2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız
×
Liderlik Tablosu
Popüler İçerikler
30-05-2017 tarihinde, Günlük Makaleleri içinde en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor
-
-spoiler- midesi kaldırmayan okumasın -end of spoiler- Zamanında Amerika ile Meksika (büyük ihtimal ile ottan b*ktan bi nedenle) savaşmış, kim kazandı bilmiyorum! Hakçası santim de sallamıyorum (bkn.bana ne be?) ama savaş sonrasında sınır çizilmiş ki bu da bizi hikayemize götürüyor. Elemanlar haritayı önlerine koymuş, zaten arada iki tane doğal sınır (Rio Bravo ve Rio Grande) var .. nehirlerin arasında kalan kısma da koymuşlar cetveli CART diye bir çizgi çekmişler ve racon kesmişler. - Sınır budur abi, uyar mı? - Eywallah. ...o an fark etmedikleri ya da sallamadıkları nokta ise adı üzerinde bir noktaymış. Sınır çizgisi orada yaşayan az miktardaki meksikalı dışında (belki onlar bile aynı kafadaydı) kimsenin umursamadığı bir köyün, Tijuhana'nın üzerinden geçmiş. Amerika'ya bi tükürük (ama sağlam tükürüceniz) uzaktaki bu mekan bildiğiniz -piç- olmuş .. köy ne meksika'da, ne de amerika'da .. öyle iki arada bi derede kalmış. Arkadaşlar dediler ki (genelde öyle olur zaten) - Lan tatil geliyor, tijuana'ya kaçalım (dandini yerel tatillerden birisini ... ki galiba başkanlık günüydü) h.sonu ile birleştirelim, hepimizde uçuş milleri var. Üzerine biraz para verdik mi San Diego bileti alırız, oradan da bi araba kapıp çufçuf Tijuana. ...aslında fena fikir değil, uyar dedim. Normalde Türk vatandaşının Meksika için vize alması lazım (en azından hikayenin geçtiği tarihte öyleydi) ama Tijuana için hiç bir şeye gerek yok ... Amerikan kara sınırından çıkıyorsunuz (çıkış acaip kolay, el salla - geç) Meksika'ya girmeden önce Tijuana'ya ulaşıyorsunuz ... Tijuana'dan arabaya binip güneye doğru az ilerlerseniz bu defa yolu Meksika sınırı kesiyor ... ..diyeceksiniz ki Tijuana ne iş? Şöyle anlatayım ... sınır çizgisi boyunca yayılmış ve iki paralel caddeden oluşan bir şerit gözünüzde canlansın. Bu şeride çıkıp sol tarafa bakınca sırası ile bar - bar - dövme salonu - k*rh*ne - bar - lokanta - dandik bir kilise - otopark - bar - kumarhane - lokanta - bar ve k*rh*ne görürsünüz ... sağ tarafta ise manzara pek de farklı değildir ... bar - bar - dövme salonu - k*rh*ne - bar - lokanta - dandik bir kilise - otopark - bar - kumarhane - lokanta - bar ve k*rh*ne hizmete hazırdır. Amerika'nın tersine 18 yaşındakilere alkol satılan, görece ucuz, pis , dandini, güvenli olmaktan uzak yani tam bir "yetişkin" eğlence mekanı ... deyim yerinde ise Disneyland for Adults 'tur Tijuana. ...biz de her normal turist gibi gittik, aracımızı park ettik , dandini bir hotel bulduk, yerleştik, üzerimize az miktarda nakit alıp pasaport/cüzdan/saat vs. yani para edecek her şeyi hotelde bu amaç ile kiralanan kasalara bırakıp çıktık sokağa. ...yedik, içtik, eğlendik, kavga ettik (dayak yedik tabi) hotele dönüp temizlendik ... biraz uyuduk sonra çıktık dışarı yedik - içtik - eğlendik, ben mekanik boğadan düşüp kafamı yardım ... polikliniğe gidip kafama dikiş attırdık, kısacası eğlendik işte. bir gün, iki gün, üç gün böyle geçti ... geröekten kurtlarımızı döktük. - hadi artık medeniyete dönelim abi, zaten para bitti gibi. - eywallah toparlandık, az miktardaki eşyamızı arabaya (kiralık) doldurduk, yola çıkmadan önce de birer taco grande ile bira (tabi ki meksika) içip çevirdik arabanın burnunu sınıra. ...sınırda bizi karşıladılar, şöyle bir arabaya ve belgelerimize baktılar. - Beyler yanınızda bir şey getirdiniz mi? ...diye sordular. biz de (y*vş*ğız ya) - belsoğukluğu ... diye cevap verdik polis abi güldü, biz güldük ... geçtik. Arabayı kullanıyorum, San Diego'ya Interstate ile gideceğiz, ardından da bir gece orada kalıp sabah ilk uçak ile Newark'a yollanacağız. en azından plan bu ... ama ne derler bilirsiniz! "Tanrıyı eğlendirmek istiyorsanız plan yapın" ..laylaylom arabayı kullanırken sağ koltukta oturan arkadaş benim sağ boşluğuma aniden bir tekme attı, hem de sağlam bir tekme ... ben de boş bulundum tabi, sağ elimle ona bir tane (gene sağlam) çaktım ... araba beş şeritli yolda yalpaladı, millet korna çalıp küfretti ve ben de arkadaşa kazıttım - ne vuruyor len davar? baktım eleman şaşırmış, ağzını tutuyor (ben ezbere sallayınca ağzına denk gelmiş) ... o halde demez mi? - ne vurması? ...arka koltukta oturan arkadaşlar da onu doğruladı. - sana vurmadı ki kaan ??? nasıl yani....??? sonra bir şey t-shirtümün altında hareket etti. Zar zor sağa çektim, t-shirt'ü sıyırdım ... o an ilk aklıma gelen (bilmem hatırlarmısınız?) Alien filmiydi ... hani parazit gemi tayfasının göğsünden delik açıp çıkar ya ... işte aklıma ilk o geldi. Baktım karnım şişmiş ve ben bakarken resmen içimde bir şey "gurulgurul-haldırhuldur" diye hareket etti. ...eşşedü ....hemen benzinciye çektim (Allahtan çok yakında bir tane vardı) kendimi hela'ya attım, oturdum ve ... ...OMG tarif edilmez, sadece yaşayan bilir. ...öyle bir basınç var ki resmen itfaiye hortumu gibi, bir kaç ay evvel JPL'e (Nasa'nın jet itiş labratuarlarına) gitmişim, oradaki itici roketler aklıma geldi ... "şimdi havalanır, çatıyı delermişim!" diye aklımdan geçti. ...yarım saat kadar sonra ve hela tıkanınca zar zor toparlandım, iki rulo tuvalet kağıdı ile temizlendim (elden geldiğince) ve yüzümü falan yıkayıp (kafayı komple musluğun altına sokmuştum) çıktım dışarı. Kafama göre espri yapmaya hazırım "hayat sigortanız yoksa benden sonra bu helayı kullanmayın" diyicem ama nerdeee? bizim kiralık araba helanın önünde duruyor, motor çalışıyor ve dört kapı açık ... korku filmi gibi bir sahne yani. zar - zor markete gittim. benim durumumda sıvı alınması (bolca) gerektiğini biliyorum, oradan bir galonluk (yaklaşık 3 litre) Mountain Drew maden suyu aldım, direk kafaya diktim ve arabaya varana kadar da çoğunu bitirdim. arabada yarı baygın bir cigara yaktım ve cigara+mountain drew ile kendime gelmeye çalıştım. ...çok geçmeden tayfa geldi. durumları benden b*k, ya da ben de benzer durumdayım ama kendimi göremediğim için bunu bilemiyorum. arabaya yığıldılar, içecek bir şey istediler ben de tüm yardımseverliğim ile onlara marketi işaret ettim. - gidin alın d*ll*malar ...dedim. öyle yaptılar. ...yarım saat kadar sonra sordum -araba kullanabilecek halde olan var mı? ...yokmuş. böylece yolculuğumuz başladı. gideceğimiz mesafe 25 - 30 kilometre ... ama gidemiyoruz ki.... Interstate üzerindeki her benzinciye uğruyor, tuvaletlerine taa t*v*na kadar s*ç*yor, sonra marketten çikolata - mountain drew, cherry cola vs. alıp içiyor ( o gün var ya en az 10 litre sıvı almışımdır, hem de iki - üç saatte ) bayılıyor, sonra yeniden arabaya binip bir sonraki benzinciye doğru devam ediyoruz. ...arka koltukta biri ağlıyor... - böyle b*k içinde ölmek istemiyorum ..biri söyleniyor - artık kıçımı hissedemiyorum ...o halde (nasıl becerdiysek) San Diego'ya varıp en yakın hastanenin acil servis girişinde başladık korna çalmaya, hepimiz b*k içindeyiz, hepimiz hem üzerimize hem de arabanın içine s*çm*şız ve artık beş metre daha gidecek halimiz kalmamış (neden sınırı geçtikten sonra ambulans çağırmadık? ...açıkçası aklımıza gelmedi... öyle bitmişiz yani) bizi bizden arta kalnaları) toparladılar, aynen içeri. Doktor geldi, durumumuza baktı. - Tijuana? - Aye - Az pişmiş ya da pişmemiş açık yiyecek tükettiniz mi? (Raw Material) - Aye - Verin serumu, mikroplu dizanteri. Üç gün ve dört gece + 58.121 serum sonra kendimize geldik ... çıkan hastane masrafı sigortamız tarafınca karşılandı (yoksa bitmiştik, hala orada koridorları paspaslıyorduk) uçak biletimiz yandı, kiralık araba için epey bir "temizlik" bedeli ödemek ve ayrıca ceza faturasını karşılamak zorunda kaldık. ...ama bunların hiç bir bana durumumuzu öğrenen ve bizimle bir aydan fazla "dalga" geçen iş yerindeki arkadaşların alayları kadar koymamıştı. (bkn.karizmanın deridnden çizilişi) elemanlar bizi dükkana döndüğümüzde ellerinde paketlerce -yetişkin bezi- ile karşılamıştı. ...ne rezillik...peHHH1 puan
-
Ev arkadaşım Tamer ile birlikte Doğu Harlem ya da bilinen adı ile Spanish Harlem'de bir depo'da oturuyoruz. Evimize (üç katlı bir bina) girişteki 7/24 açık bir bakkal ile onun yanında ki bar/batakhane karışık mekan'ın arasından, dar bir merdiven ile (aynı anda iki kişi geçemiyor) çıkılıyor. Her katta iki daire var ve her daire kabaca 350m2'lik bir kare şeklinde. Ara bölme yok, duvar yok ... sadece bir tuvalet, o kadar ... doğal olarak yapabileceğiniz en iyi şey orta kısıma bi divan ile tivi koymak, karenin iki uzak ucuna da yatakları yerleştirmek. ...alış verişimizi genelde giriş kattaki grocery'den yapıyoruz, koreli bir aile tarafınca işletilen bu nezih! iş yeri ortalama haftada bir soyuluyor olsa da çalınan mal ve para'yı genel olarak fiyatlara yansıtan Mr.Kim durumu fazla -sallamıyor- ...eh, o soyulmaktan gücenmiyorsa bize ne? dimi? Oturduğumuz yer pek popüler değil, mahalle sakinleri East Harlem için El Barrio (kabaca bizim mahalle) diyor ve aklı başında zenciler bile semtten uzak duruyor. Yani kiralar ucuz ... ki bizim için de önemli olan bu. Çalınacak bir şeyimiz olmadığı için (fakiriz işte, ne olmuş?) , WASP (beyaz - anglosakson - protestan) olayı ile de yakından uzaktan alakamız bulunmadığından sorun yaşamıyoruz. Mahallenin çetesi "Purple" ile iyi geçiniyoruz, zaten onlar da 101 ile 116 arasında deyim yerinde ise kuş uçurtmuyor. Yani Purple ile iyiyseniz, El Barrio'da rahat yaşayabilirsiniz. Tamer genelde sabahları Mr.Kim'in mağazaya dalıyor ve nasıl olduğunu bilmesem de merak saldığı Kore turşularına dadanıyor. Mr.Kim pek sevdiği ve övündüğü Kimchi'yi tezgahın üzerinde kocaman cam kavanozlarda satıyor ve bizim Tamer dükkana girip kola alıyor, elini kavanoza ayı gibi sokup turşu çalıyor, sigara alıyor ... turşu çalıyor ... hiç bir şey almıyor ... turşu çalıyor. ...hayır bir şeye benzese canım yanmayacak. (bkn.zevk meselesi işte) Bir gün Mr.Kim'in canına tak ediyor ... bizim Tamer tam elini kavanoza sokmuş, Mr.Kim tezgahın üzerinden sarkıp öğretmen edası ile buna bir tane çakıyor (elinde maşa var...) - Turşu çalma artık, yeter! ...diye bağırıyor bizimkine. Tamer gururlu falan değil, gururunu yiyeyim herifte onur denen şeyden bile zerre yok ama nedense Mr.Kim'in ona atarlanması bizim elemana koyuyor. Söylenip dolaşıyor ... - Dükkanını yakıcam, hem de o içerideyken. ...öyle bir şey yapmaması için onu ikna ediyorum. Mr.Kim'i salladığım için değil, herifin iki üst katında oturuyoruz a.q ... manyak herif kundakçılık yapacak, tavuk gibi tütsüleneceğiz. Başka alternatifler öneriyorum ona ... - git iş çıkışı böbreğinden bıçakla guuk'u .... falan türünden daha medeni intikam olasılıkları sunuyorum. ...üstelik bu plan tutarsa evde tek başıma kalacağım (Tamer hapisteyken arada sırada ziyaretine giderim ... o ayrı) Sonra Tamer'in intikam'ı gerçekleşti .... umduğum/tavsiye ettiğim gibi intikam için bıçak kullanmamış olsa da olay efsaneviydi (bence) ...her şey şu şekilde gerçekleşiyor. Tamer yüzünde pis bir sırıtma ile bakkala dalıyor ... Mr.Kim onu yeni imal edilmiş! b*k* bakar gibi süzüp soruyor. - Ne istiyorsun? Tamer kapının önünde duran Cadillac'ı işaret ediyor. - Arabanı satıyormuşsun, ben almak istiyorum. Mr.Kim ufacık bir herif, Cadillac'ı kullanmak için koltuğa basurluların kullandığı simitlerden yerleştiriyor ve arkasında da bir minder koyuyor ... o halde bile yola direksiyonun arasından bakıyor. Ama Cadillac'ı çok seviyor, her gün onu muhakkak yıkıyor, parlatıyor. Yani arabası onun zayıf yanı ve Tamer 'de bunu keşfetmiş. Mr.Kim Cadillac'ı satıp yenisini almaya karar vermiş, hatta sipariş ve ön ödemeyi bile yollamış. Ama Mr.Kim (haklı olarak) Tamer'e inanmıyor. - Sende para ne gezer turşu hırsızı, yürü - git ... diyor buna. Tamer elini cebine atıp yumruk kadar bir para destesi çıkarıyor. Lastik bant ile bağlanmış nakit tomarını görünce Mr.Kim'in sesi kesiliyor. - Arabana iyi bakıyorsun, biliyorum ... ama deneme sürüşü yapmadan satın almam ... diyor bizimki. Mr.Kim parayı görünce yutkunuyor ama Tamer'e de güvenmiyor. - Arabayı kullan, ama ben de yanında oturacağım ... diyor. Zaten Tamer'in istediği de bu ... beraberce Cadillac'a biniyorlar, Tamer koreli de koltuğuna tırmansın diye bekledikten sonra marşa basıyor ve.... ...yolun karşısındaki duvara yapıştırıyor arabayı, Koreli şaşırıyor ... ne yapıyorsun? demeden ... Tamer geri vitese takıp elektrik direğine vuruyor. Sonra duvara, sonra direğe ... yeniden. Aman - dur - yapma diyene kadar Cadillac'ı dört - beş kere daha vuruyor duvara ve direğe. Polis geliyor ... bizimkiler arabadan iniyor ve Tamer elleri havada itiraf ediyor. - Araç sahibi yanımda, işte bu bey. Ama aracı ben kullanıyordum ... sanırım gözüm karardı ve bir yerlere vurdum. Mr.Kim'de jeton düşüyor ama itiraf çoktan edilmiş ... geçmiş olsun. Meğer Mr.Kim "tek kullanıcılı sigorta poliçesi" yapmış, Cadillac'ı ondan başkası kullanmadığı için aslında mantıklı ama o poliçe kaza'yı yapan Tamer olduğu ve o da bunu Polis'e itiraf ettiği için geçersiz. Mr.Ki orada sinir krizi geçiriyor ve başlıyor Tamer'i kovalamaya. Tamer önde kaçıyor, koreli arkasından ona bağırarak ve ağzından köpükler saçarak Tamer'i kovalıyor ve en arkada da polisler ... hem Tamer hem de Koreli'yi yakalamak için koşturuyor. ...yakalıyorlar tabi ki... Sonuç : Tamer intikamını alıyor, bunun ötesinde Koreli için şikayette bulunuyor ve 30feet'lik "uzaklaştırma" kararı aldırıyor (mahkemeden) ... Koreli sigorta'dan para alamıyor ... Tamer'i dava da edemiyor çünkü kaza sırasında o da araçta ve direksiyonu bilerek/isteyerek o vermiş. ...tabi Kore'li "kanını yerde bırakmıyor" ama bu başka bir hikaye ... turşu hırsızı = 1 , kore'li = 0 ...ilk devre bu şekilde bitiyor.1 puan
-
....evde kendi çapımda "sanayi" kurdum ya ( salya - sümük, grip geçmedi hala a.q) geik yapabiliyorum Soru şu : Nasıl Lakap kazanılır? ...aslında cevap belli, bileğinin hakkı ile. Ya da şöyle anlatayım ... ben lakabımı nasıl kazandım? ...geçmiş zaman. Kemancı acaip popüler, popüler derken mesela Volvox sahne alıyor, hatırlayanınız var mı onları? http://tr.wikipedia.org/wiki/Volvox_%28m%C3%BCzik_grubu%29 İstanbul'da olduğum zaman oraya takılıyorum, kapı tayfasından bir-ikisi tanıdık ... biliyorlar beni, çatlak ama genelde dert yaratmaz diye yafta yemişim. Galip abi'de (Tekin) abi diyorum çünkü eleman benden 5-6 yaş büyük ayrıca kafası bir başka çalışıyor. Bodyguard'lar aracılığı ile tanıştık Galip abi ile ... benim saçma - sapan hikayeleri duymuş ; bana da anlat dedi ... öyle de yaptım (bkn.aynen bu blog'da yaptığım gibi) Galip abi'nin barın arkasında ufak bir odası var, ufak derken harbi ufak ... odanın zaten yarısı onun çizim masası, boş yerlere de bir - iki sandalye atmışlar. Mekan'a gittiğimde etrafta takılmıyorum, içkimi alıp geçiyorum arka tarafa, kimi zaman çene çalıyoruz, kimi zaman sadece kafa çekiyoruz. ...bir akşam Galip abi'ye Çad'da Libya'lı tutsaklara ne yaptıklarını anlatıyorum (ayrı bir hikaye, zamanı gelince onu da yazarım) o da arada kaşlarını çatıp soru soruyor. Bizim kafalar iyi olmuş ama, bilmem kaçıncı bira+votka'yı içiyoruz. Arada birileri gelip gidiyor... ben pek sallamıyor, kafama göre köşede takılıyorum. Sonra (saat iki - üç gibi...) bir kaç tane hanım kızımız geldi ziyarete... diyeceksiniz ki sana ne? ...gerçekten bana ne? sallamadım zaten ... onlarda başladı içmeye, hatta bir sonraki tur'u ısmarladılar (bkn.sevindirik olmak) sonra biri bana sordu. - Kaan - hıı (ben) - sen karşıda oturuyorsun dimi? - hıı (hala ben) - araba ile mi geldin? - hıı (evet anlamında) - giderken beni de bırakır mısın? - olmaz... - neden? - olmaz işte... Galip abi başladı kıkırdamaya, kızlar ayar oldu tabi. Başladılar üstelemeye... - neden bırakmıyorsun kızı? ayıp be.. - kasmayın, olmaz dedim. - neden ama neden? neden? dayanamadım tabi... - bakın bende kafa bi dünya, arabayı otelin altına mı bıraktım? yoksa AKM'nin parkına mı onu bile hatırlamıyorum. Bu kafa ile çıkıcaz dışarı, sabah ayazı bi vuracak ... kafa olacak tam CİLA ... yarım saat debelenicez arabayı bulalım diye. Sonra arabaya binicez, köprüye gideceğiz ... tabi ben bir yere sıvanmazsam. Ehliyeti kaptırmadan köprüden geçmek zor iş (o dönemde alkol çevirmesi yapıyorlardı) hadi diyelim ki geçtik ... sana sorucam evin nerede diye ... sen bana bir saat anlatmak için uğraşacaksın, ben belki anlayacağım belki de anlamayacağım... diyelim ki anladım... seni eve bırakacağım, sen bana "gel bi kave iç, bu kafa ile daha fazla araba kullanma" diyeceksin, ben de mecburen peki diyicem, başlıycam park yeri aramaya .. büyük ihtimal ile iki mahalle ötede falan bi yer bulucam, çıkıcaz yukarı sen bana kave yapıcan, ben kave'mi içicem ... sen "tavla oynamaya mı geldik? nedir yani?" diyicen, ben gene mecburen sana yumulucam ... düzgün hatunsun, yumulmak sorun değil de benim kafa bi dünya. Ya sana yazarken sızıcam, ya da bi b*k yapamıycam ... kız arkadaşların sana soracak "attın herifi eve, nasıldı?" diyecekler (evet...hatunlar bu geyiği yaparlar) sen de yüzünü buruşturup "yapamadı bişi!" diyicen ... camia ufak, millet birbirini tanıyor ... senin yüzünden adım ib*e'ye çıkacak, kısmetim kapanacak. Onun için yok kızım, bırakmam seni. Galip abi'den bir muHAHAHAHA! geldi, kızlar epey bir bozuldu ve içlerinden biri bana bağırdı. - Hayvan'sın sen, HAYVAN! ...işte ben lakabımı bu şekilde, alnımın akı ile ve de hak ederek kazandım1 puan
-
THY ile Köln'e uçuyoruz, yalan yok ... epey bir heyecanlıyım. Normalde bayiler bir araya geldiğimizde herkes birbirine yavşar ortam iki dakikada öğretmensiz sınıfta kapalı kalmış ergenler düzeyine kadar geriler ama bu defa pek ses çıkmıyor. Bir - iki kişi şansını deniyor ama yüz bulamayıca onlar da susuyor. ...havalimanında toparlanıp bizim için -book- edilen gişeden geçerek otobüs'e biniyor ve park alanında iniyoruz. Hepimize yaka kartları, yol notları, etkinlik programları vs. içeren zarflar dağıtılıyor. Setur ve Ford görevlilerinin cep telefon numaralarını kaydediyoruz ... ADAC yol yardım numaralarını da alıyoruz. 20 kişiyiz .. bizi 20 Focus bekliyor ... arabalara biniyor, talimat gereği (bkn.hazine avı) Navigasyon'a ilk parti koordinatları giriyoruz ... tataaaa ... haritaya göre Kölner Autobanring'e çıkacak ve kimi yerde ICE (yüksek hızlı tren) rotası çakışan bu rotayı takip ederek şehrin etrafında dolaşacağız. Araçlar 2,0TDCI Hatchback, yani otobanda sol şeride çıkma şansımız yok (Alman otobanlarında) ama kendi çapımızda yapıştırıp gazlayabiliriz. Talimat ile marşa basıp kartlarımızı okutup çıkıyoruz ... hadi bakalım ... vira bismillah. Hava alanı lokal trafiğinden kurtulup efendi gibi navi'nin talimatını dinleyerek Bundesautobahn'a çıkıyor ve köln'ün etrafını dolaşan otoyol'da aynen tarif edildiği şekilde yapıştırıyorum. ...tahmin ettiğim gibi ... sol şeride çıkmak ancak hayal. Virajlar veledrom gibi ek yapışma sağlamak üzere dikkatle yükseltilmiş, yolda araçların dengesini bozacak dalgalanma ve yamalar yok ... bebek poposu kadar pürüzsüz asfaltta seyir hızımı 200+'a oturtup arabayı akmaya bırakıyorum. Üçüncü şeritte efendi gibi gidiyorum ve arada motorlar + süper spor'lar sol tarafımdan -vaummmmmmm- diye akıp geçiyor. Anlayacağınız keyfim yerinde. Navigasyonun işaret ettiği üzere bir süre sonra -ring'i- terk edip güney - güney batı yönüne gitmeye başlıyorum. Kafamda "acaba" ve "harbiden mi?" soruları belirip yok oluyor ... sonra kasmayıp işi gelişine bırakmaya ve sürpriz'in tadını çıkarmaya karar veriyorum. Otoyol, normal yola, normal yol bir şerit gidiş - geliş köy yoluna dönüyor ve doğal olarak hızımı trafik kuralları gereği azaltıyorum. Manzara güzel, her yer yemyeşil ... huzur dolu bir ortam bu. Sonra ilk belirtiyi yolun sağ tarafında görüyorum ... Volvomotorsports tabelası, ufak bir ofis alanı ve kapalı atölyeler ... artık nereye gittiğimi biliyor olmanın verdiği güven ile sırıtıyorum ... Mercedesmotorsport, BMW , Jaguar ve Ford'un önünden geçiyorum. Navigasyon beni otopark alanına yönlendiriyor. Arabalardan inip Dorint'e check-in yapıyoruz. ...belki lazım olur ... ahanda otel bu --> http://www.booking.com/hotel/de/dorint-am-nurburgring-hocheifel.tr.html?aid=318670;label=hotel-68352-de-t1QBAWDD6bbkq9aPwPZwRAS40138321327;sid=a5c22f869d6b4bbd8d8dd9a329e18f93;dcid=4;ucfs=1;srfid=98d4599b663f11752795db63417084743e762effX1;highlight_room= Pistte millet yanlıyor ama biz bir sonraki gün, yani trackday'de (halka kapalı, sadece kayıtlı araçlara açık) lastik yakacağız. Odama çıkıp benim için bırakılan şapka, ceket ve pist notlarını kontrol ediyor, sonra da pisti seyrediyorum. -yeşil cehennem- az önümde, millet bir tarafından ter akarak tur üzerine tur bağlıyor ve bir gün sonra ben de aynısını yapabileceğim. (bkn.heyecandan çişi gelmek) Gece bizi yemeğe götürüyorlar ama ne gittiğimizi hatırlıyorum, ne geldiğimizi ne de ne yediğimi ... kafamda yol notları var ... düzlük kuru olsa da ağaçlı kesime girildiğinde yolda her zaman nem ve buz olabilir, dikkat ... düzlük çıkışlarında seyirciler ve fotoğrafçılar olabilir, flaş ile resim çekiyorlar, onlara bakmayın gözleriniz kamaşır ... sarı bayrak yükseldiğinde yapmanız gereken vs.vs. ...heyecanlıyım yani. Sabah otelde yalandan kahvaltı ediyoruz, fazla abanmıyorum (normalin tersine) neden derseniz sinir yapmışım ... yemek yiyecek halim yok, ikincisi fazla abanıp sonra da kusmak istemiyorum. ...bize beş adet ST getirmişler ... I5 motorlu 225ps'lik kuZuları dört ayrı grup halinde kullanacağız. Herkes bir alışma turu atacak, sonra Nordschleife'yi zamana karşı bağlayacak. Her gurubun birincisi tur atlayacak. Sona kalan dört birlikte çıkacak (30'ar saniye ara ile) ... kazanan profesyonel touring şoförü ve resmi yarış aracı ile performans turu atacak. ...peH, peH, peH. ...feragatnameler imzalandı. "Ben Kaan Yağızer geberir gidersem bundan dolayı mirasçılarım kimseyi dava etmeyecek, sakat kalırsam maddi - manevi talepte bulunmayacağım vs.vs." start düzlüğünün yanında bir cep, hemen onun arkasında da kafe var. Sabah erken olduğu için son gruba kalmaya çalışıyorum ... amaç belli, biraz zaman geçer, güneş çıkar ve piste çöktüğünden emin olduğum çiğ / nem azıcık kalkar derdindeyim. (hem de sıra bana gelene kadar arabalar/lastikler ısınmış olur...) - ben daha ayılamadım abi, son grupla gidiim mi? ... dedim .. O.K'dediler ... heyOOOOO ...şansımı %0,01 arttırmak için bile çabalarım .... neden çabalamayayım ki? Bizimkiler kafasına göre kalkıp gittiyse de piste o gün için (trackday) kayıt yaptırmış ve harbiden -ciddi- performans araçlarını seyrediyorum. Sanki topgear önümde çelikiyor ... lambo'lar, ferrari'ler ... mercedes ve bmw'ler ama en çok porsche'ler ... biri dayanamayıp sordu. - Almanya'da bedava'mı dağıtıyorlar lan bunları? Her renk ve çeşit Porsche dolu etraf ... harbiden bedava mı dağıtıyorlar lan bunları? ...ne kadar geciktirirsem geciktireyim ... sıra bana geliyor. S*kt*r L*n! Pistteyim işte ... yürürken ayaklarımın altında asfaltın hafifçe titrediğini hissediyorum, yoksa o ben miyim? (titreyen) ST'nin koltuğu nemli, benden önce oturan arkadaşın bir tarafı terlemiş belli ... oturup emniyet kemerini (4 nokta) bağlıyor, bana anlatılan son dakika notlarını dinlemiyor (dinledim aslında, ama kafam dolu olduğu için bir bok anlamadım) ve yürü dendiğinde deneme turuna başlıyorum. ...off ... offf Pist zor, zevkli ama zor işte. İnişler, çıkışlar, düzlükler ve ani virajlar ... viraj çıkışı düzelt, yeniden viraj ... çık düzelt yokuş aşağı, çık düzelt viraj, çık düzelt düzlük .... gazla ... gazla ... viraj, viraj , viraj ... ananııııııı ... düzelt, kontra ver, düzelt ... gazla şeklinde. ...kabaca böyle bir şey ... onu kat ederken neden koltuğumun ıslak olduğunu daha iyi anlıyor ve büyük ihtimal ile o koltuğu biraz daha ıslatıyorum. ...ama yalan yok, çok çok çok çok çoooooook zevkli Ölmeden yapılması gereken şeyler diye bir liste hazırlarsanız o listeye muhakkak ring'i de ekleyin (bence) Sonuç : Evet ... gün sonunda Official Touringcar(Mondeo) + pro.pilot ile turu ben attım.1 puan
-
Annemlerin evinde ilk haftayı bitirmişim, en az bir ay daha yatarım diye planlamış olmama rağmen ve yüksek sesle itiraf etmiyor olsam da hafiften daralmaya başlamışım. "O**racaksan bahçeye çık be olm!" ya da "Yemek yerken dirseklerini masaya dayama" türü söylemler nasıl söylesem? Bana hiç iyi gelmiyor. ...elim cebimde yaptığım yürüyüş'ten döndüğümde bir de ne göreyim? Simsar not bırakmış ... hemen aradım tabi. - Abi beni aramışsın, Kaan ben. - ...iş kazası var, Sohtorik'te...gidermisin? - sıfır mı? değiştirme mi? (sıfır : gemiye yeni kontrat ile çıkma, değiştirme : kaza geçiren elemanın ekibine katılma ve onlarla birlikte işi bırakmak demek.) - dokuz'a dört kalmış, yani değiştirme. (yani dokuz aylık kontrat'ın beş ay'ı gitmiş, geride dört ay kalmış) - uyar ... ücret? - şu kadar ... benim komisyon da ... malum (genelde simsar yapılan kontrat'tan %5 ile %7 arasında bir şey alır ... yani bu vak'a da diyelim ki 5,000dolar maaş alacağım, dört ayda ne yapar? 20,000 USD ... yani simsar benden en az 1,000USd kesecek ... ne güzel iş? öyle değil mi?) - tamam...ne zaman gideceğim? - acentayı arayacağım, sen bilmem kim bey'i gör ... o halleder işini (simsar'ın acentada çalışan bilmem kim bey'e sakal atacağını, bu işlerin hürmet! gösterilerek halledildiğini size söylemiş miydim?) - taam kapattım telefonu, pasaportu alıp kıç cebime soktum, gemi adamı cüzdanını da ... anneme bai-bai dedim ... pıRRR (bkn.yola çıkışı apartmanın önünde epey gürültülü bir 0**ruk ile kutlama) ...gittim acentaya, eleman zaten beni bekliyor. gemici cüzdanımı ve pasaportumu aldı, kaydetti...kopya çıkardı falan - filan, kontrat imzalattı, sonra bir şoför çağırdı ve dedi ki. - bunu hava limanına götürün bu? ... dallamaya bak ya! ...neyse ... küfretmedim tabi. Enspektör'e kazıtıp sonra kara liste olmanın alemi yok diye düşündüm. Aldım evrakları, bana uzattığı harcırah parasını cebe attım. Baktım Üç aşamalı bilet düzenlenmiş.... İstanbul - Heatrow , Heatrow - JFK ve JFK - Tocumen (Panama) ... üçü 'de "mail order" denen cinsten, yani yapmam gereken desk'e gidip voucher'i göstermek ve bileti almak. Şoför yolda biraz gevezelik eder gibi oldu ama benim kafa "bu!" söylemine takılmış ya, pek keyfim yok. Adam baktı ki benden pas gelmiyor, o da kapattı çeneyi. Yeşilköy'de sorun çıkmadı, zaten yanımda bagaj yok (el çantası bile) geçip oturdum uçağa .... bekle - bekle - bekle - bekle .. ulan? Yaklaşık bir saat sonra anons yaptılar, kalkış öncesi kontrollerde bir sıkıntı tespit edildi, kaldırın kıçınızı da salona geri dönün dediler (aslında tam olarak öyle demediler ama siz anladınız işte...) ...acenta'yı aradım ben de - bilmemne bey'i istiyorum. - bağlıyorum, bekleyin. - alo? - usta ben kaan, benim uçak yalan oldu. ne zaman kalkar bilmiyorum, bağlantıyı kaçırabilirim, haberin olsun. - uçuş numaranı söylesene bana - falan - filan - taaam, yarim saat sonra ara beni - taam. yarım saat sonra aradım, ne olur ne olmaz çapraz rezervasyon yaptırmış bana ... BA kendi hatasından dolayı aktarmayı kaçırma ihtimalimi fark edince yokuş yapmamış, yani benim uçak daha fazla gecikiyor olsa da bana ilk uçakta yer ayırtacaklar. - gemiyi sıraya sokuyorum, oyalanma ... tamam mı? - taam Gemiyi sıraya sokmak şu anlama geliyor, Panama kanal girişinde açıkta demirleyen gemiler önce kanal yönetimine geçiş bedelini öder (en az 30,000 ... en fazla 500,000 dolar) ve bir sıra numarası alır. Sıra size geldiğinde ayrıca pilot'a para öder ve geçişi başlatırsınız ... eğer bir nedenden dolayı (mesela eksik makinist ... deniz kurallarına göre eksik zabitan ile sefere çıkılamaz) sıranızı geçirirseniz ... puFFF ... paranız yanar, yeniden para öder ve sıranın sonuna geri dönersiniz (kaybedilen zaman + para) BA neden sonra bizi uçağa geri çağırdı, doluştuk tabi ... haldır-huldur uçutuk, dandik kabin servisine söylendik ve paldır - küldür Heatrow'a indik. Ben transit'e geçtim ... millet gümrük'e yöneldi ... desk'ten biletimi aldım, 3 saat sonra kapı açılacak ve dört saat sonra da JFK'ye uçuş başlayacak. ...peHHH Geçtim bir köşeye, salon zaten ağzına kadar dolu. Saksıların arasına kıvrıldım ... hoRRR biraz uyudum. ...rüyamda tamtamlar çalıyor, balta girmemiş bir ormanda o garip seslerin nereden geldiğini anlamaya çalışıyorum ... Uyandım tabi ... gerindim, etrafıma falan bakındım ... sonra gözüm saate takıldı. ...hASSSSSSSS ...uçağı beklerken uykuya daldım ya, o arada uçak gelmiş, milleti doldurmuş ve bensiz gitmiş (bkn.BA için boşuna i**e demiyorlar) ...hay bin kunduz be! ...gidip telefonların yerini sordum, elimdeki üç beş dolarla bir uluslar arası telefon kartı aldım ve İstanbul'u aradım. - Bilmemkim bey lütfen. Telefona bakan Bekçi abi demez mi - Beyim onlar iki saat sonra gelcek, sen sonra gene ara. ....dıııt, dıt-dıt-dıt Hay ******** !!! ...yapacak bir şey yok, bekledim tabi. 2 - 2,5 saat sonra gene aradım. - Bilmemkim bey lütfen! - Kim aradı diyelim? - Çarkçı Kaan - Bağlıyorum Efendim - ... buyur çarkçım, vardın mı Amerika'ya? - yooo! - ...................................................................................................................................................niye kine? - uyudum, uçağı kaçırmışım... - yalan.. - cık, diil ... öyle saksı gibi dikiliyorum Heatrow'da - şaka mısın lan sen? - enspektörüm, olur böyle şeyler ... bozma ağzını, bana da kayış attırma. Çeker giderim, o gemiyi de senin bi tarafına sokarlar. - ..................................................................................................................................................fesüphanallah, yarım saat sonra ara beni. Geçtim bar'a, bi bira içtiim (Bkn.Bira ile Ale arasında hala karar verememiş olmak) sora yeniden aradım elemanı. Santral ve hoşbeş sonrası eleman öksürdü. - sana başka bilet ayarladık, hesap tutarsa JFK aktarmasını kaçırmazsın ... desk'e uğra, ismini yazdırdık. - eyvallah Dediklerini yaptım, help desk'e uğradım. Pasaportumu gösterdim, hemen biri beni Golf arabasına attı. Başladı gitmeye, git - git bitmez. Arada aklımdan geçiriyorum ...yoksa enspektör beni New York'a golf arabası ile mi yolluyor? Sonra eleman durdu, yeniden kimlik gösterdim, biletimi aldım, bekletmeden hemen körüğe geçtik, uçağa göz ucu baktım "hadi be?" dedim ama içine girene kadar emin olamadım tabi. ...düz bir koridor düşünün ... sağ ve sol tarafta geniş, deri koltuklar var. iki koltuk sağda ve iki koltuk solda. Yani kabin daracık ... ama uzun. Geçtim, yerime yerleştim ve yüzümdeki sırıtmayı engellemeye, sanki daha önce bin kere Concorde'a binmişim, hatta bakkala ekmek almaya bile Concord ile gidermişim gibi bir ifade takındım. 4-5 saat önce kalkan BA uçağı saatte 800 - 850 yapıyor, Concorde ise 2,100+ ... Atlantik'in diğer yakasına varmadan bizim uçak BA'ya fark atmıştı bile. Helikopter ile kent merkezine beleş ulaşım vardı (Raincheck yapabilir miyiz? ...dedim ... x***r dediler, olmazmış öyle bir şey) bana da bar'a tüneyip beni bırakıp giden dümbelek BA uçağını karşılamak kalmıştı. Bir ara (sırf gırgırına) enspektörü arayıp JFK'de uçağı kaçırdım (gene) diyeyim mi??? diye aklımdan geçirdim (kesin inme inerdi bu defa) ama yapmadım ... iyi aile çocuğu olmak işte böyle bir şey. :)1 puan
-
eyvallah ... işe gidemedim (evde herkes hasta,onlara ilaç yetiştiriyorum ... biri grip salgını yok demişti değil mi?) ...neyse, madem başlık açtınız (sağolun) devam edeyim. Henüz Ford'a geçmemişim, Toyota'da "geçici görev" yapıyorum ve bir yandan iş bakarken (Toyota hiç sarmamıştı) diğer yandan ayıp olmasın diye %5 kapasite ile falan çalışıyorum. (bkn.adeta kendimi parçalıyorum) ...dediler ki. - Bayileri Japonya'ya götürücez, bizden dört kişi önden gidip sağı-solu öğrenecek ve orada bayilere mihmandarlık yapacak (bkn.imza karşılığı bayi almak ve seyahat sonunda hepsini sağ salim uçağa doldurmak) bizim ekip bayiler oraya varmadan bir hafta önce gidecek, sen de gitmek istermisin? Her ne kadar "ilk gözden çıkarılacaklar" listesinde olmak pek iç açıcı gelmemiş olsa da + Japonya'yı sevmesem de ...Maltepe'de ki merkezde masanın çekmecelerini resmi yerleşim planına göre dizmek ya da bizim salak Japonların Kemercountry golf hikayelerini dinlemekten iyidir ... diye düşündüm. ...tabi ki bu bir hataydı. Ben ve diğer üç "feda edilebilir" toparlandık, 10 gün kadar sonra da JAL'e binip Tokyo'nun yolunu tuttuk. İş planımıza göre 3 gün Tokyo'da kalacak, bayilerin gezeceği yerleri önden ziyaret edecek ... ardından da Toyota City'e geçip (şaka değil, Toyota'nın kendi şehri var orada) fabrika'yı ve diğer tesisleri ziyaret edeceğiz. Sonra Tokyo'ya geri dönüş ve bayileri karşılama. Plan bu... en azından kağıt üzerinde. (neden bir seyahat şirketi ile anlaşma yapmamışlar ki?) Neyse ... JAL uçağına bindik ... uçakta bir Alman var, bir de biz dört kazma türk. Uçağın geri kalanı toplu şekilde geziye çıkan 98.215 Japon ile dolu ... beHHH ... elemanlar birbirlerine tatil boyunca çektikleri 1.8 milyon fotoğraf karesini gösteriyor ... len Sultanahmet'in bahçesindeki kedi yavrusunun resmini çekmiş guuk (Amerikan argosunda çekik gözlülere öyle denir) sonra bir baktık uçağın yarısı zaten o kedi'yi çekmiş. Hayvan suratında patlayan flaşlardan kesin kör olmuştur ... manyak bunlar ya! ...henüz daha kaç kere "manyak bunlar ya!" diyeceğimin farkında değilim tabi <img alt=": class="bbc_emoticon" src="http://www.focusclubtr.com/public/style_emoticons/default/smile.pngstyle="border: 0px;" /> Öncelikle belirtmem lazım.. Caponlar kibar insanlar. 10 küsur saatlik uçuş boyunca yanımdaki (yan koltuğumda oturan) elemanı resmen otobüs yastığı gibi kullandım (hani yastığı cama dayar öyle uyursunuz ya) kesin öküz gibi de horlamışımdır da ... eleman çıT çıkarmadı. Öyle kibarlar yani. Bizim uçak Narita'ya indi, bagaj falan beklemiyoruz ... zaten vize olayı da yok + elimizde Toyota'nın mektubu var. Cort diye geçtik gümrükten, 60 gün kalmak süresi verildi ... ana salona geçtik (bu arada Narita çok büyük .... beHHH) yürüyen yollar ile araba kiralama noktasına gidiyoruz. Orada Toyota Wellcome Desk açmış, gittik elemanlara .. elimizdeki kağıdı gösterdik ... bize bir Raum verdiler. Raum? ...o ne be?? ...bize mi? ...harbiden mi? Oto-park alanına giden minibüs'e atladık ... atıyorum bizim araç Mavi E 15'te ... yakın bir yerde indik ve başladık Raum'a bakmaya. yahu araba var ya ... nasıl desem? Ayakkabı kutusu kadar ... Japonya ölçülerine göre bile ufak bu be! Biz dört tane yarma adamız, elimizde uçak içinde taşınabilecek boyda bavullarımız da var. Eee? ...nasıl olacak bu iş? Biri dedi ki ... - Kesin gizli kamera var, bizimle t*ş*k geçiyorlar. Sonra ben (Polyanna Mode=ON) dedim ki ... - Ey cemaat, biz bu işi çözeriz. Üçümüz mühendis, dördüncümüz de işletmeci ... bu kadar eğitim bir araya gelince biz bu arabaya sığarız. ...sığdık da... Nasıl? ...şöyle. Şimdi araba sağdan direksiyonlu, aramızda en ufak - tefek olan (180) ön koltuğa oturdu, koltuğu geriye çekti (yükseklik ayarı yok) ve araba kullanabilecek pozisyona geldi. Bir gitti kaldı üç kişi + dört valiz. Birimiz koltuğu (ön sol) öne çekti, ayakkabılarını çıkarıp bağdaş kurma ile oturma arasında bir pozisyon aldı. İki gitti, kaldı iki kişi + dört valiz. Valizlerden üçünü bagaja iteleme koyduk ve kasarak kapattık (nasıl olsa kırılacak bir şey yok hesabı) ama bagaj bir açılsa bizim valizler puFF diye ortalığa saçılacak ... o ayrı. Ne kaldı? Bir valiz + iki kişi. Sağ tarafa, şoförün arkasına bir kişi yan oturdu (sırtını kapıya dayayarak) son eleman sol arka koltuğa oturdu. Sağ tarafta yan oturan ayaklarını solda oturanın kucağına koydu ve kalan son valizi'de kucağına aldı. ...anlayacağınız kapılar kapandı ama tabi ki rahat falan değiliz. Park alanından çıkmayı denedik, yok abi ... araç sol tarafta oturan elemanın dizi nedeni ile vitese bile geçmiyor. (düz vites) vites atılacaksa sol önde oturanın olduğu yerde dönüp yüzünü cama yapıştırması ve kendini komple o tarafa çekmesi lazım. Olacak iş değil yani ... ...dedim ki "İnin arabadan, aklıma bir şey geldi." İndik ... anlattım planı ... kabul gördü. Atladık park alanında dolaşan minibüse ... aynen terminale döndük. Gittik Toyota'nın Wellcome masasına, bavulumu verdim bir arkadaşa, ceketi çıkarttım onu da diğer arkadaşa verdim, taktım güneş gözlüklerini. Gittim desk'e ... ufacık bir kız var orada. - Yardımcı olabilir miyim? ..dedi - Go, go call MANAGER kız böyle bir garip oldu ... bana bakıyor, arkamda ceketimi ve çantamı taşıyan sözde güruh'a bakıyor, böyle sinek savar gibi salladım elimi (japonların geleneksel hareketidir o ... s*kt*r git'e en yakın şey yani) ...gitti, az sonra yanında Menager ile geldi. Elimdeki kağıdı ve anahtarı attım desk'e, başladım "orta" volüm ile bağırmaya. -I AM BiG BOSS TURKEY, Very BiG BOSS .. Shame, shame .. what is this car lan? herif kızardı, bozardı ... bizimkiler arkamda eğilip kalkıyor (gülmemek için kasıyoruz tabi) ben devam ettim. - Shame on you, I'm Very ViP (o ne demekse artık) ViP, ViP do yo know what is ViP? - Yeş, yeş ViP (Japonlar Yes diyemez, "Ş" harfi ile vurgu yapar) - Give me big car ... BİİİİİİİİİG CR I'm Big ... I'm ViP - Yeş, yeş ...falan dedi keriz Bu caponlar manyak ya! Bizde olsa kesin dayak yerdim. Hemen yeni bir araba verdiler, herif bin kere eğildi kalktı, kız zaten bankonun altında kaybolmuş ... kaptım anahtarı ve adres kartını (eleman uyanmadan uzayalım abi) döndüm arkamı gittim. Gene minibüs, gene park yeri arama ... veeeeee.... ...zaferrr! Obareyyy ... falan modundayız. Attık bagajları, kurulduk arabaya. Arka camlarda kadife perdeler, koltuklarda beyaz kılıflar falan var. İki dakikada havaya girdik tabi "çek oğlum bilmemnereye" falan yapıyoruz. Çıktık hava alanından, elimizde harita var ... önce çevre yolu, sonra Downtown derken oteli bulduk. Bizde keyifler gıcır ... geyiğe vurmuşuz. -Lan bunu verip içinde bar olan bir araba mı istesek? ...falan diyoruz. Sonra gerçek türk filmlerinde *r*spunun suratında patlayan tokat gibi bize çarptı. Sorun PARK YERİ idi ... otelin önünde ve civarında park yerleri vardı (Parkomatlı) ama bizim araba bir buçuk capon arabası boyutlarında olduğu için onu hiç bir yere sığdıramıyorduk. Otelin oto park'ı vardı ama (hem de kapalı) park ücreti günde 60 Amerika Doları'na geliyordu (bkn.kova dolusu yen) yani B*K yemiştik (her zamanki gibi) - Arabayı terk edip kaçsak mı? - Arabayı uzak bi yere bırakalım, trenle gider geliriz - Birimiz arabada kalsın, nasıl olsa benzin bedava ... sıra ile uyuruz ...gibi çözümler ürettiysek de bunların hiç bir derdimize derman olmayacak gibiydi. Yenilgiyi kabul ettik (mecburen) otelin oto parkına girip arabayı park ettik, 60 dolar ödedik ve sonra da Toyota'yı arayıp ... - trafik çok yoğun, biz araba istemiyoruz. Arabayı otelin oto parkından alın ... dedik (bkn.nasıl rezil olunur) Bu caponlar manyak ya!!!1 puan
-
İş yerinde oturuyorum, telefon çaldı… açtım. - Kaan bey sizi patron arıyor. - Bağla … - Kaan - Buyur patron - Yanıma gelsene … - Peki … - ….. dıttt, dıt, dıt,dıt. Kalktım yerimden, çıktım odasına. Patron yok. İndim aşağı, santrale sordum. - Patron nerede? - Dışarıdan aradı … …hımmm … peki. Cepten aradım, ulaşılamıyor. Nerde yahu bu adam? Evi aradım … yenge biliyordur diyorum kendi kendime. Hoşbeşten sonra sordum. - Patron nerede? - İki gün önce Amerika’ya gitti Kaan - Peki … kolay gelsin. ..ben çıkıyorum dedim millete. Eve gittim, el çantasına bir – iki şey koydum … pasaportu aldım yanıma, bir zaman yokum diyerek çıktım evden. Taksi ile iskele, vapur ile karşıya geçiş … taksi ile hava alanı. - İyi günler … bir bilet istiyorum. - Tabi … nereye? - Amerika’ya ilk uçuş ne zaman? - Hangi kente? - Fark etmez, mümkün ise doğu yakası … ama midwest veya kuzey’de olur. - Amerika’ya ilk uçak yarın sabah … - Peki o zaman bana Sciphol’a bilet verin, oradan zıplarım. - Vizeniz var mı? (vize gösterilir) bilet alınır ve KLM ile turist sınıfta Amsterdam’a uçulur. (3 saat bekleme + 3 Saat uçuş) Amsterdam’da gümrükten hızla geçilir ve bilet aranmaya başlanır. NW gişesi umut vericidir (Northwestern ve KLM iş ortağıdır) - İyi günler … bir bilet istiyorum - Tabi … nereye? - Amerika kıtasına , mümkün ise doğu yakası … ama midwest veya kuzey’de olur. - Tam olarak nereye? - Güney Carolina, olmazsa Kuzey … ya da Baton Rouge veya Miami … Boston’a kadar kuzeye çıkabilirsiniz ama NY olmasın. Maine bile olur ama NY’de zaman kaybetmek istemiyorum. - O’Hara? - Olur. (2 Saatlik bekleme sonrası 8 saatlik Chicago uçuşu) O’Hara’da uçaktan iniş, gümrükten geçiş … bir kullan at telefon satın alma ve şirketi geri arama. “Patron’a söyleyin ben Amerika’dayım … yerel numarasını size bıraksın” Yaklaşık yerini biliyorum … ama sadece yaklaşık! Yeniden NW’nin gişesine yanaşmaca. - İyi günler … bir bilet istiyorum - Tabi … nereye? - Güneye, Konfederasyon bölgesine (gişe memuru zenci olduğu için esprime gülmez) - Tam olarak nereye? - Spartanburg’a bilet var mı? Varmış … (3 saat bekleme +4 saat uçuş … spartanburg) Yerel hava alanından şirketi arıyorum. - Patron numarasını bıraktı mı? - Evet … numarayı verirler. - Charlotte’deymiş. - O.K Ana kapının yanındaki Thrifty’den Mid-Size Sedan kiralama (Opel çakması Caddy Cimarron) ve yola çıkmaca. Charlotte 75mil kadar uzakta. Telefon açılır ama patronun numarası cevap vermez, voice mail’e düşer. - Patron ben geldim, Charlotte’ye gidiyorum, lütfen beni bu numaradan ara (numara bırakılır) Kafam önüme düşerken Charlotte’ye varılır, kent girişindeki Best Western’e nakit ile girilir ve banyo dahi yapmadan sadece ayakkabılar atılarak uykuya dalınır. Saatler sonra uyanılır, telefonda –sarı- ışık yanıp sönmektedir. Sesli mesaj dinlenir … patron Houston’dadır. Kalkılır, duş yapılır … gömlek, çorap falan değiştirilir. Charlotte hava alanına gidilir (kentin diğer ucu) araba bırakılır, Houston’a bilet sorulur … vardır. (2 saat bekleme, 2,5 saat uçuş) Houston’da Hertz’ten SUV kiralanır (Chevrolet) ve patron aranır. - Sesin kesiliyor Kaan … ne Houston’da mısın? Ben Albuquerque’ye geçiyorum, sen de oraya gel. - Orada nerede kalacaksınız? - Havalimanı Ramada, sana da yer ayırtırım. - Eyvallah. Chevy’ye binilir ve SUV vitese takılır. Yaklaşık 900mil gidilecektir. Gidilir de … sabaha karşı Ramada’ya varılır, oda rezerve edilmiştir. Duş atılır, yatağa yığılmak ile kendinden geçme arasında 10 saniye falan zaman aralığı vardır. …birkaç saat sonra telefon çalar. - Hadi abi kalk, kahvaltı ediyoruz, yola çıkıcaz. - Peki Saate bakılır, üç saat önce yatağa devrilmişsinizdir … duş atılır, son temiz çamaşır ve çorap giyilir, kahvaltıya inilir. Patron yanında bir arkadaşı ile kahvesini içmektedir. - Hadi bir şeyler ye de gidelim. - Nereye gidiyoruz? - Chicago’ya uçup oradan araba kiralayacağız ve doğu kıyısı boyunca güneye inip depo’ya kadar milleti ziyaret edeceğiz ( Depo = Charlotte) (içinizden CİNAYET! Çığlıkları yükselir ama onun yerine ağzınıza bir üzümlü muffin atmak ile yetinirsiniz.) Albuquerque hava alanına gidilir, Chevy bırakılır. Uçağa binilir ve O’Hara’ya uçulur…(cinayet işlenmez, patrona surat bile yapılmaz)1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
Focus Club Türkiye
Bu sitenin işleticisi, bu sitede yer alan bilgi, yazı ve makalelerin doğrudan veya dolaylı olarak kullanılmasından dolayı oluşacak zararlardan sorumlu tutulamaz. Kaynak gösterme kuralına uymak şartıyla, bu sitede yer alan yazı ve makalelerin belirli bir kısmına atıf yapılmasına, link verilmesine izin verilmektedir. Kaynak (canlı link) gösterilmeden yapılan alıntılara ise izin verilmemektedir. Sitemiz, hukuka, yasalara, telif haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.