Jump to content
2019 Temmuz'dan sonraki tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeni kayıt yapınız ×

Kaan Yagizer

Blogger
  • Toplam İleti

    2.952
  • Katılım

  • Son ziyaret

  • Kazandığı Gün

    83

Günlük Makaleleri, Kaan Yagizer tarafından oluşturuldu

  1. Kaan Yagizer
    eyvallah ... işe gidemedim (evde herkes hasta,onlara ilaç yetiştiriyorum ... biri grip salgını yok demişti değil mi?)

    ...neyse, madem başlık açtınız (sağolun) devam edeyim.

    Henüz Ford'a geçmemişim, Toyota'da "geçici görev" yapıyorum ve bir yandan iş bakarken (Toyota hiç sarmamıştı) diğer yandan ayıp olmasın diye %5 kapasite ile falan çalışıyorum. (bkn.adeta kendimi parçalıyorum) ...dediler ki.

    - Bayileri Japonya'ya götürücez, bizden dört kişi önden gidip sağı-solu öğrenecek ve orada bayilere mihmandarlık yapacak (bkn.imza karşılığı bayi almak ve seyahat sonunda hepsini sağ salim uçağa doldurmak) bizim ekip bayiler oraya varmadan bir hafta önce gidecek, sen de gitmek istermisin?

    Her ne kadar "ilk gözden çıkarılacaklar" listesinde olmak pek iç açıcı gelmemiş olsa da + Japonya'yı sevmesem de ...Maltepe'de ki merkezde masanın çekmecelerini resmi yerleşim planına göre dizmek ya da bizim salak Japonların Kemercountry golf hikayelerini dinlemekten iyidir ... diye düşündüm.

    ...tabi ki bu bir hataydı.

    Ben ve diğer üç "feda edilebilir" toparlandık, 10 gün kadar sonra da JAL'e binip Tokyo'nun yolunu tuttuk. İş planımıza göre 3 gün Tokyo'da kalacak, bayilerin gezeceği yerleri önden ziyaret edecek ... ardından da Toyota City'e geçip (şaka değil, Toyota'nın kendi şehri var orada) fabrika'yı ve diğer tesisleri ziyaret edeceğiz. Sonra Tokyo'ya geri dönüş ve bayileri karşılama.

    Plan bu... en azından kağıt üzerinde. (neden bir seyahat şirketi ile anlaşma yapmamışlar ki?)

    Neyse ... JAL uçağına bindik ... uçakta bir Alman var, bir de biz dört kazma türk. Uçağın geri kalanı toplu şekilde geziye çıkan 98.215 Japon ile dolu ... beHHH ... elemanlar birbirlerine tatil boyunca çektikleri 1.8 milyon fotoğraf karesini gösteriyor ... len Sultanahmet'in bahçesindeki kedi yavrusunun resmini çekmiş guuk (Amerikan argosunda çekik gözlülere öyle denir) sonra bir baktık uçağın yarısı zaten o kedi'yi çekmiş. Hayvan suratında patlayan flaşlardan kesin kör olmuştur ... manyak bunlar ya!

    ...henüz daha kaç kere "manyak bunlar ya!" diyeceğimin farkında değilim tabi <img alt=": class="bbc_emoticon" src="http://www.focusclubtr.com/public/style_emoticons/default/smile.pngstyle="border: 0px;" />

    Öncelikle belirtmem lazım.. Caponlar kibar insanlar. 10 küsur saatlik uçuş boyunca yanımdaki (yan koltuğumda oturan) elemanı resmen otobüs yastığı gibi kullandım (hani yastığı cama dayar öyle uyursunuz ya) kesin öküz gibi de horlamışımdır da ... eleman çıT çıkarmadı. Öyle kibarlar yani.

    Bizim uçak Narita'ya indi, bagaj falan beklemiyoruz ... zaten vize olayı da yok + elimizde Toyota'nın mektubu var. Cort diye geçtik gümrükten, 60 gün kalmak süresi verildi ... ana salona geçtik (bu arada Narita çok büyük .... beHHH) yürüyen yollar ile araba kiralama noktasına gidiyoruz. Orada Toyota Wellcome Desk açmış, gittik elemanlara .. elimizdeki kağıdı gösterdik ... bize bir Raum verdiler.

    Raum? ...o ne be??
    ...bize mi?
    ...harbiden mi?

    Oto-park alanına giden minibüs'e atladık ... atıyorum bizim araç Mavi E 15'te ... yakın bir yerde indik ve başladık Raum'a bakmaya.



    yahu araba var ya ... nasıl desem? Ayakkabı kutusu kadar ... Japonya ölçülerine göre bile ufak bu be! Biz dört tane yarma adamız, elimizde uçak içinde taşınabilecek boyda bavullarımız da var. Eee?

    ...nasıl olacak bu iş?

    Biri dedi ki ...
    - Kesin gizli kamera var, bizimle t*ş*k geçiyorlar.

    Sonra ben (Polyanna Mode=ON) dedim ki ...
    - Ey cemaat, biz bu işi çözeriz. Üçümüz mühendis, dördüncümüz de işletmeci ... bu kadar eğitim bir araya gelince biz bu arabaya sığarız.
    ...sığdık da...

    Nasıl?
    ...şöyle.

    Şimdi araba sağdan direksiyonlu, aramızda en ufak - tefek olan (180) ön koltuğa oturdu, koltuğu geriye çekti (yükseklik ayarı yok) ve araba kullanabilecek pozisyona geldi. Bir gitti kaldı üç kişi + dört valiz. Birimiz koltuğu (ön sol) öne çekti, ayakkabılarını çıkarıp bağdaş kurma ile oturma arasında bir pozisyon aldı. İki gitti, kaldı iki kişi + dört valiz. Valizlerden üçünü bagaja iteleme koyduk ve kasarak kapattık (nasıl olsa kırılacak bir şey yok hesabı) ama bagaj bir açılsa bizim valizler puFF diye ortalığa saçılacak ... o ayrı.

    Ne kaldı? Bir valiz + iki kişi.

    Sağ tarafa, şoförün arkasına bir kişi yan oturdu (sırtını kapıya dayayarak) son eleman sol arka koltuğa oturdu. Sağ tarafta yan oturan ayaklarını solda oturanın kucağına koydu ve kalan son valizi'de kucağına aldı.

    ...anlayacağınız kapılar kapandı ama tabi ki rahat falan değiliz.

    Park alanından çıkmayı denedik, yok abi ... araç sol tarafta oturan elemanın dizi nedeni ile vitese bile geçmiyor. (düz vites) vites atılacaksa sol önde oturanın olduğu yerde dönüp yüzünü cama yapıştırması ve kendini komple o tarafa çekmesi lazım.

    Olacak iş değil yani ...

    ...dedim ki "İnin arabadan, aklıma bir şey geldi."

    İndik ... anlattım planı ... kabul gördü. Atladık park alanında dolaşan minibüse ... aynen terminale döndük. Gittik Toyota'nın Wellcome masasına, bavulumu verdim bir arkadaşa, ceketi çıkarttım onu da diğer arkadaşa verdim, taktım güneş gözlüklerini. Gittim desk'e ... ufacık bir kız var orada.

    - Yardımcı olabilir miyim? ..dedi
    - Go, go call MANAGER
    kız böyle bir garip oldu ... bana bakıyor, arkamda ceketimi ve çantamı taşıyan sözde güruh'a bakıyor, böyle sinek savar gibi salladım elimi (japonların geleneksel hareketidir o ... s*kt*r git'e en yakın şey yani) ...gitti, az sonra yanında Menager ile geldi. Elimdeki kağıdı ve anahtarı attım desk'e, başladım "orta" volüm ile bağırmaya.

    -I AM BiG BOSS TURKEY, Very BiG BOSS .. Shame, shame .. what is this car lan?
    herif kızardı, bozardı ... bizimkiler arkamda eğilip kalkıyor (gülmemek için kasıyoruz tabi) ben devam ettim.

    - Shame on you, I'm Very ViP (o ne demekse artık) ViP, ViP do yo know what is ViP?
    - Yeş, yeş ViP (Japonlar Yes diyemez, "Ş" harfi ile vurgu yapar)
    - Give me big car ... BİİİİİİİİİG CR I'm Big ... I'm ViP
    - Yeş, yeş ...falan dedi keriz

    Bu caponlar manyak ya! Bizde olsa kesin dayak yerdim.

    Hemen yeni bir araba verdiler, herif bin kere eğildi kalktı, kız zaten bankonun altında kaybolmuş ... kaptım anahtarı ve adres kartını (eleman uyanmadan uzayalım abi) döndüm arkamı gittim.

    Gene minibüs, gene park yeri arama ... veeeeee....



    ...zaferrr!

    Obareyyy ... falan modundayız. Attık bagajları, kurulduk arabaya. Arka camlarda kadife perdeler, koltuklarda beyaz kılıflar falan var. İki dakikada havaya girdik tabi "çek oğlum bilmemnereye" falan yapıyoruz.

    Çıktık hava alanından, elimizde harita var ... önce çevre yolu, sonra Downtown derken oteli bulduk. Bizde keyifler gıcır ... geyiğe vurmuşuz.
    -Lan bunu verip içinde bar olan bir araba mı istesek? ...falan diyoruz.

    Sonra gerçek türk filmlerinde *r*spunun suratında patlayan tokat gibi bize çarptı. Sorun PARK YERİ idi ... otelin önünde ve civarında park yerleri vardı (Parkomatlı) ama bizim araba bir buçuk capon arabası boyutlarında olduğu için onu hiç bir yere sığdıramıyorduk. Otelin oto park'ı vardı ama (hem de kapalı) park ücreti günde 60 Amerika Doları'na geliyordu (bkn.kova dolusu yen) yani B*K yemiştik (her zamanki gibi)

    - Arabayı terk edip kaçsak mı?
    - Arabayı uzak bi yere bırakalım, trenle gider geliriz
    - Birimiz arabada kalsın, nasıl olsa benzin bedava ... sıra ile uyuruz

    ...gibi çözümler ürettiysek de bunların hiç bir derdimize derman olmayacak gibiydi.

    Yenilgiyi kabul ettik (mecburen) otelin oto parkına girip arabayı park ettik, 60 dolar ödedik ve sonra da Toyota'yı arayıp ...
    - trafik çok yoğun, biz araba istemiyoruz. Arabayı otelin oto parkından alın ... dedik (bkn.nasıl rezil olunur)

    Bu caponlar manyak ya!!!
  2. Kaan Yagizer
    İş yerinde oturuyorum, telefon çaldı… açtım.

    - Kaan bey sizi patron arıyor.
    - Bağla …
    - Kaan
    - Buyur patron
    - Yanıma gelsene …
    - Peki …
    - ….. dıttt, dıt, dıt,dıt.

    Kalktım yerimden, çıktım odasına. Patron yok. İndim aşağı, santrale sordum.

    - Patron nerede?
    - Dışarıdan aradı …

    …hımmm … peki. Cepten aradım, ulaşılamıyor. Nerde yahu bu adam? Evi aradım … yenge biliyordur diyorum kendi kendime. Hoşbeşten sonra sordum.

    - Patron nerede?
    - İki gün önce Amerika’ya gitti Kaan
    - Peki … kolay gelsin.

    ..ben çıkıyorum dedim millete. Eve gittim, el çantasına bir – iki şey koydum … pasaportu aldım yanıma, bir zaman yokum diyerek çıktım evden. Taksi ile iskele, vapur ile karşıya geçiş … taksi ile hava alanı.

    - İyi günler … bir bilet istiyorum.
    - Tabi … nereye?
    - Amerika’ya ilk uçuş ne zaman?
    - Hangi kente?
    - Fark etmez, mümkün ise doğu yakası … ama midwest veya kuzey’de olur.
    - Amerika’ya ilk uçak yarın sabah …
    - Peki o zaman bana Sciphol’a bilet verin, oradan zıplarım.
    - Vizeniz var mı?

    (vize gösterilir) bilet alınır ve KLM ile turist sınıfta Amsterdam’a uçulur. (3 saat bekleme + 3 Saat uçuş) Amsterdam’da gümrükten hızla geçilir ve bilet aranmaya başlanır. NW gişesi umut vericidir (Northwestern ve KLM iş ortağıdır)

    - İyi günler … bir bilet istiyorum
    - Tabi … nereye?
    - Amerika kıtasına , mümkün ise doğu yakası … ama midwest veya kuzey’de olur.
    - Tam olarak nereye?
    - Güney Carolina, olmazsa Kuzey … ya da Baton Rouge veya Miami … Boston’a kadar kuzeye çıkabilirsiniz ama NY olmasın. Maine bile olur ama NY’de zaman kaybetmek istemiyorum.
    - O’Hara?
    - Olur.


    (2 Saatlik bekleme sonrası 8 saatlik Chicago uçuşu) O’Hara’da uçaktan iniş, gümrükten geçiş … bir kullan at telefon satın alma ve şirketi geri arama. “Patron’a söyleyin ben Amerika’dayım … yerel numarasını size bıraksın”

    Yaklaşık yerini biliyorum … ama sadece yaklaşık!

    Yeniden NW’nin gişesine yanaşmaca.
    - İyi günler … bir bilet istiyorum
    - Tabi … nereye?
    - Güneye, Konfederasyon bölgesine (gişe memuru zenci olduğu için esprime gülmez)
    - Tam olarak nereye?
    - Spartanburg’a bilet var mı?


    Varmış …

    (3 saat bekleme +4 saat uçuş … spartanburg) Yerel hava alanından şirketi arıyorum.
    - Patron numarasını bıraktı mı?
    - Evet … numarayı verirler.
    - Charlotte’deymiş.
    - O.K


    Ana kapının yanındaki Thrifty’den Mid-Size Sedan kiralama (Opel çakması Caddy Cimarron) ve yola çıkmaca. Charlotte 75mil kadar uzakta. Telefon açılır ama patronun numarası cevap vermez, voice mail’e düşer.
    - Patron ben geldim, Charlotte’ye gidiyorum, lütfen beni bu numaradan ara (numara bırakılır)


    Kafam önüme düşerken Charlotte’ye varılır, kent girişindeki Best Western’e nakit ile girilir ve banyo dahi yapmadan sadece ayakkabılar atılarak uykuya dalınır.
    Saatler sonra uyanılır, telefonda –sarı- ışık yanıp sönmektedir. Sesli mesaj dinlenir … patron Houston’dadır. Kalkılır, duş yapılır … gömlek, çorap falan değiştirilir. Charlotte hava alanına gidilir (kentin diğer ucu) araba bırakılır, Houston’a bilet sorulur … vardır.

    (2 saat bekleme, 2,5 saat uçuş)

    Houston’da Hertz’ten SUV kiralanır (Chevrolet) ve patron aranır.
    - Sesin kesiliyor Kaan … ne Houston’da mısın? Ben Albuquerque’ye geçiyorum, sen de oraya gel.
    - Orada nerede kalacaksınız?
    - Havalimanı Ramada, sana da yer ayırtırım.
    - Eyvallah.


    Chevy’ye binilir ve SUV vitese takılır. Yaklaşık 900mil gidilecektir. Gidilir de … sabaha karşı Ramada’ya varılır, oda rezerve edilmiştir. Duş atılır, yatağa yığılmak ile kendinden geçme arasında 10 saniye falan zaman aralığı vardır.

    …birkaç saat sonra telefon çalar.
    - Hadi abi kalk, kahvaltı ediyoruz, yola çıkıcaz.
    - Peki


    Saate bakılır, üç saat önce yatağa devrilmişsinizdir … duş atılır, son temiz çamaşır ve çorap giyilir, kahvaltıya inilir. Patron yanında bir arkadaşı ile kahvesini içmektedir.
    - Hadi bir şeyler ye de gidelim.
    - Nereye gidiyoruz?
    - Chicago’ya uçup oradan araba kiralayacağız ve doğu kıyısı boyunca güneye inip depo’ya kadar milleti ziyaret edeceğiz ( Depo = Charlotte)


    (içinizden CİNAYET! Çığlıkları yükselir ama onun yerine ağzınıza bir üzümlü muffin atmak ile yetinirsiniz.)

    Albuquerque hava alanına gidilir, Chevy bırakılır. Uçağa binilir ve O’Hara’ya uçulur…(cinayet işlenmez, patrona surat bile yapılmaz)
  3. Kaan Yagizer
    -spoiler-
    midesi kaldırmayan okumasın
    -end of spoiler-

    Zamanında Amerika ile Meksika (büyük ihtimal ile ottan b*ktan bi nedenle) savaşmış, kim kazandı bilmiyorum! Hakçası santim de sallamıyorum (bkn.bana ne be?) ama savaş sonrasında sınır çizilmiş ki bu da bizi hikayemize götürüyor.

    Elemanlar haritayı önlerine koymuş, zaten arada iki tane doğal sınır (Rio Bravo ve Rio Grande) var .. nehirlerin arasında kalan kısma da koymuşlar cetveli CART diye bir çizgi çekmişler ve racon kesmişler.
    - Sınır budur abi, uyar mı?
    - Eywallah.

    ...o an fark etmedikleri ya da sallamadıkları nokta ise adı üzerinde bir noktaymış. Sınır çizgisi orada yaşayan az miktardaki meksikalı dışında (belki onlar bile aynı kafadaydı) kimsenin umursamadığı bir köyün, Tijuhana'nın üzerinden geçmiş. Amerika'ya bi tükürük (ama sağlam tükürüceniz) uzaktaki bu mekan bildiğiniz -piç- olmuş .. köy ne meksika'da, ne de amerika'da .. öyle iki arada bi derede kalmış.

    Arkadaşlar dediler ki (genelde öyle olur zaten)
    - Lan tatil geliyor, tijuana'ya kaçalım (dandini yerel tatillerden birisini ... ki galiba başkanlık günüydü) h.sonu ile birleştirelim, hepimizde uçuş milleri var. Üzerine biraz para verdik mi San Diego bileti alırız, oradan da bi araba kapıp çufçuf Tijuana.

    ...aslında fena fikir değil, uyar dedim.

    Normalde Türk vatandaşının Meksika için vize alması lazım (en azından hikayenin geçtiği tarihte öyleydi) ama Tijuana için hiç bir şeye gerek yok ... Amerikan kara sınırından çıkıyorsunuz (çıkış acaip kolay, el salla - geç) Meksika'ya girmeden önce Tijuana'ya ulaşıyorsunuz ... Tijuana'dan arabaya binip güneye doğru az ilerlerseniz bu defa yolu Meksika sınırı kesiyor ...

    ..diyeceksiniz ki Tijuana ne iş?

    Şöyle anlatayım ... sınır çizgisi boyunca yayılmış ve iki paralel caddeden oluşan bir şerit gözünüzde canlansın. Bu şeride çıkıp sol tarafa bakınca sırası ile bar - bar - dövme salonu - k*rh*ne - bar - lokanta - dandik bir kilise - otopark - bar - kumarhane - lokanta - bar ve k*rh*ne görürsünüz ... sağ tarafta ise manzara pek de farklı değildir ... bar - bar - dövme salonu - k*rh*ne - bar - lokanta - dandik bir kilise - otopark - bar - kumarhane - lokanta - bar ve k*rh*ne hizmete hazırdır.

    Amerika'nın tersine 18 yaşındakilere alkol satılan, görece ucuz, pis , dandini, güvenli olmaktan uzak yani tam bir "yetişkin" eğlence mekanı ... deyim yerinde ise Disneyland for Adults 'tur Tijuana.

    ...biz de her normal turist gibi gittik, aracımızı park ettik , dandini bir hotel bulduk, yerleştik, üzerimize az miktarda nakit alıp pasaport/cüzdan/saat vs. yani para edecek her şeyi hotelde bu amaç ile kiralanan kasalara bırakıp çıktık sokağa.

    ...yedik, içtik, eğlendik, kavga ettik (dayak yedik tabi) hotele dönüp temizlendik ... biraz uyuduk sonra çıktık dışarı yedik - içtik - eğlendik, ben mekanik boğadan düşüp kafamı yardım ... polikliniğe gidip kafama dikiş attırdık, kısacası eğlendik işte.

    bir gün, iki gün, üç gün böyle geçti ... geröekten kurtlarımızı döktük.
    - hadi artık medeniyete dönelim abi, zaten para bitti gibi.
    - eywallah

    toparlandık, az miktardaki eşyamızı arabaya (kiralık) doldurduk, yola çıkmadan önce de birer taco grande ile bira (tabi ki meksika) içip çevirdik arabanın burnunu sınıra.

    ...sınırda bizi karşıladılar, şöyle bir arabaya ve belgelerimize baktılar.
    - Beyler yanınızda bir şey getirdiniz mi? ...diye sordular.

    biz de (y*vş*ğız ya)
    - belsoğukluğu ... diye cevap verdik polis abi güldü, biz güldük ... geçtik.

    Arabayı kullanıyorum, San Diego'ya Interstate ile gideceğiz, ardından da bir gece orada kalıp sabah ilk uçak ile Newark'a yollanacağız. en azından plan bu ... ama ne derler bilirsiniz! "Tanrıyı eğlendirmek istiyorsanız plan yapın"

    ..laylaylom arabayı kullanırken sağ koltukta oturan arkadaş benim sağ boşluğuma aniden bir tekme attı, hem de sağlam bir tekme ... ben de boş bulundum tabi, sağ elimle ona bir tane (gene sağlam) çaktım ... araba beş şeritli yolda yalpaladı, millet korna çalıp küfretti ve ben de arkadaşa kazıttım
    - ne vuruyor len davar?

    baktım eleman şaşırmış, ağzını tutuyor (ben ezbere sallayınca ağzına denk gelmiş) ... o halde demez mi?
    - ne vurması?
    ...arka koltukta oturan arkadaşlar da onu doğruladı.
    - sana vurmadı ki kaan

    ??? nasıl yani....???
    sonra bir şey t-shirtümün altında hareket etti. Zar zor sağa çektim, t-shirt'ü sıyırdım ... o an ilk aklıma gelen (bilmem hatırlarmısınız?) Alien filmiydi ... hani parazit gemi tayfasının göğsünden delik açıp çıkar ya ... işte aklıma ilk o geldi.
    Baktım karnım şişmiş ve ben bakarken resmen içimde bir şey "gurulgurul-haldırhuldur" diye hareket etti.
    ...eşşedü ....hemen benzinciye çektim (Allahtan çok yakında bir tane vardı) kendimi hela'ya attım, oturdum ve ...

    ...OMG

    tarif edilmez, sadece yaşayan bilir.
    ...öyle bir basınç var ki resmen itfaiye hortumu gibi, bir kaç ay evvel JPL'e (Nasa'nın jet itiş labratuarlarına) gitmişim, oradaki itici roketler aklıma geldi ... "şimdi havalanır, çatıyı delermişim!" diye aklımdan geçti.

    ...yarım saat kadar sonra ve hela tıkanınca zar zor toparlandım, iki rulo tuvalet kağıdı ile temizlendim (elden geldiğince) ve yüzümü falan yıkayıp (kafayı komple musluğun altına sokmuştum) çıktım dışarı. Kafama göre espri yapmaya hazırım "hayat sigortanız yoksa benden sonra bu helayı kullanmayın" diyicem ama nerdeee?

    bizim kiralık araba helanın önünde duruyor, motor çalışıyor ve dört kapı açık ... korku filmi gibi bir sahne yani.

    zar - zor markete gittim. benim durumumda sıvı alınması (bolca) gerektiğini biliyorum, oradan bir galonluk (yaklaşık 3 litre) Mountain Drew maden suyu aldım, direk kafaya diktim ve arabaya varana kadar da çoğunu bitirdim.

    arabada yarı baygın bir cigara yaktım ve cigara+mountain drew ile kendime gelmeye çalıştım.
    ...çok geçmeden tayfa geldi.

    durumları benden b*k, ya da ben de benzer durumdayım ama kendimi göremediğim için bunu bilemiyorum. arabaya yığıldılar, içecek bir şey istediler ben de tüm yardımseverliğim ile onlara marketi işaret ettim.
    - gidin alın d*ll*malar ...dedim.

    öyle yaptılar.
    ...yarım saat kadar sonra sordum
    -araba kullanabilecek halde olan var mı?
    ...yokmuş.

    böylece yolculuğumuz başladı.
    gideceğimiz mesafe 25 - 30 kilometre ... ama gidemiyoruz ki.... Interstate üzerindeki her benzinciye uğruyor, tuvaletlerine taa t*v*na kadar s*ç*yor, sonra marketten çikolata - mountain drew, cherry cola vs. alıp içiyor ( o gün var ya en az 10 litre sıvı almışımdır, hem de iki - üç saatte ) bayılıyor, sonra yeniden arabaya binip bir sonraki benzinciye doğru devam ediyoruz.
    ...arka koltukta biri ağlıyor...
    - böyle b*k içinde ölmek istemiyorum
    ..biri söyleniyor
    - artık kıçımı hissedemiyorum

    ...o halde (nasıl becerdiysek) San Diego'ya varıp en yakın hastanenin acil servis girişinde başladık korna çalmaya, hepimiz b*k içindeyiz, hepimiz hem üzerimize hem de arabanın içine s*çm*şız ve artık beş metre daha gidecek halimiz kalmamış (neden sınırı geçtikten sonra ambulans çağırmadık? ...açıkçası aklımıza gelmedi... öyle bitmişiz yani) bizi bizden arta kalnaları) toparladılar, aynen içeri.

    Doktor geldi, durumumuza baktı.
    - Tijuana?
    - Aye
    - Az pişmiş ya da pişmemiş açık yiyecek tükettiniz mi? (Raw Material)
    - Aye
    - Verin serumu, mikroplu dizanteri.

    Üç gün ve dört gece + 58.121 serum sonra kendimize geldik ... çıkan hastane masrafı sigortamız tarafınca karşılandı (yoksa bitmiştik, hala orada koridorları paspaslıyorduk) uçak biletimiz yandı, kiralık araba için epey bir "temizlik" bedeli ödemek ve ayrıca ceza faturasını karşılamak zorunda kaldık.

    ...ama bunların hiç bir bana durumumuzu öğrenen ve bizimle bir aydan fazla "dalga" geçen iş yerindeki arkadaşların alayları kadar koymamıştı. (bkn.karizmanın deridnden çizilişi) elemanlar bizi dükkana döndüğümüzde ellerinde paketlerce -yetişkin bezi- ile karşılamıştı.
    ...ne rezillik...peHHH
  4. Kaan Yagizer
    ...istek üzerine ... devam.
     
    Borusan'dan ayrılmışım ve Ford ile görüşüyorum ... boş kalmayayım diye ajans ile konuştum (malum boş duranı Allah sevmez) dedim ki bana kısa bir iş ayarlasanıza. "Afrika'ya gidermisin?" dediler ... giderim tabi? Neden gitmeyeyim? Severim Afrika'yı (cidden) ...iş aslında basit. Araplar Sudanlılara 400 kadar 4x4 pickup satmış, bunları Bur Sudan'a gemi ile sevk ediyorlarmış. (Şimdiki adı ile Port Sudan) araçları karayolu ile Hartum'a getireceğiz, ardından da bir "kademe" kurup Sudan'lı mekanikerlere nasıl araç bakımı yapılır? O kuzu'lar nasıl yolda tutulur ... göstereceğiz.
     
    ...tamam dedim. Atladım uçağa, Kahire (Afrika'ya genelde hep Kahire üzerinden girerim) oradan da gene uçak ile Hartum.
     
    Gece Hilton'da kaldım (...evet orada da Hilton var, oldukça değişik bir otel ... ama o ayrı bir hikaye) sabah Genelkurmay başkanlığına gittim. Nil nehri kıyısında üç katlı, geniş bahçeli bir bina. Biraz beklettiler, sonra bir yarbay karşıladı ... sevkiyat işinden o sorumluymuş. Ne yaparız? Nasıl yaparız? konuştuk ... bir mühendis daha geliyormuş (İskoçyalı) o gelince hep beraber Bur Sudan'a geçelim, gemiyi orada bekleyelim dedik. Ben otele döndüm ... yapacak fazla bir şey yok. Bekliyorum işte.
     
    İkinci günün akşamı canım sıkılmaya başladı. Hartum'da da yapacak fazla bir şey yok. İçki satılan bir kaç yerden biri olan Hilton'un brında oturup kafa çekebilirsin, çarşı pazarda dolaşıp otele geri dönebilirsin ya da bahçeye çıkıp Nil'i seyredebilirsin ... ama o kadar.
     
    ...gittim resepsiyona, elemanlara dedim ki "Bana bir araba ayarlasanıza, piramitlere gitmek istiyorum" ...tamam dediler. Daha önce Sudan'a geldiğimde piramitlere gitmek için zaman bulamamıştım, madem bu defa mal mal oturuyorum,gidip piramitleri göreyim dedim.
     
    Sabah kalktım ... baktım arabam gelmiş, yanıma iki parça bir şey aldım ... atladım arabaya. Şoförlü kiralık arabamız bir beyaz 240 dizel ... bilen bilir, dikiş makinesi gibi sesi vardır 240 D'nin ... dardardarrrr diye dolaşırsınız Şoför üç beş kelime ingilizce biliyor, yolu biliyormusun diye sordum? Biliyormuş ... ne olur ne olmaz harita üzerinde rota'yı konuştuk, anlaştık ... yol yaklaşık 200km falan, bir şey değil diye düşünebilirsiniz ama Afrika'nın bazı kesimlerinde bu 1 - 1,5 günlük yolculuk demektir, tabi aracınız bozulmaz ya da başınıza b*ktan bir şey gelmezse.
     
    Neyse ... bindik kuzu'ya , başladık güneye dardardarrrr akmaya. Zaten çok geçmeden çöl yoluna girdik, manzara ipnotize edici, hava 50 derece falan. Yapacak en iyi şey cigara + bolca su içmek ve uyuklamak.
     
    su iç, uyan cigara iç ... su iç ... uyu ... uyan su iç ... ama nereye kadar?
     
    ...çişim geldi ya!
     
    Akşam üzeri olur, biz de Meroe'ye yaklaşırken manzara biraz değişmişti, artık yolun sağında solunda kimi zaman yanlız kalmış ağaçlar ve bolca da dikenli çalılıklar görüyordum. Kimi çalılıklara ya da yol kenarına dikilmiş değneklere falan bezler, çaputlar bağlanmış ... hani bizde "adak" yaparlar ya ... öyle bir şey diye düşündüm ... anlayacağınız fazlaca da sallamadım.
     
    Ama böbrekler alarm sinyali vermekte ... Dedim şuralarda bir yeri sulayayım (kendi kendime) hem rahatlarım, hem de ekolojik açıdan faydam olur. Şoföre "dur" dedim, durdu ... arabadan indim, yolun kenarına yürüdüm ve gene bez falan bağlanmış bir çalının arkasına yöneldim.
     
    Ana!
     
    Şoför attı kendini arabadan ... başladı tepinmeye ... ne oluyor be?????
     
    Aklıma ilk gelen tanrı humbabubumba'ya saygısızlık mı yapıyorum oldu ... yerel de olsa inanışlara saygısızlık yapmak istemediğim için durdum. Üzerine çaputlar bağlanmış çalının yanı başında, yoldan da 10 metre falan uzaktayım.
     
    - Ne var be? ...şoför heyecandan ingizlice'yi unutmuş ama tepiniyor + çığlıklar atıyor.
     
    ...kesin tabu'yu bozuyorum diye düşündüm ... çölde işeyecek yer mi yok? Gider yolun öbür tarafında hallederim işimi dedim, tam bir adım attım. Şoförün çığlıkları daha da yükseldi. Ne var be?!? Menepoza'mı girdin kör olasıca?
     
    Sonra ingilizce'yi hatırladı herif ... başladı eli ile yeri gösterip "mine, mine bumbum!" demeye. (Mine = Mayın)
     
    - Hassss!!!!!!!
     
    Sudan'da iç savaş sürmekte, demek ki birileri etrafa mayın döşemiş (büyük ihtimal ile hükümet) ve o bez parçaları falan (hani bizde tabela koyarlar ya) uyarı amacı ile asılıyormuş. (nasıl bir uyarı o be?)
     
    ...eee? Nasıl dönücem geri? Zemin beton gibi, ayak izlerim belli değil ki ... ya mayına basarsam?
     
    - Arabayı getir buraya! ... diye seslendim şoföre ... -olmaz- diye başını sallayıp geçti oturdu arabaya ... Lan! p*ç, getirsene arabayı! Yok abicim, herif sallamıyor.
     
    - Sen gel sırtına bineyim dedim :)...bu teklifimi zerre sallamadı.
     
    Hay muhterem validen!!! İş başa düştü ... Allahtan mayın neye benzer biliyorum, topuk patlatana, zıplayan betty'e ya da salak kara mayınına yabancı değilim. Hemen dört ayak üzerine indim (miyobum ya) önüme bakarak ve anten, basınç levhası vs. olabilecek ıvır zıvır (mesela küçük kaya parçası, duyarga saklayacak ot vs.) uzak durarak ve on metreyi yaklaşık yarım saatte alarak yola geri döndüm. (Bkn.yusuflamak)
     
    Arabaya bindim, korku ve sıcak nedeni ile ağzım kurumuş ... bir buçuk litrelik Nestle suyu içip başladım kazıtmaya, bir tane de şaplak patlattım ensesine. (dallama resmen bıraktı beni be...) öfke nöbetim geçene kadar tepinip bağırdım biraz daha ... sonra piramitleri görmeye gittik.
     
    ...yani teoride.
     
    Gece ortası Meroe'ye yaklaşık 20 km kala Sudan ordusu yolu kesti, ileride çatışma varmış. (Hay Bin Kunduz) daha ileri gidemezmişiz. Mecburen döndük geri, bir ara durduk ve yolun tam ortasına çişimizi yaptık ... hatta "daha az toz kalkar sayemizde..." diye espri patlattık ve sonraki gün öğleye doğru komple toza bulanmış, yorgun ve piramitleri görememiş olarak Hartum'a geri döndük. (hiç bir şey yaparak geçirilen 36 saat sonunda)
     
    İskoçyalı gelmişti ... profesyonel nezaket gereği (Afrika'da beraber yola çıkmadan önce oturup içki içmek beyaz adamın adetidir.) birer viski içtik, odaya çıkıp duş aldım ve yola çıktık. Yolda ona maceramızı anlattım ... ne dese beğenirsiniz?
     
    - Ben beş sene kadar önce gidip görmüştüm, abartılan bir nokta ... yarıya kadar kuma gömülü boktan taş parçaları işte
     
    ...arghhhh! (Şeytan diyor ki sık gırtlağını...)
     

  5. Kaan Yagizer
    ...geçmiş zaman Borusan'da (BMW) çalışıyorum. O zamanlar İstinye falan yok, Firuzköy/Avcılar merkez ... Satış Sonrası Müdürümüz (kulağı çınlasın, Melih Bey) yok, ben de -patron yok...sal gitsin- havasında yalandan bültenlere falan bakıyorum, aslında odamda cigara+kahve keyfi yapıyorum.

    Telefon çaldı ... zaten telefonların vaz geçemediği huyudur bu, gerekmeyen zamanlarda çalarlar. Arayan şimdilerde Borusan'ın Bodrum şubesinin müdürü Nuri abi.
    - Alo
    - Kaan az aşağı gelsene, dertli bi araba var.
    - Peki...

    Normalde sallamam, sonuçta servisteki araç benim işim değil (teknik olarak) ben diğer servislerden sorumluyum, yani Adana'da bir araba coFLarsa atlayıp oraya gidiyorum ama Firuzköy'de tonla usta (ciddi ustalar hem de) var. Neyse, indim aşağı ... servisin arka kısmında (..ki biz genelde orayı Motorrad -BMW Motorsiklet- ambalajlarını açmak için falan kullanırız) bir 7" kasa yatıyor.

    ...Nuri abi açıkladı
    - Arabada ses varmış, alet Bodur'ların (Çanakkale Seramik) Patron özel olarak ilgilensinler demiş ...
    ...cırlayacağım, hevesim kursağımda kaldı. Patron demiş sonuçta ... seve seve ilgilenicez.

    - Ne sesi varmış abi?
    - Gel sen de duy.

    Bindik arabaya, Borusan'ın arka parkında deniyoruz.
    ...normalde ses yok, hatta çıt bile yok ...ama aniden gazlayınca ... işte o zaman ses var. Nasıl bir ses bu? ...şöyle anlatayım. Arabanın içinde metal bacaklı bir örümcek dolaşıyor sanki ... yani bir tıkırtı var ama tıkırtı sabit değil, dolaşıyor.

    Ses dolaşır mı be?!? ...diyeceksiniz. Zaten olay o ... bin tane ses problemi ile karşılaştık, kimini çözdük ama ses yapan şey genelde -sabittir- böylece sesin nereden geldiğini bulabilirsin. Ama bu ses -göçmen- dolaşıyor körolasıca.

    - Tamam ... sokun atölyeye.
    Prosedür belli, torpido gözü, kapı cepleri falan boşaltılır ... koltuk altlarına bakılır, kriko gevşekmi? Kapı döşemeleri gevşek mi? Elektrikli koltukların altından kablo vs. sarkıyor mu bakılır... sonra gene denenir.

    ...denedik ... hayır ... aniden gazlayınca (sonradan fark ettik ki aniden fren yapınca da örümcek koşturmaya başlıyor) arabanın içinde o ses dolaşıyor.

    AlAlAlAlAlA?

    - Atölyeye geri giriyoruz, sökün abi.
    - Arabayı mı?
    - Evet

    Başladık sökmeye .... ve dinlemeye. Bagajı boşalttık denedik ... hayır
    Arka koltuğu söktük ...denedik ... hayır
    Arka koltuğun altındaki akü çerçevesini, kol dayamayı , pandizot altındaki cd değiştiriciyi söktük denedik ... hayır
    Ön koltukları söktük ... söktüğümüz koltukları kucaklayıp (altın beşik hesabı) salladık ... hayır
    Tavan kaplamasını söktük, kapı döşemelerini söktük, cam krikolarını söktük ... hayır
    Taban halısını söktük ... hayır
    Ön göğüsü söktük ... hayır
    Klima borularını ve kalorifer kazanını söktük ... hayır

    ...ulan kafayı yiyicez ... gece saat 03.00 olmuş, yarın devam ederiz dedik.

    Bir sonraki gün öyle yaptık ... benzin pompası kontrol edildi, depo kontrol edildi ... hayır
    Egzost'u söktük (tüm sistem) salladık ... hayır ... içinde tıkırdayan bir şey yok
    ...kafa durdu

    - Almanya'ya soralım ...dedik
    Açtık telefon, Almanya'da ki Mesiter'lere derdimizi anlattık. Nuri abi'nin Almanca 10 numara (Allahtan) adam bizi dinledi, dinledi...
    - Sökük araba ile teste çıkın, ani gaz ve freni deneyin ... ses taban sacından geliyor olabilir ... demez mi?

    pıFFFF ... iyi de biz arabayı söktük be abi!

    Manzara

    7" serisi bir araba (Long) şoför banyoda falan kullanılan (pembe) bir plastik taburede oturuyor. Bir kişi yerde sırt üstü yatıyor (şoförün arkasında) ve ayaklarını onun sırtına dayamış, böylece gaza bastığında şoför arkaya - yere düşmüyor. Aracın içinde ayrıca 3 kişi daha var, bunlar bir yerlere tutunmaya ve zemine kulağını dayayıp o örümceğin taban saçında dans edip etmediğini anlamaya çalışıyor.
    ...rezillik yahu

    Yarım saat kadar sonra bir arkadaş...
    - Buldum ... dedi
    - Nerede?
    Sağ marşbiyel kaplamasını işaret etti ...
    - O şey bunun içinde

    Marşbiyel mi?
    ...haSSSSSS

    ...emin olmak adına dinledik ... evet ... haklı

    Örümcek Marşbiyelin içinde. Gaza basıyorsun arkaya gidiyor, frene basıyorsun kinetik enerji nedeni ile öne geliyor .. piçe bak ya!
    ..bildiğin terörist işte.

    O sırada Melih bey gelmiş ... mevzuyu ona da anlattık, arabaya binip o da yattı yere ... sesi dinledi
    - Teşhis doğru, siz bi çay için ... bakalım ne yapacağız?

    Yarım saat sonra haber geldi
    - Kesin arabayı
    ... 7" kasayı mı kesicez?
    ... Harbiden mi?
    ... Yemin et?

    Aldık taş motorunu, -B- sütunu hizasından marşbiyel'i kestik ... kesiği yatay olarak büyütüp içeri teleskopik mıknatıs attık ve çok geçmeden ... tak!
    Mıknatıs teröristi yakaladı.

    Yaklaşık 5 kuruş boyutlarında bir -kof- kaynak parçasıydı suçlu.

    Resimler çekildi, rapor yazıldı ve Almanya'ya yollandı.
    ...bir kaç gün sonra cevap geldi.
    -Refund- yapın...

    Müşteriye yeni bir 7" sipariş edildi, araç bedeli Münih tarafınca karşılandı ve bizim kaportacılar da (kuşkusuz bize küfrederek) 7" kasayı topladı. O araç uzun süre şirkette -transfer- işinde kullanıldı ... hava limanından milleti götür - getir vs. sonra da satıldı gitti (kim bilir ona şu an kim biniyor?)

    Epey bir süre sonra BMW'den TSB geldi ... belli şase numaralarında kontrol istiyorlardı. (gaz ve fren ile ses dinleme)
    ...fabrika'da pres'e saç normalde el ile konuyormuş (besleme hattına) ve o elemanlar gene normalde eldiven takıyormuş ... ama ne olmuşsa birileri veya biri olay günü eldiven takmamış ve çıplak el ile saçları pres hattına taşımış. Elemanın elinde yağ benzeri bir şey varmış (kalıntı) ...günahını almayayım, belki de bir şey yedi o an. Sonuçta elemanın elindeki yağ saç'a bulaşmış ... tam o nokta kaynak robotunun punta attığı yer olmasa gene sorun olmayacakmış ama tesadüf ya ... işte tam o noktaya denk gelmiş.

    Sonuç? -Kof- kaynak, pres ve büküm ile marşbiyelin iç kısmına denk gelen kof kaynak parçası bir süre sonra kopup marşbiyel'in içine düşmüş ... sonrasını biliyorsunuz işte. Bebek gibi 7" kasayı p*ç ettik ... pıFFF
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.