Jump to content
2019 Temmuz'dan sonraki tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeni kayıt yapınız ×

mehmet fatih

Üye
  • Toplam İleti

    42
  • Katılım

  • Son ziyaret

mehmet fatih Hakkında

Profil Detayları

  • Şehir:
    Ankara
  • Arabam:
    11 beyaz f3 style+ Ti-VCT
  • Cinsiyet:
    Bay

mehmet fatih's Achievements

Contributor

Contributor (5/14)

  • First Post
  • Collaborator
  • Reacting Well
  • Conversation Starter
  • Week One Done

Recent Badges

4

Toplam Beğeni

  1. bizim sattığımız araçta dikiz aynasının arkasındaki plastikten, direksiyonun altındaki plastik aksamdan çok ince tıkırtılar gelmekteydi. aynen sizin bahsettiğiniz mıcırlı veya arnavut taşlı yollarda. bu sesler için otokoça gittiğimizde bir şey yapamayacaklarını söylediler. ayrıca arka sağ kapıdan da ses geliyordu; sanki bir parça yerinden çıkmış da sallanıyormuş gibiydi. çukura falan düştüğümüzde ses yapıyordu.
  2. 2004 golf 5 imiz vardı. araba önden değil genelde arkadan kayardı. bi keresinde 4 tekerden kaymış ve yanımdaki arabanın üstüne Çıkmama ramak kalmıştı. 2008 astra h sedan otomobilimiz ise virajda gaza yüklenince direksiyonu istediğin kadar kır, o yöne değil dikine virajın dışına kayardı. ama genelde direksiyonu sertÇe kırdığımda 4 tekerden kayıp esp sertÇe düzeltirdi. şimdi focus 3 e bakıyorum; vectra c ler gibi bir sürüşü var(onun kadar iyi olmasa da). virajda şimdiye kadar sadece önden, o da gaz verip hızlanmaya Çalıştığımda dışa doğru hafif aÇılarak kayıyor. 4 tekerden kaydığını "karlı yol" dışında görmedim. ilave olarak söyleyebileceğim golf, 4 tekerde bağımsız süspansiyon olmasına rağmen Çok yumuşak; astra orta sertlik diyebileceğim yapıda; focus 3 ise bindiğim birÇok araca göre sert diyebileceğim bir karaktere sahip. esasen yumuşak yapılı golfe bineceğime sert karakterli focusa binmeyi tercih ederim. vidyoya gelince, hakkını teslim etmek gerek. amatör olsada bir şeyler iÇin Çabalıyor. yalnız hiÇ hoşuma gitmeyen, virajları sanki pistteymiş gibi keserek kullanması; neredeyse paylaştığı tüm Çekimler böyle. izleyenlere kötü örnek olabileceğini düşünüyorum. böylesi kullanacaksan gidip pistte ister dışardan girersin viraja ister iÇerden, kimse bir laf etmez sana...
  3. hayallerimin aracı. böylesi bir araca binmek nasip olmadı. eski kasadaki v10 sesini duymak bile yeter. fakat bunda çift turbo var ve v8 motor. ses diye bir şey kalmamış. yine de bu arabanın mükemmelliğini değiştireceğini sanmam... ayrıca güncel m3, 8300 veya 8500 devir çevirebilmekte...
  4. arabanın önden tasarımı çok iyi, bildiğin aston martin yüzü forda monte edilmiş. yalnız arka çaprazdan bakınca audi modeleri gibi olmuş. yine de boyunun biraz uzun olması dışında bence tasarımı çok iyi. sanırım amerikada hibrid, elektrikli ve awd gibi çeşitleri olacak.
  5. yerli, yabancı veya eskinin üstüne yeni gömlek derdi değil bunlarınki. dertleri teşvik pastasından pay kapmak. fiat konuşmadan önce kimselerden ses çıkmıyordu. anlaşıldığı üzere herkes bol sıfırlı $'ların derdinde...
  6. bildiğim yok. sol taraftan park edecekseniz sol sinyali verip, park yeri bulmasını beklemeniz lazım...
  7. ben bir keresinde park yerinde denedim, iki araç arasına. parke yol, durduğum yerde kaldırım yok; kenarda hafif meyilde ağaçlar var. ağaçlarla yol arasında kaldırım taşı da var, fakat pek belli değiller. otomatik park ile park ettikten sonra inip baktım ve yaklaşık 30-40 cm içeri durduğunu(taşın üzerine çıktığını) gördüm. taşın yüksekliği 5-10 cm civarı. ağaçlarda yola tam sıfır değil, taşlara 1-1.5 metre kadar uzaktaydı. ondan beri daha dikkatli davranıyorum... şu ana kadar normal kaldırımlı yollarda veya duvar diplerine girerken herhangi bir sıkıntı görmedim. hatta benim zorla girebileceğim yerlere çok rahat girebildiğini de gördüm...
  8. abi, elbet jeremy dedi diye biz bir araç yapsak satılmaz demiyorum. bir dünya gerçeği medyanın gücünden bahsettim sadece. satacaksan bile satışını etkileyecektir bu. ayrıca bu iş aynen senin dediğin gibi bir firma alarak olmalıydı bence. yıllardır montajdan kaliteli parça üretmeye geldiysek üretmemiz lazımdı şimdiye kadar. en azından kendi çevremizde söz hakkına sahip olabilirdik. benim şikayet ettiğim nokta falan yok burada, kendimce gerçekleri yazıyorum sadece. çok markadan da iyi araba yapabiliriz. biz bunu sıfırdan yapmaya çalışırsak kime satacağız ve kimleri karşımıza alacağız?? var olan bir markanın ortağı veya sahibi olmak başka, bu başka bir durum...
  9. hükümet; artık DEVLET diyebiliriz, çıkıp bir laf etti, şimdi sonu nereye gidecek bilmiyor. hani bu işin ön adımı olacaksa olsun. iş için ortaklık, isim hakkı, tecrübeden faydalanma elbet olabilir. İleride kendi yolunu çizmen için iyi bir adım denebilir. yalnız yapacağınız iş öyle bir lafla olacak iş değil. çok büyük bir sektörde türk tüketicisinin beğenisine uygun, benzer pazarlarda satılabilecek otomobil üretmek veya ekonomiyi düzeltmek mi bundaki amaç?? o zaman sayın devletimiz ekonomiyi düzeltsin, teğet geçirtmesin, milletin işsiz kalmasına seyirci olmasın. kapıda kriz var deyip her tarafa adam sokup işine gelmeyeni kızağa çekmesin. ailesinden danışmanı olmayan milletvekiline eminim farklı gözle bakıyorlardır. bir gecede kıyağın en büyüğünü ben yapmadım maaşlara. ülkede rantın dönmediği yer kalmamış, devlet ekonomimiz süper diye millete masal anlatıyor. ranttan aklı dönen ve benden sonra tufan diyenlerin olduğu bir yerde otomobil üretelim demekte yeni bir rantın temelini atmaktır. bizim para babası dediğimiz görünürdeki büyük holdinglerden kaçı düne kadar yerli otomobil yapalım dedi. hiçbirisi çıkıp şu güne kadar konuştu mu, projem var dedi mi, kendi sattıkları otomobil markaları ile ters düşecek bir eyleme girişti mi?? ben hatırlamıyorum. hani devlet sanıyorum 25 30 bin lira civarında bir otomobil üretelim demekte. 25 30 bine araç satan kaç firma var bu ülkede?? burada da müthiş bir kazanç var olmalı ki hiçbiri milli yatırım falan ilgilenmedi, büyük firmalarla ters düşmeyi göze almadı. bu ülkede üretilince maliyeti azalacak diyenler; montajı bu ülkede yapılan arabalar yurt dışından pahalıya satılıyor. her şeyi geçtim; 25 30 bine gerçekten ederi gibi iyi bir araba yaptınız(destekli veya tamamen bize has bir yatırımla), nerede satacaksınız. Türkiyede devlet desteğiyle(kamuya yönelik, vergi-yakıt... indirim desteği gibi) iyi bir satış yaptırdınız diyelim. yurt dışında türklere özgü beğeniye sahip kaç ülke vardır?? veya beğendiler diyelim, çeşidini aramayacak mı bu adamlar?? tek otomobil üretip adına yerli otomobil mi diyeceğiz?? ürettiğimiz mal bizi ne kadar nötürleyecek, kar elde edecek miyiz?? biz bu otomobili yaparken sadece kendi ülkemizde satmayacağız. peki diğer ülkelerde hali hazırda global şirketler(siz yurtdışında beğendirebilecek olsanız bile) satış yapmıyor mu?? bunlar belli maliyetleri göze alıp dünyanın dört bir yanında at koştururken biz 2 3 milyar dolar para ile kaç ülkeye gider, üretimi ve satışı gerçekleştirebiliriz. yapılmaz değil elbette. parayı bulursunuz, araştırıp geliştirirsiniz, malzemenizle parçanızı üretirsiniz(ister kopya diyin ister kendi üretiminiz; sonuçta şu an uçan araba olmadığı için geneli 4 teker üstünde gidiyor) montajı yapıp satılmasını beklersiniz. bu aracı cidden bizim ülkemizde satabilmek için muhakkak birilerini de cezalandırmalısınız. bu dediğim geçen seneki ötv cezaları gibi değil. hani onu da kaçımız biliyoruz; milyonlarca lira ceza verildi ama bu paranın ödenip ödenmediğini hala bilmiyorum. satılan birtakım aracı yasaklatırsınız veya avantajlı durumunu dezavantaja dönüştürürsünüz(okkalı vergi zamları en güzel örnek olur), kendi önünüzü açarsınız. Fakat bunu yaptığınızda dünyadan kendinizi soyutladığınızı da unutmayın. ben şu anki haliyle bile bu ülkede çok aşırı araç satıldığı kanaatindeyim. hangi yola, hangi bütçeye bu kadar araba alınır aklım almıyor. millet yurtdışında 200 300 binleri görüp aracını ancak satarken biz 100 bini bile görünce ölü gözüyle bakan bir toplum olduk. hazıra alışmış bir millete kendi aracımızı yapalım demek garipliktir. sattığınız arabadan elbet sıkılan çok kimse olacak. bir modelle kaç sene idare edersiniz?? çeşitlendirmek demek sizin koyduğunuz 25 30 bin hedefini aşıp zarar etmeniz anlamına gelir. birileri tribünlere oynarken büyük sandıkları küçük bir lafın karşılığını daha iyi alırlar. günümüzde çoğu araç fosil yakıtla üretilmekte, 4 tekerlek üzerinde genelde 4 kapılı olarak satılmakta. “siz üreteceğiniz araca kefil olup, sağlam ve ederinde üretirseniz satarsınız” demek global firmalar için şaka gibidir. adamlar madem öyle deyip ürettiğiniz araca yakın özellikte daha düşük fiyatta araç üretip sizleri sus pus eder. çok uçlara gideyim; "top gear" adlı bir program var, ingilterede bbc kanalında yayınlanmakta. jeremy clarkson diye bir adam ve iki arkadaşı ile yaptıkları magazinel bir otomobil programı. bu programın dünyada azımsanmayacak bir izleyici kitlesi var. yani adamların konuştuklarına inanan büyük bir kesimden bahsediyorum. bu jeremy denen arkadaş “neredeyse hiçbir programında” bir kore firmasını, çin firmasını, rus firmasını falan övmez. tamamen alaya ve gırgıra alır. o kadar milliyetçidir ki ülkesinde araba üreten firma kalmadığı halde halen jaguar, aston, land rover gibi markaları öve öve bitiremez. vw ve mercedes hayranlığı ise başka bir konu. yine bu adama opelin vectra modelini sattırmayan adam denir. ortadoğu turunda türkiye yede geldi bunlar; güneydoğuya gittiler, hiç de iyi laflar etmediler. şimdi bir düşünün; dünya üzerinde kendinden başka kimseyi düşünmeyen bir toplumdan olan bu vatandaş yapacağınız bir arabayı dünyaya nasıl anlatır??
  10. cem abi; buna bir çıkış yolu bulacak olan bizler değiliz. bu işi yapacak olanlar düşünecek. işi dallandırdıkça başka başka yerlere gider. yıllarca avrupanın terk ettiği kuş serisini, renonun bitirdiği 12 ve 9 serisini aldık, avrupalının eskisini getirip bindik. Bir dünya sorunlu olarak kullandık, ama satarken iyi sattık; teselliye bak… şimdi gidip üretimi belki bitecek olan aracı ille yerli olsun diye alıp üzerine farklı gömlek giydirip satacaklar ise bana ne o yerli arabadan. Gidip ortak falan olsunlar firmalara ne bileyim veya hisse falan alsınlar. Esasında bunların hiçbirine gerek yok, çünkü buna uygun ne yol var, ne şehirleşme var, ne de İNSAN var; milleti kolay olana, ranta alıştırmasınlar yeter. Diyorum da kendim de inanmıyorum. Makarna ve kömür ekomosine %50 veren bir ülkeyiz nihayetinde...
  11. biz aldığımızda tam olarak "13.000 tl" fark çıkıyordu, dizelle benzinli arasında. tabi model yılı da var içinde. bu kadar farkı verip avantajını beklemek bizim için anlamlı değildi. isteyen dizelini isteyen turbosunu alır. almaya kararımı vermişsem, varyasyonu ekonomi belirler benim için. herkes iyisine güzeline binmek ister, ama alırken en iyi neye yetiyor veya çakallar bu paraya bize ne sunuyor, ona bakarım...(yaklaşık 20 yıldır aldığımız ilk sıfır araç)
  12. ben konu başka yerlere gitmesin diye kısaca yazayım. elbette değerli büyüklerimiz sizlerin bizden daha çok görmüş geçirmişliği var. illa üretilecek bir araç Türk malı mı olmalı?? doğru düzgün ulaşım ve şehirleşme temellerine sahip olmadan son 10 15 senede ortalama 300 350 bin otomobilin satıldığı bir ülke olduk. bilirsiniz ki satılan tüm OTOMOBİL markaları global markaların üretimleri. yıllardır gelişiyoruz deyip milyarlarca dolar ithalat yapıyoruz. gelişme inşaatla otomobil satışıyla olsaydı çok iyi bir ülke olmamız lazımdı... düzgün bir otoyolu bile olmayan bir ülkede bu kadar otomobil satılmış, kendimiz üretmişiz pek de bir anlam ifade etmiyor. ilk yazdığımda belki eksik yazdım. burada yapılacak olan ürün bana ait, bana has olmadıkça benim malım olmaz demiştim. şöyle diyelim. biz bu otomobili üretmeden önce bunu eğitimsiz halkımıza ne kadar kabul ettireceğiz. yıllardır çatır çatır otomobil vergisi veririz, benzine %70 küsür vergi veririz, en donanımsız aracı sanki benim malımmış gibi "ooooooo, süper araba" diye öve öve bitiremeyiz. gider bizi göz göre göre sömürenlere makarna kömür; 2 araba 1 daire(2 anahtar diyodu galiba birileri, tam hatırlamıyorum) masallarına kanıp oy veririz(bizlerin de hatası var elbet, ses çıkarmaz böyle izlersen müstahaktır. gerçi sesini çıkaran da içerde şimdi. derin mevzular alıp götürmesin bizi). alırız bir sonraki sene "çakal satıcının" donanım değişikliğine kurban gideriz. alırız çukurlarda böbrek taşı düşürürüz. alırız, ilkokul mezunu demeyeyim, kendini bilmez bir cahil gelir size suçunuz yokken çarpar; allah korusun yaralanır, sakat kalabilirsiniz... küçücük parsele bir sürü bina dikip yanına, altına otopark yapmaz arabayı koyacak yer ararız veya birisi gelip çizecek mi diye iç geçiririz.... eğitimi ve bilinci artırmadıkça dediğiniz gibi illa Türk malı otomobil pek gerek değil. eğitim belki son yıllarda iyileşti, ama bilinç olgusu daha da gelişti. o da insanların tecrübelerine dayalı, deneme yanılma veya kulaktan dolma yolunda ilerlediği için olumlu sonuç vermesi uzunca bir zaman alır. yıllardır gelişiyoruz diye dışa bağımlılıktan kurtulmuş değiliz. yakında iç dediğimiz olgu da kalmayacak zaten, parsel parsel satıldıkça... biz şu an zaten avrupa ve dünya seviyesinde üretimi yapabiliyoruz. Türkiye de yapılan araçların çoğu parçası kalite ve sağlamlık olarak gayet iyi durumda. yine yazdığım ilk mesajın eksikliği dersem; üretilen aracın parçalarının büyük kısmı üretimi yapan yerdeyse Türk malı üretim(montaj) diyebiliriz. global dediğimiz markalar üzerinden örnek verirsek; hakim markalar kendi firmaları için tek tip bir platform hazırlar ve bunu kendi şirketlerine verir. buna uygun motoru, yürüyeni, elektronik sistemlerini diğer firmaları geliştirir. ama bağlı oldukları bir ana firma vardır ve son söz onda biter. buna uygun bir araçta üretilen parçalar elbette farklı ülkelerde üretilecektir. bunda maliyet ve kalite durumları baş etkendir. benim" bana ait olmadıkça Türk malı diyemem" dememin sebebi kendi ürettiğim bir platform olacak mı; şanzımanı, motoru olacak mı; kendi teknolojik sitemleri olacak mı??? bunları yapmadıkça bu imal edilen mal, bana ait olmaz... üreteceğim bir aracın parçasını maliyet ve kalite göz önüne alındığında yurtdışında yapmanın sakıncası yoktur. işin ar-ge si benden çıktıkça üretimin yeri önemli değil. gidip isim hakkı, kullanım hakkı ödediğimizi farz edelim, söz hakkı olan adam tak diye ortaklığı kestiğinde fabrikanın önünde camları izlersiniz. şu an çok farazi şeyler konuşuyorum, farkındayım. biz bir araç yapacak olsak -bize ait olsa da olmasa da- bu aracı nerede satacağız, kime satacağız, astarı yüzünden pahalıya mı gelecek, hangi yollar için üreteceğiz(köy yolu gibi bizim ülkemiz için mi, yoksa kaymak asfaltlı otoyollar için mi, parke yollarla dolu avrupa için mi??), biz global dünyada araç satmaya çalışırken buna hakim markalar nasıl izin verecek?? yaptığımız mal yurt dışında ne kadar söz sahibi olacak; ihtiyaçları karşılayacak mı; çin mallarına "bak ne kadar kalitesiz" diyenlerin TURKEY TURKEY dediklerini unutmazsak, onların dalgalarına mı maruz kalacağız??? (dünyada çin malı olmayan ne kaldıysa dalgasını geçenlerin ellerine ne geçiyor onu zaten anlamıyorum) diyelim ki yaptık, ürettik, satıyoruz. kendini otorite sanan birileri, çok bilmiş marka hayranları gelip yaptığınız işi illa Türk malı olduğu için sevecek mi; gözü kapalı mükemmel olmuş, eksiksiz diyecek mi?? yoksa yaptığımız iş anca bu olur diyerek milli duygu nedir bilmez bir tavır mı sergileyecek?? yanlış anlaşılmasın, eleştirilemez, hatasız bir ürün olamaz demiyorum. yaptığımız işi tam manasıyla kendimize mal ederek, büyük firmaların dediği gibi 25 30 bine araba mı olur demeden; hakkını vererek, çeşitlendirerek, dalga geçenleri şaşırtacak işler yapabileceğimize inanıyorum. büyük oynayanların kazandığı bir ortamda veya küçük bir laf uğruna hayal mahsülü üretir duruma gelmeyiz inşallah. bu işler alt üst geçit ve tokicilik yapmaya pek benzemez... kendimize en büyük engel; hazırcılık yaparak daha ne kadar gidebiliriz??
  13. ölmüş kuş serisini hortlacaklar işte. tamamı bana ait olmadıktan sonra yapılan iş montaj fabrikasında üretimiş arabadan ileri gidemez.
  14. anahtarsız çalıştırma olan araçlarda, araç anahtarla sürekli irtibat halinde sanırım. anahtar araç içinde olduğu sürece çalışmasında sıkıntı yokken, yine kart veya anahtar belli bir mesafeye kadar iletişim kurabiliyor; mesafe dışına çıktığında ise motor çalışmıyor. focustaki sistem böyle değil mi??
  15. mehmet fatih

    2012 Honda Civic

    dün honda bora ya gidip inceledim. pek beğenmedim. tavan çok alçak, arka koltuğa oturduğunuzda ufak bir sarsıntıda kafanızın tavana değmesi an meselesi. heleki yeni bir araçta ön konsolun niye taş gibi plastikten olduğunu anlamadım. kapılarda yumuşak kaplamalar varken ön konsolun öyle olması saçma geldi. direksiyon simidi de gördüklerim arasında en küçük olanlarından... şu an donanımlarına göre fiyatları çok iyi bence. satışları iyi olmalı ki en erken mart teslim var dediler. teslim alan birkaç kişi de vardı. erken almışlar galiba. şu an almak isteseniz şubat sonu veya mart başı teslim edilecekmiş ve martta da iyi bir zam varmış. istanbuldan sorduk orada da şubat ortası gibi dediler. bu dediğim full otomatik olanı için. diğerlerine şubat başı dediler. onlara da talep olursa teslim tarihi yine atar... fabrikası türkiyede olan bir aracı niye 2 ay sonraya teslim ederler anlamadım. vw lerde gördüğümüz "doğuş satış politikasına" özendiler sanırım. 1.6 dizel sorduk, sedanlar için öyle bir plan yok dediler. gelirse hb. olan modelle gelecekmiş. pek inandırıcı gelmedi bana...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.