Jump to content
2019 Temmuz'dan sonraki tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeni kayıt yapınız ×

Can Çeralp

Üye
  • Toplam İleti

    20
  • Katılım

  • Son ziyaret

Can Çeralp Hakkında

Profil Detayları

  • Şehir:
    istanbul
  • Arabam:
    Ford Focus 3 1.6 TDCi
  • Meslek:
    Öğrenci
  • Cinsiyet:
    Bay

Can Çeralp's Achievements

Apprentice

Apprentice (3/14)

  • First Post
  • Collaborator
  • Reacting Well
  • Conversation Starter
  • Week One Done

Recent Badges

11

Toplam Beğeni

  1. Merhaba, Aracımın 30000 bakımını Ford servisinde 660Tl'ye yaptıktan ve üzerine 4 fren balatası için 600 küsür lira daha istemelerinin akabinde dışarıda aynı marka ürünü yarı fiyatına taktırmamdan sonra (yardımı olan herkese ayrıca teşekkürler); 45000 bakımını da aracı garantiden çıkarmayacak ama Ford olmayan bir servise yaptırmaya karar verdim. Ancak bir sürü sorum var; 1) 45000 bakımı neleri içerir? Nelerin yapılması ve değişmesi gerekir? Örneğin DPF değişecek mi? Kullanım kılavuzunda kendi kendini temizler yazıyor, emin olamadım. 2) Klimaya takılan telefon tutacaklarından almıştım, arkasındaki ufak tırnaklardan ikisi klimanın içine düştü. Bir süredir de klimanın dönüş hızı 2'nin üzerindeyken çok sesli ve uğultulu çalışıyor. Sorun içeri düşenlerden olabilir mi? Öyleyse zararlı mıdır? Nasıl alabiliriz? 3) Üstteki soruyla alakalı olabilir ama emin değilim. Klima açıkken tüketim +1 lt kadar artıyor. En azından uzun yolda bu kadar çok değildi eskiden. Sorun içeri düşenler olabilir mi yoksa klimanın polen filtresi ile mi alakalı? 4) Aracımın gidişinde, duruşunda hiç bir problem yok. Sadece ve sadece ilk iki vitesteyken torkun çok yüksel olduğu devirlerde (1500-2500 arası) gaza fazlaca basarsam; başka bir deyişle motora çok tork üretmesini söylersem direksiyona varacak kadar ciddi (sürüşü vs. etkilemiyor ancak kesinlikle hissediliyor) bir titreme oluyor. Daha önce de aynı sorundan (kullanılamayacak kadar kötü halini düşünün) servise gitmiştim ve garantiden motor kulak + takozlarını değiştirmişlerdi, üzerine de özel bir çelik yapıştırıcısı kullanmışlardı. Alınan önlemlere rağmen aynı sorunun ortaya çıkması normal midir? 5) Lüleburgaz'da bildiğiniz ucuz, aracı garantiden çıkarmayacak ve güvenilir bir servis var mıdır Şimdiden çok teşekkürler..
  2. Çok teşekkür ederim hızlı cevaplar için. O zaman gönül rahatlığı ile bütün uyarıları siliyorum ve ucuz yakıt (artık buna ucuz denirse ülkemiz şartlarında ) yakıttan almaya devam ediyorum. Peki hidrolik sıvısını ben mi alayım ve ekleyeyim? Kendim alabileceğim birşey mi, servis olmadan ekleyebilir miyim, eklersem garanti dışı kalır mı, tıpkı yağlarda olduğu gibi servisin koyduğundan daha kalitelisini bulmak gibi bir durum mümkün müdür gibi bir sürü soru işareti var aklımda.. Bir de balataların ömrü gelmiş midir? Geldiyse yenilerini hangi marka ile değiştireyim ki böyle bir kararma yapmasın? Tekrar teşekkür ederim. Düzenleme; Hidrolik sıvısı ile ilgili diğer başlıktan gerekli bilgileri aldım, sadece tavsiye ettiğiniz bir marka var mı? Kendim alayım ve beklesin araçta gerekirse yoksa direk serviste eklemeleri yeterli mi?
  3. Merhaba, 2012 Nisan doğumlu Focus 3'üm var. 30000 bakımına girdi ve sorunsuz olarak kullanıyordum. Ancak aldığım günden beri çözülmeyen bir problemim ve son 2 haftada yeni çıkan bir problemim daha var. -Aldığım günden beri olan problemim; Fren Hidroliği sıvısı. Birinci günden beri jantlarım kapkara oluyor. Bunun olması bazen 4-5 haftayı buluyor, yıkayınca geçiyor sonra yine aynısı oluyor. Servise bir çok defa bunun olmaması gerektiğini söyledim onlar ise normal olduğunu, bütün yeni Focuslar'da aynı şeyin olduğunu söylediler. Kimi usta "balataların eriyen tozları" dedi kimisi "fren hidroliği böyle çok çok yavaşça azalır" dedi ve hepsi bunun bir sorun olmadığı söylediler. Frenlerimin tutması kusursuz; ses yok, vuruntu yok. Ancak ne zaman yokuşta 15-20 saniye dursam (mesela bir kırmızı ışıkta) hemen ekranda "fren hidroliği sıvısı az" uyarısı çıkıyor. Bir sürü Focus ve daha da fazla Fiesta görüyorum. Ya çoğunluk 3 günde bir aracını yıkıyor ya da benim sorunum azınlıklarda olan bir sorun çünkü kararmış jantlara sadece bir kaç araçta rastladım. Eğer bu konuda bana kesin bilgi verebilirseniz servisin üstüne gideceğim ve garantiden yapılmasını talep edeceğim. -Yeni çıkan problemim; Dediğim gibi 30000 bakımı yeni yapıldı, motor yağ değişimi de yapıldı ve verilen künyede bir sonraki değişim için 45000km diyor. Geçtiğimiz günlerde menzil artık tek basamaklı kmleri gösterince tesadüfen gördüğüm, Libadiye caddesinde 4.24'e Euro "4" dizel (adam öyle söyledi, hatta uzun uzun aslında ülkemizde her yakıtın aynı "kalitesizlikte" olduğunu, kendilerinin piyasada tutunmaya çalışan daha küçük bir işletme oldukları için ucuz sattıklarını da mantıklı bir şekilde anlatınca ikna oldum) satan bir istasyondan deneme amaçlı 20 TL yakıt aldım. Aracın ne gidişinde ne sesinde hiç bir değişiklik olmadı ancak 2-3 gün sonra ekranda "Motor Yağı Değişim Zamanı" uyarısı belirdi. Yakıt böyle bir uyarıya sebep olabilir mi bilmiyorum, aldığım yakıt böyle bir şey yapmış olabilir mi onu da bilmiyorum. Korkudan bir daha oradan alamadım. Bunun üzerine toplamda 100TL'ye yakın yakıt aldım ve arabanın hiç bir problemi yok, herşeyiyle mükemmel çalışıyor. Ancak Yağ değişim uyarısı ekranda sabit. Acaba sorun yakıttan olabilir mi? İstasyonun ismini de hatırlayamıyorum bir türlü.. Turkuaz'dı sanırım. Daha önce oradan yakıt alan veya benzer bir durumla karşılaşan var mı? Ne yapmamı önerirsiniz? Şimdiden teşekkür ederim okuyan, cevaplayan herkese.. Küçük bir eklenti= Aracın gidişinde, sesinde, performansında hiç bir problem olmamasına rağmen yakıt tüketimim sanki 0.5-1lt arası fazlalaştı gibi görünüyor. Hava şartlarından ve motorun daha geç ısınmasından da olabilir tabi, emin değilim.
  4. Hayır, benim adıma hiç araç olmadı. Ailemin aracı ama böyle bir mesajın babama gelmesi gerekir diye düşünüyorum. Ehliyete kesilmiş bir cezam olsa herhalde haberim olurdu, orada da plaka yerine benimle ilgili bile (isim vs.) olurdu diye tahmin ediyorum. Çok emin değilim ama. Emniyetteki sorgulamanın temiz çıkması da ayrıca düşünürdü, GİB'e göre ayın 1'inde girilmiş bu bilgi internete, bu kadar zamanda emniyetin veri tabanı ile GİB eşleşmiş olmalıydı. Hatta bence GİB, veri tabanını emniyetten almalı. Çünkü cezayı polis keser, sonra vergi dairesine bildirilir (teknik olarak, ama işin teknik mantığını tahmin etmek sanırım çok işe yaramıyor)..
  5. İyi akşamlar, Uzun ama lütfen okuyun; Tatsız bir mesaj geldi bir kaç saat önce telefonuma. Gelir İdaresi Başkanlığı'ndan. Borcunuz bulunmaktadır diye. Arattığım zaman herhangi bir tarih ya da ceza detayı olmadan aracımın plakasına kesilmiş -ve benim TC kimlik numaram üzerinden sorgulanabilen- 243 lira ceza kesilmiş görünüyor. Üstelik 36 lira da gecikme faizi var. Detayları öğrenmek için biraz araştırdım ama öğrenebileceğim bir yer bulamadım. İlk ay faiz işlemeyip her ay %5 gelse hesabı yaparak cezanın ortalama 3-4 ay önce kesildiğini tahmin ediyorum. İnternette 243 liraya denk düşen cezaları sorguladığım zaman bu sayıya iki durumda rastladım; 1) Hatalı park cezası + polisin aracını çek ihtarına uymayıp kaçma hali (ancak böyle bir durumda sorgulama sayfasında iki farklı ceza görünür diye düşünüyorum, zaten genellikle İşpark gibi paralı yerlere girmek zorunda kalıyorum) 2) Trafiği tehlikeye atacak şekilde sürmek veya aracı modifiye etme durumu İki durumu da yapmadığıma sonuna kadar eminim. Zaten aracı İstanbul'da sürdüğüm güzergah böyle şeylere izin bile vermiyor. Araç da doğrudan fabrika çıkışıyla duruyor, ufacık bir modifiye bile yok. Üstelik şu ana kadar 1 kırmızı ışık, 2 telefonla konuşma cezam vardı; onların hepsi 15 gün içerisinde resimleriyle birlikte geldi ve erken ödeme indirimi ile ödendi. Bu cezaya dair hiç bir zarf vs. gelmedi. Adresimin yıllardır değişmediğini düşünürsek bu ceza da gelmeliydi diye düşünüyorum. Başka ilginç bir konu ise araç benim adıma değil, babamın şirketinin adına. Yani mesaj bana nasıl geldi ve benim TC kimliğimden nasıl sorgulanabiliyor hiç bir fikrim yok. Ben vergi mükellefi bile değilim an itibariyle, işim veya arabam veya evim vs. de yok. Biraz araştırma yaptım, bu mesaj son aylarda bir çok kişiye gönderiliyormuş ve bazı kişiler gelen mesaja rağmen gib.gov.tr den sorgulayınca hiç birşey gözükmüyormuş. Azımsanmayacak kadar kişi de "borcu yoktur" onayını alıp aracını sattığı halde yıllar sonra faiziyle birlikte gelen cezalardan şikayetçi. Yine bir çok ceza da 2010 öncesinde kesilmiş ancak sisteme son bir kaç ayda girildiği için kimsenin haberi olmamış ve cezanın boyutunu aşan faizler ortaya çıkmış, yine de faizleri iptal ettiremeyip hepsini ödemek zorunda kalmışlar. Benim aracım bu kadar yaşlı da değil, 2012 Nisan ayının son günlerinde alındı. İnternette gördüğüm bazı yazılara göre İstanbul Park buluşmasında motorlu birine de benzeri cezalar yazılmış. Kısacası çok şaşkınım, moralim de çok bozuk. Daha önce başına böyle bir şey gelen var mı? Eğer bir hata varsa -ki bence var- iptali, düzeltilmesi söz konusu olabilir mi? İşsiz ve parasız halimde böyle birşeyin olması moralimi daha da bozdu. Şimdiden okuduğunuz için teşekkür ederim.. Küçük bir eklenti, Emniyet'in sitesinden sorgulatınca da aracımın bir cezası olmadığını söylüyor. Bana mı kesildi acaba ceza? Ancak ceza bölümünde benim ismim değil aracın plakası var.
  6. Affınıza sığınarak biraz düzeltiyorum; Günümüzde enjektörlü ve yüksek basınçlı teknolojilerde dizelle benzin arasındaki fark esas "uzun yolda" kalmadı. Teknik verilere bakın, uzun yolda artık herkes az yakıyor. Hız sabitleyiciyi açıp, 100-110 aralığında bir değere sabitlerseniz aşağı yukarı bütün araçlar aynı yakacaktır. Gerçek fark şehir içi ve özellikle dur-kalk ortamlarında ortaya çıkıyor. Lüleburgazlı ve de 8 senedir İstanbul'da yaşayan birisi olarak 2011, 1.4 multijet 120 bg benzinli Linea'dan sonra 2012 Focus 1.6 TDCi 115 bg Focus aldık ve kesinlikle %40-50 aralığında kar ettik. Bu 1.4 turbo multijet motor döneminin 122'lik TSi Alman motorlarına rakip. Performans olarak çok iyi, araç da zaten hafif; uzun yolda da çok tutumlu ancak Zincirlikuyu-Levent-Maslak gibi yerlere iş çıkış ve işe gidiş saatlerinde girdiyseniz 11-12lt ortalama yakalamanız mümkün. Ben Focus ile o bölgede en kötü senaryoda 6.5-7 lt görüyorum. Yakıtın ucuz olması, üstüne litre olarak da daha az yakması eklenince dizel belirgin şekilde karlı oluyor. Çünkü dizel bildiğiniz gibi yavaş devirlerin motoru. Düşük devirlerde verimli yanarken yüksek devirlerde verimi düşüyor. Benzinli de ise durum biraz daha ters. Yüksek devirlerde verimi artarken alt devirlerde daha çok yakıt ama daha az güç üretiyor. Bu durumda alt devirlerin kullanıldığı ve masrafın arttığı şehir içi ortamlarında dizel daha karlı oluyor. Bu ortamlarda bir dizel motorun %40'a varan avantajıyla yarışabilecek tek benzinli motor, ondan ancak %40 civarı küçük olan bir motordur O da 1.0 benzinli olur. Hem tasarruf hem de uzun vadede dayanıklılık kaygısı çok yüksekse ve dizele yanaşılmıyorsa ben olsam 1.0 benzinliyi alırım, LPG taktırırım, sonra da yazılım ile alt devirlerdeki tasarrufu biraz daha arttırırım (güçten hafif feragat ederek) ve hem zorlanma azaldığı için ömrü uzamış bir motor elde ederim hem de süper tasarruf etmiş olurum. Dizelde de (LPG kısmı hariç ) aynısı düşünülebilir. İyi bayramlar
  7. Doğru söylemişim ; turbolu bir motorun strok boyu, güç olarak denk atmosferik kardeşine yakınken -elimizde veri yok ama tahmin etmesi zor değil- atmosferik bir 1.0 lt motorunkinden büyük olabilir. Tabi (bu detay önemli) belirli hacimlerde (çok büyük farklar olmadığı için) üretim kolaylığı açısından farklı sistemlere (turbolu, turbosuz, dizel) hizmet edecek ama birebir aynı kalıplar da çıkabilir. Hatta yanlış hatırlamıyorsam bir zamanlar A3, A4 ve Passat'ta meşhur olan 1.8T motor, 2.0 versiyonunun birebir aynısı olup sadece silindirlerin içine gömlek eklenerek hacmi değiştirilmişti. Böylece hacim küçülüyor, duvar kalınlaşıyor, turboya dayanım artıyor, strok boyu uzun kalıyordu.
  8. Ben de kendi çapımda bildiklerimi aktarayım; -Turbo beslemeli motorları anlamak için onları hangi atmosferik kardeşleriyle karşılaştıracağımızı iyi bilmeliyiz. Turbo destekli motorlarda tüketimin alt noktası aynı teknoloji ve hacimdeki turbosuz motor kadar olabilir, üst noktası da aynı beygirdeki ve nesildeki turbosuz motordan fazla bile olabilir. Buna göre 1 lt ve turbolu, 125 bg'lik bir motorumuz olsun. Tüketimin (şehir dışı) geleceği en düşük değer, aynı teknolojideki turbosuz bir 1lt motorun değerine eşit olacabilir ancak. Alt limit budur. Üst limitte ise 125bg'lik herhangi bir atmosferik motor kadar ya da daha fazla yakabilir. Teoride püskürtme ve silindir işleme teknolojileri aynı olsa da daha dar alana zorla daha fazla hafa sıkıştırmanın baskısı yüzünden en yüksek güç halinde, aynı güçteki atmosferik denginden %3-4 fazla yakabilir. -Turbolu bir motorun en düşük tüketim anında aynı hacimdeki turbosuz kardeşine eşit yakmasının sebebi de turbonun %100 kazançlı bir sistem olmamasındandır. Aslında b, bilerek yapılan bir sistemdir. Bildiğiniz gibi turbo, egzoz gazının an itibariyle barındırdığı ısı ve hareket enerjisinin türbinlerini döndürmesiyle elde ettiği enerji ile tıpkı bir elektrik süpürgesi gibi motora gelen temiz havayı fazla fazla içine çeker. Ancak turbonun türbininin, dışarıdaki temiz havanın doğal basıncından daha fazla basınç oluşturacak kadar hızlı dönmesi için egzoz gazının basıncının ve hızının belirli bir miktara ulaşması gerekir. Tüketim/gaza basma oranı/güç ihtiyacı çok düşükse turbo kanatçıkları ya hiç dönmeyecek ve aralarındaki boşluktan geçen havayı yeterli bulacak ya da zaten silindirlerin inip kalkması ile ortaya çıkan vakum/emme hareketi ile dış havanın basıncının izin verdiği kadar havadan daha az bir hızla dönüp aslında gerçek bir katkı sağlayamacaktır. Bu durumda motor, litresi ne kadarsa o kadar litrelik bir atmosferik motor kadar havayı içeri alıp, ona göre yakıt püskürtebilir ve üreteceği güç de turbosuz kardeşinin üreteceği güç kadar olur. -Gaza daha fazla basılıp, püskürtme arttırılıp, egzoz sıcaklığı (yüksek verimli, hatta doymuş yanma halinde) ve dolayısıyla basıncı artınca turbonun içindeki türbin, dışarıdaki havanın doğal basıncından daha fazlasını içine çekecek şekilde vakum etkisi yaparak dönmeye başlar ve egzoz gazı basıncı arttıkça turbo hızı (ve içeri aldığı hava da) artar. Bu durumda zorlanmış bir şekilde, litresinin izin verdiğinden çok daha fazla havayı içine alabilen motor çok daha fazla yakıtı da püskürterek daha güçlü yanmalar elde edip yüksek güç üretir. -Burada turbo sistemi kusursuz olmasa bile karşılaştırmayı güç ve verim bazında yaparsak aslında (ekonomiyi bir kenara koysak bile) çok daha üstün olduklarını görebiliriz. neden? 1) büyük hacimli motorun silindirleri ve inip-çıkma (strok) boyları da büyük olur. Turbolu motor aslen güç dengi kardeşinden daha küçük hacimli olduğu için inip-çıkma mesafesi daha azdır. Bu da az gaza bastığımız bir anda birden gazı köklersek (turbo desteği tam gücüne ulaşmadan bile) devirlerin daha çabuk yükselebileceği anlamına gelir. 2) hacimce denk kardeşine göre ise silindir boyu biraz daha uzuncadır. Çünkü yüksek basınçlı havayı dikine emmek ve patlamanın şiddetini daha uzun sürede elimine etmek için atmosferik kardeşinden daha uzun süreli inme-çıkma hareketi yapar, böylece devri düşer. Bu, bir kötü yan değil aksine iyi yandır. Çünkü -özellikle benzinli- motorların aslında verimli olduğu devir aralığı çok daha sınırlıdır. Atmosferik ortamda hava akış kontrolü biraz daha atmosferik şartlara bağlı olduğu ve yüksek devirlerde (doğal yollarla) yeterli hava alma/boşaltma süreleri bulunamadığı için çok fazla yakıt püskürterek güç artışı sağlansa da tüketim gereksiz yükselmekte ve birim yakıttan elde edilen enerji miktarı azalmaktadır. Bu durumda da yüksek devir çevirebilen atmosferik motorlarda ya alt devirler için de yüksek püskürtme oranı ayarlanıp her devirde güç artışı ya da alt devirleri kısılıp alt devirlerde ekonomi, üst devirlerde yüksek güç şartı getirilir. İkinci seçenek en çok rastlanan seçenektir, bu durumda ortaya çıkan zayıflığı telafi etmek için de birbirine yakın veya sayıca fazla vites şart olur. Kesin ekonomi ya da kesin gücü elde etmek için vitesleri hatasız değiştirmeniz gerekir. Turbolu bir motorda ise devir aralığı nispeten daha az ama devir başına verimlilik daha fazladır. Zaten litrece küçük olması gazdan ayağınızı çektiğiniz zaman otomatik olarak tasarrufu getirirken gazı köklediğinizde vites değişimi çok gerekli olmadan herhangi bir devirde yüksek torka ve dolayısıyla dolgun bir güce ulaşabilmektedir. Bu da turbolu motoru daha fazla hatalı veya tembel vites değişimine karşı daha bağışıklı hale getirir. -Turbo gecikmesi hakkında bir detay da vereyim; turbo gecikmesi, anlık olarak motorun "mevcut devrinde" vaadedilen en yüksek torka ulaşmasıan kadar geçen süredir. Bu konu özellikle 1.4 TSi motorlar hayatımıza girdiğinde çok konuşulmaya başlanmıştı. Çünkü 1.4 ya da 1.6 lt atmosferik, orta güçte bir motorda gazı köklediğinizde kısa bir süre içinde bulunduğu devrin izin verdiği en yüksek torka geçiyordu. Ancak gazı köklediğimiz senaryolarda turbolu motoru ekonomik olan denk litreli kardeşiyle değil, güçlü olan denk güçlü kardeşiyle karşılaştırmak lazım. TSi 1.4 lt, 140 bg modelini ele alalım. Atmosferik olarak 2.0 ya da 2.2lt bir motordan elde edilebilir bu güç (2.0FSi motor 143bg'di di mi?). Hem 1.4 TSi ile hem de 2.0 FSi ile sırasıyla 2. ve 3. viteslerin 1500'er devirlerinde sabit hızda gidiyorken gazı köklediğinizde iki motorda da önce ses, sonra titreşim, en son güç artışı olacaktır (şöförün hissettiği sırayla). Atmosferik motordaki gecikmenin sebebi büyük inme-çıkma mesafesi dolayısıyla devrin yavaş yavaş artmasıdır. Çünkü yakıt püskürtmesini arttırmanın neticesini ancak bir tam "zaman" (motorlar 4 zamanlı bildiğimiz gibi) tamamlandığında alabilirsiniz. Püskürtme anındaki artıştan sonraki devri ne kadar çabuk tamamlıyorsa daha yüksek güçlü olan bir sonraki devre/devirlere o kadar çabuk geçer. Turbolu motorda ise silindir boyu çok daha kısa olmasına rağmen püskürtme artışının neticesi ancak iki kademede görülür. İlk olarak püskürtme artar, inme-çıkma tamamlanır ve yüksek sıcaklık/basınçta egzoz gazı çıkar; daha sonra egzoz basıncıyla hızlanan turbo daha çok hava alır ve aşırı besleme moduna geçer, bunu tespit eden ECU (beyin) yakıtı bir miktar daha arttırır (çünkü peşinen çok fazla yakıt, çok az hava karışımı olursa motor boğulur). Böylece yakıt, ve dolayısıyla güç artışı 2 kademede olmuş olur. Ancak motor küçüldüğü için bu bekleme atmosferik büyük hacimli kardeşine göre daha azdır. Bu yüzden turbo gecikmesini denk hacimli atmosferik motorların tepkileriyle karşılaştırmamak gerekir Turbo gecikmesini arttıran en büyük iki etken de turbonun çok büyük olması ve ara soğutucunun olmasıdır. Ara soğutucu son tahlilde yüksek güç elde etmek için iyi iken, havayı soğutması ve hızlı basınç/talep değişikliklerine ayak uydurması zordur. Bu yüzden genellikle rölanti gücünden (atmosferik ortam) tam güce geçene kadar, 100-200 bg aralığındaki ortalama bir motorda 1-1.5 saniye kaybettirir. Ancak bir kez tam tempoya ulaştığında son güce katkısı olumludur. Bu durumu telafi etmek için firmalar, az önce bahsettiğim "çok vites koymaya gerek olmaması" kuralından vazgeçerler ve turbolu motorlara da çok vites koyarlar. Böylece turbo gecikmesini yaşamak istemeyen birisi gaza bastığı an itibariyle kolayca vites düşürüp devri çabucak yükseltebilir (turbonun erken dönmesine küçük bir katkıda bulunmak için). Bu gecikmeleri yok etmek için bilinen bir kaç tane daha yol vardır. Twin Scroll'dan forumda bahsedilmiş. Çok yüksek güçlü araçlarda çift turbo (biri büyük biri küçük) kullanılabilir. Yine yüksek güçlü araçların bazılarında turboya ek olarak daha verimsiz bir modeli olan supercharger (doğrudan kranka bağlı ve devirle sabit artan, yakıttan bağımsız bir vakum aracı) kullanılabilir, 8 şeklinde ve iki farklı boruyla hesaplanmış, böylece her daim belirli bir miktar basıncı (giriş başıncı olarak) hali hazırda bulunduran twinpower turbo sistemi kullanılabilir (bunu BMW kullanıyor, keramet turboda değil, boru sisteminde ve çok başarılı), bir de bazı egzoz gazı ile temiz havanın tam ayrılmasına izin vermeyen küçük tip turboların yerine çift türbinli, çift salyangozlu ve elektronik kontrollü turbolar kullanılabilir; bunların salyangozları birbirlerinden uzak olduğu için temiz hava egzoz gazıyla temas edip kirlenmez veya ısınmaz. Kısacası çok büyük olmayan (özellikle doğru boru döşemesi ve doğru ara soğutucu seçimi gibi) önlemlerle turboların atmosferik motorlara olan dezavantajları kolayca yok edilebilirken atmosferik motorların turbolara karşı olan dezavantajlarını -yakıt harcamadan- yok etmek mümkün değildir. Yüksek verimli ya da zengin karışımlı ve yüksek sıcaklıklı yanma sonucu ortaya çıkan ve aşırı zehirleyici olan azotlu bileşiklerin de turbo destekli motorlarda %95-98 kadar daha az olduğunu ve böylece EGR sistemine gerek kalmadığı için alt devirlerde kolayca hem performans hem de tasarrufun elde edilebileceğini de düşünürsek çevre açısından da daha iyi sistem turbolu motorlar.
  9. Evet; araç kısa, 2012 son kasa. Mutlu sonu da yazayım; lastiklere ve balatalara hiç bir işlem uygulatmadım. Kısa zaman sonra balataları kendim değiştireceğim. Lastiklere de hiç bir şey yaptırmadım ancak sağa çekme sıkıntısı kalmamış. Yine de yarın lastikçiyle konuşup ustamın bana neyi anlatmaya çalışıp anlatamadığını bir soracağım. Bir de onun açıklamasını dinleyelim. Servis ücretinin fazla olması konusunda da birazcık pazarlık yaptım, kalıcı olmak istediğimi, diğer bakımlarda da onları tercih etmek istediğimi ancak fiyatların dizelden ettiğim tasarrufu sıfırlayıcı olduğunu söyledim Toplamda (30 lira da yakıt almışlar, çünkü onlara götürdüğümde dipteydi) 690 olan hesabı 600'e sabitleyip (bu arada umarım bu rakamları paylaşmam yanlış değildir?) 8'e böldüler. Faturayı da incelediğim zaman gerçekten yağ ve su gibi bazı masrafların biraz yüksek olduğunu gördüm. Bundan sonra direk anahtarı emanet edip gitmeyeceğim, silecek suyu gibi önemsiz detayları yapmamalarını isteyip yağı da kendim götüreceğim. Tavsiyeleriniz ve yardımlarınız için çok teşekkür ederim..
  10. Tekrar teşekkür ederim hızlı cevaplarınız için. Sağa çekme, özellikle rot+balanstan sonra çok çok azaldı. Daireyi 360 dereceden hesaplarsak direksiyonu 3 derece kadar (o kadar az ama yine de belirgin) sola kırarsam araç düz gidiyor. Şehir içi zaten çok az belli ama ben genelde şehirler arası yolculuk yapıyorum ve yüksek hızlarda direksiyonu bırakınca direk belli oluyor. Şimdi hiç bir işlem yaptırmadım. Sadece 30.000 bakımını tamamladılar, birazdan gidip teslim alacağım. Sonra lastikleri satan kişiyle konuşup çözüm arayacağım sağa çekme sorununa. Cüneyt Bey, sizin tavsiye edeceğiniz ustayla da bir görüşeyim. Bugüne kadar bu servis çok yardımcı oldu ama bu son olay ve yüksek fiyatlardan sonra artık anahtarı verip "buyur ustam eti, kemiği hepsi senin" bakış açısını bıraktım artık..
  11. Şimdi yeni bir sorun çıktı. Servise aracın hafif sağa gitmesi şikayetiyle teslim etmiştim aracı, sadece 30000 bakımı değildi yani. Daha 4 gün önce 2 adet sıfır Kumho lastik aldım. Rot+balans yapıldı ve 4 lastikte de denge hataları bulunup giderildi. Direksiyonu düz tuttuğumda (ya da yüksek hızlarda serbest bıraktığımda) görülen sağa gitme sorunu çok azaldı ama geçmedi. Arka lastiklerim de 20000 km'de (satan adam öyle diyip garanti verdi) alıp, benim de bir 10000 yaptığım 2. el ama çok temiz lastikler. Şimdi servis diyor ki ön lastiklerim hatalıymış, "ters takılmışlarmış" .. Kaymanın nedeni buymuş. "Yönlü lastiği 2 günlük çırak bile ters takmaz, yanlışınız olmasın" dedim, öyle olduğunu söylediler tekrardan.. Bunun çözümü de bu öndeki lastiklerin "olduğu gibi arkaya takılması" ve öne yeni 2 adet lastik almammış. Lastik eksperinin dediğine göre o zaman çekme sorunu biter ve dengeye ulaşırmış araç. Ayrıca 4 gün önce yeni 2 lastiği alırken bahane ile 4 lastiğe de balans yaptırdım ama yine de servisin de yapmasını rica etmiştim. Şimdi 2. el olan arka lastiklerime balans yapmamışlar, çünkü eskimiş ve o kadar eski lastiğe balans yapılmazmış. Açıkçası çok iyi anlamadım, konuşan usta da konunun uzmanı değildi (aslen mekanikçi); diğer ustanın dediklerini aktarıyordu ama içime de sinmedi. Size mantıklı geliyor mu? Lastikleri aldığım yer Lüleburgaz'da ve yıllardır bu işi yapan çok büyük şirket. Aile dostumuz aynı zamanda. Dolayısıyla kandırılma gibi bir şey aklımın ucundan bile geçmiyor ama yönlü lastiğin ters takılma ihtimalini de düşünemiyorum. Çünkü ben de oradaydım ve zaten yönlü lastik direk belli olur. Kaldı ki ters takılsa bile olduğu gibi alınıp arkaya takılmaz ki? Yerinden çıkarılıp janta yeniden yerleştirilir diye biliyorum.. Yarın aracı teslim almaya gideceğim ancak anlatılanlar içime hiç sinmedi. 2. el olan lastiklerim daha yanlamadılar bile. O kadar memnunum. Yeni aldıklarım da hem sessiz hem de gayet güzeldi. Özellikle rot + balanstan sonra sağa çekme çok çok azalınca ben artık sorunun motor ile lastik arasında kalan organlardan birinde olduğunu düşünmeye başlamıştım. Bütün yardımlarınız için çok teşekkür ederim bu arada..
  12. Cok tesekkur ederim.. Sanirim biraz gec kaldim bakimda indirim talep etmek icin. Belki bundan sonraki bakimlari yaptirmayacagimi soyleyerek son anda bir indirim talep edebilirim.. Bundan sonra cok daha dikkatli olacagim bu konularda, dizelden ettigim tasarrufu servise vermisim gibi hissettim..
  13. Günaydın, Aracım Focus 2012 TDCi model. Şu anda 30000 bakımı ve bazı şikayetlerim için serviste. Şikayetlerim giderilmiş ve bakımı tamamlanmış ancak az önce servisten telefon ettiler ve 4 fren balatamın da bitik olduğunu söylediler. En en fazla 1000 km daha gidermişim böyle, sonra diskler çizilmeye başlarmış. 1000 km için 2.ye servise geleceğinize hemen değiştirelim dediler. Ancak yakıt filtresi sağ olsun bu bakım bir öncekine göre bariz pahalı tuttu (660 Tl) ve balataların değişmesine onay verirsem ücret tam 2 katına çıkacak. Merak ettiklerim; başından beri jantlarım siyaha boyanıyordu ancak fren konforum, kalitem, sertliği, mesafesi bugüne kadar hiç değişmedi. Aldığım günkü kaliteyi aynen yaşıyorum ve şikayetçi değilim. Bu yüzden -ve de daha henüz 30000 km'de olduğu için- çok mu erken diye tereddüt ettim. Fiyat daha uygun olsaydı hiç düşünmeden evet derdim ama fiyat da biraz yüksek geldi (gittiğim servisin kalite ve hızından bugüne kadar hiç şikayetim olmadı, en iyi fiyatı da verdiklerine eminim ama her 30000'de bir 660 Tl balata parası ödeme fikri çok geldi).. Bu durumda başka bir yerde, garantiyi bozmadan daha ucuza (tabi ki aynı kaliteden ödün vermemek kaydıyla) yaptırılabilir mi diye merak ettim? Daha doğrusu şimdiden yaptırılmalı mı? 30000 çok erken değil mi? Fikirleriniz için şimdiden teşekkürler.
  14. Jant üzerine ne kadar süre gidildi? O esnada jant hasar görmüş olabilir mi?
  15. Geçmiş olsun, 18 yaşından küçük birisine ısrarla imza attırmışlar. Bu, çok büyük suç. Direk avukat aracılığıyla ihtar çekin, zararınızın yakışır bir biçimde 3-5 (sizin seçeceğiniz) gün içinde karşılanmasını talep edin. Eğer imza yok derlerse imzasız teslim etmekten başları yanacak, imza ortaya çıkarsa 18 yaşından küçük birine inatla imza attırdıkları için başları 10 kat yanacak. O günler dolmadan sizi arayıp uzlaşmaya çalışacaklardır.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.