyı götürdüler Camide olduğumdan küfretmek için bahçe sınıralarının dışına çıkmayı beklemek zorunda kalmıştım
  13. Ahmet A.

    Günün filmi

    abi bende çok izledm o tarz film zaten bi orası ilgimi çekti, dublaj kaynaklı ses tonlarına, lanet olası federallere falan bende bayılıyorum ama filme değil
  14. Ahmet A.

    Günün filmi

    Abicim dur kendini yakma. anatomi babatomi bu tomilerin gittikleri yol, yol değil... :kıhkıh: bence komik yer değlde iyi uyarlanmş yerleri vardı, sonuçta zevkler renkler tartışılmaz o yüzden beğenene saygı duyuyorum sonuçta emek var
  15. Ahmet A.

    Günün filmi

    Demin "patlak sokaklar - gerzomat"ı izleyelim dedik 20 dk sonra hayatımın her dakikası çok önemli diyerek kapattım. bence izlemeye değer bi film olmamış...
  16. Ahmet A.

    Günün filmi

    Aslında benim üniversiteden kalma film tutkum var. 5 sene boyunca evde tek kaldım dolayısıyla bolca vaktim oluyordu film kitap yabancı dizi vs. için. Şimdi ise akşam yemeği yiyoruz çayı içiyoruz, tv de bişey yok, bizde ışığı kapatıp sinema moduna geçiyoruz, çok zevkli oluyor tavsiye ederim
  17. İyi eğlenceler dostlar Afiyet olsun şimdiden...
  18. İnsanoğlunun yaradılışı gereği elini uzatıp, biraz uzayıp elde edebileceği şey, elde edinceye kadar cazibesini koruyor. Demem o ki yarın bir gün bende arabayı alıp bunu taktırsam 1 hafta bilemedin 1 ay sonra gözüme bile çarpmayacak . Diğer bi deyişle elde edersin hevesin kaçar... Ama yinede uzun yıllar boyu kendinizinkiler dışında bir çok gözü üzerine çekeceği kesin .çünkü çok şık... :nazar: maşallah demeyi ihmal etmeyelim..
  19. Ahmet A.

    Günün filmi

    Bu filmi izlemek dün geceye kısmet oldu, nasıl kaçırmışım nasıl bunca zamandır izlememişim diye az yakınmadım filmi izlerken. Arşivimin arasına kattım hemen bu filmi.. Harika film :claps:
  20. Allahtan az bi süre kullanılmış
  21. bu haberler iştahımi kabartıyor powershift olursa tadından yenmez olur
  22. Ahmet A.

    Kürtaj

    bu konuya yazan tüm arkadaşlari okudum ve bir kez daha gurur duydum onlarla aynı ortamda olmaktan. Aslında olayı çözmüşüz amaç suni gündem yaratmak. Öyle konular seçiliyor ki muhakkak destekleyen oluyor. kürtaj elbette ki tasvip etmedigim birşey lakin işin içinde tecavüz veya anne sağlığı varsa görüşüm değişir. Hadi diyelim ki kürtaji yasak ettin ey sayın akdağ devlet bakardan daha iyi bi çözümün yok mu senin ki o da çözüm değil boş laf. Bunun yerine isterdim ki sağlık bakanı hekim kimliği ile çıksın karşımıza bu cerrahi girişimin bazı durumlarda uygulanması gerektiğini savunsun, tecavüz vakalarında ilk 72 saatte çeşitli ilaçlarla gebeligin önüne geçilebileceğini anlatsın açıklasın ve bizleri gerçekten aydınlatsin... Keşke birgün gerçekten halkını düşünecek adamları oturtabilsek o koltuklara...
  23. Dışını çok beğendim ama içi vasat geldi bana, İ30 daha albeniliydi (Bunda Ogünün katkılarını yok sayamayız demi )... Bu Dış görünüme bu İç dizayn, kalite, görünüm vs. olmamış bence... Bu arada Dizlerinin hastasıyız Ykp, Ailecek beğenerek izliyoruz
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.