2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız
×
Liderlik Tablosu
Popüler İçerikler
30-07-2015 tarihinde, Günlük Makaleleri içinde en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor
-
İstanbul ilinin Anadolu! yakasına yeni taşınmışız, yaz günü ... durumu olan Kadıköy'lüler yazlığa falan gitmiş, olmayanlar da o zamanlar faaliyetini sürdüren Moda plajında falan takılıyor. Bıyığı henüz terlememiş Galata P*ç*'yim ama daha semtte kimseyi tanımıyorum, günün standarları ile "takipçi" sayım SIFIR. Galata'dan taşınmak istemiyorum diye arıza çıkarttığım için babam bana "SuS Lan!" hediyesi babında bi bisiklet almış ... kontra pedallı alaman harikası onunla tanıştığımda beş yaşında falan ama dert değil. Maarif mektebinin (bu günkü Kadıköy Anadolu...) karşı sokağındaki tamirci amca zinciri değiştirip jantları akord edince bisikletim çi-çekkk gibi oluyor. Şifa yokuşunun tepesine çıkıp salıyorum kendimi aşağı, yol dümdüz Kurbağalı dere'ye kadar (...ki Kadıköylüler ona B*kl* Dere der...) iniyor, sonra ani bir sol viraj ile salı pazarı istikametine ve yoğurtçu parkına doğru dönüyor. Yani zamanında fren yapamazsan ya park'a dalarsın ya da dereye düşersin ... ama yokuştan aşağı tam gaz inmek çok zevkli be abijim Arkadaş falan da olmadığı için manyak gibi günde 15,817 kere yokuşu tırmanıp Saint Joseph'in kapısının orada tribe giriyor, kafama göre bir geri sayım başlatıp 10 - 9 - 8 s*kt*r et, bas gitsin hesabı salıyorum kendimi aşağı. O zamanlar saçlarım var rüzgar ile ahenkle dans ediyorlar ve ben yokuştan aşağı sapsız balta gibi inerken kahkahalar atıp saçma salak naralar patlatıyorum. Bir gün, iki gün ... bir hafta .... eee? Yokuştan inmek zevkli de mahalle post apokaliptik havada. Bi ben varım etrafta gezen, bir de arada sırada karşılaştığım bakkalın çırağı. Eleman kendini mahalle esnafından saydığı ve de bana -arıza- teşhisi koyduğu için ona laf atsam da hiç cevap bile vermiyor. Kolunda sepeti, sırtında bakkal önlüğü ile kafasına göre takılıyor. Pedalı parmağın ucu ile düzeltip ters basarak bisikletin arkasını kaydırmak (kontra pedal bisiklet öyle fren yapardı) falan zevkli ancak belli ki olayı bir üst boyuta taşımak lazım ... ama nasıl? Cevap belli ... oyun kağıtları. Bizimkiler briç falan oynamayı seviyor, babam da yurt dışından -plastik- oyun kağıtları getirmiş. İki deste dandini bir kutuda ... kutular ise salondaki bardak - kristal dolabının alt çekmecesinde. Bisikletime ses efekti yapmaya karar veriyorum ve plastik oyun kağıtları bunun için biçilmiş kaftan. ... işlem basit aslında. Arka çatala tutuşturulan mandalın ağzına bir plastik oyun kağıdı takılıyor, jant döndükçe teller plastik oyun kağıdının uç kısmına vuruyor ve bisikletten resmen Vespa sesi çıkıyor ... muHAHAHA! Bir deste kağıt ve yeterince mandal ayarlayıp şifa yokuşunu tırmanıyor, kuZu'mu oyun kağıtları ile donatıp hızlı bir geri sayım ile -basıyorum gaza- ... sonuç MUH - TE - ŞEM beee! Tarrrrrrrrrrr diye ilerliyorum ve bana yüz vermeyen bakkalın çırağı -noluyo be?- diye dönüp bakınca ona -NaH- bile çekiyorum. Yokuşun altında vardığımda hemen yukarı dönmeme de gerek yok, düz yolda pedal basmak da çok zevkli ... etrafta kafa sevici bir Tarrrrrrrrrrr ile dolaşıyorum, işte kendimce eğleniyorum. Kötü haber şu ki bir oyun kağıdının genelde 10-15 dakikalık ömrü var ... bu sürenin sonunda kağıt bildiğiniz -hamur- halini alıyor, resmen dağılıyor. Ama sorun yok ki ... bende bir ton oyun kağıdı var ... di mi? 52'lik deste, joker ve destenin içinden çıkan briç+bezik puan tablosu'nun ağzına s*çm*m bütün günümü alıyor. Akşam üzeri eve dönerken mutlu, yorgun ve acaip eğlenmiş haldeyim. Hiç bir şey olmamış gibi hurdaya dönmüş oyun kağıtlarını kutusuna koyuyor ve kutuyu da aldığım yere, kristal dolabının altına özenle yerleştiriyorum. ...no piroblem! Günler sonra birden ve hiç bir ön belirti olmaksızın annemin saldırısına uğruyorum. Arkadaşları ile kağıt oynayacaklarmış ve kutuyu açtıklarında kağıtların halini görmüşler ... annem suçlunun kim olduğunun tabi ki farkında. Olayı kardeşimin üzerine atayım diyicem (...ilerki yıllarda işe yarayacak olsa da o an için bu seçenek yok, çünkü çocuk daha bir yaşında falan) yemiyorlar ... annem terlikle beni kovalarken bahçeye kaçıyorum. - ne yaptın kağıtlara? anlat dövmiycem ... - söz mü? ...tabi ki yalan. Plastik oyun kağıtlarını hangi amaç ile kullandığımı itiraf ediyor ve bi ton dayak yiyiyorum. Akşam mevzu babama intikal ediyor, ceza belli ... Nah Bisiklet! Benim kontra pedal bir yerlere gönderiliyor, ya da veriliyor ... bana da kurbağalı derenin kenarına gidip balıkların sırt üstü yüzdüğü siyah-gri suyu seyretmek kalıyor. ...bildiğiniz mutsuzum yani... O kontra pedal sahip olduğum ilk ve son bisiklet (motorsikletler hariç) benimle çok kalmış olmasa da onu hatırladığımda hala hafifçe gülümsüyorum dersem bilmem inanırmısınız?2 puan
-
Caponların dini yok, elemanlar kafalarına göre (eğer canları çekerse) din olgusuna kısmen yanaşıyor, kimi zaman da fikirlerini değiştiriyorlar. Biraz da alaycı bir ifade ile "Japon Shinto'cu olarak doğar, Hristiyan olarak büyür ve Budist olarak ölür" denmesinin nedeni de bu. Aslında Shinto'culuk tam olarak din'de sayılmaz, toplumsal geleneklerin ki bu gelenekler oldukça net ve kırılmaz/bükülmez cinsten hafif mistik karışım ile harmanlanması Shinto. Biz de gidip Shinto tapınağı görelim, olay'a katılalım tieytt! diyoruz ... en yakın ve en baba Shinto tapınağı (aynı zamanda en yenilerden birisi) Meiji. Bu imparator aynı zamanda Japonya'yı feodal düzenden çıkarıp batı'ya açan kişi. Hem saygı hem de konum gereği Meiji tapınağı acaip popüler. Metro'ya yollanıyor ve bu defa fazla kasmadan Meiji istasyonuna bilet alıyoruz. ... evet, tapınağın kendi metro istasyonu var. TaTaaa ... bir bakıyorum (gene) metro istasyonunda milleti itip kakan bi eleman var. Bir gün önce -dürtücü- elemana atarlandığım için bu defa onu dikkatle inceliyorum. Elemanın ellerinde beyaz eldivenler ve kolunda da Hugufuguyugumugu felan gibilerden bir şey yazan kırmızı kol bandı var. Sonradan öğreniyorum ki bu elemanların işi milleti itip - kakmak ve metro vagonlarının kapılarının çabuk kapanmasını sağlamakmış. ...hadi be! Ben de herifi dövme noktasına gelmiştim. Pardon ya Meiji'de inip yol seviyesine çıkıyoruz, kocaman bir giriş ve arkasında da nefis bir bahçe. Geleneksel kıyafetler giymiş caponlar ve tonla da turist dolu ortalık. Biz de hemen ortama ayak uyduruyoruz, özellikle ben -kerata- tribine bile giriyorum. ...ilgimizi çeken şeylerden birisi "Dua Duvarı" ...küçük ahşap kutular var, sana bir de kağıt veriyorlar. Dileğini kutuya koyup o kutuyu duvara asıyorsun ... sonra da dua edip gidiyorsun. Shinto rahipleri akşamları kutuları alıp duaları topluyor ve duan kabul olsun diye sana -destek- duası okuyor. Biz p*çl*k edip kağıdımıza "Bunu yazan tosun okuyana kosun" karalayıp kutumuzu tüm ciddiyetimiz ile duvara geri asıyoruz. Ağaçlar, meditasyon noktaları, shinto'nun prensiplerini anlatan rahiplerin atölye çalışmaları falan derken bir düğün kutlamasına denk geliyoruz. Genç çift geleneksel kıyafetlerini giymiş, bahçe de evleniyor. Klasik kıyafetler, şaşadan uzak ama güzel bir tören. Oturup töreni seyrediyoruz, gelin bembeyaz kukuletalı bişi giymiş, damat desen abi resmen samuray'a bağlamış. Davetleliler kocaman kırmızı şemsiyeler taşıyor ... kimonolar falan. Biri bizi de çağırıyor, davet'e icap etmemek olmaz. Gidip kalabalığa katılıyor ve acaip tezahürat yapıyor ... damat ve gelin içtikten sonra davetlilere de dağıtılan Sake'ye yumuluyoruz. Sake bildiğiniz eşek s*d*ğ* ama ne gam? Sonuçta beleŞ Sonra rahipler geliyor, kalabalığın arasına katılıp başlıyorlar milleti kutsamaya. Ellerinde tahtadan bi dalga var, mangal'da köfte çevrilen maşa'lar gibi bunlar. Millete orta karar bi tane çakıp (kafalarına) bir şeyler söylüyorlar. Biz de takılıyoruz elemanların peşine ... sanırım rahip bana ayar oluyor ... ben arada kafayı uzatıp napiyo bu be?!? gibilerden bakınırken rahip dönüp bana bir tane çakıyor (maşa'nın yan tarafı ile kesme indiriyor) p*ç* bak ya! - ne vuruyon be? ...falan derken bi tane daha çakıyor bana ... ulan! ... demeye kalmıyor bir tane daha ...! Eli de ağır be abicim ... anında kafam kırmızı şeritler halinde çiziyor. Dönüp davetlilere bir şeyler söylüyor, millet geberiyor gülmekten. - ne dedi? ...diye soruyoruz. - gaijin'in (yabancı demek) belli ki kafası kalın, üç kere vurmak lazım bunlara, ancak anlarlar! ....demiş ...bir duruyorum, sonra beni de gülme tutuyor. Eleman haklı abicim ... kafa harbiden kalın. - Sake .. Sake ... diyorlar, elime tutuşturulan eşek s*d*ğ*n* kafaya dikip gülmeyi sürdürüyorum. Gözüm şiş, kafamda tren rayı hesabı üç tane çizgi belirmiş. Lan! bu gezide ne kadar çok hasar aldım be1 puan
-
Geçmiş zaman, dar koltuk arasında şişen ayaklarımız ve saat farkından çorba'ya dönmüş beyinlerimiz ile Narita'nın nedense üretim/montaj hattına benzettiğim yürüyen yollarına tırmanıyoruz. Göz hattımda ki neredeyse herkesin suratında mutsuz bir ifade var, ya da fazlası ile kayıtsız. Sonradan üzüntü, sevinç vs. hisleri topluma açık mekanlarda (özellikle abartılı şekilde) ifade etmenin toplumda pek de hoş karşılanmadığını öğreniyorum. - Japonya'ya geliş nedeniniz? ... ulen niye gelicem? B*kmu var Caponya denen memlekette? Gümrük görevlisinin gözünün içine bakıp - Pleasure (zevk) Herif dalga mı geçiyorum diye bana bakıp pasaportumu damgalıyor. Capon topraklarına girerken vize almanıza gerek yok, uçakta form doldurup gümrük veznesinden 20USD karşılığı aldığınız pulu pasaporta yapıştırıyorsunuz o kadar. Bakıyorum evrakıma ... 30 günlük (tek giriş - çıkış) vermiş. Cimri p*z*v*nk, dandini ülkeni çantama koyup götürecem sanki. ...neyse! Kimi zaman yerin altına dalan elektrikli teron/metro karışımı bir şey ile merkez istasyona, oradan metro ile da kent merkezindeki Shinjuku'ya gidiyoruz. Daha doğrusu Metro'ya yatay geçiş yapıyor ve ilk golü yiyiyoruz. Olay şu ... LAN! Bilet makinaları kombini uzay üssü gibi. Hangi makinayı seçicem? Hangi hatta binmem lazım? Ben neredeyim? Kimim? İmdattt! Sonra Shinjuku hattını bulup zar-zor bilet alıyor (*bn* aletler japonca ... üzerlerinde ingilizce seçeneği varmış ama "İngilizce'ye Dön" talimatını bile Japonca yazmışlar ... ben var ya, sizin....) neyse, küfretmeyeyim. Metro geliyor ... acaip kalabalık zaten. Vagonlar dolu, bin kişi de binicem derdinde. Elemanın biri de beni dürtüklüyor ... ya var ya ... ben dürtülmekten nefret ederim. Bir dürttü, sesimi çıkarmadım, iki dürttü ... eŞŞedü! zaten yorgunum, 12 saat uçmuşum, kafam bi dünya ... üçüncü dürttü. Dönüp yapıştım bodur p*z*v*nk*n yakasına, başladım bağırmaya. "Stop man or I'll brake your neck!" herif gak-guk etti, ben de tokat ile itme arası bir şey yapıp 5TL'lik lastik top gibi sektiriyorum elemanı. Biniyoruz Metro'ya herif ise istasyonda dikilmiş hala elini kolunu sallıyor, buna parmağımla "getirme beni oraya yoksa senin...." gibilerden bi işaret çekiyorum. Kapılar kapanıyor, metro hareket ediyor ... nasip değilmiş. Dövemedim tacizciyi ... (bu konuya daha sonra geri döneceğiz) Conrad'a geçip yerleşiyoruz. Oda güzel, hayvan gibi manzarası var. Yapacak acil bir işim yok, beraber geldiğim arkadaş ile konuştuktan sonra , duş atıp bir-iki saat uyumaca olayına geçiyorum. Akşam dışarı çıkıp biraz gezicez, zaten yaklaşık üç gün -boş- zamanımız var, sonra Yokohoma'ya geçip gemi'ye transfer olacağız. Hava yediği için gemimizin Tokyo körfezine girişi yaklaşık 72 saat gecikmiş ... uyar bana, şikayet etmem valla. Akşam yemek için dışarı çıkıyor ve KFC'ye giderek karnımızı doyuruyoruz. Ben de arkadaşım da Capon! yemeklerinden hiç hazzetmediğimiz için Long Life KFC diyoruz. Sonra da Shinjuku'nun eğlence! bölgesi Kabukicho'ya geçiyoruz. Burası yirmiden fazla dar paralel sokaktan oluşuyor ve sokakların iki yakası da gece klübü, bar, striptease show vs. ve caponların pek sevdiği Hostess Bar'lar ile dolu. İşim olmaz ama yeri gelmişken Hostess Bar olayını anlatayım. Temelde Karaoke bar gibi bir şey bu, kendine oda açtırıyorsun ... atıyorum 6 kişilik ... diyelim ki o odaya geçiyoruz (iki erkek) hemen 2 - 3 - 4 tane hostes geliyor ve eğlencemize katılıyor. Yanlış anlaşımasın, aşna - fişne yok ... karaoke yapıp (onun da nesini severler ki?) bolca içki içiyor ve efsanevi hesap ödeyip çekip gidiyoruz ... olay bu yani ... hostesler ile içki içip anırmak için deli gibi bedel ödemece... tam m*l işi yani. Kabukicho'da genelde saçma sapan saçlı (didiklenmiş, punk, mor, yeşil, pembe) tipler karşınıza çıkıyor. Bu kadın ve erkek aracı/anutçular sizi bir yerlere götürmek istiyor ... bunlar tipik turist tuzakları tabi ki. İşin sırrı basit aslında. Her durumda kazıklanacaksınız, sonuçta Caponya abartı pahallı, Tokyo'da caponlar için bile pahallı bir şehir. Ama daha az ütülmek istiyorsanız kapısındaki neonlarda -ingilizce- yazan mekanlara gideceksiniz. Yanınıza hostes falan gelirse -pas- geçip show falan seyredip içkinizi içecek, eğleneceksiniz ... nokta. Bunun dışına çıkarsanız kendinizi Yakuza'ya borç senedi imzalarken bulursunuz ... o derece yani. Aynen öyle yaptık biz de robot kabare show'a dalıp kişi başına 170USD ödeyerek (Tokyo için yemek+içki ... gayet makul bir rakam) oturup gösteriyi seyrettik. Bildik turist tuzağı olsa da itiraf ediyorum ben çok eğlendim. Saat bilmem kaç olmuş (mekanda show aslında non-stop sürüyor) otele gidelim diye çıktık dışarı. Ultra-Süper-Uber dandik ama yeterince tüketilince kafayı bulandıran Capon viski'si ile hafiften kafayı kırmış olarak otele doğru yürüyoruz ki önümüzde kavga çıkmaz mı. Resmen kısmet ayağımıza gelmiş be! Kim kiminle kavga ediyor? Dava ne? Neden kavga ediliyor? Hiç bir fikrimiz olmamasına rağmen bir de baktım ki biz de kavga'ya karşımışız. Acaip eğleniyorum ama ... büyük ihtimal ile bana kendi dilinde "sen nerden çıktın birader?" falan diyen herifin birisinin yakasına yapışmışım. O bana çakıyor, ben ona ve onu elimden almaya çalışan arkadaşına yazıyorum. Bi ona , bir de kankasına ...sonra cevap babında o bana çakıyor, sonra ben bi ona ... bi kankasına yerleştiriyorum. Sonra olay kopuyor!! Benim kanka kavganın ortasında kendisini Conan zannedip nara atmaz mı? abi ... adam Tokyo'nun ortasında , gecenin bir vakti uluyor !!! Herif "Crom Hear Me! , count the deads.." diye bağırıyor yahu ... kavga etmeyi bırakıp kendimi yere atıyor ve anıra anıra gülüyorum halimize. Polis sirenleri yakınlaşırken kavga bitiyor, herkes topukluyor, biz de otelimize gidiyoruz. Asansörün aynasında hafiften kapanmış sağ gözüme bakarken ortak karara varıyoruz. "Bu akşam eğlenceliydi, gerçekten" ... gelecek bölüm : Shinto tapınağında rahiplerden dayak yemece.1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
Focus Club Türkiye
Bu sitenin işleticisi, bu sitede yer alan bilgi, yazı ve makalelerin doğrudan veya dolaylı olarak kullanılmasından dolayı oluşacak zararlardan sorumlu tutulamaz. Kaynak gösterme kuralına uymak şartıyla, bu sitede yer alan yazı ve makalelerin belirli bir kısmına atıf yapılmasına, link verilmesine izin verilmektedir. Kaynak (canlı link) gösterilmeden yapılan alıntılara ise izin verilmemektedir. Sitemiz, hukuka, yasalara, telif haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.