Babam öldükten (Ereğli Demir ve Çelik Fabrikası)sonra tazminat olarak verilen üç kuruş parayı amcalarım
biz büyüyünce işimize yarar diye vadeli hesapla bankaya yatırmışlar,18+ olduğumuzda gidip çekebileceğiz.
18+ olduğumda Ankara'da liseyi bitirmişim,dersaneye gidiyorum(2 aylık hızlandırılmış kurs Kızılay Dersanesi) ve hukuk kazanacağım(nah kazanırım).
Annem verdi banka cüzdanını;" Git Ereğli'ye(Karadeniz Ereğli),çek parayı getir." dedi.
Bindim Üstün Erçelik'e,düştüm yola. O zaman yol uzun,Azaphane Deresi zor bir yol. Bugün 3 saatte gidilen yolu
otobüsle 7-8 saatte gidebiliyoruz.
Gece 12'de bindim otobüse,hesaba göre sabah banka açılırken kapısında olacağım,
parayı çekeceğim ve aynı gece yine 12'de otobüse binip tekrar Ankara'ya döneceğim.
Çok basit bir hesap,al parayı oyalanmadan bin gel.
Aynen öyle oldu da. Ama parayı aldıktan sonra eski mahalleden arkadaşlarla karşılaşana kadar.
(Merak etmeyin para güvende,ölürüm ona dokunmam;ailemin rızkı o.)
Dediler;"Gel,bir ıslatalım,madem +18 de olmuşsun."
Gittik bir meyhaneye,adını bile hatırlamıyorum şimdi.
Oldukça fazla içtik,hesaplar karşı taraftan,iyi bir şey! Gece otobüs saati gelince beni yolculadıklarını hatırlıyorum.
Ama o kadar. Sabah 7.00 de Ankara'da otogarda ineceğim.
Eski otogarı bilenler bilir,peronların hemen yan tarafında sefere çıkmayan ya da seferden dönen otobüslerin beklediği katlı
otopark vardı.Öğlen 2 gibi uyandığımda otobüs oraya çekilmiş,kapı açık üzerime bir battaniye örtülmüştü ama battaniye biraz pis kokuyordu.
Meğer sabah otobüs gelmiş Ankara'ya,herkes inmiş,beni fark etmemişler ve otobüsü yukarı çekmiş şoför.
Sonra muavin beni uyandıramayınca üzerime battaniyeyi örtmüş,üşümeyeyim diye.
Kapıyı da açık bırakmış,uyanınca sessizce gideyim diye.
Battaniye neden mi pis kokuyordu?
...