2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız
×
Liderlik Tablosu
Popüler İçerikler
17-11-2015 tarihinde, Günlük Makaleleri içinde en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor
-
Advertorial (bir çeşit reklam işte) yapacaz dediler ... bizim pazarlama tarafı ile işi bitirmişler, bana da "Size mail atalım, yazılı cevap verin ... röportaj olur" diye haber yollamışlar. ...piki ... didim Neyse yolladılar soruları, cevap yazdım ... sonra Alo! geldi ... efendim editör sayfanın ortasına resim koymak istiyormuş, röportaj çok uzun olmuş, bu kadar metni kimse okumaz ... yazıyı kısaltalım, resim koyalım demiş. ...koyun mustang'ın resmini ... didim Olmazmış ... işin raconu aracın yanında röportaj veren kişinin resmini basmakmış ... böylece metin okuyucunun kafasında maddi olarak yer edermiş ... öbür türlü "anonim" basın bülteni olurmuş vs.vs. ...hay Allah benim belamı versin be! Neyse ... geldi fotoğrafçı, güleç yüzlü ... neşeli bir kızcağız. Başladık resim çekmeye. Elini oraya koy, başını kaldır, gıdını toparla ... olmadı ... göbeğin sarktı, az sağa dön ... yok kıçın resmi kapattı falan. ...daraldım be! Bir ara isyan ettim - Miss Turkey yarışmasına katılmayacağım yahu ... ne kastın! ...kız demez mi - Hafifsağ yap, omzunu geriye at ... ...aaa! Santim sallamıyor be. Bir süre ve ikibin kadar resim çektikten sonra teşekkür etti gitti kızcağız. Sonra editör deneme'yi gönderdi (bkn.ek) resme bi baktım ... ülen ... ne güzel çıkmışım be! ...ben?!? ...Alalalal?!? ...bu ben miyim? - Yahu ne güzel çıkmışım ...fotoğrafçı epey terletti ama eline sağlık. Editör demez mi... - iyidir arkadaşımız, model ne kadar faul olsa da o bize her zaman iyi poz'lar getirir. ...faul? ben mi? ...yuhhh! ...........şimdi bu lafın üzerine ne denir ki?5 puan
-
Alın size bir arıza arama komedisi İsmi bende saklı bir arkadaşımızın kuZu'suna bakıyoruz. Araç 2012 model Eb ve uzun zamandır halledilemeyen bir de sorunu var. Sorun şu ... kuZu anasının ak sütü gibi helal olan anahtarlarını tanımıyor. Anahtar ile araç arasında bir soğukluk, küskünlük durumu var ... ama neden? ...alalala? Başladık kafa patlatmaya ... Savaş - Yaşar ve kulunuz k*****n teoriler üretiyoruz, anahtar pilinin bitmiş olmasından girip bozuk immobilizer'e doğru uzanıyor ... yanlış kodlamadan girip uzaylıların lazer saldırısından çıkıyoruz. (bkn. atmak serbest) Lan?!? Anahtarlar bir türlü kod tutmuyor. Keyless'in ana ünitesini kontak anahtarı çerçevesine dokunduracak kadar yaklaştırıyorsunuz ... kuZu o zaman "Ah canımmm! neredesin sennn?" diye sarılıyor ona, ama aracın içinde olsa da diğer zaman anahtara "aşağı mahallenin çocuğu!" muamelesi yapıyor. Lan?!? Bizim Yaşar (elektrikçi) en sonunda daralıyor .... - Bu böyle olmayacak abi, komple dağıtalım arabayı. Savaş (elektrikçi) de fikren ona katılmaz mı? - Dağıtalım valla ... ...Allahtan elemanların ikisi de "Master Tech" yani dağıtsalar da kuZu'yu toparlayacak gibiler. - İyi ... dedim, dağıtın o zaman ... ama kuZu'yu b*k etmeyin, topladığınızda sağından solundan çıtırtı gelmesin., parça felan da artmasın! - Taam kablo tesisatına bakalım, ön göğüs altı tesisata bakalım, vites konsolunun altındaki alıcı'ya da bakalım ... orada da mı sıkıntı yok? Arka koltuğa bakalım o zaman derken ... anammmm! Lan?!? ...sonra mutlu haber geliyor. - Bulduk *****! - Helal ... neredeymiş? - Arka koltuk... - ...... hönk?!? Olay şu ... biliyorsunuz Focus'ta İsofix bağlantısı (kullanacağınız bebek koltuğunun tipine bağlı olarak) müşterinin talebi doğrultusunda (ücretsiz) ayrıca takılıyor. Yani arabaya bebek koltuğu bağlayacaksanız bayinize diyorsunuz ki "Benim XYZ marka koltuğum var, bunun için İsofix takın" bayiniz talep doğrultusunda İsofix koltuk karşılığı getirip aracınıza takıyor, siz de o karşılığa bebek koltuğunu kolayca monte ediyorsunuz. ...buraya kadar sorun yok. Sorun keyless araçta toplam üç tane anahtar okuyucu/algılayıcı olması. Sırası ile arka koltuğun altında, orta konsolun altında ve ön göğüsün içinde üç tane anahtar algılayıcı var ve bunların her birinin (yaklaşık) bir metrelik algılama menzili bulunmakta. Cebinizde anahtar ile bu üç algılayıcıdan her hangi birisinin menziline girdiğinizde kuZu sizi yakalıyor ve "OOoo! abim gelmiş, kapılar!!açılmaya hazır olun ... patron arabaya biniyor" diyor. Arka koltuğa İsofix karşılığını takan eleman koltuğu devirip kilit mekanizmasını monte ederken kaza ile bu algılayıcıların kablosunu katlamış, katlamak ile de yetinmemiş ... isofix'i tam o kat yerinin üzerine denk getirip kabloyu iyice ezmiş. (bkn.yuh!) kablo ezilince doğal olarak sinyal alıcılar arasında sıhhatli şekilde gidip - gelmez olmuş ; yani aracı anahtar'a "sağır" etmiş. Kablonun kat yeri düzeltilip İsofix bağlantısı düzgün şekilde yerine oturtulunca ve ezik bölüm elden geçirilince (bkn.kulaklarımı yıkattım, karşı komşudaki sineği bile duyuyorum) kuZu bir anda düzeldi tabi ... anahtar marşbiyel hizasına yaklaşınca "abimsin, hojgeldin!" demeye başladı. ...Allaha şükür ...şükrediyorum çünkü benim elektrikçilerin kafasına takılmıştı bu mevzu. ViN ile araca yeni anahtar set'i getirtmekten (belki eski set'in içindeki kartlarda bozukluk vardır diye) immobilizer'i komple söküp atmak ve yerine yenisini takmak noktasına kadar gelmişlerdi. (bkn.kafaya takmak) meğer basit bir kablo arızasıymış ... ferahladık yahu Servis indim ... elektrikçiler yok. - Nerde lan bunnar? ara ... ara ... Arka bahçeye çıkmışlar, çay / cigara keyfi yapıyorlar. Suratlarda y****k bir gülücük. Belli ki arızanın nedenini bulunca rahatlamışlar. Ama bende i***k bitmez ki... - Cigaranızı için de gelin ... sıkıntılı bir aracım var. - ...hayırdır? - Sağa sinyal verince radyonun sesi kısılıyormuş... - ...hadi be! Aslında öyle bir şey yok, ama insanları mutsuz etmek hoşuma gidiyor ... (bkn.evet i****m ne olmuş?) - Akşam gerekirse mesaiye kalın, halledin bu işi. Oğlanların suratları allak bullak ... ben de gülmemeye çalışarak arkamı dönüp gidiyorum. muHAHAHA ... yaŞasın kötülük!1 puan
-
Serviste çalışıyoruz ... o zamanki patronum Melih Pekol (kulakları çınlasın, adam gibi adamdır) bizim bir tarafımızdan ter akıtıyor. Almanya'dan teknik servis bülteni gelmiş, 3"kasa araçlardaki M40 (4 silindir - benzinli) motorların triger gergilerini kontrol ediyoruz. Almanya "ortam ısısını göz önüne almadan triger ayarı yapmış olabiliriz, lütfen kontrol!!" diye not yollamış ... belli bir üretim aralığındaki 3"leri çağırıp jet hızı ile gergi paletlerini vs kontrol ediyoruz. İşi hem düzgün hem de hızlı yapmak zorundayız ... yani terliyorsak boşuna değil. Bu arada servisin geri kalanında doğal akış devam ediyor ... Sigara içmek için servisin yan kapısından dışarı çıktığımda gözüm hemen camın yanına kurulu yedek parça ön bankosuna takılıyor ... adamın biri elini - kolunu sallayarak bir şeyler anlatıyor ... adam sinirli! Belli ki yolunda gitmeyen şeyler var, konuşulanları duyamıyor olsam da vücut dili ve yüz ifadeleri yeterince açıklayıcı. ...demek ki müdahale lazım. Yeniden içeri girip bankoya yollanıyorum. Tahminim doğru, bizim ön bankoda çalışan yedek parçacı resmen iş istasyonunun arkasına gizlenmiş ... adam veriyor , veriştiriyor buna. ...olay dahil oluyorum. - Size nasıl yardım edebilirim? Adam dönüp yakamdaki kart'a bakıyor "Servis Delegesi" ...belli ki yetkiliyim. - Bu arkadaş (parmağı ile bizim parçacıyı işaret ediyor) benimle resmen dalga geçiyor! Bizim yedek parçacı bir şeyler söyleyecek ama elimi sallayıp onu susturuyorum, inatlaşmanın gereği yok ki. - Buyrun size çay - kahve ikram edeyim, sorunu bana anlatın ... ben yardımcı olmaya çalışayım. Elemana ve de kendime biraz kave söylüyorum ... adam biraz sakinleşsin diye bekliyor, soruyorum. - Size nasıl yardımcı olabilirim. - Bana parça lazım. - Veririz, sizden mi esirgeyeceğiz. Aracınızın şase numarasını alalım ... stokta varsa hemen teslim ederiz, yoksa da acil getiririz. Adam biraz daha rahatlıyor ... - Parça neydi? - Tavan - Tamam, buluruz ... geçmiş olsun bu arada. Sizde bir şey yok değil mi? Adamın canı hala sıkkın ... - Yok ... diyor, kısaca. Bana yazdırdığı şase numarasını alıp bankoya dönüyorum, eleman kave içerken parça stokta var mı? Hızlıca bakacağım... - Abi ... o araba Cabriolet ... adama bunu söylediğimde direkt arızaya geçti. - Harbiden mi? - Bak ... Bakıyorum ... bizim parçacı zaten şase numarasını alıp araç dökümünü açmış ... ulan! araba harbiden cabriolet be. Adamın yanına geri dönüyorum. - Biraz kafam karıştı ... siz Hard Top'mu istiyorsunuz? (bez tavanın üzerine takılan alüminyum koruyucu kaplama) - Yok ... tavan istiyorum - Tente mi yani? - Yok ... komple tavan. Dayanamıyorum ... - Ne oldu ki tavanınıza - Kaybettim... ..............................................dumur! Adam kave'sini içiyor, üsteliyorum. - Sorunu doğru anlama ve buna göre çare bulma adına üsteliyorum ... tavanınıza ne oldu? - Kaybettim işte... - Şunu bana tam anlatsanıza Allah aşkına....! Olay şu ... abi Almancı, TüV tarihi yaklaşmış bir 320i Cabriolet araç almış kendine. Manitayla birlikte tatile gelmişler ... Edirne'den geçmişler, hava güzel ... bizim eleman tavanı açayım demiş. Demiş ama BMW'de tavan öyle kolay açılmaz. Sağ ve sol güneşliklerin yanında iki küçük kolçak var, önce onları "açık" konuma getireceksin, sonra dikiz aynasının arkasında kocaman bir levye var, onu çekip aşağı indirecek ve çevirip kaldıracak, yani A sütunu üzerindeki kilitleri serbest bırakacaksın. Sonra da el freninin yanındaki tavan düğmesine basacaksın ki tente katlansın ve bagaja girsin. Adam'da aynen böyle yapmış ... ama ufak bir noktayı atlamış. Araç otobanda, sol şeritte ... eleman bunu yaparken 120 - 130 ile gidiyor ... O tavan 30-35km/h de açılması için yapılmış, hadi de ki toleransı var ... 50km/h. Bizim eleman 130 ile giderken tavan düğmesine basınca -BAM- etmiş önce, sonra arabanın ön tarafı savrulmuş ve kocaman bir GÜM ile tavan ... yani tente, makina, spiraller vs. kopup gitmiş. Hani savaş uçaklarında Jettison tahliye (roket koltuğu) vardır ya ... o hesap uçmuş, gitmiş tavan. Yani eleman "kaybettim" derken sallamıyormuş, harbiden kaybetmiş be! - Kopan tavan nerede? - Yolun sağına çektim ama arkadan gelen kamyon ezmiş onu, parça parça etmiş ... bir ton'da küfür yedim (kamyoncudan) doğrudan buraya geldim. Tente, tavan, spiraller, motor .... OoOoOoO ... deli para tutuyor, bizim parçacının hesabına şöyle bir baktım. Yahu o parçalar (zaten stokta yok) Alman plakalı 320iC'nin oradaki (Almanya) bedelinden fazla tutar. ... Elemana bunu söyledim, adamın yüzü daha da düştü tabi. - Ama sizi çaresiz bırakmak olmaz ... gelin size bir branda verelim, arabayı park edip gittiğinizde brandayı çekersiniz üzerine. Almanya'ya döndüğünüzde de ya satarsınız arabayı, ya da hurdacından çıkma tavan bulursunuz. ... ne yapsın adamcağız? Kimseye kızamaz ki (kendisinden başka) tavandaki kilitlerin üzerinde kocaman etiket var ... "35km/h'den yüksek süratte açmayın" diye Sarı/Turuncu yazıyor kocaman (el kitabında da) ...aldı brandayı ... gitti. Yaa ... adam tavanını resmen "kaybetmiş" işte ... olmaz demeyin, oluyor1 puan
-
...geceyi berbat geçirmişiz zaten. Telefon hatları falan da berbat, sabah olunca dükkana gittim ... hayır, yıkıntı yok ... ama TiVi'de akan haberler berbat. Berbat ne kelime? İçler acısı... ne yapabiliriz ki? Bilmiyorum... o sırada mail kutuma mesaj düştü. Otosan "kriz insiyatifi" başlatmış ... kurulan masayı aradım, biraz konuştuk ... sonra çocuklar ile de konuştuk ve başladık çalışmaya. Önce bir liste yaptık ... listedeki ilk kalem ... araç. ... 6x2 olmaz, yolların durumunu bilmiyoruz, aradık taradık kamyon işi yapan bir galericide 6x4 hafriyat kamyonu varmış. Kaça satarsın dedik, bi rakam söyledi ... ne için kullanacağımızı söyledik ... hemen ona maliyet rakamına düştü + bize de açıktan -bağış- yaptı. - Hayırlı olsun ... dedik (bizim sektörde öyle iş yapılır, hayırlı olsun der ... pazarlığı bitirirsin.) bir arkadaş yolladık ... kamyonu getirecek. Sonra başladık gelen haberlere bakmaya, bizim kriz masası ile konuşmaya. Ne lazım? Neye ihtiyaç var? Onu tespit etmeye çalışıyoruz, bir yandan da İstanbul bayileri ile konuşuyoruz, kim bize katılır? Kim parasal ve/veya malzeme desteği sağlar? Çocuklar bu arada Valiliğe ulaşmış, kamyonun şase numarasını ve plakasını vermiş. Birini yollayıp aldırdık ... artık kamyonumuzun valilikten onaylı "Hizmet Aracı" belgesi de var. Minibüsler ile toptancılara adam yolluyoruz, bayilerden de malzeme - para ve adam geliyor. Saat üç civarı başladık kamyonu yüklemeye, iki büyük ışıldak, jeneratör, plazma kesici, el krikoları, oksijen kesici, bir ton alet (mesela calaskallar) ... tonlarca su, konserve yiyecek, bebek maması, bez, battaniye ve paketlenmiş gıda. Koca kamyon tepeleme doldu ... Otosan'ın kriz masası ile bir kere daha konuştuk. Zaten bizim genel müdür (Ali İhsan bey...) çoktan oraya gitmiş ... akşam olurken tırmandık kamyonun tepesine, bir kamyon ve iki minibüs ile yola çıktık. ...moraller hala bozuk ama en azından bir şeyler yapabileceğiz (ya da deneyeceğiz) evde oturup TiVi seyretmekten, tırnak kemirmekten iyidir diyoruz birbirimize. Ama ne ile karşılaşacağız? Henüz kimse bilmiyor. Yollar kalabalık, kimileri depremin vurduğu bölgeden kaçıyor, kimileri ise oraya gitmeye çalışıyor. Hava yeni kararmış ki fabrika inşaat alanına ulaştık. Donanma'da ki acil durum merkezi ile koordineli çalışıyorlar ve gelen gönüllüleri sağa - sola gönderiyorlar. Önce yanımızdaki teknik malzemeyi yere indirip istifledik, sonra da Yüzbaşılar'a geçip soğuk hava deposunda çalışmaya başladık. Yanımızdaki malzemeyi depo'nun sundurmasına boşalttık, bir kısmımız depoda ki malzemeyi (genelde sebze) sundurmaya çıkartırken diğerileri de devre dışı kalan jeneratörleri ve soğutucuları çalıştırmak için çabalıyor. Fark ettik ki jeneratör yakıtı bitene kadar çalışmış, sonra da durmuş. ...fabrika'ya geri döndük, durumu anlattık ve Ali İhsan bey'in onayı ile fabrika girişinin hemen yakınındaki Opet'e gidip adamların yakıt tanklarının kilitlerini kırdık. Nöbetleşe el pompası ile çalışarak önce yanımızda getirdiğimiz varilleri doldurduk, sonra da gene Ali İhsan bey'in talimatı ile Opet'e yönlendirilen belediye iş makinalarının depolarını fulledik. (sonrasında çaldığımız o yakıtın bedeli Otosan tarafınca Opet'e ödendi...) Yüzbaşılar'a geri dönüp jeneratörü çalıştırdık ... artık soğuk hava deposu o tatsız ama gerekli görev için hazırdı. Geri çağırdıkları için fabrika'ya geri döndük ... biraz yemek yedik, biraz elimizi - yüzümüzü temizledik ... sonra Donanma'ya yollandık. Acil durum su hattı pompaları ölmüş ... gidip baktık ... motorlar sağlam, bobin falan yanmamış ama deprem sırasında denize akan veya denizin altında kalan cüruf su girişini tıkamış. Allahtan hava sıcak, soyunup suya girdik ... girişi kapatan ızgaraları söktük, o arada itfaiye de yardıma gelmiş ...devreye tanker ile su basıyorlar (tersinden) biz dışarıdan kürek ile, onlar içeriden basınçlı su ile abanınca çok geçmeden hat temizlendi. ...deneme yaptık ... O.K ... böylece deniz kuvvetlerinin acil durum musluklarından deniz suyu da olsa sonuçta su akmaya başladı. Hala yanan noktaları söndürmek için o su elzem ... Ana caddeye çıktık, saate baktık ... yakında sabah olacak. Yanımızda kumanya var. Vakıfbank'ın 7/24 ATM cihazının basamağına oturduk, yanımda Levent diye bir arkadaş ... poşette karışık meyve suyu ve yarım ekmeğe sandviç var. ortalıkta pek ışık yok, yolun karşısındaki ev çökmüş, kendi kafasına göre hafiften yanıyor o kadar. El fenerlerimizi kapatıp ekmeğe yamulduk. Sırtımızı da ATM'e dayamışız. ...bir artçı vurdu ... zaten 1,000 tane artçı vurduğu için sallamadık tabi. Cam kırılma sesleri falan geldi, öksürük tuttu bizi de. Feneri alıp yaktım ... ulan?!? Levent bembeyaz olmuş ... - Un çuvalına mı düştün hanzo? Bu ne hal? ... dedim levent'e ... o da yaktı fenerini... bana çevirdi. - kendine baksana sen... demez mi? ...baktım, evet adam haklı. Ben de toza bulanmışım. Sonra aklımıza gedi, arkama dönüp baktım. Sırtımızı dayadığımız ATM cihazı olduğu yerde duruyor ama onun ve bizim üzerimizde yükselen bina artçı deprem sırasında -geriye- doğru devrilmiş, yıkılmış. Az önce orada olan bina artık orada yok! Bina olduğu yere çökse ... ölmüştük, bina yola doğru devrilse ... ölmüştük ... ama geriye doğru devrilmiş ve bizde çizik bile yok. ...pıFFF Ne yapılır ki? Ne denir ki? ...çalışmaya devam ettik. Belediye Otobüsü kullandık Naaş taşıdık İş Makinesi Kullandık AKUT çağırdı, temel demiri kesmeye gittik Kaymakamlık çağırdı hoparlör sistemini tamir ettik vs.vs. ...üç dört gün sonra dediler ki... - işler kontrol altına alındı, evinize dönebilirsiniz. ...öyle yaptık. Boşalan kamyonun kasasına doluştuk, kamyon İstanbul'a gelene kadar tentenin altında uyukladık. Biri beni eve bıraktı ... kapıdan girip doğrudan duşa gittim. - Bir çöp poşeti getir ... dedim hatuna Duşun altında yıkanırken başladım soyunmaya. Kolumdaki saat, ayağımdaki ayakkabı dahil (hatta içinden ehliyeti alıp cüzdanımı da) yani yıkanırken üzerimde ne varda hepsini çöp poşetine doldurdum .... hatun da poşetin ağzını bağlayıp attı hepsini. Yıkanmaya devam ettim .... belki bir saat kaldım duş'ta. ...çıktım, bir şeyler yedim ama yok ... çok kötü kokuyorum. Yeniden duş'a geri döndüm ... bir saat daha. - Ekmek çarpsın kokmuyorsun ... diyor hatun ama koku'yu alıyorum abi (siz anladınız ne kokusundan bahsettiğimi) ...o geceyi duş ile yatak arasında geçirdim. Sabah dükkana gittim, kokuyorum yahu! ...bir doktor arkadaşa telefon açtım ...durumu anlattım. - O koku senin beyninde, bedenin kokmuyor. Senden başka o koku'yu duyan da yok, kendine biraz zaman tanı ... koku azalacak, öyle olacağını göreceksin. Ama hemen olmayacak ... sabretmen lazım ... dedi. Mantıklı... ...koku azaldı (hemen değil ama azaldı) aradan bir ay falan geçtiğinde ise artık o koku'yu algılayamıyordum. (...ki bu iyi bir şeydi) ...aradan kaç sene geçti, bilmem inanırmısınız ama o Ağustos'u düşündüğümde hala malum koku'yu -hatırlayabiliyorum- kimi şeyler hafızamda solmuş, bulanıklaşmış ... ama koku? Hayır ... onu hala hatırlıyorum. :(1 puan
-
eyvallah ... işe gidemedim (evde herkes hasta,onlara ilaç yetiştiriyorum ... biri grip salgını yok demişti değil mi?) ...neyse, madem başlık açtınız (sağolun) devam edeyim. Henüz Ford'a geçmemişim, Toyota'da "geçici görev" yapıyorum ve bir yandan iş bakarken (Toyota hiç sarmamıştı) diğer yandan ayıp olmasın diye %5 kapasite ile falan çalışıyorum. (bkn.adeta kendimi parçalıyorum) ...dediler ki. - Bayileri Japonya'ya götürücez, bizden dört kişi önden gidip sağı-solu öğrenecek ve orada bayilere mihmandarlık yapacak (bkn.imza karşılığı bayi almak ve seyahat sonunda hepsini sağ salim uçağa doldurmak) bizim ekip bayiler oraya varmadan bir hafta önce gidecek, sen de gitmek istermisin? Her ne kadar "ilk gözden çıkarılacaklar" listesinde olmak pek iç açıcı gelmemiş olsa da + Japonya'yı sevmesem de ...Maltepe'de ki merkezde masanın çekmecelerini resmi yerleşim planına göre dizmek ya da bizim salak Japonların Kemercountry golf hikayelerini dinlemekten iyidir ... diye düşündüm. ...tabi ki bu bir hataydı. Ben ve diğer üç "feda edilebilir" toparlandık, 10 gün kadar sonra da JAL'e binip Tokyo'nun yolunu tuttuk. İş planımıza göre 3 gün Tokyo'da kalacak, bayilerin gezeceği yerleri önden ziyaret edecek ... ardından da Toyota City'e geçip (şaka değil, Toyota'nın kendi şehri var orada) fabrika'yı ve diğer tesisleri ziyaret edeceğiz. Sonra Tokyo'ya geri dönüş ve bayileri karşılama. Plan bu... en azından kağıt üzerinde. (neden bir seyahat şirketi ile anlaşma yapmamışlar ki?) Neyse ... JAL uçağına bindik ... uçakta bir Alman var, bir de biz dört kazma türk. Uçağın geri kalanı toplu şekilde geziye çıkan 98.215 Japon ile dolu ... beHHH ... elemanlar birbirlerine tatil boyunca çektikleri 1.8 milyon fotoğraf karesini gösteriyor ... len Sultanahmet'in bahçesindeki kedi yavrusunun resmini çekmiş guuk (Amerikan argosunda çekik gözlülere öyle denir) sonra bir baktık uçağın yarısı zaten o kedi'yi çekmiş. Hayvan suratında patlayan flaşlardan kesin kör olmuştur ... manyak bunlar ya! ...henüz daha kaç kere "manyak bunlar ya!" diyeceğimin farkında değilim tabi <img alt=": class="bbc_emoticon" src="http://www.focusclubtr.com/public/style_emoticons/default/smile.pngstyle="border: 0px;" /> Öncelikle belirtmem lazım.. Caponlar kibar insanlar. 10 küsur saatlik uçuş boyunca yanımdaki (yan koltuğumda oturan) elemanı resmen otobüs yastığı gibi kullandım (hani yastığı cama dayar öyle uyursunuz ya) kesin öküz gibi de horlamışımdır da ... eleman çıT çıkarmadı. Öyle kibarlar yani. Bizim uçak Narita'ya indi, bagaj falan beklemiyoruz ... zaten vize olayı da yok + elimizde Toyota'nın mektubu var. Cort diye geçtik gümrükten, 60 gün kalmak süresi verildi ... ana salona geçtik (bu arada Narita çok büyük .... beHHH) yürüyen yollar ile araba kiralama noktasına gidiyoruz. Orada Toyota Wellcome Desk açmış, gittik elemanlara .. elimizdeki kağıdı gösterdik ... bize bir Raum verdiler. Raum? ...o ne be?? ...bize mi? ...harbiden mi? Oto-park alanına giden minibüs'e atladık ... atıyorum bizim araç Mavi E 15'te ... yakın bir yerde indik ve başladık Raum'a bakmaya. yahu araba var ya ... nasıl desem? Ayakkabı kutusu kadar ... Japonya ölçülerine göre bile ufak bu be! Biz dört tane yarma adamız, elimizde uçak içinde taşınabilecek boyda bavullarımız da var. Eee? ...nasıl olacak bu iş? Biri dedi ki ... - Kesin gizli kamera var, bizimle t*ş*k geçiyorlar. Sonra ben (Polyanna Mode=ON) dedim ki ... - Ey cemaat, biz bu işi çözeriz. Üçümüz mühendis, dördüncümüz de işletmeci ... bu kadar eğitim bir araya gelince biz bu arabaya sığarız. ...sığdık da... Nasıl? ...şöyle. Şimdi araba sağdan direksiyonlu, aramızda en ufak - tefek olan (180) ön koltuğa oturdu, koltuğu geriye çekti (yükseklik ayarı yok) ve araba kullanabilecek pozisyona geldi. Bir gitti kaldı üç kişi + dört valiz. Birimiz koltuğu (ön sol) öne çekti, ayakkabılarını çıkarıp bağdaş kurma ile oturma arasında bir pozisyon aldı. İki gitti, kaldı iki kişi + dört valiz. Valizlerden üçünü bagaja iteleme koyduk ve kasarak kapattık (nasıl olsa kırılacak bir şey yok hesabı) ama bagaj bir açılsa bizim valizler puFF diye ortalığa saçılacak ... o ayrı. Ne kaldı? Bir valiz + iki kişi. Sağ tarafa, şoförün arkasına bir kişi yan oturdu (sırtını kapıya dayayarak) son eleman sol arka koltuğa oturdu. Sağ tarafta yan oturan ayaklarını solda oturanın kucağına koydu ve kalan son valizi'de kucağına aldı. ...anlayacağınız kapılar kapandı ama tabi ki rahat falan değiliz. Park alanından çıkmayı denedik, yok abi ... araç sol tarafta oturan elemanın dizi nedeni ile vitese bile geçmiyor. (düz vites) vites atılacaksa sol önde oturanın olduğu yerde dönüp yüzünü cama yapıştırması ve kendini komple o tarafa çekmesi lazım. Olacak iş değil yani ... ...dedim ki "İnin arabadan, aklıma bir şey geldi." İndik ... anlattım planı ... kabul gördü. Atladık park alanında dolaşan minibüse ... aynen terminale döndük. Gittik Toyota'nın Wellcome masasına, bavulumu verdim bir arkadaşa, ceketi çıkarttım onu da diğer arkadaşa verdim, taktım güneş gözlüklerini. Gittim desk'e ... ufacık bir kız var orada. - Yardımcı olabilir miyim? ..dedi - Go, go call MANAGER kız böyle bir garip oldu ... bana bakıyor, arkamda ceketimi ve çantamı taşıyan sözde güruh'a bakıyor, böyle sinek savar gibi salladım elimi (japonların geleneksel hareketidir o ... s*kt*r git'e en yakın şey yani) ...gitti, az sonra yanında Menager ile geldi. Elimdeki kağıdı ve anahtarı attım desk'e, başladım "orta" volüm ile bağırmaya. -I AM BiG BOSS TURKEY, Very BiG BOSS .. Shame, shame .. what is this car lan? herif kızardı, bozardı ... bizimkiler arkamda eğilip kalkıyor (gülmemek için kasıyoruz tabi) ben devam ettim. - Shame on you, I'm Very ViP (o ne demekse artık) ViP, ViP do yo know what is ViP? - Yeş, yeş ViP (Japonlar Yes diyemez, "Ş" harfi ile vurgu yapar) - Give me big car ... BİİİİİİİİİG CR I'm Big ... I'm ViP - Yeş, yeş ...falan dedi keriz Bu caponlar manyak ya! Bizde olsa kesin dayak yerdim. Hemen yeni bir araba verdiler, herif bin kere eğildi kalktı, kız zaten bankonun altında kaybolmuş ... kaptım anahtarı ve adres kartını (eleman uyanmadan uzayalım abi) döndüm arkamı gittim. Gene minibüs, gene park yeri arama ... veeeeee.... ...zaferrr! Obareyyy ... falan modundayız. Attık bagajları, kurulduk arabaya. Arka camlarda kadife perdeler, koltuklarda beyaz kılıflar falan var. İki dakikada havaya girdik tabi "çek oğlum bilmemnereye" falan yapıyoruz. Çıktık hava alanından, elimizde harita var ... önce çevre yolu, sonra Downtown derken oteli bulduk. Bizde keyifler gıcır ... geyiğe vurmuşuz. -Lan bunu verip içinde bar olan bir araba mı istesek? ...falan diyoruz. Sonra gerçek türk filmlerinde *r*spunun suratında patlayan tokat gibi bize çarptı. Sorun PARK YERİ idi ... otelin önünde ve civarında park yerleri vardı (Parkomatlı) ama bizim araba bir buçuk capon arabası boyutlarında olduğu için onu hiç bir yere sığdıramıyorduk. Otelin oto park'ı vardı ama (hem de kapalı) park ücreti günde 60 Amerika Doları'na geliyordu (bkn.kova dolusu yen) yani B*K yemiştik (her zamanki gibi) - Arabayı terk edip kaçsak mı? - Arabayı uzak bi yere bırakalım, trenle gider geliriz - Birimiz arabada kalsın, nasıl olsa benzin bedava ... sıra ile uyuruz ...gibi çözümler ürettiysek de bunların hiç bir derdimize derman olmayacak gibiydi. Yenilgiyi kabul ettik (mecburen) otelin oto parkına girip arabayı park ettik, 60 dolar ödedik ve sonra da Toyota'yı arayıp ... - trafik çok yoğun, biz araba istemiyoruz. Arabayı otelin oto parkından alın ... dedik (bkn.nasıl rezil olunur) Bu caponlar manyak ya!!!1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
Focus Club Türkiye
Bu sitenin işleticisi, bu sitede yer alan bilgi, yazı ve makalelerin doğrudan veya dolaylı olarak kullanılmasından dolayı oluşacak zararlardan sorumlu tutulamaz. Kaynak gösterme kuralına uymak şartıyla, bu sitede yer alan yazı ve makalelerin belirli bir kısmına atıf yapılmasına, link verilmesine izin verilmektedir. Kaynak (canlı link) gösterilmeden yapılan alıntılara ise izin verilmemektedir. Sitemiz, hukuka, yasalara, telif haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.