Jump to content
2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız ×

Liderlik Tablosu

Popüler İçerikler

30-10-2015 tarihinde, Günlük Makaleleri içinde en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor

  1. ...geçmiş zaman. Borusan Oto'da çalışıyorum. Bir gün odamda oturmuş kaliteli zaman geçirirken (bkn.tatak çıkarmak) telefonum çaldı. - Ne var? (kibar şekilde telefona cevap vermek) - Gel ... gel ... bunu görmen lazım. BMW'nin bir kısmı -Individual- kapsamında (Individual : Standartlar dışında aracı kafana göre imal ettirmek) Pre-Order (yani Sipariş Et - Bekle) geliyor. Yanlız individual sipariş verirken acaip - über dikkat etmek lazım, yanlış yaparsan kötü kaçıyor ... arka parka gidiyorum ve beni çağıran teslimat ekibi ile buluşuyorum. Hepsi bir 5"kasanın başında toplanmış. - Arabaya bak be! ...bakıyorum ... obareyyy Nasıl anlatılır ki? Araç opak kırmızı, içi de kırmızı ama ... yani tavan döşemesi kırmızı, ön göğüs kırmızı deri, 8 yöne ayarlı ısıtmalı-soğutmalı-dana derisi koltuklar kırmızı, velür taban halısı kırmızı .. ulan göstergelerinin içi bile kırmızı be. Arabaya fil sokmuşsun, sonra da fili uçaksavar ile vurmuşsun ... hayvan arabanın içinde patlamış sanki ... - Eee? Nasıl oluyor bu ya? - Yanlış sipariş - Aha ... s****k - Pish s****k valla Çok geçmeden Gen.Müdürümüze kadar ulaşıyor haber. Müşerref hanım önce arızaya geçiyor, sonra da talimat veriyor. - Bunu hemen satın, kim satarsa ona bonus vericem. ...bilin bakalım arabayı kim satıyor? O sıralar Aksaray esnafı Rus Bavul Ticaretin fena para kaldırıyor. Benim eleman da işe bavul ile başlamış ama çıtayı yukarı çıkarmış. Sermaye eksiği olan rus turistleri kendi pavyonunda çalıştırıyor. Eleman geliyor, bunun mekanda ...işte bir-iki ay çalışıyor, kazandığı para ile alış-veriş yapıyor ve rusya'ya geri dönüyor. Yani kazancını ikiye, üçe katlıyor. Tabi bu işte esas kazanç benim müşterinin ... sonuçta pavyon onun, sermayenin alış-veriş yaptığı dükkan da onun. Abi parayı bulmuş, harcayacak yer arıyor. Ben bunu yakalar ve bırakırmıyım? Aldım elemanı, götürdüm oto-park'a ... kırmızı 5" o kadar iğrenç ki showroom'a koymamışız. Görenin midesi bulanıyor, derinlik algısı bozuluyor. Gösterdim arabayı, ekipman falan on numara aslında ... milimetrik jantlar, über koltuklar, all leather kaplama, Bosé müzik sistemi ... yok oğlu yok yani. Eleman derin bir nefes alıp demez mi... - Aşık oldum lan buna, hem de özel imalat ... dünyada eşi yok ... di mi? Aklımdan "kim alır bu kadar iğrencini? Tabi ki eşi yok!" düşüncesi geçse de ... - Plaka bile takman lazım değil, öyle kupon .. öyle tek bu araba. ...diyorum (bkn.yalan değil ki) Hemen orada, arabanın başında hızlıca bir pazarlık yapıyoruz. İçeri dönüp kimlik kopyasını falan alıyorum, satış fişini düzenleyip imzalatıyorum ve günlük çek alıp hesabı kapatıyorum. Azıcık indirim yapmış, neredeyse arabayı liste fiyatına vermişim. - Ne zaman geleyim? Hızlı bir hesap yapıyorum kafamda - C.tesi gel, teslim edeyim. Eleman gidiyor, ben de satış fişini Müşerref hanıma gösterip havamı attıktan sonra muhasebeye geçiyorum. İşlemleri ilerliyor, plaka çıkıyor, araç PDI'dan geçiyor, temizleniyor ve teslimat bölümüne alınıyor. Her şey yolunda ... Cumartesi bizim eleman geliyor ... üzerine ...nasıl anlatsam? Parlak yeşil / kırmızı ve plastikten bir eşofman giymiş ... ayağında ise sivri burunlu kösele ayakkabılar. Yanında bir hatun ... o da aynı renk ve malzemeden eşofman giymiş, hatunun ayağında (eşofmanın altında) öküz gibi topuklu ayakkabılar, saç - baş yapılı, ağır makyaj falan. Bunlara bakarken gözlerim kamaştı, nefesim kesildi desem bana inanın. - Hazırmıyız? Hazırız tabi ... hatta alın gidin arabayı ... hem de bir an önce. Hep beraber geçtik teslimata, açtım arabayı ... elemanı şoför koltuğuna davet ettim, hatunu da yan koltuğuna oturttum. Ben de başladım açık camdan kontrolleri anlatmaya, elemanın koltuğunu ayarlamaya ... koltuk hafızası ile falan uğraşmaya. Kadın tam o sırada demez mi ... - Ya XYZ bu araba ne kadar b***nmış, kıpkırmızı lan. (kıkırdar) basurlu g*t gibi ... Eleman hiç bir ön hazırlık yapmadan sağ yumruğunu hatuna geçirmez mi ... güm - güm ... iki kere ses geldi hatundan. İlk ses bizim eleman ona yumruk atınca, ikinci güm ise kafasını kapalı kapı camına çakınca. Dondum kaldım tabi ... ne desem ki? ne yapsam? - Yani bir kere hafızaya aldığımda koltuk ayarını değiştirmiş olsam da aynı şekle geri dönüyor di mi? Hatunun burnu kanıyor ufaktan, ağlıyor da ... eleman hiç bir şey olmamış havasında ama benim araba anlatacak halim kalmamış ki... çağırdım teslimatçıları, gidip indirdim hatunu, teslimat bölümündeki kadınlar tuvaletine götürdüm. Kan ve göz yaşı ile karışık akan rimeller felan (ya da ismi neyse) kadıncağızın yüzü post-modern sanat eseri gibi olmuş. Bekledim kapıda, bir süre sonra makyajını silmiş, burnuna da tuvalet kağıdı tıkmış olarak çıktı dışarı. Bizim oğlanlar teslimatı bitirmiş imzaları alıyor olduğundan sessizce beklemek dışında bir işim yok ... yani bir köşeye geçip oturabilirim. Öyle de yaptım ... yaptım ama elemana kızgınım. Yani kadın dövmek olacak iş değil, bunu benim önümde yapmak bana fazlası ile ters, şiddet eylemini Borusan'da yapmak ise iki defa ters. Anlayacağınız epey bir gerginim. Eleman para vermeye kalkınca o kafa ile engelledim tabi. - Aracınızı iyi günlerde kullanın ama bu tür hareketleri hoş karşılamıyoruz ... bahşiş de almıyoruz. - Beğenmediniz mi? (biliyorum parayı kastetmiyor...) - Hayır, beğenmedim ... hem de hiç beğenmedim. (o zamanlar daha müşteri memnuniyeti keşfedilmemiş) Aramızda kavga çıktı, çıkacak ... hatun araya girmez mi... - Aman boş ver XYZ, uyma elin itine ...hadi gidelim "İt" ?!?!?!? ....bunlar çektirip gitsin diye kapıları açtık, eleman ve kan kırmızısı 5" çektirdi gitti. Ben hala bana "it" denmiş olmasının şoku içinde cık-cıklayarak odama döndüm ... masamda bir not. "Aferin" ...notun altında da Malta Adası ile ilgili broşürler. Müşerref hanım sözünü tutmuş, bir haftalık Malta seyahati (iki kişilik) hediye etmiş. Moralim anında düzeldi tabi ... otomotiv hayatım boyunca yaptığım en kötü teslimatı unutmayacak olsam da yalan yok ... kocaman bir sırıtış suratımın ortasına park etti.
    1 puan
  2. 1994 yılı, Borusan'da çalışıyorum. Araba almam lazım, ama ne alsam? İkinci el'lere falan bakıyorum sonra bir gün yemekhanede Ali Vahapzade ile geyik çeviriyoruz. Kendisi (daha doğrusu Babası) Borusan Oto'nun %50 ortağı, o da yönetim kurulunda. Araba muhabbeti yaparken demez mi - Yeni çıkan Compact'lardan alsana, personel indirimi de var. Ya fena fikir değil aslında, şöyle bir bakıyor ve satıştaki çocuklar ile konuşuyorum. %20 personel indirimi ile birlikte 1,8'e geçebiliyorum. Sipariş formunu yapıyoruz, E36 Compact 318TI. Balköpüğü dış / siyah iç renk. Ali bey kıyak çekiyor ve bana Sparco koltuk seti hediye ediyor (3,000Mark falan) Genel Müdürümüz geri durur mu? Sağolsun Müşerref hanım da sever ... o da spor süspansiyon ve sürüş kit'i opsiyonuna imza atıyor. Ön ve arka viraj demirleri, ayarlanabilir amortisörler, üst köprü, 15" jantlar ve çift pistonlu kalperlerim olacak. ...ne güzel. Bazı opsiyonları satın almıyorum, atıyorum Boss müzik sistemi veya LSD* ya da deri döşeme. Mart sonu arabam fiktif saha'ya iniyor. Gümrükten çekilene kadar neredeyse her gün tel örgü'ye burnumu dayayıp bakıyorum. (rengi tutmuyor ama kuZu böyle bir şey işte) ...günü geldiğinde cari hesabımı kapatıp arabamı teslim alıyorum. O hafta sonu bol bol tütsülüyorum kuZu'yu. Küçücük araç, aks aralığı kısa ... TI makine sinirli, 150 beygirin yanı sıra çok çabuk devir alıyor ve 318TI acaip kolay yanlıyor. Çok eğlenceli yani... Pazartesi dükkana (Borusan Avcılar) gidiyorum, servis raporları ile falan uğraşırken Ali bey geliyor. O zaman M3 kullanıyor, arabada bir enayilik varmış ... servis'e bırakmış. - Kaan karşıya geçmem lazım (evi o zaman Selamiçeşme tarafında) senin arabayı alayım mı? Sen de akşam benim araba ile geçersin ... Bağdat'ta falan buluşup araçları değişiriz. Taam ... diyorum. Hem M3 kullanıcam, hem de adam patronum be! Veriyorum anahtarları, işime dönüyorum. Almanya'dan yeni servis işletim raporları gelmiş. Adam/Saat verimlilik hesaplarını disponent ile birlikte kontrol ediyoruz. Kağıt ve raporlar arasında boğulmuşuz resmen. Akşam üzeri birileri gelip tepeme dikiliyor. - Kaan abi bi gelsene - Hayırdır? - Gel bi.. Aha! diyorum, gene bi b*kl*k oldu serviste. Takılıyorum servis danışmanının peşine, arka tarafa ... benzin istasyonun ve parça rampalarının olduğu arka avluya gidiyoruz ki ... haSSSS ... benim kuZu çekicinin sırtında. - Ananı! Ne oldu lan? Ali ağa Fenerbahçe stadının orada kuZu'yu kaydırmış (bilen bilir, pis bir kapalı viraj var stadın arkasında) ve aynen sıvamış arabayı. Polis gelmiş, rapor tutmuş .. Kosiflerden yardım istemişler, onların çekicisi arabayı alıp Avcılar'a getirmiş. Ofise dönüp Ali bey'i aradım ... iyiymiş ... bir - iki çürük falan ama o kadar. - Ya kusura bakma, kaydı araba. Tutamadım. - Ya olur öyle şeyler, neyse ... canınız sağolsun = Türkçe meal'i : Arabamın ağzına s*çt*n eşşş.... - Sen git yeni bir tane sipariş et kendine, o gelene kadar da benim arabaya bin. - Ya ne gerek var ki Ali bey = Türkçe meal'i : Senin t*ş*ğ*n* yiyiiim - Uzatma, git hallet işini. ...ağa'nın eli tutulmaz ki Gidip oturdum satış danışmanının masasına... - Abi geçmiş olsun, bitmiş diyorlar senin araba için - Amaan, canım sağolsun. Hadi bana yeni bir kuZu sipariş edelim - Harbiden mi? - Hee ... ama bu defa normal 318TI olsun, Compact'ın g*t* fazla hızlı kopuyor Sonuç : Yeni (lacivert) 318TI aracım (%100 bedelsiz) gelene kadar M3'e bindim. Sonuç : Borusan Compact araçların sipariş listesinde LSD'yi opsiyon olmaktan kaldırıp zorunlu hale getirdi Sonuç : Benim Balköpüğü 318TI pert edildi. Aracı Adana'lı bir tamirci almış. Tamir edip satmış, kuZu'yu beş yıl kadar daha kullanımda kalmış. Sonra gene kaza yapmış ve bu defa hurdalığı boylamış. *Edit : Düzeltme ... 90'lı yılların ilk yarısında BMW'nin elinde ESP değil, Sınırlı Kaydırmalı Difransiyel vardı. Ağzım/Elim alışmış, ESP diye yazdım ... özür.
    1 puan
  3. Geçmiş zaman ... arkadaşlar kapının önüne çağırdı. Yeni bir araba gelmiş, denemek istermiymiş? isterim tabi ... neden istemeyeyim ki? Çıktım kapının önüne, aHanda ... araba bu. MX5, siyah ... soft top. Aracın tavanı, ya da bir başka tabir ile en üst noktası pantalon kemerim hizasında ... mantıklı bir adam olsam yapmam gereken şey belli, teşekkür edip içeri girmek, masama oturup bi kave sipariş etmek. Ama ben mantığı ile öne çıkan bir adam değilim ki, kaşıntılıyım ... sıkıntılıyım eyvallah ama mantıklı? Aldım anahtarı, açtım kapıyı ... koltuğu geri çekeyim dedim, zaten gerideymiş. Ehue ... neyse önce kafayı ve omuzları sokarak bindim arabaya, sonra ani ve acaip estetik bir manevra ile (bkn.TIR'ın geri geri park etmesi) koltuğa oturdum ... tamam, gitmeye hazırım. Sonra çocuklar uyardı. - Abi sol bacağın dışarıda kaldı... Harbiden mi? ...hadi ya? Neyse komple sağ koltuğa yatıp sol bacağı da içeri çektim, arkadaşlar kapıyı dışarıdan kapattı ... sığdım arabaya (en azından teoride) ... kafam tavanda (kelimenin tam anlamı ile) yükseklik ayarı bulunmayan direksiyon kucağımda. Kısacası benim görüntü bu şekilde (temsilidir) Mx nasıl gidiyor? Gaz tepkisi nasıl? Yol hissi var mı? ...inanın aklımda değil. Test bir an önce bitsin, çıkayım şunun içinden havasındayım. ...kaza bela yaşamadan döndüm geldim tüKKan'a ... çocuklar açtı kapıyı, kuZu'dan inicem ... de ... LAN! ...inemiyorum ki? Abi sıkıştım arabanın içine... eklemlerim kitlenmiş resmen, çıkamıyorum dışarı. Dizimi az kıvırsam olacak da ... kıvıramıyorum ki, direksiyon kolonuna takılmış. İtfaiye çağırsalar, hidrolik ayırıcı ile açsalar ve sprial ile kesseler yeridir yani. Millet başladı t*ş*k geçmeye ... - sağ kapıdan girip tavanı açın, yukarıdan çekerek çıkartalım - sana çok yakıştı abi, sen takıl orda vs.vs. Allahtan omuzlarımı oynatabiliyorum, kafayı bir şekilde branda tavan mekanizmasının arasından kurtarıp dışarı çıkarttım, böylece olduğum yerde dönebildim, iki kişi koltuk altlarımdan çekti, ben de kollarımı kullandım ve ta-taaaa ... garip bir PoP! sesi ile (bkn.Şampanya şişesi açmak) bir de baktım ki özgürüm, aracın dışındayım. Eğilip toprağı (daha doğrusu) betonu öpmek içimden geçmedi değil, ama karizma'yı da çizmemek lazım tabi. Hemen atlayıp suratında gizlemeye çalışmadığı gülücük ile soru soran Mazda bölge müdürünü olgunca cevapladım. - Nasıl olmuş araba? Sevdin mi? - Frenlerin dozajlaması üzerinde çalışmak lazım tabi, direksiyon biraz hissiz ... motor da alt devirlerde baygın kalıyor, onun dışında fena değil, total değerlendirmede beş üzerinden iki veririm. (Bkn.İshal olmadım, içimden don değiştirmek geldi)
    1 puan
  4. Bir gün (O zamanlar Borusan'da çalışıyorum) arka bahçedeki benzin pompalarının gölgesinde oturuyor ve teslimatçı arkadaşlar ile geyik çeviriyoruz ... güvenlikçi uğradı. - Patron seni çağırıyor .... hadi be? Cidden mi? Ne gerek vardı ki? ehüe ... eŞŞedü çekip gittim yanına. Patronum Melih Pekol (kulağı çınlasın) On numara adamdır, işi bilir, vardan ve yoktan anlar ama detaycı adamdır ... bir yerde yanlış yaptıysan hayatta affetmez. Melih bey'in odasına giderken aklımdan "acaba ne b*k yedim gene?" diye geçiriyorum ... hayır tahmin etsem savunma kurgulayacağım da aklıma bir şey gelmiyor ki. - Kaan, sen motor kullanmayı biliyorsun değil mi? - Evet efendim, ama motorsiklet ehliyetim yok - sertifikasyonum tamam ama? - evet efendim .... gerçekten de BMW'nin kurslarına katılmış ve sertifika programını tamamlayıp Urkunde almışım. - Polise yüklü miktarda motor veriyoruz, onların kademelerini kurmalarına yardım edip teknisyenlerine eğitim vereceksin. ....haSSS....of yaaa! (tabi bütün bunlar içten içe ve %110 sessiz şekilde yapılıyor) sesli ve resmi tepkim ise "Aye,Aye Boss" şeklinde. Tıpış tıpış yolu tuttuk tabi. Yunusların o zaman ki merkezi Eski Karayolları binası (günümüzün Zorlu Center'i...) arkasındaki alan. BMW'ler sandıklı olarak oraya geliyor, sandıkları açıp makinaları kuruyoruz. Bir kaç tane (sanırım 10-15 kadar K serisi grenajlı) makina var ama esas motorlar R100GS ... 10 kadar motor -kobay- yapılmış, millet sıfırdan motor kullanmayı öğreniyor. Yani her eğitim motoru en az yirmi kere (günde) yıkılıyor. Alanın bir ucuna milleti bandajlamak için istasyon kurulmuş, diğer tarafında da biz motoru topluyoruz. - yıkıldı ... koş, koş ... Betona sıvanan polisi alıp bir uca taşıyorlar, biz motoru kaldırıp diğer uca götürüyoruz ... manzara bu şekilde yani. Kıdemli trafikçi abiler Yunuslara eğitim veriyor, açılan kapı'dan nasıl kaçılır? Şaftlı motora nasıl gaz verilir? Trafikte sıyırma nasıl atılır vs.vs. İlk zamanlar kırılan sinyalleri değiştiriyor ama sonradan vaz geçiyoruz ... o kadar çok stop - sinyal kırılıyor ki ... eğilen gidonu / ön çatalı kibarca (araya üzeri bez sarılı kalas koyup kanırtarak) düzeltmek yeterli. Makinalar boxer olduğu için yıkılsa da milletin bacakları ezilmiyor ... sadece sıcak motor ve egzost yüzünden bolca yanık vakası yaşanıyor ... millet dalga geçiyor ... "Yunus olmak için Bepanten banyosu yapmak şart abi!" .. kimi zaman geç saatlere kadar çalışıyoruz. Bir akşam (saat 23,00-23,30 gibi) çıkıcam, önce tuvalete gideyim dedim. Sivilleri giydim, karşı yakaya geçen ekip beni de müsait bir yere atacak işte. Ana binaya gittim, tuvalete girdim ... sonra da çıktım (doğal olarak) ...yani tuvalette kalmaz ki insan, çıkar değil mi? Bir çıktım ki ... anam! Tuvaletin kapısında nöbetçi amiri başta olmak üzere en az on polis hazırola geçmiş bekliyor. Tırstım tabi ki ... ?!? Noluyo be ?!? - Kaan? - Buyur Amirim? - İçeride başka kimse var mı? - Tuvalette mi? - Evet.. ...ehe... tuvalet tek kişilik be ... içeride nasıl başka biri olabilir ki? Safça cevap veriyorum... - Yooo! Yunuslar ferahlıyor ... ben de onlara salakça bakmayı sürdürüyorum. Biri zahmet edip açıklıyor durumu. Meğer (ismini unuttum) Asayiş Büro Müdürü ani baskınlar yaparmış, o da iri yarı ve hafif kelmiş ... gecenin bir saati koridorda beni gören polis memuru kontrol baskını yiyiyoruz sanıp herkese haber vermiş ... onlar da tuvalet kapısına tören pozisyonunda dizilmiş. Yani klasik bir -yanlış alarm- durumu söz konusuymuş ...anlayacağınız ben hela'da çatır-çatır ...... ellerimi yıkarken arkadaşlar dışarıda hazır kıta! bekliyormuş Güvenli s*ç*ş diye buna denir, öyle değil mi?
    1 puan
  5. Yaz günü, okul tatil ... normalde Selim (Yorgun) ile sürterim ama o da Fenike'mi, Finike'mi ...adı neyse artık oraya yazlığa gitmiş. Ben de ona takılsam dert olmayacak ama bir kere gittim ... mekan acaip sakin, 24 saat falan geçirince kafayı yiyecek gibi oldum. Elimde odun ile evin arkasındaki çalılıklarda cırcır böceği öldürmeye (en azından teoride) başladım ... o nedenle Selim -geliyormusun?- dediğinde pas geçtim. ...iyi de ben nerede kalıcam be? İstanbul'da evim yok ki ... aslında var da, ev kapalı ... bana da anahtar falan vermiyorlar. ...eee? Koray'a yanaştım.... Kekeme Boğaziçinde Master programında, hem cep harçlığı çıkartmak hem de Profesöre y*l*k*lık yapmak için okulda açılan yaz kur'larında okutmanlık yapıyor. Yurtta kalıyor biliyorum ... onu aradım. - Yer var mı lan? - Va - Va - Varrr ...topladım eşyaları, atladım bi arabaya yaLLah Güney kampüs. Koray diğer asistanlar ile birlikte ana kantinin ve kütüphanenin olduğu büyük bina'da kalıyor. Yaz olduğu için tonla boş yer var, asistanlar da kafa çocuklar ... kıllık yapmadılar. - yayıl, takıl işte ... okul açılana kadar rahatına bak ... dediler. - eywallah Zaten okul açılmasına yakın kendi mekanıma, Ortaköy'deki geçici yuvama gideceğim. ...böylece başladı Boğaziçi'nde ki yaz günlerim. Yapacak pek bir işim yok, genelde spor salonunda veya orta avluda falan takılıyorum. Bazen aşağı inip boğaz'da volta atıyorum ... kütüphane gerçekten sağlam. Koray'ın öğrenci işlerindeki manitusu bana kimlik'de ayarlamış. Gidip kitap okuyorum, zaman geçirmek için ansiklopedi britannica'nın 35 cildi ve 35 ek cildini okumaktan daha iyi ne olabilir? ...bir de manita yapmışım kendime. Henüz bilmiyorum ama Amerika'dan döndükten sonra (yani yıllar sonra) onunla evleneceğiz Banu bir gün gelip demez mi? - Hafta sonu ada'ya gidiyoruz, gelir misin? - ....aslında çok işim var ama - ...peki sen bilirsin - şaka be, ne işim olacak? gelirim tabi. Sirkeciden vapur, yanımızda biraz eşya var ... toplam altı kişiyiz. Banu ve iki kız arkadaşı ve biz üç herif ... birbirini daha önce hiç tanımamış tek ortak noktaları manitalarının arkadaşlığı olan üç hıyar. Büyükadadan motora geçtik ... ne motoru ya? Biz ada'ya gitmiyormuyduk? - Sedef adasına gidiyoruz canım Meğer Banu'nun babasının -özel- ada'da evi varmış ... anlayacağınız o an daha da bi derinden sevdim Banu'yu ... Ada'da bir halk plajı, bir iskele ... aynı zamanda günübirlikçilere hizmet veren bir lokanta ve market var ... ama o kadar. Bir noktadan sonra yolu güvenlik kesiyor ve ancak evin var ise ada'nın özel bölümüne girebiliyorsun. ...kebapppp Banu'ların evi ikinci kordon'da ... yani deniz kenarında değil ama deniz manzaralı, çam ağaçlarının arasında, önden iki, yandan üç katlı ... tam bir behhh ... behhhh yani. ...hafiften de gözüm korkuyor eve bakınca. Kendi kendime diyorum ki... - Ulan bu kız gidip beni babasına şikayet ederse o herif tavuk gibi bacaklarımı kopartır, kızı delirtmemek lazım ... dikkatli ol Kaan Biz eşyaları falan yerleştirirken kızlar market'e gidip alış veriş yapıyor ... odaları paylaşıyoruz, birer neskafe yapıp evin önündeki muhteşem teras'ta keyif çatıyoruz. Oğlanlardan biri Nike'de pazarlama'da çalışıyor, diğerinin babası ise tahtakale'de tefeci ... yani çulsuz, ne b*k olduğu belirsiz -ezik- bir tek ben varım. Böylece ilk kavga çıkıyor, eleman kolumdaki Seiko5 saate bakıp dalga geçmek için - sünnette mi taktılar bunu sana? ...diyor. (bkn.ahanda!) Kızlar geldiğinde ortalık görece yatışmış durumda, tefecinin oğlunun burnu patlıcan kadar olmuş. Terastaki kanları falan silmişiz ama yerler hala biraz nemli. Arada sırf zevk olsun diye iki tane çaktığım Nike'ci oğlan hafiften söyleniyor ... ...tefecinin oğlan ve manitası son vapura atlayıp gidiyor ... bana uyar valla. Banu -arkadaşlarımı dövme- konulu bir söylev atıyor ama kavganın neden çıktığını anlatınca biraz gevşiyor. Paralı babası olsa da var yok bilen kız, helal olsun. ...akşam yemeğini yapıyorum ve ortam iyice gevşiyor. Hatta yemek masasında şakalar bile yapılıyor - Kaan'ın saatine laf etmeyin, gözünüzü hastanede açarsınız sonra. Yaz gecesi, karınlar tok ... orta kalite şarap ile (bolca) kafalar kırılmış ve hafiften muhabbet ediyoruz. Keyifler gıcır... ...saat iyice geç olana kadar teras'ta takılıp odalarımıza çekiliyoruz. yatarken söz veriyorum, sabah kahvaltısı benden ... Uyandığımda nerede ise öğle saati olmuş. Milleti rahatsız etmeden market'e çufçuf'luyorum. Ekmek falan alıp kahvaltıyı hazırlayacağım ... vapurlar halk plajına gelen günübirlikçileri döküp gidiyor. Ekmek alıp market'ten çıkarken tefecinin oğlanı görüyorum ... elemanın burnu daha da çok şişmiş, gözlerinin altı morarmış. Burnunun altında bir de bandaj. ...herife sırıtıp (bkn.pis pis) elimdeki poşet ile gitmek için dönüyorum ve güM! ... biri bana arkadan vuruyor. Cidden mi? Bana mı? Güvenlikçiler yetişip araya girene kadar tefecinin oğlan ve iki arkadaşı ile birinci sedefadası meydan savaşını başlatıyoruz. Bende de hasar var, kaşım açılmış, sağ elimin parmağı kırılmış ama marketçi, lokantacı, güvenlikçi falan bizi paket edene kadar heriflerin resmen ağz*n* s*çm*ş olduğumu gurur ile belirtmek isterim. ...Büyükadadan polis motoru gelip bizi alana kadar iskele'de tutuluyoruz, sonra da mevcutlu olarak Bostancı karakolu. Bostancı? Hiç sorun değil ... karakol tanıdık : Mükait polisin (rapor tutan kıdemli memur) odasından iki telefon çakıyorum mahalleye. ...önce yanında Levent (Simtel) ile Kerem (Arap) geliyor ... Kerem'in babası artık milletvekili, Levent ise acaip zengin ... tanınmış. Gelip halime bakıyor ve biraz kafa buluyorlar. Benim t-shirt yırtılmış, ağız burun şişmiş, yüz göz hala kan içinde ve elim olmuş davul. Amir ile konuşuyorlar ve taraflar birbirlerinden -şikayetçi- olmadığı için bizim mevcutsuz! savcılığa sevkimiz konusunda sulh sağlıyorlar. Levent'in araba ile Kadıköy'e giderken Şifa hastanesine uğruyoruz, kaşımı dikip parmağımı yerine oturtuyorlar ... adliye'ye giderken bi mağaza'ya uğrayıp üstümü başımı düzeltiyoruz. Hesap levent'ten ... canımsın be Savcı polis raporuna bakıyor, bize bakıyor ... elemanlar Bostancı'da şikayetçi değillerdi ama Kadıköy'de karar değiştirmişler. Savcı bunlara soruyor. - Tek başına bir çocuğa üç kişi saldırdınız, sonra da (beni göstererek) bu bizi dövdü diye şikayetçi mi oluyorsunuz? ...olay komedi'ye dönüyor. Sonra bana soruyor... - Sen bunlardan şikayetçimisin? - Değilim Savcı bey. - Şikayetçi isen alıcam bunları - Şikayetçi değilim Savcı bey, gençler bir hata yapmış. Adliye'den çıkıyoruz ... bizim çocuklar gelmişler bile. Mahmut sinyal çakıyor ... - Sen uza, biz halledeceğiz. - Eywallah Levent beni Kadıköy'e indiriyor. - Paran var mı? - Yok ... biraz para veriyor, vapura atlayıp hava kararırken ada'ya dönüyorum. Eve bir geliyorum ki Banu çıldırmış, kızın meraktan ve ağlamaktan gözleri pırtlamış be ... anlatıyorum olayı. ...bir hatun bu kadar ağır ve içten küfür eder mi? (anatomik açıdan mümkün olmasa da insan ürperiyor yani...) Optalidon çakıp (kızların çantasında dev bir zula var) üstüne şarap çekiyor ve güm ... vurup kafayı uyuyorum. Pazar günü sakin geçiyor, acaip ihtimam görüyorum : ...oooh ... hayat. Pazartesi öğlen gibi okula dönüş, Banu yolda benden ayrılıyor ... eve uğrayacakmış. Eşyalarını okula götürüyorum ... akşam yurttan arıyor. - XXXX hastanede yatıyormuş ... ...hastane? Tamam hasar verdim ama o kadar da vermedim ki... Meğer adliye çıkışında Mahmut ve tayfası bunu ve iki arkadaşını g*tl*rinden deşmiş ... üçünün de kıçı kevgir gibi olmuş, hastaneden yatıyorlarmış. Elimde olmadan bir kahkaha patlatıyorum. - Neye gülüyorsun? ... diye bozuk atıyor Banu... dürüstçe cevap veriyorum. - Seiko5'ime laf etmeyeceklerdi. ... önce sessiz kalıyor, sonra onu da gülme tutuyor. Kıssadan hisse ... garibanın saatine, façasına, arabasına laf etmeyin ... tepkisi belli olmaz : Not : Seiko 5 işte böyle bir şeydi ... otomatik mekanizmalı, öküz kadar ve tipsiz bir saatti ... ama benimdi be abicim
    1 puan
  6. 12 yaşına kadar Galata'da ikamet ettik, Galata dediğin Yüksekkaldırım'a iki sokak mesafe, doğal olarak bizim çocukların mekanı. Tarlabaşı'lı p*çl*r Zürafa'ya takılır, Dolapderelilerin mekanı zaten malum durumda, Tophaneli veletler dersen onlar -aşağı- karhane civarını mesken tutmuş ... yüksekkaldırım ve o dönemin anılan nam'ı ile "lüküs" karhane ise galata veletlerinden sorulur. ... yaşın ufak ise girişteki koca kapıyı tutan bekçi amca'nın kolunun altından geçmek öyle kolay iş değil, yol - iz bileceksin. Mesela kaşını gözünü oynatmadan elemanın gözünün içine bakıp... - Annemgil çağırtmış bea! ..diyebilmen lazım, lazım ki Bekçi seni avluya salsın.... Kapıyı bir kere aştın mı seni içeride bambaşka bir dünya bekliyor. Girişin solunda vukuat çekmiş elemanları dövdükleri polis klübesi, hemen onun yanında emanetçi, onun karşı tarafında benim favori p*z*v*nk*m olan Şevki abi'nin işlettiği on numara. Onun az altında da büfe ve tuvalet. ...kapıda kimlik kontrolüne takılan veletler arkandan atar yapar, bekçi'ye... - Onu neden aldın da bizi almıyorsun ...der ve bekçi de onlara... - Onun durumu ayrı, o *r*sp* çocuğu diye cevap verirken ilk iş Şevki abi'nin mekana dalıyorum... Şevki abi, adı üzerinde ... ağır ve şevkli bir abi. Karhanede'ki bütün ağır abiler gibi o da Madam (Manukyan) için çalışıyor, bir anlamda emanetçi. Yanında katlara bakan abiler ... ki bunlar saat tutup işi ağırdan alanın kapısını yumruklar ve ... - İçine mi düştün bilader, hade ... hadee.. ..diye bağırırlar, ya da vitrinciler ...ki bunlar kalabalık içinde kararsız kalmış elemanları ...geç anlaş! koçum, ya da s*kt*r git ... kapatma dükkanın önünü diye kışkışlardı ... çalışsa da mekanın tek ve de en baba abisi Şevki abi (doğal olarak) ...dik yokuşun altındaki yangın yerine Murat 131'ini çekişi, yumurta topuklu ayakkabıları ile dükkanına ağır adımlarla gidişi ve hemen her zaman sakin tavırları hala aklımda... Şevki abi. Ağır abi, karizma abi... Hesap kitap ondan sorulur, karhane'nin en ağır abilerinden biri olmanın getirdiği karizma gereği 7/24 Orhan Baba dinlerdi Şevki abi. Her gün okul çıkışı onun yanına gider, bahşiş toplamak ve ayak işi yapmak için ortalıkta mal mal dolaşan diğer Galata p*çl*rinin aksine onun görüş alanından pek çıkmazdım. Neden çıkayım ki? Adam resmen seni fırtınadan koruyan kadim ağaç gibi .. mağrur, güven veriyor insana. ...sermaye'ye tost'mu alınacak ... koş Kaan, Şevki abi'nin ayakkabılar boyacıda mı? Koş Kaan, kapıya taksitçi mi geldi? Koş Kaan ... akşam yemeğine, yani gececilerin ufaktan gelmesine kadar on numara'da takılır ... akşam da eve resmen cebim para dolu gelirdim. Sermaye bahşiş verir, p*z*v*nk bahşiş verir, kapıda ki bekçi kendi payını alır (ne de olsa gir - çık mevzuunda sorun yaratmıyordu ... bunun bir karşılığı olacak değil mi?) tatlıcı'ya yollanan para'nın üstü sende kalır, yemekçi'den taşınan pilav üstü karşılığı bahşiş cebe indirilir. Yüksekkaldırım o zamanlar acaip popüler, escort işi henüz icad olunmamış ... kaçak ve güvensiz randevuevlerine ya da dolapderede ki çingene karhanesine takılmayacaksan adres belli. Millet geliyor, karhane çalışanları kendi deyimleri ile "ağırlıklarını alıp" müşterileri iyice "silkeliyor" ve hemen herkes paraya para demiyor. Arada yamuk yapmak isteyenler de çıkıyor tabi. Ama mal sahibi yani Madam uyanık. Hemen herkesi bordrosuna almış, dönemin en baba abileri, mesela Beyoğlu tarafının belki de tek hakimi Kürt İdris'in dahi Madam'ın duvarlarının arkasında söz hakkı yok. ...kıllık mı yaptın? Arıza mı çıkardın? Hemen p*z*v*nk takımı seni paketliyor, polis'e teslim ediyor ... onlar da Allah ne verdiye sana ikram ediyor. İçeride emanet! taşımak madam tarafınca yasaklanmış, müşterilerin üzeri aranıyor ... çalışan ağır abiler de kapının karşısındaki hamam'a uğruyor ve bellerindeki emanetleri hamamcı abi'ye teslim ediyor ... akşam çıkarken de geri alıyor. ...hayat güzel be ... hem eğleniyorum, hem de o biçim para kazanıyorum. Babam durumu santim sallamıyor, Annem ise bozuk atıyor "Ağzını bozuyo o karılar" falan diyor ama ne gam? ...çok da tıNNN! Bir gün okul çıkışı gidiyorum ki tezgahta bir başka abi oturuyor. ...kim lan bu? Sermayelerden biri anlatıyor ...Şevki abi önceki akşam dostu ile kavga etmiş, olay büyümüş. Birileri daha dahil olmuş ...Dolmabahçe'de deşmişler Şevki abi'yi, o da çekmiş emaneti iki kişiyi indirmiş. Sonuç o hastanede, vurduğu abiler ise imam'ı görmeye gitmiş. Sermaye'ye soruyorum ... bu kim? - Aşağıdan geldi, Madam Şevki abi'nin yerine yollamış ... diyorlar. O gün yeni -abi- ile takılıyorum ma ıHHH! ...çocuk aklımla pek ısındığım Şevki abi'nin yerini tutmuyor. İki yıl'ı aşkın süre ile her gün gördüğüm abi'mi özlüyorum. ...ben gelmeyecem, bi başka ayakçı yollarım, olur mu? ...diyorum yeni abi'ye? Belli ki üzüntümü anlamış, cebime para koyuyor ...bir ihtiyacın olursa gel diyor. O da iyi bir abi ama ... Ohannes'e devrediyorum on numarayı. Artık yeni abiye o ayakçılık yapacak ...on yaşımın kışında "emekli" oluyorum karhane'den. ...bir kaç gün sonra haberi geliyor, vefat etmiş Şevki abi. Cenaze Paşakapı'dan kaldırılacakmış. Anama ısrar ediyorum ama götürmüyor beni helalleşmeye ... bir de bozuk atıyor "ne işin var elin p*z*v*nginin cenazesinde be!" diyor. Ulen senin p*z*v*nk dediğin adam bana yol yordam öğretti, abilik ... arkadaşlık yaptı demek istiyorum ama veledim daha ... resmen dilim tutuluyor. Gidip mum yakıyor, dua ediyorum Şevki abime, Allah Rahmet eylesin ... mekanı cennet olsun diyorum. ...artık gitmiyorum karhane'ye, gidesim yok. Okuldan eve, evden okula ... resmen hevesim kaçmış. Kimi zaman evimizin köşesindeki avizecinin vitrinine saatlerce bakıyor, öyle saksı gibi oturuyorum kaldırımda. Şevki abi'mi, kartuşlu teybinde orhan baba çalmasını, kurvaze takım elbiselerini, arada tek kaşını kaldırıp benim saçmalıklarımı sabırla dinlemesini hatırlıyorum. Mırıldanıyorum ... adamdın be abi! Ne özledim seni...
    1 puan
  7. ...malum Autoshow zamanı ... bir -fuar- katkısı da ben yapayım. Avrupa'da Autoshow'u yani main event/ana etkinliği Paris ile Frankfurt arasında dolaştırırlar. O sene etkinlik Paris'te ... İstanbul'dan göz etmiş bir ailenin işlettiği Golden Tulip'te kalırız hep. Napoleon'un meazr anıtının dibindeki bu apartmandan bozma sakin mekan bir çeşit olmaz ise olmazdır (bizim için) Sabah kahvaltıda ince belli bardaktan çay içer, beyaz peynir - zeytin ve reçel yer ... mekan sahipleri ile geyik çeviririz. Her zaman ki gibi gittik, fuar'ı gezdik ... Şanzelize'de Renault Showroom'a uğrayıp konsept otomobillere "aüww ... çook çirkinler" dedik, Hippopotamus'ta kaburga kemirdikten sonra hava alanı yolunu tuttuk. ...bavullar teslim edildi, biniş kartları alındı ... her şey yolunda. Elimi cebime attım ... üüü ... bi ton bozuk para kalış. X-ray'den geçeceğim (uçağa binerken) onları ceplerinden çıkar, doldur ... üff ... uzun iş. Gidip şunları harcayayım dedim kendi kendime. Hemen yakında bir mağaza var ... daldım içeri. Kızıma çukulata falan alırım diyorum ... sonra bir baktım ... aaa ... Jack'leri ikili şekilde paket etmişler. Üzerlerine ağ takmışlar ve 2xJack'i bir arada -tek- fiyatına veriyorlar. Yahu ben 7 numarayı pek severim bea... Aldım Jack'leri (bozukluklar ucu ucuna yetti, artan üç beş kuruşu da bağış kutusuna attım) attım poşete, geçtim X-Ray'den (o zamanlar uçağa sıvı sokuluyor) gidip bizimkilerin yanına oturdum. ...anons yapıldı. - THY'nin Paris - İstanbul uçağı bir saaat rötarlı? ...yanımızdaki körükte Lufthansa uçağı var, bizim bagajları Alman uçağına ... Almanların bagajları da bizim uçağa koymuşlar .... işi düzeltiyorlarmış ama pardon - pardon'muş. ...*i* kafalı fransızlar diye söylendik, galiba ayağım falan çarptı .. poşet tıngırdadı. Nasıl tıngırdamasın ki? İçinde 2XJack Daniels var. - Ne var o poşette? ...ehüe ... ne denir ki? İtiraf ettim tabi. - Jack - Numara 7'mi? - Evet - İyi ... kurun tezgahı abiler. Biri otomattan cips ve fıstık aldı, biri cebinden plastik bardak çıkardı ... ...şimdi bir durun ve düşünün. Kim havaalanında cebinde iç içe geçmiş 10 adet (yaklaşık) plastik bardak ile dolaşır ki? Yani bunun olma ihtimali nedir? Şu anda Mitsubishi Türkiye'nin Pazarlamasını yürüten arkadaşın cebinden çıkan bardaklar benim dimağımı kitledi dersem inanabilirsiniz. ...devam ededlim. Böylece biz hava alanı bekleme salonunda cips ve fıstık ile oda ısısında 2xJack Daniels'i içip bitirdik (yaklaşık 6-7 kişi) ... kafalar cilalandı. Sinirler gevşedi, rötar kimsenin umrunda değil. ...anons yapıldı, kalkıp uçağa geçtik...yerimize oturduk, kemerleri bağladık ... gazete dağıtıldı, günlerdir türk gazetesi okumamışım... aldım bir tane, standart anonslar vs. sonrası kısa bir taksi ile piste çıktık ... uçağımız yükselmeye başladı, gazetenin sayfasını çevirdim ve... G-Ü-M-M Gözlerimi bir açtım ... ilk fark ettiğim kollarımın ağrıdığı. Ağzım kurumuş, başım ağrıyor ama kollarım kopacak sanki. Baktım hala gazeteyi tutuyorum ... baktım uçak yerde ... baktım neredeyse kimse kalmamış (uçakta) ... baktım ... AaAaA? Ulan Yeşilköy'deyiz. ...yahu ben bütün yol boyunca uyudum mu? ...nasıl? Kollarım kopacak sanki ... gazete okur durumda kendimden geçmişim ve 3 saat kadar o pozisyonda kaldığım için kaslarım aşırı gerilmiş, kramp üzerine kramp giriyor. Zar - zor kalktım yerimden, çapraz'da oturan arkadaşa baktım... ...aAaAaAa ... ölmüş. Cesedi koltukların üzerinde sırt üstü yatıyor, üzerine lacivert THY battaniyesi sermişler ve garibimin bir eli battaniyenin altından çıkmış. - Hadi beee .... dedim, gittim yanına ... baktım ... ölmemiş, hatta ÖKÜZ gibi horluyor. Hostes geldi ... - Uyandıramadık bir türlü, yolcular şikayet ediyordu ... biz de biraz -ses- azalsın diye üzerini örttük ... demez mi? Kaldırdık arkadaşı, kalktı ama resmen kendinde değil. Uçaktan çıkıp tuvalete attık kendimizi ... yüzümüzü gözümüzü falan yıkadık biraz. Görece ferahladık ama hala kafa nal gibi... ...bavulları nasıl aldık? nasıl gümrükten geçtik? ... inanın hala doğru düzgün hatırlamıyorum. Olay ne peki? Biz deniz seviyesinde kafayı çektik, kan henüz alkole doyarken de uçakla düşük basınç alanına çıktık ya ... bizim Jack'ın etkisi ikiye, üçe katlanmış. Anlayacağınız 30,000feet'te alkol komasına girmişiz Yere inip 1 Atmosfer'e geri dönünce de -ayılmışız- ... tam bir rezillik yani. ...kollarım günlerce ağrıdı dersem inanın. Ulan gazete okur pozisyonda sızar mı adam? Vay Hayvan ben ... (bkn.yuh yani) kimbilir millet ne dalga geçmiştir bizimle.
    1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu siteyi kullanarak, forum Gizlilik Politikasını kabul etmiş olursunuz.