2019 Temmuz ve 2023 Mart arası tüm içerik ve üyelikler silinmiştir. Lütfen yeniden kayıt yapınız
×
Liderlik Tablosu
Popüler İçerikler
28-05-2015 tarihinde, Günlük Makaleleri içinde en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor
-
...eskiden öyle her sokak köşesinde Nike, Adidas veya Reebok falan yok. Ortalama tüketicinin bulabileceği en baba lastik (eskiden spor ayakkabıya öyle deniyordu ... lastik) ayakkabı ise RAF veya Mekap ... yani kot pantalon veya düzgün spor ayakkabı isteniyorsa öncelikle paranız olacak ... bu bir, ikincisi de gideceğiniz yeri bileceksiniz. Alamanya'dan eniştegiller falan getirmiyorsa bu tür kaçak alışveriş yapılabilecek iki nokta var o günlerde ... tophane'de ki amerikan pazarı, şimdilerde yıkıldı ... yerine bir ton nargileci açıldı ama tophane rıhtımına gelen gemilerden alınan kaçak malların satıldığı yerdi amerikan pazarı (isminden belli değil mi?) ya da kapalıçarşı bedesten. Üstelik öyle her istediğin modeli her numarasını falan da bulamıyorsun ... ayağına uyan ayakkabı, ya da kıçını sığdırdığın kot denk geldi mi? Fazla cıvıtma ... yap pazarlığı, al gitsin ... o noktadayız. ...normalde acaip zil! takılırım, ama Yorgun'un abisi Selim'e koltuk çıkmış ... bahar geliyor, gidin kendinize faça yapın demiş. Yani sponsorumuz var ... biz de atladık Selim ile birlikte vapura, önce amerikan pazarı ... converse falan var ama bize uyan deri ayakkabı yok. Benim de, Selimin de ayaklar aynı numara 45 ... yani 10,5 ... o kadar talep edilen bir ayak numarası değil, doğal olarak amerikan pazarında beyaz uzun konçlu converse dışında ayakkabı bulamıyoruz. ...ee napicez? Aynen (yaya olarak) kapalıçarşı'yı tuttuk ... bedestende ki ufak dükkanlarda tezgah altı iş yapılıyor ... polis falan basar diye de en az iki - üç erkete ortalıkta. Sorduk soruşturduk ... bi dükkana gittik, ikinci dükkan derken üçüncü dükkan'da ... aHanda! Adam bize demez mi ... - Yeni Adidas'lar geldi ... ..ulen adama sarılıp öpesim geldi ... abi daldı tezgahın altına, çıkardı iki kutu ... Adidas'lar, hem de kısa konçlu ve de deri ... auwww ... ağlayacağım yahu. Stan Smith o dönemin en popüler ayakkabılarından ... şimdilerde pek bir havası kalmadı ama o zaman STANSMITH!!! falan havasındayız ...ve de herif bize iki çift birden teklif ediyor. ...hafif bir pazarlık denemesi, yaLan tabi. İki tane de Wrangler alırsak ne olur ... abi b*k*n* yiyim yol paramız kalmadı falan geyiğinden sonra al takke ver külah anlaştık. Attık ayakkabıları ve kot'ları poşetlere ... mercan yokuşundan sallanıp vapur'a yollandık. Akşam F.B klübünde yaz eğlencesi var ... çekelim kız gibi Stan Smith'leri ... kot'ları, hava atalım falan diye konuşuyoruz bir yandan. Ama öyle sevinçliyim ki ... anlatılmaz yani. ...Yorgun'un evde hemen deniyoruz kotları, Adidas'ların bağcıklarını takmaca ... sıfır kilometre beyaz çorap'lar falan da hazır (ne iğrenç dimi? beyaz çorap ... ama o zaman moda, M.Jackson bile beyaz çorap giyiyor) traş oluyor, Yorgun'un abisinin aqua velva losyonuna tecavüz ettik sonra atıyoruz kendimizi sokağa. Ulen yürüyorum ama nasıl? Sanki ayağım yere değmiyor, bembeyaz Stan Smith'ler kirlenecek diye kaldırımdaki tozlardan bile kaçınıyorum ... o havadayım yani. ...çay bahçesinde takılıyoruz biraz ... millet haset yapıyor biz de eğleniyoruz. - ne o lan banka mı soydunuz *bn*l*r falan diyorlar, gevrek gevrek gülüyoruz ... keyifler yerinde. Akşam olunca geçiyoruz klübe, giriş paramız yok ... o nedenle komşu Yelken Klübüne sızıp plaj bölümünden Fenerbahçe klübüne yatay (ve beleş) sızma yapıyoruz, hemen kalabalığa kaynamaca. Havalar beşyüz, keyifler gıcır ve masa masa dolaşıp beleş tuborg gold bira otlanıyoruz. Milletin yaşı tutmuyor, o kalabalığa içki satılmaması lazım ama kimin umrunda? Herkes gidip klüp bahçesindeki büfe'den bira alıyor, getiriyor. ...bir ara F.B liseli kızların masasında takılıyorum. Bi hatun var aralarında, pek muhabbete katılmıyor ... genelde sessiz kalıyor ... ne bileyim? Biraz mesafeli, biraz c00l tavırlar sergiliyor. Kız ilgimi çekiyor ... gidip yanına oturuyorum. Bahçedeki çınar ağacının etrafındaki alçak duvarın üzerinde oturuyor hatun, ben de yanında park etmişim. Kafama göre geyik yapıyorum, kendimi tanıtıyorum ... bir - iki şey söylüyor, kendi çapımda bağlama çekiyorum ama nafile, kızcağız arada sırada gülümsüyor olsa da ses çıkarmıyor. ...alalala??? o kadar da itici bir tip değilim ki??? Elimdeki tuborg şişesini ona doğru uzatıyor ve soruyorum. - içer misin? Kızcağız elimdeki bira şişesine bakıyor, bana bakıyor, şişe'ye bir kere daha bakıyor ve ... Abi ahir ömrümde ben öyle bir daha benzerini görmedim diyeyim ... kız resmen itfaiyenin basınçlı hortumu vardır ya, hani açarlar ... önünde duramazsın ... aynen öyle bir şiddet ile kusuyor. Aslında kusmuyor, o boya tabancası, ben de motor kaputuymuşum gibi beni tepeden tırnağa (...hem de kelimenin tam anlamı ile..) resmen ... nasıl desem?? Sıvıyor. Saç diplerimden (evet o zamanlar saçlarım var) ayağımdaki Stan Smith'lere kadar komple kusmuk ile kaplanıyorum ... nasıl ya? nasıl ya????? ...inanılmaz derecede sinirleniyorum tabi. O an kaşındığımın, kusmak üzere olan bir kızın yanına gidip oturduğumun, deyim yerinde ise bela aradığımın ve sonunda belayı'da bulduğumun bilincinde değilim. Kıza bir tane çakasım var ama hayır ... ömrüm boyunca kadına el kaldırmadım (hala) kaldırmam da ... ben de gidip hemen çaprazımda dikilen ve bizim durumumuzu hayret ile seyreden (konu ile kesinlikle ilgisi - alakası olmayan) ve kim olduğunu hala bilemediğim bir oğlanın ağzının ortasına oturtuyorum yumruğu. ...oğlan OHŞ falan diye kapaklanıyor yere, ben de o hırs ile yürüyüp gidiyorum. Adım attıkça ayaklarımdan forş - forş diye sesler geliyor ... kızın kusmuğu ayakkabılarımın içine bile dolmuş...pıFFF Selim'lerin eve gidip soyunuyorum, duş alıp kot ve ayakkabının durumuna eğiliyorum. Kot lavabo'da soğuk su ile yıkanınca idare eder hale geliyor ama Stan Smith'lerin durumu kötü. Diş fırçası ile dikişlerin arasını, kürdan ile ayakkabı bağı deliklerini ve havalandırma için açılmış noktaları falan temizliyorum. Islak bez ile ayakkabının içini temizleyip sökülen tabanı ayrıca yıkıyorum ... sonra da kurusun + havalansın diye Adidaslar ile Kot'u balkona asıp bir kere daha duş alıyor, banyoyu temizliyorum. Artık son duruma sabah bakacağız. Elimden daha fazla ne gelir ki? Sabah kalkar kalkmaz duruma göz atıyorum, kot iyi durumda ama Stan Smith'ler için aynı şey söylenemez ... ayakkabı'nın gözünün fer'i gitmiş ... o bembeyaz deri lekeler ile dolu. Giymeye giyilir ama Adidas'larımın o auwww durumu bir daha geri dönmemek üzere bizim hane'yi terk etmiş. Biri dokunsa ağlayacağım yani ... Allahtan kimse dokunmuyor da karizma'yı çizmiyorum. O hafta okula giderken Stan Smith'leri giyiyorum ama Kabataş'ta kimse -yeni- ayakkabılarımın farkına bile varmıyor ... hava falan da atamıyorum. Anlayacağınız mutsuz çocukluk : Bir , gariban ben : Sıfır durumu bir kere daha tecelli ediyor. Ahanda Stan Smith'ler ... ulen hala güzeller be !!! Gidip bi koşu alasım geldi valla ...4 puan
-
Yaz günü, okul tatil ... normalde Selim (Yorgun) ile sürterim ama o da Fenike'mi, Finike'mi ...adı neyse artık oraya yazlığa gitmiş. Ben de ona takılsam dert olmayacak ama bir kere gittim ... mekan acaip sakin, 24 saat falan geçirince kafayı yiyecek gibi oldum. Elimde odun ile evin arkasındaki çalılıklarda cırcır böceği öldürmeye (en azından teoride) başladım ... o nedenle Selim -geliyormusun?- dediğinde pas geçtim. ...iyi de ben nerede kalıcam be? İstanbul'da evim yok ki ... aslında var da, ev kapalı ... bana da anahtar falan vermiyorlar. ...eee? Koray'a yanaştım.... Kekeme Boğaziçinde Master programında, hem cep harçlığı çıkartmak hem de Profesöre y*l*k*lık yapmak için okulda açılan yaz kur'larında okutmanlık yapıyor. Yurtta kalıyor biliyorum ... onu aradım. - Yer var mı lan? - Va - Va - Varrr ...topladım eşyaları, atladım bi arabaya yaLLah Güney kampüs. Koray diğer asistanlar ile birlikte ana kantinin ve kütüphanenin olduğu büyük bina'da kalıyor. Yaz olduğu için tonla boş yer var, asistanlar da kafa çocuklar ... kıllık yapmadılar. - yayıl, takıl işte ... okul açılana kadar rahatına bak ... dediler. - eywallah Zaten okul açılmasına yakın kendi mekanıma, Ortaköy'deki geçici yuvama gideceğim. ...böylece başladı Boğaziçi'nde ki yaz günlerim. Yapacak pek bir işim yok, genelde spor salonunda veya orta avluda falan takılıyorum. Bazen aşağı inip boğaz'da volta atıyorum ... kütüphane gerçekten sağlam. Koray'ın öğrenci işlerindeki manitusu bana kimlik'de ayarlamış. Gidip kitap okuyorum, zaman geçirmek için ansiklopedi britannica'nın 35 cildi ve 35 ek cildini okumaktan daha iyi ne olabilir? ...bir de manita yapmışım kendime. Henüz bilmiyorum ama Amerika'dan döndükten sonra (yani yıllar sonra) onunla evleneceğiz Banu bir gün gelip demez mi? - Hafta sonu ada'ya gidiyoruz, gelir misin? - ....aslında çok işim var ama - ...peki sen bilirsin - şaka be, ne işim olacak? gelirim tabi. Sirkeciden vapur, yanımızda biraz eşya var ... toplam altı kişiyiz. Banu ve iki kız arkadaşı ve biz üç herif ... birbirini daha önce hiç tanımamış tek ortak noktaları manitalarının arkadaşlığı olan üç hıyar. Büyükadadan motora geçtik ... ne motoru ya? Biz ada'ya gitmiyormuyduk? - Sedef adasına gidiyoruz canım Meğer Banu'nun babasının -özel- ada'da evi varmış ... anlayacağınız o an daha da bi derinden sevdim Banu'yu ... Ada'da bir halk plajı, bir iskele ... aynı zamanda günübirlikçilere hizmet veren bir lokanta ve market var ... ama o kadar. Bir noktadan sonra yolu güvenlik kesiyor ve ancak evin var ise ada'nın özel bölümüne girebiliyorsun. ...kebapppp Banu'ların evi ikinci kordon'da ... yani deniz kenarında değil ama deniz manzaralı, çam ağaçlarının arasında, önden iki, yandan üç katlı ... tam bir behhh ... behhhh yani. ...hafiften de gözüm korkuyor eve bakınca. Kendi kendime diyorum ki... - Ulan bu kız gidip beni babasına şikayet ederse o herif tavuk gibi bacaklarımı kopartır, kızı delirtmemek lazım ... dikkatli ol Kaan Biz eşyaları falan yerleştirirken kızlar market'e gidip alış veriş yapıyor ... odaları paylaşıyoruz, birer neskafe yapıp evin önündeki muhteşem teras'ta keyif çatıyoruz. Oğlanlardan biri Nike'de pazarlama'da çalışıyor, diğerinin babası ise tahtakale'de tefeci ... yani çulsuz, ne b*k olduğu belirsiz -ezik- bir tek ben varım. Böylece ilk kavga çıkıyor, eleman kolumdaki Seiko5 saate bakıp dalga geçmek için - sünnette mi taktılar bunu sana? ...diyor. (bkn.ahanda!) Kızlar geldiğinde ortalık görece yatışmış durumda, tefecinin oğlunun burnu patlıcan kadar olmuş. Terastaki kanları falan silmişiz ama yerler hala biraz nemli. Arada sırf zevk olsun diye iki tane çaktığım Nike'ci oğlan hafiften söyleniyor ... ...tefecinin oğlan ve manitası son vapura atlayıp gidiyor ... bana uyar valla. Banu -arkadaşlarımı dövme- konulu bir söylev atıyor ama kavganın neden çıktığını anlatınca biraz gevşiyor. Paralı babası olsa da var yok bilen kız, helal olsun. ...akşam yemeğini yapıyorum ve ortam iyice gevşiyor. Hatta yemek masasında şakalar bile yapılıyor - Kaan'ın saatine laf etmeyin, gözünüzü hastanede açarsınız sonra. Yaz gecesi, karınlar tok ... orta kalite şarap ile (bolca) kafalar kırılmış ve hafiften muhabbet ediyoruz. Keyifler gıcır... ...saat iyice geç olana kadar teras'ta takılıp odalarımıza çekiliyoruz. yatarken söz veriyorum, sabah kahvaltısı benden ... Uyandığımda nerede ise öğle saati olmuş. Milleti rahatsız etmeden market'e çufçuf'luyorum. Ekmek falan alıp kahvaltıyı hazırlayacağım ... vapurlar halk plajına gelen günübirlikçileri döküp gidiyor. Ekmek alıp market'ten çıkarken tefecinin oğlanı görüyorum ... elemanın burnu daha da çok şişmiş, gözlerinin altı morarmış. Burnunun altında bir de bandaj. ...herife sırıtıp (bkn.pis pis) elimdeki poşet ile gitmek için dönüyorum ve güM! ... biri bana arkadan vuruyor. Cidden mi? Bana mı? Güvenlikçiler yetişip araya girene kadar tefecinin oğlan ve iki arkadaşı ile birinci sedefadası meydan savaşını başlatıyoruz. Bende de hasar var, kaşım açılmış, sağ elimin parmağı kırılmış ama marketçi, lokantacı, güvenlikçi falan bizi paket edene kadar heriflerin resmen ağz*n* s*çm*ş olduğumu gurur ile belirtmek isterim. ...Büyükadadan polis motoru gelip bizi alana kadar iskele'de tutuluyoruz, sonra da mevcutlu olarak Bostancı karakolu. Bostancı? Hiç sorun değil ... karakol tanıdık : Mükait polisin (rapor tutan kıdemli memur) odasından iki telefon çakıyorum mahalleye. ...önce yanında Levent (Simtel) ile Kerem (Arap) geliyor ... Kerem'in babası artık milletvekili, Levent ise acaip zengin ... tanınmış. Gelip halime bakıyor ve biraz kafa buluyorlar. Benim t-shirt yırtılmış, ağız burun şişmiş, yüz göz hala kan içinde ve elim olmuş davul. Amir ile konuşuyorlar ve taraflar birbirlerinden -şikayetçi- olmadığı için bizim mevcutsuz! savcılığa sevkimiz konusunda sulh sağlıyorlar. Levent'in araba ile Kadıköy'e giderken Şifa hastanesine uğruyoruz, kaşımı dikip parmağımı yerine oturtuyorlar ... adliye'ye giderken bi mağaza'ya uğrayıp üstümü başımı düzeltiyoruz. Hesap levent'ten ... canımsın be Savcı polis raporuna bakıyor, bize bakıyor ... elemanlar Bostancı'da şikayetçi değillerdi ama Kadıköy'de karar değiştirmişler. Savcı bunlara soruyor. - Tek başına bir çocuğa üç kişi saldırdınız, sonra da (beni göstererek) bu bizi dövdü diye şikayetçi mi oluyorsunuz? ...olay komedi'ye dönüyor. Sonra bana soruyor... - Sen bunlardan şikayetçimisin? - Değilim Savcı bey. - Şikayetçi isen alıcam bunları - Şikayetçi değilim Savcı bey, gençler bir hata yapmış. Adliye'den çıkıyoruz ... bizim çocuklar gelmişler bile. Mahmut sinyal çakıyor ... - Sen uza, biz halledeceğiz. - Eywallah Levent beni Kadıköy'e indiriyor. - Paran var mı? - Yok ... biraz para veriyor, vapura atlayıp hava kararırken ada'ya dönüyorum. Eve bir geliyorum ki Banu çıldırmış, kızın meraktan ve ağlamaktan gözleri pırtlamış be ... anlatıyorum olayı. ...bir hatun bu kadar ağır ve içten küfür eder mi? (anatomik açıdan mümkün olmasa da insan ürperiyor yani...) Optalidon çakıp (kızların çantasında dev bir zula var) üstüne şarap çekiyor ve güm ... vurup kafayı uyuyorum. Pazar günü sakin geçiyor, acaip ihtimam görüyorum : ...oooh ... hayat. Pazartesi öğlen gibi okula dönüş, Banu yolda benden ayrılıyor ... eve uğrayacakmış. Eşyalarını okula götürüyorum ... akşam yurttan arıyor. - XXXX hastanede yatıyormuş ... ...hastane? Tamam hasar verdim ama o kadar da vermedim ki... Meğer adliye çıkışında Mahmut ve tayfası bunu ve iki arkadaşını g*tl*rinden deşmiş ... üçünün de kıçı kevgir gibi olmuş, hastaneden yatıyorlarmış. Elimde olmadan bir kahkaha patlatıyorum. - Neye gülüyorsun? ... diye bozuk atıyor Banu... dürüstçe cevap veriyorum. - Seiko5'ime laf etmeyeceklerdi. ... önce sessiz kalıyor, sonra onu da gülme tutuyor. Kıssadan hisse ... garibanın saatine, façasına, arabasına laf etmeyin ... tepkisi belli olmaz : Not : Seiko 5 işte böyle bir şeydi ... otomatik mekanizmalı, öküz kadar ve tipsiz bir saatti ... ama benimdi be abicim1 puan
-
...malum Autoshow zamanı ... bir -fuar- katkısı da ben yapayım. Avrupa'da Autoshow'u yani main event/ana etkinliği Paris ile Frankfurt arasında dolaştırırlar. O sene etkinlik Paris'te ... İstanbul'dan göz etmiş bir ailenin işlettiği Golden Tulip'te kalırız hep. Napoleon'un meazr anıtının dibindeki bu apartmandan bozma sakin mekan bir çeşit olmaz ise olmazdır (bizim için) Sabah kahvaltıda ince belli bardaktan çay içer, beyaz peynir - zeytin ve reçel yer ... mekan sahipleri ile geyik çeviririz. Her zaman ki gibi gittik, fuar'ı gezdik ... Şanzelize'de Renault Showroom'a uğrayıp konsept otomobillere "aüww ... çook çirkinler" dedik, Hippopotamus'ta kaburga kemirdikten sonra hava alanı yolunu tuttuk. ...bavullar teslim edildi, biniş kartları alındı ... her şey yolunda. Elimi cebime attım ... üüü ... bi ton bozuk para kalış. X-ray'den geçeceğim (uçağa binerken) onları ceplerinden çıkar, doldur ... üff ... uzun iş. Gidip şunları harcayayım dedim kendi kendime. Hemen yakında bir mağaza var ... daldım içeri. Kızıma çukulata falan alırım diyorum ... sonra bir baktım ... aaa ... Jack'leri ikili şekilde paket etmişler. Üzerlerine ağ takmışlar ve 2xJack'i bir arada -tek- fiyatına veriyorlar. Yahu ben 7 numarayı pek severim bea... Aldım Jack'leri (bozukluklar ucu ucuna yetti, artan üç beş kuruşu da bağış kutusuna attım) attım poşete, geçtim X-Ray'den (o zamanlar uçağa sıvı sokuluyor) gidip bizimkilerin yanına oturdum. ...anons yapıldı. - THY'nin Paris - İstanbul uçağı bir saaat rötarlı? ...yanımızdaki körükte Lufthansa uçağı var, bizim bagajları Alman uçağına ... Almanların bagajları da bizim uçağa koymuşlar .... işi düzeltiyorlarmış ama pardon - pardon'muş. ...*i* kafalı fransızlar diye söylendik, galiba ayağım falan çarptı .. poşet tıngırdadı. Nasıl tıngırdamasın ki? İçinde 2XJack Daniels var. - Ne var o poşette? ...ehüe ... ne denir ki? İtiraf ettim tabi. - Jack - Numara 7'mi? - Evet - İyi ... kurun tezgahı abiler. Biri otomattan cips ve fıstık aldı, biri cebinden plastik bardak çıkardı ... ...şimdi bir durun ve düşünün. Kim havaalanında cebinde iç içe geçmiş 10 adet (yaklaşık) plastik bardak ile dolaşır ki? Yani bunun olma ihtimali nedir? Şu anda Mitsubishi Türkiye'nin Pazarlamasını yürüten arkadaşın cebinden çıkan bardaklar benim dimağımı kitledi dersem inanabilirsiniz. ...devam ededlim. Böylece biz hava alanı bekleme salonunda cips ve fıstık ile oda ısısında 2xJack Daniels'i içip bitirdik (yaklaşık 6-7 kişi) ... kafalar cilalandı. Sinirler gevşedi, rötar kimsenin umrunda değil. ...anons yapıldı, kalkıp uçağa geçtik...yerimize oturduk, kemerleri bağladık ... gazete dağıtıldı, günlerdir türk gazetesi okumamışım... aldım bir tane, standart anonslar vs. sonrası kısa bir taksi ile piste çıktık ... uçağımız yükselmeye başladı, gazetenin sayfasını çevirdim ve... G-Ü-M-M Gözlerimi bir açtım ... ilk fark ettiğim kollarımın ağrıdığı. Ağzım kurumuş, başım ağrıyor ama kollarım kopacak sanki. Baktım hala gazeteyi tutuyorum ... baktım uçak yerde ... baktım neredeyse kimse kalmamış (uçakta) ... baktım ... AaAaA? Ulan Yeşilköy'deyiz. ...yahu ben bütün yol boyunca uyudum mu? ...nasıl? Kollarım kopacak sanki ... gazete okur durumda kendimden geçmişim ve 3 saat kadar o pozisyonda kaldığım için kaslarım aşırı gerilmiş, kramp üzerine kramp giriyor. Zar - zor kalktım yerimden, çapraz'da oturan arkadaşa baktım... ...aAaAaAa ... ölmüş. Cesedi koltukların üzerinde sırt üstü yatıyor, üzerine lacivert THY battaniyesi sermişler ve garibimin bir eli battaniyenin altından çıkmış. - Hadi beee .... dedim, gittim yanına ... baktım ... ölmemiş, hatta ÖKÜZ gibi horluyor. Hostes geldi ... - Uyandıramadık bir türlü, yolcular şikayet ediyordu ... biz de biraz -ses- azalsın diye üzerini örttük ... demez mi? Kaldırdık arkadaşı, kalktı ama resmen kendinde değil. Uçaktan çıkıp tuvalete attık kendimizi ... yüzümüzü gözümüzü falan yıkadık biraz. Görece ferahladık ama hala kafa nal gibi... ...bavulları nasıl aldık? nasıl gümrükten geçtik? ... inanın hala doğru düzgün hatırlamıyorum. Olay ne peki? Biz deniz seviyesinde kafayı çektik, kan henüz alkole doyarken de uçakla düşük basınç alanına çıktık ya ... bizim Jack'ın etkisi ikiye, üçe katlanmış. Anlayacağınız 30,000feet'te alkol komasına girmişiz Yere inip 1 Atmosfer'e geri dönünce de -ayılmışız- ... tam bir rezillik yani. ...kollarım günlerce ağrıdı dersem inanın. Ulan gazete okur pozisyonda sızar mı adam? Vay Hayvan ben ... (bkn.yuh yani) kimbilir millet ne dalga geçmiştir bizimle.1 puan
-
...millet soruyor.. - Bu yaz ne yapacaksınız? - Memlekete gidicem ... diye cevap veriyorum fazla detaya girmeden. - Yayla'ya falan mı çıkacaksınız? - Hee ... diyip geçiyorum. Duygu'nun pasaportu alıyorum, şimdilerde de geçerli olan randevu sistemi yeni başlamış. Elçilikten onun için bir randevu alıp zamanı geldiğinde - bana takılsana, bişi yapıcaz ... diyorum, detay'a girmeden. Hatun beni biliyor, napicaz? nedicez? falan diye kasmıyor. İstinye'ye çufçuflayıp kapının karşısında bir yere arabayı park ediyorum. - işte randevu kağıdın, bu da dosyan ... içeri gir, dosyanı vize servisine ver. biraz bekletip seni mülakata çağıracaklar. Türkçe konuşmak istediğini belirt, gerekli evraklar dosyanda var zaten. Fazla bir şey sormazlar, sorarlarsa da tatil için vize istiyorum dersin. - vize'mi alacağım? - evet - bilemediğim bir şey sorarlarsa sana telefon açayım mı? - açamazsın, elçilik duvarının az dışından itibaren Jammer alanı var. Telefonun çalışmayacaktır, illa konuşmamız gerekirse vize görevlisinden rica et beni karasal hat üzerinden arasın. - peki Elçiliğin kapısının karşısındaki café'ye geçip oturuyorum ... bir saat kadar sonra Duygu elinde kargo makbuzu ile kapıda beliriyor. - pasaportu iade etmediler - evet ... kargo ile eve yolluyorlar - vize alıp almadığımı da söylemediler - aldın - nereden biliyorsun? - almamış olsan bana aldım mı diye sormazdın - bilirdim yani - evet - ....peki Pasaport bir hafta kadar sonra geliyor, vize'yi kontrol ediyorum ... cimri p*z*v*nk bir yıllık vermiş. Neyse diyorum, işimizi görür ... sonra uzatırız. On gün kadar sonra sabah kalkıyoruz ... kahvaltıdan sonra taksi ile Kadıköy'e giderken ufaktan mızmızlanıyor. - eminmisin? - ...hıı Duygu'nun söylenmesinin nedeni ayağımızın dibine koyduğum omuz çantası kaynaklı. Ufak çantanın içinde fotoğraf makinesi, birer t-sihrt, çorap, don ve diş fırçaları var ... pasaportlar cebimizde ... hepsi bu. Başka eşyamız yok, bavulumuz yok, kabin içi el bagajımız bile yok. - çantanızı siz mi hazırladınız? - bavulunuzu bir yerde bırakıp göz temasını yitirdiniz mi? ...bu soruları omuz çantasını göstererek cevaplıyorum. - başka eşyamız yok, hepsi bu işte. - bavulunuz yok mu? - yok - ...peki THY'nin comfort koltuklarına kurulup uzun uçuş için hazırlanıyoruz. Ayakkabılar fora, omuz çantası koltuğun altında, kulaklıklar hazır konumda ... 10 kusür saat o koltuklar evimiz olacak. LaX'ta uçaktan ilk inenlerdeniz ... hemen gümrük'e geçiyoruz, bavul yok ... bagaj bekleme yok. Kasmadan gümrük ve göçmenlikten geçip kontrol noktasındaki dijital kameraya poz veriyoruz. - hadi otobüse - O.K Otobüs bizi Terminal 21'e atıyor ... Avis'e dalıyoruz. Bankonun arkasındaki tiplere bakıyorum, hangisi işimi görür? Hangisine yazmam lazım? ... Duygu'ya başımla bekleme bölümünü işaret ediyorum. - Sen uza abi ... Duygu olayı biliyor ve bozuntuya vermeden uzuyor. Mid-Class Sedan book etmişim ve beleş upgrade peşindeyim. Banko elemanlarının bu yetkisi var, biliyorum ve hayvani cazibemi kullanarak upgrade yaptırmayı planlıyorum. ..orta bankodaki hafif chubby filipinli abla'ya yanaşıyorum. Voucher'i gösterip işlemi başlatıyorum, Ford'dan dolayı ek indirimim de var ... onu falan yaptırırken "meslektaş" muhabbeti koyup ufaktan cilveleşiyorum. Çok geçmeden elimdeki anahtarları Duygu'ya sallıyorum. Aslında bir Opel Omega olan Cadillac Seville artık bizim. Hyundai veya benzeri olarak belirtilen mid-class'tan full-size sedan'a yaptığımız bedelsiz geçişin verdiği moral ile arabaya atlıyoruz. L.A'da iki gün kalacağız, en azından plan bu ... daha doğrusu bu elimizdeki tek plan. Türkiye'ye Miami'den döneceğiz ve Seville'yi orada bırakacağım ... yani yolculuğumuz batı kıyısında, L.A'de başlıyor ve doğu kıyısında Miami'de bitecek ... arada ne yapacağız? O belli değil ... zaten işin zevkli kısmı da bu. Vadi'de yer ayırttığım Best Western'e gidip bir duş atıyor, saat farkı ve jet lag'ı atmak için azıcık kestiriyor ... ondan sonra da en yakın J.C.Penny'e gidiyoruz. - bizi üç gün idare edecek kadar şeyler kap, ama bavul alma ... eşyaları arabaya poşet ile koyarız. - O.K ...aynen öyle yapıyoruz. Sonra L.A gezimiz başlıyor. Venice Beach, Rodeo Drive, Film Stüdyoları falan derken iki gün boyu neredeyse hiç durmadan geziyoruz. - Las Vegas'a gidelim mi? Bulvar'da yemek yediğimiz Meksika lokantasında taco grande'ye dalarken soruyorum ... uyar diyor Duygu. Sabah kalkıp doğu'ya doğru yola koyuluyoruz. L.A'nin içinde trafik kötü, ne de olsa Rush Hour denen sabah işe gidiş geyiği orada da var ama banliyö hattını aştığımızda taaaaaaaaa Hoover Barajına kadar yol mis gibi akıyor. - Harita'da Moapa'yı bulsana, ne kadar yolumuz kalmış - o ne? - kızılderili bölgesi ... sarı renkte yazacak - nasıl yazılıyor - mo-a-pa ...yada öyle bir şeydi sanırım - taam Moapa Las Vegas yolu üzerinde reservoir denen eski bir sürgün alanı. Beyaz adam kızılderilileri yeninde onları ölsünler diye çöle sürmüş, orada ikamet etmek zorunda bırakmış. 1970'li yılların sonunda Kızılderililer dava açmış ve reservoirlerin mülkiyetini almış, bu da yetmemiş Amerikan hükümetini bu bölgelerin -yarı bağımsız- olması konusunda da ikna etmiş. Özellikle güney'de hemen her kızılderili bölgesinde ya bir kumarhane vardır (hükümet karışamaz) ya da bir fabrika satış mağazası/seri sonu satış merkezi (bir çoğunda ikisi birden) Moapa'da bunlardan birisi ... hem kumarhanesi var, hem de AVM'si ... işin güzel yanı kızılderili bölgesinde vergi yok. ...yani alış veriş yaparken VAT (Amerikalıların KDV'si) ödenmiyor... İki tane öküz kadar Samsonite alıyoruz ve Duygu mağazadan mağazaya akıyor - Taam, bu kadar yeter ... dediğinde bakıyorum kız kardeşinin henüz planlamaya başladığı çocuğun ilk okul son sınıf'ta giyeceği Hilfiger mont'u bile almış. ...kasmıyorum, eywallah diyorum. Alış veriş tribine girmiş hatun ile kasanın arasına giren erkek ya akılsızdır, ya da Kara Murat'ın soyundan gelen bir korkusuz. ...ikisi de olmadığım için gidip bir bavul daha alıyorum. Seville'nin bagajı büyük, üç XXL Samsonite'yi gayet rahat sığdırıyoruz.. - Tamam mı? - Taam - Huzura erdin mi? - Alış veriş adına evet, ama fena halde kumarım geldi - Günah şehri bir kaç saat uzakta, sık dişini kızım - Eywallah ...devam edecek...1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
Focus Club Türkiye
Bu sitenin işleticisi, bu sitede yer alan bilgi, yazı ve makalelerin doğrudan veya dolaylı olarak kullanılmasından dolayı oluşacak zararlardan sorumlu tutulamaz. Kaynak gösterme kuralına uymak şartıyla, bu sitede yer alan yazı ve makalelerin belirli bir kısmına atıf yapılmasına, link verilmesine izin verilmektedir. Kaynak (canlı link) gösterilmeden yapılan alıntılara ise izin verilmemektedir. Sitemiz, hukuka, yasalara, telif haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.