2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız
×
Liderlik Tablosu
Popüler İçerikler
11-11-2015 tarihinde, Günlük Makaleleri içinde en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor
-
Alın size bir arıza arama komedisi İsmi bende saklı bir arkadaşımızın kuZu'suna bakıyoruz. Araç 2012 model Eb ve uzun zamandır halledilemeyen bir de sorunu var. Sorun şu ... kuZu anasının ak sütü gibi helal olan anahtarlarını tanımıyor. Anahtar ile araç arasında bir soğukluk, küskünlük durumu var ... ama neden? ...alalala? Başladık kafa patlatmaya ... Savaş - Yaşar ve kulunuz k*****n teoriler üretiyoruz, anahtar pilinin bitmiş olmasından girip bozuk immobilizer'e doğru uzanıyor ... yanlış kodlamadan girip uzaylıların lazer saldırısından çıkıyoruz. (bkn. atmak serbest) Lan?!? Anahtarlar bir türlü kod tutmuyor. Keyless'in ana ünitesini kontak anahtarı çerçevesine dokunduracak kadar yaklaştırıyorsunuz ... kuZu o zaman "Ah canımmm! neredesin sennn?" diye sarılıyor ona, ama aracın içinde olsa da diğer zaman anahtara "aşağı mahallenin çocuğu!" muamelesi yapıyor. Lan?!? Bizim Yaşar (elektrikçi) en sonunda daralıyor .... - Bu böyle olmayacak abi, komple dağıtalım arabayı. Savaş (elektrikçi) de fikren ona katılmaz mı? - Dağıtalım valla ... ...Allahtan elemanların ikisi de "Master Tech" yani dağıtsalar da kuZu'yu toparlayacak gibiler. - İyi ... dedim, dağıtın o zaman ... ama kuZu'yu b*k etmeyin, topladığınızda sağından solundan çıtırtı gelmesin., parça felan da artmasın! - Taam kablo tesisatına bakalım, ön göğüs altı tesisata bakalım, vites konsolunun altındaki alıcı'ya da bakalım ... orada da mı sıkıntı yok? Arka koltuğa bakalım o zaman derken ... anammmm! Lan?!? ...sonra mutlu haber geliyor. - Bulduk *****! - Helal ... neredeymiş? - Arka koltuk... - ...... hönk?!? Olay şu ... biliyorsunuz Focus'ta İsofix bağlantısı (kullanacağınız bebek koltuğunun tipine bağlı olarak) müşterinin talebi doğrultusunda (ücretsiz) ayrıca takılıyor. Yani arabaya bebek koltuğu bağlayacaksanız bayinize diyorsunuz ki "Benim XYZ marka koltuğum var, bunun için İsofix takın" bayiniz talep doğrultusunda İsofix koltuk karşılığı getirip aracınıza takıyor, siz de o karşılığa bebek koltuğunu kolayca monte ediyorsunuz. ...buraya kadar sorun yok. Sorun keyless araçta toplam üç tane anahtar okuyucu/algılayıcı olması. Sırası ile arka koltuğun altında, orta konsolun altında ve ön göğüsün içinde üç tane anahtar algılayıcı var ve bunların her birinin (yaklaşık) bir metrelik algılama menzili bulunmakta. Cebinizde anahtar ile bu üç algılayıcıdan her hangi birisinin menziline girdiğinizde kuZu sizi yakalıyor ve "OOoo! abim gelmiş, kapılar!!açılmaya hazır olun ... patron arabaya biniyor" diyor. Arka koltuğa İsofix karşılığını takan eleman koltuğu devirip kilit mekanizmasını monte ederken kaza ile bu algılayıcıların kablosunu katlamış, katlamak ile de yetinmemiş ... isofix'i tam o kat yerinin üzerine denk getirip kabloyu iyice ezmiş. (bkn.yuh!) kablo ezilince doğal olarak sinyal alıcılar arasında sıhhatli şekilde gidip - gelmez olmuş ; yani aracı anahtar'a "sağır" etmiş. Kablonun kat yeri düzeltilip İsofix bağlantısı düzgün şekilde yerine oturtulunca ve ezik bölüm elden geçirilince (bkn.kulaklarımı yıkattım, karşı komşudaki sineği bile duyuyorum) kuZu bir anda düzeldi tabi ... anahtar marşbiyel hizasına yaklaşınca "abimsin, hojgeldin!" demeye başladı. ...Allaha şükür ...şükrediyorum çünkü benim elektrikçilerin kafasına takılmıştı bu mevzu. ViN ile araca yeni anahtar set'i getirtmekten (belki eski set'in içindeki kartlarda bozukluk vardır diye) immobilizer'i komple söküp atmak ve yerine yenisini takmak noktasına kadar gelmişlerdi. (bkn.kafaya takmak) meğer basit bir kablo arızasıymış ... ferahladık yahu Servis indim ... elektrikçiler yok. - Nerde lan bunnar? ara ... ara ... Arka bahçeye çıkmışlar, çay / cigara keyfi yapıyorlar. Suratlarda y****k bir gülücük. Belli ki arızanın nedenini bulunca rahatlamışlar. Ama bende i***k bitmez ki... - Cigaranızı için de gelin ... sıkıntılı bir aracım var. - ...hayırdır? - Sağa sinyal verince radyonun sesi kısılıyormuş... - ...hadi be! Aslında öyle bir şey yok, ama insanları mutsuz etmek hoşuma gidiyor ... (bkn.evet i****m ne olmuş?) - Akşam gerekirse mesaiye kalın, halledin bu işi. Oğlanların suratları allak bullak ... ben de gülmemeye çalışarak arkamı dönüp gidiyorum. muHAHAHA ... yaŞasın kötülük!1 puan
-
Fazlası ile velet olduğum ve Galata'da beraber koşturup azıttığım güruh'un etkisi ile telaffuzum bozulduğu gerekçesi ile Pazar okulu'na gitmeme karar verildiğinde 10-11 yaşında falanım. Olay ben sokakta "Muerté" diye bağırıp korsancılık oynarken kopmuş, tabi ben bunu uzun zaman sonra öğrendim ... o ayrı. Ailem genelde Sefayat'ların kullandığı Ladino " https://en.wikipedia.org/wiki/Judaeo-Spanish " diline doğru kaymaya başladığımı görünce müdahale etmek istemiş ... müdahale de Pazar okulu. (bkn. hay bin kunduz!) Ya ne işim var benim okulda? Zaten bütün kış okuldayım falan dediysem de ... nafile! Pazar okulu dediğime bakmayın ... Pazar sabah, Çarşamba akşam ve Cuma akşam olmak üzere üç kere gidiliyor okula ,yani resmen kabus beee ... her bir kur en az 2,2.5 saat ediyor .. yani tam bi ızdırap. Ya yapmayın ya etmeyin ... ıhhh ... dediğim dedik.... yok arkadaş, yırtamıyorum. Muerté be! Mille Muerté!! gidip bi fıçı Aqua de Lişiya (Çamaşır Suyu) içsem yeridir ... ee? Dios Mio! ... Nereye gidicem? Cevap St.Maria!!! Lan! Onlar Katolik be ... neden Alman Kilisesine takılmıyorum? Neymiş efendim Alman Kilisesindeki reverant'a (vaiz) bizimkiler -ayar- oluyormuş ... eee? Siz reverant'a ayar oluyorsunuz diye ben neden Katolik kilisesine gidiyorum ki? Yok mu yakında bi Protestan kilisesi? ...yokmuş. Var mış ama uzakmış, ulaşım dert olurmuş. ...ohh be! Millet evde fosur-fosur ederken ben kalkıp Pazar okulunda sürünücem ... adaletini s******m dünya! Ne kadar cırlasam da hemen o çarşamba aynen götürülüyorum, arada bacağıma kramp giriyor ... karnım ağrıyor ama annem kulağıma bir yapışıyor ki ... oy, oyyy. Biber gibi yanan ve Mr.Spock modeli kulağımla ( bkn.Über mutsuz ) St.Maria'ya adım atıyor, kulağımı annemden alan Rahibe ile birlikte sınıfa "tıpalanıyor" ve iki kocaman saat boyu monoton ses ile teslis ( Testis değil, iyi biliyorum çünkü testis/teslis dil sürmesi nedeni ile fena pataklanmıştım ) doktiririnini dinliyorum. Daha doğrusu bir süre sonra uykuya dalıyor ve ağzımın kenarından salya akıtarak resmen kendimden geçiyorum. ...ya hacı bunlar bozuyor beni bea!!! St.Maria Draperis ufacık ve bakımlı bir kilise, gene de mekan bana ağırlıklar bastırıyor ... daha eşikten geçip merdivenlerden avluya inerken ruhum daralıyor. Ya sev-mi-yo-rum kardeşim ... sevmiyorum işte. ( bkn.sallayan yok ) Rahip Paolo benim gibi kıçını başını oynatan veletlerin kafalarına patlatıyor şaplağı, Rahibeler desen ... onların bir tek döner-uçar tekme atmadıkları eksik ... yahu dayak arsızı olucam ya da beyin sarsıntısı geçirip çişimi tutamaz hale gelicem ... o derece yani. ...nefret ediyorum Pazar Okulundan. Mahallede piç takımı ile azmak varken neden günlerimi St.Maria'da geçiriyorum ki? Sonra beklediğim an geliyor ... Bakire Meryem ve Kutsal doğum geyiği açılıyor. - Ne yani? Onca yıllık evliliklerinde Yusuf bir gün bile Meryem'e elini sürmemiş mi? .......falan-filan - Hiç mi dokunmamış? .......falan-filan - Yani İsa Yusuf'un çocuğu değil ... .......falan-filan - Eee! 4 kardeş deniyor, diğer kardeşler kimden peki? .......falan-filan - Hepsi mi piç? Harbiden mi? İşte olay bu noktada kopuyor ... İsa'ya "piç" demesem belki medeni sınırlar içinde kalacağız ama piç söyleminin son "ç" harfini telaffuz ederken linç ediliyorum ... "!Cabrona" bu hijo de puta'ların elleri de harbiden ağır be kardeşim. Beni resmen E.T formuna sokana kadar hırpalayıp hademe ile eve gönderiyorlar. Bir de not yazılmış ... not anneme veriliyor ( benden arta kalanlar ile birlikte ) ve Pazar okulu serüvenim resmen sona eriyor. Notta -terbiyesiz- ve -uyumsuz- olduğum için istenmediğim yazılmış, bu cono'lar ellerinden gelse beni afaroz edecek ... ne dedim ki? Yani bunca sinir neden? - Ne oldu be? ..babam daralmış ( annem ona notu gösterince ) - İsa piç mi diye sordum? O chinga du madré takımı da beni dövdü be! - Neden öyle dedin ki? Ayıp ama ... - Babası belli değilmiş ... ya ne diyecektim? Mariquita işte... ...babam gülmesini zor engelliyor, annem hala gergin. Ben mi? Kızgınım abicim ... alt tarafı "piç" dedim ya, bu laf için el kadar çocuk pataklanır mı? Hayallerimde hızlıca büyümek ve St.Maria ruhani ekibini ağlatana kadar eskitmek var ( bkn.türk filmlerinden etkilenmek ) - Gel sana anlatayım o mevzuyu, ama bir daha İsa'ya piç demek yok ... tamam mı? - !Si ...bi şaplak daha yiyiyorum kafamın arkasına. Annem hala kızgın ... - Türkçe konuş -mierda- diyor. Gülmeye başlıyoruz, annem önce kaşlarını çatıyor ... sonra o da bize katılıyor. - Galata'dan taşınmamız lazım, hepimizin dili bozuldu yahu ...1 puan
-
Spor yapmam lazım ... etrafımdaki neredeyse her insan evladı bir şeyler ile uğraşıyor ben ise göbekten pamuk çıkartma seviyesinde takılıp kalmışım. Spor yapıcam ama ne? Masa Tenisi? ...denendi ... sonuç rezalet! Fullsize tenis? cıK ... futbol'dan hiç hazzetmem, peki basketbol ... yok kardeşim, yok. El/Göz koordinasyonum o kadar kötü ki benim için özel -eksi- seviye açmaları gerekiyor. (bkn.çukur) eee? Yelken? Denizi severim, yelken olur mu? ...Olmazmış ... eğitime optimist ile başlamak lazım, ben üzerine çıkınca tekne batma seviyesine geliyor. Paraşüt ile atlasam? ...olmaz ... kilo sınırına yakalanıyorum, beni taşıyacak freefall paraşüt yok ...hatta "Seni T1 malzeme paraşütü ile atarız!" geyiği felan yapılıyor. (bkn.türk hava kurumunda kavga çıkarıp güvenlik tarafınca tartaklanmanın dayanılmaz hafifliği) eee? ne b*k yiyicem ben be? Koşu sıkıcı, zaten 110kg+ adama göre değil, bisiklet desen pişik ve selenin kıçı zedeleme sıkıntısı var ... atıcılık desen, miyobum be! ...curling, buz hokeyi falan o zamanlar moda değil (hoş hala da değil...) amerikan futbolu oynayayım, vücut yapım D-Band (defans/savunma hattı) uygun ama T.C'de Amerikan Futbolu ya da Rugby oynayan yok ki. Nasıl olcek bu iş? Su topunu denedim ... sıkıcı ... kule atlamayı denedim, bir mavi balina kadar zarifim (4,5metrelik ilk platforma kadar su çıkarttım) yani tam bir HaSSSS! durumu... Sonra sporumu buldum, hem de tesadüfen. Klüpte gırgırına bench press basarken gözüme kürek çekme aleti ile debelenen veletler takılıyor. Kıçlarından ter damlıyor ama epey de eğleniyorlar ... gidip biraz seyrediyorum onları. "İş mi bu be? Yerim lan sizi!" diyorum ... "Ye de görelim!" cevabı geliyor ... 2km'lik (yarış standartı) menzile ayarlıyoruz ve başlıyor abanmaya ... zaman tutuluyor, kim bayrağı önce düşürürse (yani 2km'ye ulaşırsa...) o kazanacak. çtoNK! ilk denemede kırıyorum boynunu ... "Bir kere daha ... bu defa 5km" ... "Eyvallah" diyorum ...sonuç gene aynı. Üst üste üç kere yarışıyoruz ( 2 - 5 - 2km) sonuç 3-0 ...ellerim su topluyor, omuzlarım ve baldırlarım adeta yanıyor ama ne gam! Zafer benim. "Gelip takılsana bizimle, hocalar görsün seni..." diyorlar ... neden olmasın? İki - üç gün sonra dereağzına gidip şahsımı gösteriyorum elemanlara ... "Bildiğin hayvan işte, çift kürek becerisi yok (solak) ama dıştan takma motor gibi ... koy tekneye gitsin." yorumu ile Genç-B'ye yedek olarak alınıyorum. Kabiliyet sıfır, çift el sıfır, yakalama idare eder, çekiş oha hayvan, kürek sonu iyi ve öne geliş fena değil ... dayanıklılık mükemmel notu ile doğal olarak sekiz tek'e ön sırada (yani ilk suyu yaran) oturmaya başlıyorum. Kafa çalıştırmam,taktik üretmem falan gerekmiyor, yapmam gereken tek şey küreği sağlamca tutup dümenciyi dinlemek ... tam bana göre yani. Bir yıl kadar sonra Genç-A'ya çıkıyorum ... Fenerbahçe kürek'in gelene - gidene yapıştırdığı günler (hoş hala da öyle ya...) spor yapmak gerçekten iyi geliyor. Resmen kafam boşalıyor ... ders çalışmadığım ve uyumadığım her boş dakikamı antreman yaparak geçiriyorum desem yeridir. Kabataş Erkek'in olanakları gelişkin, klüpten yazı ve lisans götürünce okul yarış günlerinde -çıkış- yapmama izin veriyor (daimi yatılıyım) bunun ötesinde gündüz/gece istediğim zaman salonları ve spor ekipmanını kullanabiliyorum. Hiç bir zaman "Büyükler" kategorisine çıkamayacağımı biliyorum. Lise bitip üni. başladığında okul+kürek'i bir arada götürmem mümkün olmayacak (maddi ve zamansal sorunlardan ötürü) ama bu o gün gelene kadar kürek çekmeme mani değil. 81" yarışları (Sapanca) aynı zamanda benim için bir "Son" devam edersem bir üst kategoriye (Büyük-B) geçmem lazım ama bunun ötesinde üni.var. Burslu olarak Yüksek Denizcilik'te okuyacağım ve onların Kabataş gibi sporcu öğrenciyi destekleme programları falan yok. Anlayacağınız sapanca'ya giderken ruh halim "şu son kupayı'da alalım, onurlu bir şekilde emekli olayım" şeklinde. 77 yılından beri süren FB monopolisi var ... bizim takım kesintisiz olarak her yıl kupa'yı "lüp" ediyor. Yani Sapanca'ya giderken sadece ben değil, bütün takım -gazlı- ...bela biz malzemeyi kayıkhaneye indirirken "Selamınaleyküm!" diyor. Bela'nın ismi GS ... bir önceki yıl Bulgaristan'da gerildiğimiz veled-ül-zina'lar kendi malzemelerini indirip yığıyor. Bulgaristan'da neden kavga çıkmıştı ki? Hatırlamıyorum ... onların da hatırladığını sanmıyorum. Ama GS takımından hazzetmiyoruz ve bu hislerimiz karşılıklı (bkn.onlar da bize boş değil) ismini şu an hatırlamıyorum ama GS'ın üç numarası şaşı bir velet var ... ona özellikle uyuzum. Oğlan bir yandan işini yaparken diğer yandan bize bakıp pish-pish sırıtıyor. Anlayacağınız ayar ve kendi kendine gaz verme modundayım (bkn.saf salaklık) dayanamayıp soruyorum. "Niye sırıtıyorsun muhterem valdesinin ellerinden hürmetle öptüğümün çocuğu?" ...ve kavga çıkıyor. Genel bir kavga çıkar FB vs. GS meydan savaşı başlar diye düşünüyorum ama öyle olmuyor, biz one-o-one takılıyoruz. Herkes etrafımıza toplanıyor, hatta tezahürat yapıyor ama ne kavgaya karışıyorlar, ne de bizi ayırıyorlar. Debeleniyor, birbirimizi yumrukluyor, yuvarlanıyor ... düşüp kalkıyoruz. Kavgamız kayıkhanede başlayıp dışarı çıkıyor, göl kıyısına gidip oradan ilerideki çay bahçesine doğru uzanıyor, sonra otoparkın dış sınırından dolaşıp klüp otobüsünün yanında kavga ediyoruz. Her tarafım ağrıyor, yorgunum ve de artık kavga etmek istemiyorum ... istemiyorum da bu kavga nasıl bitecek? Şaşı oğlan sağlam çıkmazmı? ... eleman yıkılmıyor bir türlü ... ya ben? yüzümün, gözümün şiştiğini hissediyorum ama bnim de yıkılmaya niyetim yok. Kavga ederken bir yandan etrafıma bakınıyorum, sonra gözüm bizim büyükler antrenörüne takılıyor. Herif milletle birlikte dikilmiş bizim kavgayı seyrediyor. Şaşı'yı tutup kalan son güç kırıntısı ile pulluk gibi sürerek bulgar hoca'ya doğru götürüyor ve bir kere daha itiyorum. Antrenör, şaşı velet ve ben tam bir 3some edası ile yığılıyoruz çimenlere. Herif küfredip bizi itip kakıyor, birileri koşturup onu kaldırıyor ve aramıza giriyor (bkn.Allaha şükür) son darbeyi indirmem lazım ama değil kavga etmek, elimi kaldıracak halim kalmamış ... bari tüküreyim! diye geçiriyorum aklımdan ve ağzıma dolan kan/tükürük karışımını gez-göz-arpacık yaparak şaşı'ya sallıyorum. ...ama olmuyor. Onun yerine menzile giren federasyon görevlisinin kasıklarına garip bir desen çizip herifin pantalonunu berbat ediyorum. "Kaldırın, götürün bu serserileri!" diye bağırıyor birileri. Koluma girip benden artanları otobüse taşıyorlar ... otele nasıl gidiyoruz? Odaya nasıl çıktık? ...resmen hatırlamıyorum. O derece dayak yemişim yani. Dediklerine göre bütün gece inlemişim ... sabah kalktığımda her tarafım çürük içinde, kafam neredeyse 2x büyümüş ... ağrımayan ne bir kemiğim var, ne de kasım. Zar-zor eşofman çekip kahvaltıya iniyorum. Aaaa! Şaşı'da orada, meğer aynı otelde kalıyormuşuz. Yanına gidiyorum, arkadaşları ayağa kalkıyor ... Lan! Kavga edecek halim var mı be? Zaten dağılmışım. Eleman kafasını iyice geriye atarak bana bakıyor, gözleri şişmiş ... öyle ki göz göze gelemiyoruz. "Köpek enciğine dönmüşsün!" diyorum, sırıtıp cevap veriyor "Kafan öküz kadar olmuş!" ... eh, haklı valla! Başımı sallayıp bizimkilerin yanına gidiyor ve kahvaltı sırasına giriyorum. Yumuşak şeyler koyuyorum tabağıma, dişlerim ve çenem ağrıyor ... eşşo******su sağlam vurmuş valla, ağzımı zor açıyorum, ne dövmüş beni be! Bisküvi'yi çay'da yumuşatıp ağzıma atarken şaşı ile göz göze geliyoruz. O da kaşıkla ağzına bal sokma derdinde ... birbirimize gülüyoruz ... sonra vaz geçiyorum, gülünce ağzım ağrıyor. ...elemanın eli amma ağırmış yahu! diye geçiriyorum aklımdan.1 puan
-
...geçmiş zaman. Borusan Oto'da çalışıyorum. Bir gün odamda oturmuş kaliteli zaman geçirirken (bkn.tatak çıkarmak) telefonum çaldı. - Ne var? (kibar şekilde telefona cevap vermek) - Gel ... gel ... bunu görmen lazım. BMW'nin bir kısmı -Individual- kapsamında (Individual : Standartlar dışında aracı kafana göre imal ettirmek) Pre-Order (yani Sipariş Et - Bekle) geliyor. Yanlız individual sipariş verirken acaip - über dikkat etmek lazım, yanlış yaparsan kötü kaçıyor ... arka parka gidiyorum ve beni çağıran teslimat ekibi ile buluşuyorum. Hepsi bir 5"kasanın başında toplanmış. - Arabaya bak be! ...bakıyorum ... obareyyy Nasıl anlatılır ki? Araç opak kırmızı, içi de kırmızı ama ... yani tavan döşemesi kırmızı, ön göğüs kırmızı deri, 8 yöne ayarlı ısıtmalı-soğutmalı-dana derisi koltuklar kırmızı, velür taban halısı kırmızı .. ulan göstergelerinin içi bile kırmızı be. Arabaya fil sokmuşsun, sonra da fili uçaksavar ile vurmuşsun ... hayvan arabanın içinde patlamış sanki ... - Eee? Nasıl oluyor bu ya? - Yanlış sipariş - Aha ... s****k - Pish s****k valla Çok geçmeden Gen.Müdürümüze kadar ulaşıyor haber. Müşerref hanım önce arızaya geçiyor, sonra da talimat veriyor. - Bunu hemen satın, kim satarsa ona bonus vericem. ...bilin bakalım arabayı kim satıyor? O sıralar Aksaray esnafı Rus Bavul Ticaretin fena para kaldırıyor. Benim eleman da işe bavul ile başlamış ama çıtayı yukarı çıkarmış. Sermaye eksiği olan rus turistleri kendi pavyonunda çalıştırıyor. Eleman geliyor, bunun mekanda ...işte bir-iki ay çalışıyor, kazandığı para ile alış-veriş yapıyor ve rusya'ya geri dönüyor. Yani kazancını ikiye, üçe katlıyor. Tabi bu işte esas kazanç benim müşterinin ... sonuçta pavyon onun, sermayenin alış-veriş yaptığı dükkan da onun. Abi parayı bulmuş, harcayacak yer arıyor. Ben bunu yakalar ve bırakırmıyım? Aldım elemanı, götürdüm oto-park'a ... kırmızı 5" o kadar iğrenç ki showroom'a koymamışız. Görenin midesi bulanıyor, derinlik algısı bozuluyor. Gösterdim arabayı, ekipman falan on numara aslında ... milimetrik jantlar, über koltuklar, all leather kaplama, Bosé müzik sistemi ... yok oğlu yok yani. Eleman derin bir nefes alıp demez mi... - Aşık oldum lan buna, hem de özel imalat ... dünyada eşi yok ... di mi? Aklımdan "kim alır bu kadar iğrencini? Tabi ki eşi yok!" düşüncesi geçse de ... - Plaka bile takman lazım değil, öyle kupon .. öyle tek bu araba. ...diyorum (bkn.yalan değil ki) Hemen orada, arabanın başında hızlıca bir pazarlık yapıyoruz. İçeri dönüp kimlik kopyasını falan alıyorum, satış fişini düzenleyip imzalatıyorum ve günlük çek alıp hesabı kapatıyorum. Azıcık indirim yapmış, neredeyse arabayı liste fiyatına vermişim. - Ne zaman geleyim? Hızlı bir hesap yapıyorum kafamda - C.tesi gel, teslim edeyim. Eleman gidiyor, ben de satış fişini Müşerref hanıma gösterip havamı attıktan sonra muhasebeye geçiyorum. İşlemleri ilerliyor, plaka çıkıyor, araç PDI'dan geçiyor, temizleniyor ve teslimat bölümüne alınıyor. Her şey yolunda ... Cumartesi bizim eleman geliyor ... üzerine ...nasıl anlatsam? Parlak yeşil / kırmızı ve plastikten bir eşofman giymiş ... ayağında ise sivri burunlu kösele ayakkabılar. Yanında bir hatun ... o da aynı renk ve malzemeden eşofman giymiş, hatunun ayağında (eşofmanın altında) öküz gibi topuklu ayakkabılar, saç - baş yapılı, ağır makyaj falan. Bunlara bakarken gözlerim kamaştı, nefesim kesildi desem bana inanın. - Hazırmıyız? Hazırız tabi ... hatta alın gidin arabayı ... hem de bir an önce. Hep beraber geçtik teslimata, açtım arabayı ... elemanı şoför koltuğuna davet ettim, hatunu da yan koltuğuna oturttum. Ben de başladım açık camdan kontrolleri anlatmaya, elemanın koltuğunu ayarlamaya ... koltuk hafızası ile falan uğraşmaya. Kadın tam o sırada demez mi ... - Ya XYZ bu araba ne kadar b***nmış, kıpkırmızı lan. (kıkırdar) basurlu g*t gibi ... Eleman hiç bir ön hazırlık yapmadan sağ yumruğunu hatuna geçirmez mi ... güm - güm ... iki kere ses geldi hatundan. İlk ses bizim eleman ona yumruk atınca, ikinci güm ise kafasını kapalı kapı camına çakınca. Dondum kaldım tabi ... ne desem ki? ne yapsam? - Yani bir kere hafızaya aldığımda koltuk ayarını değiştirmiş olsam da aynı şekle geri dönüyor di mi? Hatunun burnu kanıyor ufaktan, ağlıyor da ... eleman hiç bir şey olmamış havasında ama benim araba anlatacak halim kalmamış ki... çağırdım teslimatçıları, gidip indirdim hatunu, teslimat bölümündeki kadınlar tuvaletine götürdüm. Kan ve göz yaşı ile karışık akan rimeller felan (ya da ismi neyse) kadıncağızın yüzü post-modern sanat eseri gibi olmuş. Bekledim kapıda, bir süre sonra makyajını silmiş, burnuna da tuvalet kağıdı tıkmış olarak çıktı dışarı. Bizim oğlanlar teslimatı bitirmiş imzaları alıyor olduğundan sessizce beklemek dışında bir işim yok ... yani bir köşeye geçip oturabilirim. Öyle de yaptım ... yaptım ama elemana kızgınım. Yani kadın dövmek olacak iş değil, bunu benim önümde yapmak bana fazlası ile ters, şiddet eylemini Borusan'da yapmak ise iki defa ters. Anlayacağınız epey bir gerginim. Eleman para vermeye kalkınca o kafa ile engelledim tabi. - Aracınızı iyi günlerde kullanın ama bu tür hareketleri hoş karşılamıyoruz ... bahşiş de almıyoruz. - Beğenmediniz mi? (biliyorum parayı kastetmiyor...) - Hayır, beğenmedim ... hem de hiç beğenmedim. (o zamanlar daha müşteri memnuniyeti keşfedilmemiş) Aramızda kavga çıktı, çıkacak ... hatun araya girmez mi... - Aman boş ver XYZ, uyma elin itine ...hadi gidelim "İt" ?!?!?!? ....bunlar çektirip gitsin diye kapıları açtık, eleman ve kan kırmızısı 5" çektirdi gitti. Ben hala bana "it" denmiş olmasının şoku içinde cık-cıklayarak odama döndüm ... masamda bir not. "Aferin" ...notun altında da Malta Adası ile ilgili broşürler. Müşerref hanım sözünü tutmuş, bir haftalık Malta seyahati (iki kişilik) hediye etmiş. Moralim anında düzeldi tabi ... otomotiv hayatım boyunca yaptığım en kötü teslimatı unutmayacak olsam da yalan yok ... kocaman bir sırıtış suratımın ortasına park etti.1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
Focus Club Türkiye
Bu sitenin işleticisi, bu sitede yer alan bilgi, yazı ve makalelerin doğrudan veya dolaylı olarak kullanılmasından dolayı oluşacak zararlardan sorumlu tutulamaz. Kaynak gösterme kuralına uymak şartıyla, bu sitede yer alan yazı ve makalelerin belirli bir kısmına atıf yapılmasına, link verilmesine izin verilmektedir. Kaynak (canlı link) gösterilmeden yapılan alıntılara ise izin verilmemektedir. Sitemiz, hukuka, yasalara, telif haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.